Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | displayed adj. | gösterilen | ||
In my own country, the Netherlands, potatoes are irradiated but I have never seen this displayed on the label. Kendi ülkem Hollanda'da patatesler ışınlanıyor ancak bunun etikette gösterildiğini hiç görmedim. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | displayed adj. | görüntülenen | ||
Searches are live so that displayed items are filtered as one type. Aramalar canlıdır, böylece görüntülenen öğeler tek bir tür olarak filtrelenir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | displayed adj. | gösterilmiş | ||
General | displayed adj. | afişe | ||
General | displayed adj. | (hanedan armalarında) kanatları açık | ||
Printery | ||||
Printery | displayed adj. | göze çarpması için aralara belirgin yazı tipiyle yazılmış satırlar serpiştirilen |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
Computer | ||
Computer | commands for determining how information is displayed n. | bilgilerin görünümünü belirleyen komutlar |
Computer | displayed result n. | gösterilen sonuç |
Computer | could not be displayed expr. | görüntülenememiştir |
Computer | it will be displayed as an icon expr. | simge olarak görüntülenecek |
Computer | page cannot be displayed expr. | sayfa görüntülenemiyor |