agreed - English Turkish Sentences
English Turkish
agreed hemfikir adj.
  • We are all agreed that the budget should be a reflection of Parliament's political wishes.
  • Hepimiz bütçenin Parlamento'nun siyasi isteklerinin bir yansıması olması gerektiği konusunda hemfikiriz.
  • With regard to this report, we do not agree with the rapporteur or with the committee outcome in several regards.
  • Bu raporla ilgili olarak ne sözcüyle ne de komitenin vardığı sonuçla bazı açılardan hemfikiriz.
  • Most, though, would agree that there is a sufficient choice of soaps, deodorants, perfumes, and lipsticks.
  • Yine de çoğu kişi sabun, deodorant, parfüm ve ruj seçeneklerinin yeterli olduğu konusunda hemfikirdir.
Show More (177)
agreed mutabık kalınmış adj.
  • The recent Riva del Garda talks did not result in agreed guidelines on this matter.
  • Son Riva del Garda görüşmeleri bu konuda üzerinde mutabık kalınan ilkelerle sonuçlanmadı.
  • Those were the broad lines agreed by everyone at Doha.
  • Doha'da herkes tarafından üzerinde mutabık kalınan ana hatlar bunlardı.
  • On the Middle East the language agreed was, on the whole, balanced.
  • Ortadoğu'da üzerinde mutabık kalınan dil genel olarak dengeliydi.
Show More (18)
agreed kabul edilmiş adj.
  • However, the text as agreed in Amendment No 69 is an acceptable compromise.
  • Ancak 69 No'lu Değişiklikte kabul edilen metin kabul edilebilir bir uzlaşmadır.
  • The ethical guidelines in his report were agreed after a year of debate and discussion.
  • Raporunda yer alan etik ilkeler bir yıl süren tartışma ve müzakerelerin ardından kabul edilmiştir.
  • The application of fiscal conventions agreed between the States should eliminate the risk of double taxation.
  • Devletler arasında kabul edilen mali sözleşmelerin uygulanması çifte vergilendirme riskini ortadan kaldırmalıdır.
Show More (15)
agreed anlaşmış adj.
  • Had we not, I thought, actually agreed that we wanted to work through the Security Council?
  • Aslında Güvenlik Konseyi aracılığıyla çalışmak istediğimiz konusunda anlaşmamış mıydık?
  • Hopefully, we shall have agreed, in as little as two weeks' time in Seville, to take entirely practical initiatives.
  • Umarım, Sevilla'da iki hafta gibi kısa bir süre içinde tamamen pratik girişimlerde bulunma konusunda anlaşmış oluruz.
  • Sheldon, we agreed we'd do something different tonight.
  • Sheldon, bu gece farklı bir şey yapacağımız konusunda anlaşmıştık.
Show More (8)
agreed mutabık adj.
  • We do not agree upon certain, very specific, issues, but we will deal with these when the time is right.
  • Belirli, çok spesifik konular üzerinde mutabık değiliz ancak bunları zamanı geldiğinde ele alacağız.
  • We agree on a great number of deadlines in the citizens' interest.
  • Vatandaşların menfaatine olan çok sayıda son tarih konusunda mutabıkız.
  • Parliament and the Commission largely agree on the policy to be adopted.
  • Parlamento ve Komisyon, benimsenecek politika konusunda büyük ölçüde mutabıktır.
Show More (0)
agreed anlaşmaya varılmış adj.
  • At least it is an agreed text.
  • En azından üzerinde anlaşmaya varılmış bir metin.
  • The programme was agreed upon without any formal settlement.
  • Program üzerinde herhangi bir resmi uzlaşma olmaksızın anlaşmaya varılmıştır.
  • The EU has its own separately agreed arrangements with these countries.
  • AB'nin bu ülkelerle ayrı ayrı anlaşmaya varılmış düzenlemeleri bulunmaktadır.
Show More (0)
agreed anlaşıldı adv.
  • It's what was agreed to.
  • Böyle anlaşılmıştı.
Show More (-2)
agreed tamam adv.
  • Agreed.
  • Tamamdır.
Show More (-2)