gravitational - Türkisch Englisch Wörterbuch

gravitational

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "gravitational" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
gravitational adj. yerçekimi
Juno will map Jupiter's gravitational and magnetic fields.
Juno, Jüpiter'in yerçekimi ve manyetik alanlarının haritasını çıkaracak.

More Sentences
Physics
gravitational adj. yerçekimi
Scientists have announced that they have discovered gravitational waves.
Bilim insanları yerçekimi dalgalarını keşfettiklerini açıkladılar.

More Sentences
General
gravitational adj. çekimsel
gravitational adj. yerçekimiyle ilgili
Physics
gravitational adj. yerçekimi ile ilgili

Bedeutungen, die der Begriff "gravitational" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 80 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Food Engineering
gravitational force n. yerçekimi kuvveti
The strength of the gravitational force reduces quickly with distance.
Yerçekimi kuvvetinin gücü mesafeyle birlikte hızla azalır.

More Sentences
General
gravitational fields n. yerçekimi alanları
gravitational radiation n. yerçekimi radyasyonu
gravitational attraction n. yerçekimi
enter the gravitational field of v. çekim alanına girmek
Technical
gravitational segregation n. ağırlıksal birikim
gravitational acceleration n. bir cismin vakum içi düşüşü sırasında kazandığı hız
gravitational sedimentation n. yer çekimi sedimentasyonu
gravitational constant n. yerçekimi sabiti
gravitational constant n. yerçekim sabitesi
gravitational constant n. yerçekim değişmezi
gravitational acceleration n. yerçekimi ivmesi
gravitational force n. yerçekim kuvveti
Aeronautic
gravitational acceleration unit n. yerçekimi ivme birimi
Marine
gravitational circulation n. yerçekimsel sirkülasyon
gravitational force n. yerçekimsel kuvvet
Psychology
gravitational insecurity n. yerçekimsel güvensizlik
Pathology
gravitational ulcer n. aşırı uç konumda yer alması ve varisli damar kapaklarının yetersizliği sebebiyle yavaş iyileşen bir bacak ülseri
Physics
gravitational theory n. newton'ın yer çekimi teorisi
gravitational constant n. ağınım değişmezi
gravitational mass n. çekim kütlesi
gravitational force n. çekim kuvveti
gravitational field n. çekim alanı
gravitational center of the world n. dünyanın kütle çekim merkezi
gravitational lens n. galaksi gibi büyük kütleli nesnelerin çekim kuvveti nedeniyle uzaktaki nesnelerin görüntüsünün kırılmış ve bozulmuş gibi görünmesi
gravitational field n. gravitasyon alanı
gravitational acceleration n. gravitasyon ivmesi
gravitational constant n. gravitasyon sabitesi
gravitational potential n. gravitasyon potansiyeli
gravitational force n. kütle çekim kuvveti
gravitational theory n. yer çekimi teorisi
gravitational acceleration n. yer çekimi ivmesi
gravitational field n. yerçekim alanı
gravitational redshift n. yerçekiminden dolayı kırmızıya kayma
gravitational pull n. yerçekimi
gravitational potential n. yerçekimi potansiyeli
gravitational lens n. yerçekimsel kırılma
gravitational convection n. yerçekimsel konveksiyon
gravitational force n. yerçekimi kuvveti
gravitational acceleration n. yerçekimi ivmesi
gravitational potential energy n. yerçekimi potansiyel enerjisi
gravitational field n. yerçekimi alanı
gravitational pull n. yerçekimi kuvveti
gravitational mass n. yerçekim kütlesi
universal gravitational constant n. evrensel ağınım değişmezi
universal gravitational constant n. evrensel gravitasyon sabitesi
universal gravitational constant n. evrensel yerçekimi sabitesi
universal gravitational constant n. evrensel yerçekimi değişmezi
universal gravitational constant n. evrensel yerçekimi sabiti
gravitational interaction n. gravitasyon
gravitational interaction n. gravitonlar aracılığıyla sağlanıp kütle veya enerjisi olan parçacıkları etkilediği öne sürülen, doğadaki dört temel etkileşimden en zayıfı
gravitational lensing n. galaksi gibi büyük kütleli nesnelerin çekim kuvveti nedeniyle uzaktaki nesnelerin görüntüsünün kırılması veya bozulması
gravitational singularity n. kütleçekimsel tekillik
gravitational singularity n. çekim alanını oluşturan büyüklüklerin sonsuza ulaşması ile koordinat sisteminin öneminin kalmadığı konum
gravitational interaction n. kütleçekimsel etkileşim
gravitational slingshot n. kütle çekimsel sapan
laser interferometer gravitational-wave observatory (ligo) n. lazer interferometre kütle çekim dalga gözlemevi
gravitational contraction n. kütleçekimsel kasılma
gravitational distortion n. kütle çekimsel bozulma
gravitational lock n. kütle çekim kilidi
gravitational lens n. kütleçekim merceği
gravitational lensing n. kütleçekimsel merceklenme
gravitational slingshot n. kütleçekim sapanı
gravitational slingshot n. kütleçekimsel sapan
Astronomy
gravitational astronomy n. gök mekaniği
gravitational wave n. kütleçekimsel dalga
gravitational collapse n. kendi kütleçekiminin etkisi ile gökcisminin içe doğru patlayıp küçülerek daha yoğun bir hale gelmesi
gravitational collapse n. kütleçekiminin etkisiyle yıldızlararası gazdan yıldızların, yıldız kümelerinin ve galaksilerin oluşumu
weak gravitational lensing n. zayıf kütleçekimsel merceklenme
strong gravitational lensing n. güçlü kütleçekimsel merceklenme
gravitational wave n. kütleçekim dalgası
gravitational wave background n. kütleçekimsel dalga arkaplanı
gravitational microlensing n. kütleçekimsel mikromercekleme
gravitational collapse n. kütleçekimsel çöküş
gravitational-wave astronomy n. kütleçekimsel dalga astronomisi
gravitational keyhole n. kütleçekimsel anahtar deliği
gravitational wave background n. kütleçekim dalgası arkaplanı
gravitational-wave astronomy n. kütleçekimsel dalga gökbilimi
gravitational lensing n. kütleçekimsel mikromerceklenme
Geology
gravitational equipotential adj. gravitasyonal eşpotansiyel