Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | presentable adj. | düzgün görünüşlü | ||
I'm not presentable. Düzgün görünüşlü değilim. More Sentences |
||||
General | ||||
General | presentable adj. | prezentabl | ||
I'm not presentable. Prezentabl değilim. More Sentences |
||||
General | presentable adj. | sunulabilir | ||
The form is just about presentable, but is very much lacking in content. Biçim hemen hemen sunulabilir, ancak içerikten çok yoksun. More Sentences |
||||
General | presentable adj. | düzgün görünüşlü | ||
Tom is presentable, isn't he? Tom düzgün görünüşlü, değil mi? More Sentences |
||||
General | presentable adj. | düzgün | ||
Make yourself presentable. Kendine çeki düzen ver. More Sentences |
||||
General | presentable adj. | şık ve düzgün görünen | ||
He quickly tidied up the living room to make it presentable. Adam, oturma odasını hızlıca toparlayıp şık ve düzgün bir hale getirdi. More Sentences |
||||
General | presentable adj. | takdim edilebilir | ||
General | presentable adj. | prezantabl | ||
General | presentable adj. | şık ve bakımlı | ||
General | presentable adj. | eli yüzü düzgün | ||
General | presentable adj. | uygun | ||
General | presentable adj. | yerinde | ||
General | presentable adj. | hukuki olarak temsil edilmeye uygun | ||
Archaic | ||||
Archaic | presentable adj. | papazın aday gösterildiği (arpalık) |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | look presentable v. | adama dönmek |
General | look presentable v. | adama benzemek |
General | make oneself presentable v. | kendine bir çekidüzen vermek |
General | make oneself presentable v. | üstüne başına çeki düzen vermek |