maintain - English Turkish Sentences
English Turkish
maintain sürdürmek v.
  • If the USA wants to maintain being the number one country in the world, It should pay attention to its economy.
  • ABD dünyanın bir numaralı ülkesi olmayı sürdürmek istiyorsa, ekonomisine önem vermelidir.
  • They maintain their claim that they were innocent.
  • Masum oldukları yönündeki iddialarını sürdürmektedirler.
  • The aim of the common fisheries policy is to maintain sustainable fish stocks.
  • Ortak balıkçılık politikasının amacı sürdürülebilir balık rezervlerini korumaktır.
Show More (151)
maintain korumak v.
  • "I promise to maintain my composure even when he starts arguing with me", she uttered.
  • "Benimle tartışmaya başladığında bile soğukkanlılığımı koruyacağıma söz veriyorum" dedi.
  • Until the end of the Cold War, prices were reassuringly maintained.
  • Soğuk Savaş'ın sonuna kadar fiyatlar güven verici bir şekilde korunmuştur.
  • It can and should be fine-tuned, as long as its basic equilibrium is maintained.
  • Temel denge korunduğu sürece bu sistemde ince ayarlar yapılabilir ve yapılmalıdır.
Show More (108)
maintain muhafaza etmek v.
  • We want to maintain the reduced rates of VAT on hairdressers, bicycle repairmen and cobblers.
  • Kuaförlere, bisiklet tamircilerine ve ayakkabıcılara uygulanan indirimli KDV oranlarını muhafaza etmek istiyoruz.
  • Unfortunately, the Convention bears out current practice by maintaining the rule of consensus.
  • Ne yazık ki Sözleşme, konsensüs kuralını muhafaza ederek mevcut uygulamayı doğrulamaktadır.
  • The end is to maintain fish stocks in a sustainable way.
  • Amaç, balık stoklarının sürdürülebilir bir şekilde muhafaza edilmesidir.
Show More (21)
maintain savunmak v.
  • I maintain that they are not representative.
  • Temsili olmadıklarını savunuyorum.
  • We rejected the report and we maintain that the public service ethos of rail services should not be altered.
  • Raporu reddettik ve demiryolu hizmetlerinin kamu hizmeti anlayışının değiştirilmemesi gerektiğini savunuyoruz.
  • Many maintain that globalisation is the root cause of the state of the economy in the poorest countries.
  • Pek çok kişi, en yoksul ülkelerdeki ekonomik durumun temel nedeninin küreselleşme olduğunu savunuyor.
Show More (19)
maintain iddia etmek v.
  • Whoever maintains that elephants are in a strong position is mistaken.
  • Her kim fillerin güçlü bir konumda olduğunu iddia ediyorsa yanılıyor.
  • Lastly, we do not believe that total control is compatible with the rule of law, as has been maintained.
  • Son olarak iddia edildiği gibi, tam kontrolün hukukun üstünlüğü ile uyumlu olduğuna inanmıyoruz.
  • In other words, smuggling will increase, not decrease, as the Commission maintains.
  • Başka bir deyişle, Komisyon'un iddia ettiği gibi kaçakçılık azalmayacak, artacaktır.
Show More (8)
maintain devam ettirmek v.
  • Turkey still maintains its border with Armenia closed.
  • Türkiye, Ermenistan sınırını kapalı tutmaya devam etmektedir.
  • Northern Ireland fishermen more than anyone want to maintain sustainable fisheries in the Irish Sea.
  • Kuzey İrlandalı balıkçılar, İrlanda Denizi'nde sürdürülebilir balıkçılığın devam etmesini herkesten çok istemektedir.
  • Genetically manipulated products will have to maintain their hold on the market.
  • Genetiğiyle oynanmış ürünler piyasada tutunmaya devam etmek zorunda kalacaktır.
Show More (7)
maintain sağlamak v.
  • They give rise to problems concerning methods of requiring accountability and maintaining scrutiny.
  • Hesap verebilirliği sağlama ve denetimi sürdürme yöntemlerine ilişkin sorunlara yol açmaktadırlar.
  • Who, though, maintains law and order in practice?
  • Uygulamada kanun ve düzeni kim sağlar?
  • Who, though, maintains law and order in practice?
  • Ancak uygulamada kanun ve düzeni kim sağlıyor?
Show More (0)
maintain bakım yapmak v.
  • Unless a government invests in or maintains backbone networks the market will not function.
  • Bir hükümet omurga ağlarına yatırım yapmadıkça ya da bu ağların bakımını yapmadıkça piyasa işlemeyecektir.
  • Unless a government invests in or maintains backbone networks the market will not function.
  • Bir hükûmet omurga ağlarına yatırım yapmadıkça ya da bu ağların bakımını yapmadıkça piyasa işlemeyecektir.
Show More (-1)
maintain bakmak v.
  • Tom maintains his car well.
  • Tom arabasına iyi bakar.
  • He maintains his car well.
  • Arabasına iyi bakar.
Show More (-1)
maintain geçindirmek v.
  • He has to maintain a large family on a small salary.
  • Küçük bir maaşla büyük bir aileyi geçindirmesi gerekiyor.
  • He has to maintain a large family on a small salary.
  • Küçük bir maaşla büyük bir aileyi geçindirmek zorunda.
Show More (-1)
maintain geçimini sağlamak v.
  • An income of $6000 a month is enough to maintain a middle-class family in the USA.
  • ABD'de orta sınıf bir ailenin geçimini sağlaması için aylık 6000 dolarlık bir gelir yeterlidir.
Show More (-2)
maintain çekip çevirmek v.
  • It's expensive to maintain a beach house so we are only looking for an apartment.
  • Sahil evini çekip çevirmek pahalı olduğu için biz sadece bir daire arıyoruz.
Show More (-2)