bu şekilde - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

bu şekilde



Bedeutungen von dem Begriff "bu şekilde" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 11 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bu şekilde thus and so adv.
bu şekilde thus adv.
bu şekilde in this way adv.
bu şekilde in this manner adv.
bu şekilde thisaway [dialect] adv.
bu şekilde thus and thus adv.
bu şekilde thusly adv.
bu şekilde suchwise adv.
Phrases
bu şekilde thus and such adv.
Colloquial
bu şekilde as such expr.
Speaking
bu şekilde it goes like this expr.

Bedeutungen, die der Begriff "bu şekilde" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 71 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
etin bu şekilde kızartıldığı açıkhava toplantısı barbecue n.
şu veya bu şekilde by some means or other adv.
o ya da bu şekilde in one way or another adv.
bariz bir şekilde garip olan bu yerde in this galley adv.
bariz bir şekilde uyumsuz olan bu grupta in this galley adv.
Phrases
bu şekilde stresli kalmaya/olmaya devam ederse if she/he stays stressed out like this expr.
en azından bu şekilde at least this way expr.
şu ya da bu şekilde one way or the other expr.
şu ya da bu şekilde one way or another expr.
şu veya bu şekilde either this or that way expr.
şu veya bu şekilde one kind or another expr.
şu veya bu şekilde one way or another expr.
şu veya bu şekilde one way or the other expr.
Colloquial
bu şekilde yaparak by doing so expr.
o veya bu şekilde in one form or another expr.
şu veya bu şekilde anyhow expr.
şu veya bu şekilde somehow expr.
şu ya da bu şekilde somehow expr.
şu veya bu şekilde in any case expr.
genel olarak böyle (bu şekilde) that's pretty much it expr.
Idioms
o/bu şekilde yaratılmak be born that way v.
o/bu şekilde yaratılmak be made that way v.
o/bu şekilde yaratılmak be that way v.
o/bu şekilde yaratılmış olmak be made that way v.
o/bu şekilde yaratılmış olmak be born that way v.
bu karşı tarafın da aynı şekilde karşılık verebileceği bir durum that's a game that two can play expr.
Speaking
ancak bu şekilde (olur) this is the only way to do something expr.
ancak bu şekilde (olur) this is the best possible way expr.
ancak bu şekilde (olur) this is the only possible way expr.
beni bu şekilde bırakmazdı he wouldn't just leave me like this expr.
bu şekilde tanıştık that's how we met expr.
ben bu şekilde duymadım that ain't the way I heard it expr.
bu evde birbirimizle bu şekilde konuşmayız that is not how we talk to each other in this house expr.
bu şekilde girmenizden anlaşılıyor I could tell the way you came here expr.
bu şekilde hisseden sadece o değil he's not the only one feeling that way expr.
bu şekilde ödeşmiş oluyoruz that makes us even expr.
bu şekilde davranman hiç hoşuma gitmiyor I don't like the way you're acting expr.
beni bu şekilde yalnız bırakmazdı he wouldn't just leave me like this expr.
ben bu şekilde duymadım that isn't the way I heard it expr.
bu şekilde davranmaya devam edemezsin you cannot go on behaving like this! expr.
bu işler bu şekilde yürümez it doesn't work that way expr.
bu şekilde ne kadar gidebiliriz/sürdürürüz bilmiyorum I don't know how much longer we can go on like this expr.
bunu sana bu şekilde söylemek istemiyordum I didn't want to tell you this way expr.
bu şekilde yaparak in doing so expr.
bu şekilde bitmesi gerekmiyordu it didn't have to end this way expr.
beni bu şekilde yalnız bırakmazdı she wouldn't just leave me like this expr.
bu şekilde güvenlerini kazanıyorum that's how i gain their trust expr.
beni bu şekilde bırakmazdı she wouldn't just leave me like this expr.
bu şekilde öğrendiğin için üzgünüm sorry you had to find out this way expr.
daha önce kimse benimle bu şekilde konuşmamıştı nobody's ever talked to me like that before expr.
işler bu şekilde yürümüyor it's not the way it works expr.
onu bu şekilde bırak leave him like this expr.
onun hakkında bu şekilde konuşmandan bıktım I'm tired of you talking about her/him like that expr.
o asla bu şekilde konuşmaz she never speaks like that expr.
sakın bir daha bana elini bu şekilde kaldırma? don't ever raise your hand to me like that again? expr.
bu şekilde düşünmene gerek yok you don't need to think like that expr.
Trade/Economic
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) cyberslacking n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) oldbricking n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) cyberloafing n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde çalıştığı firmanın verimini baltalayan (çalışan) goldbricking n.
çalışıyor gibi görünüp tüm mesaisini kendi kişisel amaçları doğrultusunda internette harcayan ve bu şekilde firmanın verimini baltalayan (çalışan) cyberbludging n.
farklı gruplara eşit şekilde davranıldığı görüntüsü veren tarafsız uygulamaların, gerçekte bir grubu diğerine karşı kayıran veya diğer gruba nazaran mağdur eden etkiler doğurması ve bu olumsuz etkilerin işletme gerekleri ile açıklanamaması disparate impact n.
müşteriyi yakından bilme ve bu doğrultuda müşterinin istek ve ihtiyaçlarını en hızlı ve en etkin şekilde karşılayabilme customer intimacy n.
üretimde girdi olarak kullanılan sermaye mallarının üretim sonucunda çıktı olarak tekrar sermaye malına dönüşmesi ve bu üretilen sermaye mallarının birbirini izler şekilde tekrar tekrar üretimde girdi olarak kullanılması yöntemi roundabout method of production n.
Law
tedarikçiyle bu hususta sözleşme imzalamamış olsa bile, tüm üreticilerin ürünlerini tedarikçinin belirlediği asgari fiyattan az olmayacak şekilde satmaları gerektiğini öngören (yasal koşul veya hüküm) nonsigner adj.
Politics
hillary clinton'ın donald trump taraftarlarını bu şekilde betimlemesi üzerine bazı taraftarların kendileri için de kullandığı tabir deplorable adj.
Insurance
katkı paylarının sabit oranda olduğu ve yan ödemelerin bu şekilde ayrılan paraya göre belirlendiği (emeklilik geliri) money-purchase adj.
Math
(diferansiyel denklemin değişkenlerini) bağımsız ve bağımlı değişkenlerin diferansiyelleri yalnızca bu değişkenlerin fonksiyonları olacak şekilde yazmak separate v.
Slang
çapulcu kadın (muhalif görüşe sahip olduğu için bu şekilde nitelendirilen kadın) nasty woman n.
edepsiz kadın (muhalif görüşe sahip olduğu için bu şekilde nitelendirilen kadın) nasty woman n.
donald trump'ın 2016 seçim propagandaları esnasında hillary clinton'dan bu şekilde bahsetmesi sonucu ortaya çıkan ve bir protesto sloganına dönüşen ifade nasty woman n.