Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | provide for someone v. | eksikliğini gidermek |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Phrasals | provide for (someone or something) v. | (birinin/bir şeyin) ihtiyaçlarını karşılamak | ||
I'm trying my best to provide for you and your sister. Senin ve kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | provide a comfortable living for someone v. | gül gibi bakmak | ||
General | provide a comfortable living for someone v. | birisine rahat bir hayat sağlamak | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | provide (something) for (someone or something) v. | (birine/bir şeye bir şey) sağlamak | ||
Phrasals | provide (something) for (someone or something) v. | (biri/bir şey için bir şey) sağlamak | ||
Phrasals | provide (something) for (someone or something) v. | (birine/bir şeye bir şey) sunmak | ||
Phrasals | provide (something) for (someone or something) v. | (birine/bir şeye bir şey) vermek | ||
Phrasals | provide for (someone or something) v. | (birinin/bir şeyin) temel masraflarını karşılamak | ||
Phrasals | provide for (someone or something) v. | (birini/bir şeyi) geçindirmek |