Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | olmasın diye | lest conj. | ||
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi. More Sentences |
||||
General | olmasın diye | anaunters [dialect] conj. | ||
General | olmasın diye | enaunter [obsolete] conj. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
Phrases | ||
Phrases | sonradan sıkıntı olmasın diye | to be on the safe side expr. |
Colloquial | ||
Colloquial | gömleğin cebi mürekkep olmasın diye içine yerleştirilen plastik kılıf/aparat | nerd pack n. |
Idioms | ||
Idioms | (birine) ayıp/saygısızlık olmasın diye | out of courtesy (to one) expr. |
Speaking | ||
Speaking | yanlış anlaşılma olmasın diye | in order to avoid any misunderstanding expr. |
Slang | ||
Slang | iki kişi arasında cinsel çekim olmasın diye ortamda bulunan tip | fire extinguisher n. |