|
- Lastly, sport is also a profession and a means of earning a living.
- Son olarak spor aynı zamanda bir meslek ve geçim kaynağıdır.
- We believe farmers should be able to make a living from their work.
- Çiftçilerin yaptıkları işten geçimlerini sağlayabilmeleri gerektiğine inanıyoruz.
- What are we doing, fishing in the territorial waters of these States when they need to be able to work to make a living?
- Bu Devletlerin karasularında, geçimlerini sağlamak için çalışmaları gerekirken balıkçılık yaparak ne yapıyoruz?
- What do you think the prospects for employment are for the 2000 or so families who made a living from tobacco?
- Sizce tütünden geçimini sağlayan 2000 kadar ailenin istihdam beklentisi nedir?
- Coffee sector workers are no longer able to make a living from production.
- Kahve sektörü çalışanları artık geçimlerini üretimden sağlayamamaktadır.
- And since I make a living out of other people's talent.
- Ve başkalarının yeteneklerinden geçimimi sağladığım için.
- Tom makes a living as a writer.
- Tom yazar olarak geçimini sağlıyor.
- I could do this for a living.
- Geçimimi sağlamak için bunu yapabilirim.
- During droughts, farmers are barely able to eke out a living.
- Kuraklık sırasında çiftçiler geçimlerini zar zor sağlayabiliyor.
- Tom makes a living as a traveling salesman.
- Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.
- Tom had a hard time making a living in Boston.
- Tom Boston'da geçimini sağlamakta zorlanıyordu.
- What does Tom do for a living?
- Tom geçimini neyle sağlar?
- Tom had a hard time making a living in Boston.
- Tom Boston'da geçimini sağlamakta zorluk çekti.
- Tom makes a living as a traveling salesman.
- Tom geçimini gezici satıcılık yaparak sağlıyor.
- He had a hard time making a living.
- Geçimini sağlamakta zorluk çekti.
- Tom makes a living as a salesman.
- Tom bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.
- What does she do for a living?
- Geçimini nasıl sağlıyor?
- He drives a truck for a living.
- Geçimini kamyon şoförlüğü yaparak sağlıyor.
- The poor girl made a living by selling flowers.
- Zavallı kız çiçek satarak geçimini sağlıyordu.
- He makes a living as a salesman.
- Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.
- He makes a living as a traveling salesman.
- Geçimini gezici satıcılık yaparak sağlıyor.
- Tom had a hard time making a living in Boston.
- Tom Boston'da geçimini sağlamakta zorlandı.
- She earns a living as a writer.
- Geçimini yazarlıkla sağlamaktadır.
- Tom couldn't make a living as a musician.
- Tom bir müzisyen olarak geçimini sağlayamıyordu.
- He makes a living as a traveling salesman.
- Geçimini pazarlamacılık yaparak sağlıyor.
- He had a hard time making a living.
- Geçimini sağlamakta zorlandı.
- Tom knows what I do for a living.
- Tom geçim için ne yaptığımı biliyor.
- Tom drives a truck for a living.
- Tom geçimini kamyon şoförlüğü yaparak sağlıyor.
- This is what Tom does for a living.
- Tom'un geçim kaynağı bu.
- He makes a living as a writer.
- Geçimini yazar olarak sağlıyor.
- You have to work for a living, unless your parents are rich.
- Ebeveynleriniz zengin değilse, geçiminizi sağlamak için çalışmak zorundasınız.
Show More (28)
|