raised - Türkisch Englisch Wörterbuch

raised

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "raised" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 8 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
raised adj. kabarık
Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Kör insanlar dokunarak okurlar, Braille denilen kabarık noktalar sistemini kullanırlar.

More Sentences
raised adj. zamlı
raised adj. kalkık
raised adj. mayalı
raised adj. mayalanmış
raised adj. kabartma
raised adj. yükseltilmiş
raised adj. yükselmiş

Bedeutungen, die der Begriff "raised" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 104 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
born and raised adj. doğma büyüme
Tom was born and raised in Ohio.
Tom, Ohio'da doğup büyüdü.

More Sentences
well-raised/cared/nourished child n. iyi bakılmış çocuk
criticism raised against n. 'e karşı yöneltilen eleştiri
raised pay n. zamlı ücret
be raised in rank v. kademe atlamak
born and raised in adj. doğma büyüme
raised high adj. yüksek
home-raised adj. evde yetiştirilen/büyütülen
farm-raised adj. çiftlikte yetiştirilmiş
pasture-raised adj. otlakta yetişmiş/yetiştirilmiş
range-raised adj. otlakta yetişmiş/yetiştirilmiş
high-raised adj. yükseltilmiş
high-raised adj. yukarı kaldırılmış
high-raised adj. havaya kaldırılmış
high-raised adj. büyük umutlarla coşmuş
Idioms
cause some raised eyebrows v. herkesi şaşırtmak
cause some raised eyebrows v. herkesi şok etmek
cause some raised eyebrows v. tepki uyandırmak
cause some raised eyebrows v. tepki çekmek
cause some raised eyebrows v. tepki almak
cause some raised eyebrows v. tepkiye neden olmak
cause (some) eyebrows to raise and cause some raised eyebrows v. tepkiye neden olmak
cause (some) eyebrows to raise and cause some raised eyebrows v. tepki çekmek
cause (some) eyebrows to raise and cause some raised eyebrows v. tepki uyandırmak
cause (some) eyebrows to raise and cause some raised eyebrows v. insanları hayrete düşürmek
cause (some) eyebrows to raise and cause some raised eyebrows v. insanları şoka sokmak
cause (some) eyebrows to raise and cause some raised eyebrows v. insanları şaşkına çevirmek
cause some raised eyebrows v. tepkiye neden olmak
cause some raised eyebrows v. tepki çekmek
cause some raised eyebrows v. tepki uyandırmak
cause some raised eyebrows v. insanları hayrete düşürmek
cause some raised eyebrows v. insanları şoka sokmak
cause some raised eyebrows v. insanları şaşkına çevirmek
cause raised eyebrows v. tepkiye neden olmak
cause raised eyebrows v. tepki çekmek
cause raised eyebrows v. tepki uyandırmak
cause raised eyebrows v. insanları hayrete düşürmek
cause raised eyebrows v. insanları şoka sokmak
cause raised eyebrows v. insanları şaşkına çevirmek
raised by wolves adj. dağdan/köyden gelmiş
raised by wolves adj. dağda büyümüş
raised by wolves adj. köylü
raised in a barn expr. kapısız köyden mi geldin
Speaking
my mother raised me expr. beni annem yetiştirdi
she raised hell expr. kıyameti kopardı
I guess it was just the way I was raised expr. yetiştirilme şeklim böyle sanırım
Trade/Economic
debt raised n. borçlanma
raised seal n. kabartma mühür
raised seal n. kabartmalı damga/mühür
raised check n. miktarı usulsüz artırılmış çek
raised seal n. soğuk damga
debt raised expr. ödünç alma
Technical
hexalobular socket raised countersunk head screw n. altı kanallı yuvalı havşa mercimek başlı cıvata
raised separator n. ayırma eşiği
raised brushed finish n. fırçalanmış tüylü apre
raised face flange n. faturalı flanş
raised head screws n. mercimek başlı cıvatalar
raised water table n. yükselmiş yeraltı su seviyesi
raised beach n. yükselmiş kıyı
raised groundwater line n. yükselmiş yeraltı su düzeyi
raised water table n. yükselmiş yeraltı su düzeyi
raised groundwater line n. yükselmiş yeraltı su seviyesi
raised idling speed n. yüksek rölanti
raised floor pedestal n. yükseltilmiş döşeme ayağı
raised cheese head adj. mercimek başlı
Computer
raised effect n. kabarık etki
raised by n. yükseltme ölçütü
Textile
raised brushed finish n. fırçalanmış tüylü apre
raised cloth n. şardonlu kumaş
raised fabric n. tüylendirilmiş kumaş
both side-raised adj. iki yüzü havlanmış
Construction
raised door panel n. bombeli kapı aynası
raised skylight n. çatı kulesi
raised arch n. kalkık kemer
raised skylight n. kule ışıklık
raised flooring system n. yükseltilmiş döşeme sistemi
raised ceiling n. yüksek tavan
raised floor n. yükseltilmiş döşeme
raised ceiling n. yükseltilmiş tavan
raised flooring n. yükseltilmiş döşeme
raised grid flooring n. yükseltilmiş ızgara döşeme
Automotive
raised white lettering n. kabartma beyaz harfler
raised black lettering n. kabartma siyah harfler
raised pavement marker n. kabartma yol işareti
Marine
raised abrasion platform n. erozyon tarafından aşındırılmış bölgenin doldurularak su üstüne çıkarılması
raised coral reef n. su yüzeyine yükseltilen mercan resifi
raised quarter-deck vessel n. yükseltilmiş kıç güverteli gemiler
Medical
raised protein level n. protein yüksekliği
raised level of synthetic folic acid n. yüksek yapay folik asit düzeyi
Pathology
raised alphafetoprotein level n. yüksek alfafetoprotein düzeyi
Gastronomy
raised doughnut n. mayalanmış donat
raised doughnut n. mayalanmış tatlı çörek
yeast-raised adj. mayalı
Agriculture
raised bed n. kabartılmış tarla yüzeyi
raised bed n. yükseltilmiş sebze yatağı
raised bed n. yükseltilmiş sebze bahçesi
Breeding
pasture-raised chicken n. gezen tavuk
Environment
raised bed river n. yükselmiş nehir yatağı
Geography
raised bog n. yükseltilmiş bataklık
Geology
raised beach n. yükselmiş kıyı
Art
raised table n. kalkık veya çıkıntılı bölüm
raised table n. kasis vb. gibi çıkıntı/tümsek
Slang
raised in a barn? expr. ahırda mı büyüdün?
Star Wars
merchant's raised road n. tüccar'ın yükselmiş yolu