can not

Bedeutungen von dem Begriff "can not" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	can not v.	edememek

Bedeutungen, die der Begriff "can not" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 97 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	can not drive v.	araba sürememek
They can not drive a car. Onlar bir araba süremezler. More Sentences
2	General	can not swim v.	yüzememek
You can not swim here. Burada yüzemezsin. More Sentences
3	General	can not escape from death v.	ölümden kaçamamak
4	General	can not stand v.	dayanamamak
5	General	can not believe v.	inanamamak
6	General	can not walk v.	yürüyememek
7	General	can not concentrate v.	odaklanamamak
8	General	can not focus v.	odaklanamamak
9	General	can not concentrate v.	konsantre olamamak
10	General	can not get along with the people around v.	çevresi ile geçinememek
11	General	can not develop empathy v.	empati kuramamak
12	General	can not establish empathy v.	empati kuramamak
13	General	despite all efforts can not be saved v.	tüm çabalara rağmen kurtarılamamak
14	General	can not even imagine v.	rüyasında bile görememek
15	General	can not go beyond a certain point v.	belli bir noktadan öteye gidememek
16	General	can not believe what one hear v.	kulaklarına inanamamak
17	General	can not believe what one hear v.	kulaklarına inanmamak
18	General	can not run v.	koşamamak
19	General	can not understand v.	idrak edememek
20	General	can not comprehend v.	idrak edememek
21	General	can not prevent v.	engel olamamak
22	General	can not stand v.	tahammül edememek
23	General	can not meet/talk v.	görüşememek
24	General	can not even imagine v.	hayal bile edememek
Phrases
25	Phrases	be as much as somebody can/could do (not) to do something v.	elinden geldiğince dayanmak
26	Phrases	be as much as somebody can/could do (not) to do something v.	elinden geleni yapmak
27	Phrases	be as much as somebody can/could do (not) to do something v.	bir şeyi zar zor/güç bela yapmak
28	Phrases	the person you have called can not be reached at the moment please try again later expr.	aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz
29	Phrases	can not help but expr.	yapmaktan başka çare yok
Proverb
30	Proverb	you can not teach an old dog a new trick	kırk yıllık kani olur mu yani
31	Proverb	you can not teach an old dog a new trick	huylu huyundan vazgeçmez
32	Proverb	you can not teach an old dog a new trick	can çıkar huy çıkmaz
33	Proverb	you can not teach an old dog new tricks	ağaç yaşken eğilir
Colloquial
34	Colloquial	be all somebody can/could do (not) to do something v.	elinden bir tek bir şeyi yapmak ya da yapmamak gelmek
35	Colloquial	as much as somebody can/could do (not) to do something v.	bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geleni yapmak
36	Colloquial	as much as somebody can/could do (not) to do something v.	bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geldiğince uğraşmak
37	Colloquial	not that i can recall expr.	hatırladığım kadarıyla yok
Idioms
38	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	elinden geleni yapmak
39	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	kendini zor tutmak
40	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	kendini tutmaya çalışmak
41	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	kendisiyle mücadele etmek
42	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	tüm/olanca/var gücüyle yapmaya/yapmamaya çalışmak
43	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	tüm/olanca/var gücünü kullanmak
44	Idioms	can not choose but v.	-den başka seçeneği olmamak
45	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak
46	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için her yolu denemek
47	Idioms	be all somebody can/could do (not) to do something v.	(bir yapmamak) için kendini zor tutmak
48	Idioms	not trust (someone) as far as (one) can throw (them) v.	(birine) hayatta güvenmemek
49	Idioms	not trust (someone) as far as (one) can throw (them) v.	(birine) asla güvenmemek
50	Idioms	not trust (someone) as far as (one) can throw (them) v.	(birine) zerre kadar güvenmemek
51	Idioms	not trust (someone) farther than (one) can throw (them) v.	(birine) hayatta güvenmemek
52	Idioms	not trust (someone) farther than (one) can throw (them) v.	(birine) asla güvenmemek
53	Idioms	not trust (someone) farther than (one) can throw (them) v.	(birine) zerre kadar güvenmemek
54	Idioms	not trust someone as far as one can throw him/her v.	birine hayatta güvenmemek
55	Idioms	not trust someone as far as one can throw him/her v.	birine asla güvenmemek
56	Idioms	not trust someone as far as one can throw him/her v.	birine zerre kadar güvenmemek
57	Idioms	not trust someone as far as you can throw them v.	birine hayatta güvenmemek
58	Idioms	not trust someone as far as you can throw them v.	birine asla güvenmemek
59	Idioms	not trust someone as far as you can throw them v.	birine zerre kadar güvenmemek
60	Idioms	not if you can help it expr.	mecbur kalmadıkça/olmadıkça
61	Idioms	can not choose but expr.	-den başka çaresi yok
62	Idioms	not if one can help it expr.	mecbur kalmadıkça/olmadıkça
63	Idioms	not if one can help it expr.	biri kabul etmedikçe
Speaking
64	Speaking	I can not believe you answered me expr.	bana cevap verdiğine inanamıyorum
65	Speaking	I can not understand what you are saying expr.	dediğini anlayamıyorum
66	Speaking	not if I can help it expr.	elimden gelse yaptırmam
67	Speaking	I can not believe my eyes expr.	gözlerime inanamıyorum
68	Speaking	I'm not asking you if I can go expr.	gitmek için izin istemiyorum
69	Speaking	you can not pass expr.	geçemezsin
70	Speaking	I'm not asking you if i can leave expr.	gitmek için izin istemiyorum
71	Speaking	I can not believe my eyes expr.	gözlerime inanmıyorum
72	Speaking	can not help but expr.	ister istemez
73	Speaking	I can not see well expr.	iyi göremiyorum
74	Speaking	how can you not trust me? expr.	nasıl güvenmezsin bana?
75	Speaking	how can you not know? expr.	nasıl bilmezsin?
76	Speaking	how can I not get stressed out? expr.	nasıl strese girmeyeyim?
77	Speaking	I can not talk expr.	konuşamıyorum
78	Speaking	I can not be with you expr.	olamam seninle
79	Speaking	I can not tell you anything you do not know expr.	sana bilmediğin bir şey söyleyemem
80	Speaking	I can not be with you expr.	seninle olamam
81	Speaking	I can not see you expr.	seni göremiyorum
82	Speaking	I'm not the one that can help you expr.	sana yardım edebilecek kişi ben değilim
83	Speaking	I'm not asking you if I can go expr.	sana gidebilir miyim diye soran yok
84	Speaking	you can not make water flow up hill expr.	suyu yokuş yukarı akıtamazsınız
85	Speaking	I can not forget expr.	unutamıyorum
86	Speaking	there's not much you can do expr.	yapabileceğiniz pek bir şey yok
87	Speaking	there's not much i can do expr.	yapabileceğim çok bir şey yok
88	Speaking	I can not write expr.	yazamıyorum
89	Speaking	I'm not really sure if I can expr.	yapabileceğimden gerçekten emin değilim
90	Speaking	I can not stress enough expr.	yeterince ifade edemem
91	Speaking	I can not stress enough expr.	ne kadar vurgulasam az
Chat Usage
92	Chat Usage	I can not see you too expr.	ben de seni göremiyorum
Trade/Economic
93	Trade/Economic	can not afford the rent v.	kirayı ödeyememek
Law
94	Law	can not be transferred expr.	devredilmez
Astronomy
95	Astronomy	can't not (can not not) expr.	-ebilmek
96	Astronomy	can't not (can not not) expr.	-abilmek
97	Astronomy	can't not (can not not) expr.	iki tane olumsuzun yan yana gelerek olumlu hale geldiği argo ifade