Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | on their own adv. | kendi kendilerine | ||
Tom and Mary are doing that on their own. Tom ve Mary onu kendi kendilerine yapıyorlar. More Sentences |
||||
General | on their own adv. | kendi başlarına | ||
They have a problem which they are unable to solve on their own. Kendi başlarına çözemeyecekleri bir sorunları var. More Sentences |
||||
General | on their own adv. | tek başlarına | ||
The structures with which the Convention provides us will not, on their own, enable us to move mountains. Sözleşme'nin bize sağladığı yapılar tek başlarına dağları yerinden oynatmamızı sağlamayacaktır. More Sentences |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
Music | ||
Music | tears dry on their own (lyrics) expr. | gözyaşları kendiliğinden kurur (şarkı sözleri) |