Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | tell all v. | her şeyi anlatmak | ||
The most interesting information comes from children, for they tell all they know and then stop. En ilginç bilgi çocuklardan gelir, zira onlar bildikleri her şeyi anlatır ve sonra durur. More Sentences |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | be all set to tell something v. | kendini bir şey söylemeye hazırlamak |
General | tell-all adj. | mahrem ve şok verici/skandal bilgiler içeren |
General | tell-all adj. | mahrem ve şok verici/skandal bilgiler veren |
Colloquial | ||
Colloquial | tell-all n. | biyografi veya anı gibi, samimi detayları veya skandal bilgileri ortaya koyan yayım |
Speaking | ||
Speaking | I'll tell you all about it expr. | hepsini anlatacağım |
Speaking | I'm trying to tell you all expr. | hepinize anlatmaya çalışayım |