1 |
acting |
davranan |
adj. |
|
- For me, our Parliament has been acting the clown.
- Bana göre Parlamentomuz bir palyaço gibi davranıyor.
- We are acting as unlawfully as the Iraqi resistance, as unlawfully as the European resistance.
- Irak direnişi kadar hukuksuz, Avrupa direnişi kadar hukuksuz davranıyoruz.
- Those who jeopardise the Stability and Growth Pact are mortgaging the future and acting irresponsibly.
- İstikrar ve Büyüme Paktı'nı tehlikeye atanlar geleceği ipotek altına alıyor ve sorumsuzca davranıyor.
- We charge you with acting illegally, with breaking the law.
- Sizi yasadışı davranmakla, yasaları çiğnemekle suçluyoruz.
- Acting like a confident person helps you feel sure of yourself.
- Kendine güvenen bir insan gibi davranmak, kendinizden emin hissetmenize yardımcı olur.
- Acting like a confident person helps you feel sure of yourself.
- Kendine güvenen biri gibi davranmak kendinden emin hissetmene yardımcı olur.
- Tom is acting like he doesn't care.
- Tom umursamıyormuş gibi davranıyor.
- Stop acting like a jerk.
- Pislik gibi davranmayı bırak.
- Fadil was acting like a child.
- Fadil bir çocuk gibi davranıyordu.
- You're acting like an idiot.
- Bir aptal gibi davranıyorsun.
- You're acting like a baby.
- Bir bebek gibi davranıyorsun.
- Tom started acting strangely.
- Tom tuhaf davranmaya başladı.
- Why is Tom acting so crazy?
- Neden Tom bu kadar çılgınca davranıyor?
- I'm sorry for acting like a jerk.
- Pislik gibi davrandığım için özür dilerim.
- Layla wasn't acting like a guilty woman.
- Leyla suçlu bir kadın gibi davranmıyordu.
- Quit acting like a child.
- Çocuk gibi davranmaktan vazgeç.
- Stop acting like a jerk.
- Bir pislik gibi davranmayı kes.
- Why is Tom acting this way?
- Neden Tom bu şekilde davranıyor?
- Stop acting like a baby.
- Bebek gibi davranmaya son ver.
- Would you please start acting like adults?
- Lütfen yetişkinler gibi davranmaya başlar mısın?
- He has been acting strangely lately.
- Son zamanlarda tuhaf davranıyor.
- Sami was acting really weird.
- Sami gerçekten garip davranıyordu.
- You are acting like a three-year-old child.
- Üç yaşında bir çocuk gibi davranıyorsun.
- Why are you acting so jumpy?
- Neden bu kadar gergin davranıyorsun?
- Why are you acting like you don't know me?
- Neden beni tanımıyormuş gibi davranıyorsunuz?
- Stop acting like a victim.
- Kurban gibi davranmayı bırak.
- Stop acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranmayı kes.
- So you are acting high-handedly.
- Bu sebeple zorbaca davranıyorsunuz.
- Tom is acting a little strange.
- Tom biraz garip davranıyor.
- He's acting like someone he isn't.
- Olmadığı biri gibi davranıyor.
- Quit acting like a baby.
- Bebek gibi davranmaya son ver.
- You're acting like a spoiled child.
- Sen bir şımarık çocuk gibi davranıyorsun.
- You're acting like a three-year-old.
- Üç yaşında bir çocuk gibi davranıyorsun.
- She was acting really weird.
- Gerçekten garip davranıyordu.
- You're acting like a small child.
- Ufak bir çocuk gibi davranıyorsun.
- Sami was acting like he was drunk.
- Sami sarhoş gibi davranıyordu.
- You're acting like a spoiled brat.
- Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- I don't know why I'm acting like this.
- Neden böyle davrandığımı bilmiyorum.
- Stop acting like you understand me.
- Beni anlıyor gibi davranmayı bırak.
- He was acting really weird.
- O gerçekten garip davranıyordu.
- You're acting like a baby.
- Bebek gibi davranıyorsun.
- Tom is acting like a baby.
- Tom, bir bebek gibi davranıyor.
- Why are you acting this way?
- Neden böyle davranıyorsun?
- I've never seen Tom acting like this before.
- Tom'u daha önce hiç böyle davranırken görmemiştim.
- She was acting really weird.
- O gerçekten tuhaf davranıyordu.
- Layla wasn't acting like a guilty woman.
- Layla suçlu bir kadın gibi davranmıyordu.
- You're acting like a child.
- Bir çocuk gibi davranıyorsun.
- Quit acting like a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- Tom is acting a little strange.
- Tom biraz tuhaf davranıyor.
- Fadil was acting like a child.
- Fadıl çocuk gibi davranıyordu.
- Stop acting like such a fool.
- Aptal gibi davranmayı bırak.
- Mary is acting wild.
- Mary vahşi davranıyor.
- You're acting like a fool.
- Sen bir aptal gibi davranıyorsun.
- Tom is acting suspiciously.
- Tom şüpheli davranıyor.
- The cat has started acting strangely.
- Kedi garip biçimde davranmaya başladı.
- Stop acting like such a weirdo.
- Böyle bir ucube gibi davranmayı kes.
- Stop acting like such a weirdo.
- Garip davranmayı bırak.
- Tom has been acting a little strange lately.
- Tom son zamanlarda biraz garip davranıyor.
- Tom is acting like a fool.
- Tom aptal gibi davranıyor.
- Why are you acting like you don't know me?
- Neden beni tanımıyormuş gibi davranıyorsun?
- He's been acting odd lately.
- O son zamanlarda tuhaf davranıyor.
- You're acting weird.
- Garip davranıyorsun.
- Quit acting like a teenager.
- Liseli gibi davranmayı kes.
- Why are you acting like my mother?
- Neden annem gibi davranıyorsun?
- Why is Tom acting this way?
- Tom neden böyle davranıyor?
- He is acting like Nelson tonight.
- Bu gece Nelson gibi davranıyor.
- Tom is acting suspiciously.
- Tom şüpheci davranıyor.
- You're acting like you know me; this is the first time we're meeting!
- Beni tanıyormuş gibi davranıyorsun; bu bizim ilk görüşmemiz!
- Sami started acting like the boss.
- Sami patron gibi davranmaya başladı.
- Sami was acting really weird.
- Sami gerçekten tuhaf davranıyordu.
- Why are you acting like a child?
- Neden çocuk gibi davranıyorsun?
- He started acting in a childish manner.
- Çocukça davranmaya başladı.
- Stop acting like a child.
- Bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- Would you please start acting like adults?
- Lütfen yetişkin gibi davranmaya başlar mısınız?
- Mary is always acting like she's better than everyone else.
- Mary her zaman herkesten daha iyiymiş gibi davranıyor.
- You were acting like a baby.
- Bebek gibi davranıyordun.
- She has started acting strangely.
- O tuhaf biçimde davranmaya başladı.
- Tom has been acting weird.
- Tom garip davranıyor.
- You're acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun.
- Why are you acting like this?
- Neden böyle davranıyorsun?
- Quit acting like a child.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- You're acting like a child.
- Çocuk gibi davranıyorsun.
- Sami is acting really sketchy.
- Sami çok şüpheli davranıyor.
- You're acting very strange tonight.
- Bu gece çok tuhaf davranıyorsun.
- Tom is acting like nothing happened.
- Tom hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
- Tom is acting weird.
- Tom garip davranıyor.
- Mary was acting irrationally.
- Mary mantıksızca davranıyordu.
- Stop acting like a teenager.
- Ergen gibi davranmayı bırak.
- Tom is acting really weird right now.
- Tom şu anda gerçekten garip davranıyor.
- Why is Tom acting so childish?
- Tom neden bu kadar çocukça davranıyor?
- Tom is acting like a fool.
- Tom bir aptal gibi davranıyor.
- Stop acting like a teenager.
- Liseli gibi davranmayı kes.
- Why are you acting this way?
- Neden bu şekilde davranıyorsun?
- Why is Tom acting so childish?
- Neden Tom bu kadar çocukça davranıyor?
- Tom was acting like a child.
- Tom çocuk gibi davranıyordu.
- If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.
- Eğer gerçekten böyle davranmak için gerekçeleriniz varsa, lütfen bana söyleyin.
- You've been acting weird today.
- Bugün garip davranıyorsun.
- You're acting creepy.
- Ürkütücü davranıyorsun.
- Tom is acting like he doesn't care.
- Tom umursamıyor gibi davranıyor.
- Tom is acting nuts.
- Tom deli gibi davranıyor.
- Mary was acting irrationally.
- Mary irrasyonel davranıyordu.
- He has started acting strangely.
- Garip biçimde davranmaya başladı.
- Sami was acting like he was drunk.
- Sami sarhoşmuş gibi davranıyordu.
- Stop acting like a child.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- Tom has been acting very strange.
- Tom çok garip davranıyor.
- You're acting funny.
- Komik davranıyorsun.
- You're acting very strangely.
- Çok garip davranıyorsun.
- My brother is always acting foolishly.
- Kardeşim her zaman aptalca davranıyor.
- You're acting very strange tonight.
- Bu gece çok garip davranıyorsun.
- Tom has been acting weird today.
- Tom bugün garip davranıyor.
- Tom is acting like an idiot.
- Tom aptal gibi davranıyor.
- You're both acting like children.
- İkiniz de çocuk gibi davranıyorsunuz.
- You're acting like a spoiled brat.
- Bir şımarık çocuk gibi davranıyorsun.
- Why is Tom acting like this?
- Neden Tom böyle davranıyor?
- Tom was acting like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranıyordu.
- I don't like the way Tom is acting.
- Tom'un davranma tarzını sevmiyorum.
- Tom has been acting strangely lately.
- Tom son günlerde tuhaf şekilde davranıyor.
- Why is Tom acting so stupid?
- Tom neden bu kadar aptalca davranıyor?
- Tom couldn't understand why Mary was acting so strangely.
- Tom, Mary'nin neden bu kadar garip davrandığını anlayamadı.
- Tom is acting very strange today.
- Tom bugün çok garip davranıyor.
- Stop acting like you understand me.
- Beni anlıyormuşsun gibi davranmayı bırak.
- You're acting like a fool.
- Aptal gibi davranıyorsun.
- Tom is acting weirder than usual.
- Tom her zamankinden daha garip davranıyor.
- Why are you acting so jumpy?
- Neden bu kadar ürkek davranıyorsun?
- Tom is always acting like he's better than everyone else.
- Tom her zaman herkesten daha iyiymiş gibi davranıyor.
- Tom has been acting suspiciously.
- Tom şüpheli davranıyordu.
- Stop acting like a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- You're acting like a three-year-old.
- Üç yaşındaymış gibi davranıyorsun.
- Quit acting like a teenager.
- Ergen gibi davranmayı bırak.
- Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.
- Bugün kral gibi davranan bir çocuk, yarın bir tiran.
- Why is Tom acting so crazy?
- Tom neden böyle deli gibi davranıyor?
- You're acting like a small child.
- Küçük bir çocuk gibi davranıyorsun.
- Fadil wasn't acting like a guilty man.
- Fadıl suçlu bir adam gibi davranmıyordu.
- Stop acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- Why are you acting this way?
- Niye böyle davranıyorsun?
- I'm sorry for acting like a jerk.
- Bir pislik gibi davrandığım için üzgünüm.
- Stop acting like such a fool.
- Bir aptal gibi davranmayı bırak.
- He started acting in a childish manner.
- Çocuksu bir şekilde davranmaya başladı.
- Tom was acting really weird yesterday.
- Tom dün çok garip davranıyordu.
- Tom is acting very strange today.
- Tom bugün çok tuhaf davranıyor.
- You're acting like you know me; this is the first time we're meeting!
- Beni tanıyormuş gibi davranıyorsun; ilk kez karşılaşıyoruz!
- I've never seen Tom acting like this before.
- Tom'un daha önce böyle davrandığını hiç görmedim.
- Tom was acting really weird yesterday.
- Tom dün gerçekten tuhaf davranıyordu.
- A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.
- Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü.
- You're acting like an idiot.
- Aptal gibi davranıyorsun.
- Tom is acting weird, isn't he?
- Tom garip davranıyor, değil mi?
- Why are you acting so childish?
- Neden bu kadar çocukça davranıyorsun?
- Tom is acting like a baby.
- Tom bir bebek gibi davranıyor.
- Stop acting like you care.
- Umursuyormuş gibi davranmayı bırak.
- He was acting really weird.
- Çok garip davranıyordu.
- Why is Tom acting so stupid?
- Neden Tom çok aptalca davranıyor?
- You need to stop acting so stupid.
- Bu kadar aptalca davranmayı bırakmalısın.
- Stop acting like you care.
- İstediğin gibi davranmayı bırak.
- Why is Tom acting like this?
- Tom neden böyle davranıyor?
Show More (151)
|
2 |
acting |
hareket eden |
adj. |
|
- We are thereby acting coherently, presenting the amendments which Parliament approved on first reading.
- Dolayısıyla, Parlamento'nun ilk aşamada onayladığı değişiklikleri sunarak tutarlı bir şekilde hareket ediyoruz.
- I am very much relieved as I am not in the habit of acting otherwise.
- Aksi yönde hareket etme alışkanlığım olmadığı için çok rahatladım.
- The Council must see Parliament and the Commission acting together.
- Konsey, Parlamento ve Komisyon'un birlikte hareket ettiğini görmelidir.
- Let us stop acting out humanitarian indignation.
- İnsani öfke ile hareket etmeyi bırakalım.
- By acting in this way, they are only creating unnecessary resistance and dangerous tensions.
- Bu şekilde hareket ederek sadece gereksiz direnç ve tehlikeli gerilimler yaratıyorlar.
- The Commission is acting outside the sector.
- Komisyon sektörün dışında hareket ediyor.
- You say we are acting unlawfully?
- Yasalara aykırı hareket ettiğimizi mi söylüyorsunuz?
- We are acting on the international scene by encouraging countries on the outside, such as the US, to sign up.
- ABD gibi dışarıdaki ülkeleri kaydolmaya teşvik ederek uluslararası sahnede hareket ediyoruz.
- We are a democratic group, in which decisions are never taken by the chairman acting alone.
- Biz, kararların asla başkanın tek başına hareket etmesiyle alınmadığı demokratik bir grubuz.
- I congratulate the honourable Member for acting so vigorously on behalf of his constituents.
- Seçmenleri adına böylesine güçlü bir şekilde hareket ettiği için Sayın Üyeyi kutluyorum.
- My impression is that the Member States have not only grasped that, but that they are also acting accordingly.
- Benim izlenimim Üye Devletlerin bunu kavramakla kalmayıp aynı zamanda buna uygun hareket ettikleri yönündedir.
- The Commission is acting outside the sector.
- Komisyon sektörün dışında hareket etmektedir.
- The Council, though, has already demonstrated that it is acting against Parliament.
- Ancak Konsey daha şimdiden Parlamentoya karşı hareket ettiğini göstermiştir.
- Those who jeopardise the Stability and Growth Pact are mortgaging the future and acting irresponsibly.
- İstikrar ve Büyüme Paktı'nı tehlikeye atanlar geleceği ipotek altına almakta ve sorumsuzca hareket etmektedirler.
- It is about acting from the heart and taking the company as one's point of departure.
- Yürekten hareket etmek ve şirketi hareket noktası olarak almakla ilgilidir.
- I really want to question the way in which the Commission is acting in this matter.
- Komisyon'un bu konuda nasıl hareket ettiğini gerçekten sorgulamak istiyorum.
- The Council, though, has already demonstrated that it is acting against Parliament.
- Ancak Konsey daha şimdiden Parlamento'ya karşı hareket ettiğini göstermiştir.
- It is about acting from the heart and taking the company as one's point of departure.
- Bu, yürekten hareket etmek ve şirketi hareket noktası olarak almakla ilgilidir.
- If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.
- Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.
- So you are acting high-handedly.
- Bu yüzden despotça hareket ediyorsun.
- Tom is acting program manager.
- Tom program yöneticisi olarak hareket ediyor.
- He is acting on his own behalf.
- O kendi adına hareket etmektedir.
- Why are you acting like a child?
- Neden bir çocuk gibi hareket ediyorsun?
- He is acting on his own behalf.
- Kendi adına hareket ediyor.
- My brother is always acting foolishly.
- Erkek kardeşim her zaman aptalca hareket ediyor.
- Tom seems to be acting a tad foolish today.
- Tom bugün biraz aptalca hareket ediyor gibi görünüyor.
- Tom is acting on his own.
- Tom kendi başına hareket ediyor.
- He's acting on his own.
- O kendi başına hareket ediyor.
- She's acting on her own.
- O kendi başına hareket ediyor.
- Who is acting as head?
- Kim başkan olarak hareket ediyor?
Show More (27)
|
3 |
acting |
oyunculuk |
n. |
|
- The acting wasn't great.
- Oyunculuk pek iyi değildi.
- Her acting is on the level of a professional.
- Oyunculuğu bir profesyonel seviyesinde.
- I liked the theme of the movie, but the acting was mediocre.
- Filmin konusunu beğendim ama oyunculuk vasattı.
- Tom has a talent for acting.
- Tom'un oyunculuk yeteneği var.
- The acting wasn't great.
- Oyunculuk harika değildi.
- I don't enjoy acting.
- Oyunculuktan hoşlanmıyorum.
- The acting is very good.
- Oyunculuk çok iyi.
- Jane has been acting in movies since she was eleven.
- Jane on bir yaşından beri filmlerde oyunculuk yapıyor.
- He has a talent for acting.
- Oyunculuk yeteneği var.
- I love acting and singing.
- Oyunculuğu ve şarkı söylemeyi seviyorum.
- I liked the theme of the movie, but the acting was mediocre.
- Filmin konusunu beğendim ama oyunculuklar vasattı.
- Kenichi Matsuyama's acting is very good.
- Kenichi Matsuyama'nın oyunculuğu çok iyi.
- Tom is in my acting class.
- Tom benim oyunculuk sınıfımda.
- I don't enjoy acting.
- Oyunculuktan zevk almıyorum.
- Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
- The acting in that movie was very good.
- O filmdeki oyunculuk çok iyiydi.
- Tom retired from acting in 2013.
- Tom 2013 yılında oyunculuktan emekli oldu.
- The acting is very good.
- Oyunculuk çok iyidir.
- His acting left nothing to be desired.
- Oyunculuğunda arzu edilen hiçbir şey yoktu.
Show More (16)
|
4 |
acting |
rol yaparak |
adv. |
|
- Kenichi Matsuyama's acting is very good.
- Kenichi Matsuyama çok iyi rol yapıyor.
- He isn't really sad; he's only acting.
- O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
- That actor is both attractive and good at acting.
- O aktör hem çekici hem de iyi rol yapıyor.
- He isn't really sad; he's only acting.
- Gerçekten üzgün değil; sadece rol yapıyor.
- Tom is acting.
- Tom rol yapıyor.
- He doesn't mean it; he's just acting.
- Öyle demek istemiyor; sadece rol yapıyor.
Show More (3)
|
5 |
acting |
yapan |
adj. |
|
- You were just acting?
- Sadece rol mü yapıyordun?
- Quit acting like a teenager.
- Ergen ergen hareketler yapmayı bırak.
- The car is acting up again.
- Araba yine arıza yaptı.
- Stop acting like a teenager.
- Ergen ergen hareketler yapmayı bırak.
- Why are you acting so childish?
- Niye böyle çocukça hareketler yapıyorsun?
- Tom is acting program manager.
- Tom program yöneticisi olarak görev yapıyor.
Show More (3)
|
6 |
acting |
işleyen |
adj. |
|
- The way in which some Member States are acting in this connection is a display of ignorance of how the system works.
- Bazı Üye Devletlerin bu konudaki davranışları, sistemin nasıl işlediğini bilmediklerinin bir göstergesidir.
- The strong yen is acting against Japan's export industry.
- Güçlü yen Japonya'nın ihracat endüstrisinin aleyhine işliyor.
Show More (-1)
|
7 |
acting |
vekil |
adj. |
|
- I myself am a member of the Romania delegation and an acting member of the Bulgaria delegation.
- Ben kendim Romanya delegasyonunun bir üyesi ve Bulgaristan delegasyonunun bir vekil üyesiyim.
Show More (-2)
|
8 |
acting |
vekalet eden |
adj. |
|
- Tom is acting program manager.
- Tom program müdürlüğüne vekalet ediyor.
Show More (-2)
|
9 |
acting |
oynama |
n. |
|
- Jane saw the students acting well on the stage.
- Jane öğrencilerin sahnede çok iyi oynadıklarını gördü.
Show More (-2)
|