|
- In today's world almost every technical and industrial innovation requires some form of computer-aided activity.
- Günümüz dünyasında neredeyse her teknik ve endüstriyel yenilik bir çeşit bilgisayar destekli faaliyet gerektiriyor.
- Yet almost every segment in the European Union is affected by Korea's unfair competition practices.
- Oysa Avrupa Birliği'nde neredeyse her kesim Kore'nin haksız rekabet uygulamalarından etkileniyor.
- Mike eats out almost every night.
- Mike neredeyse her akşam dışarıda yemek yiyor.
- I go jogging almost every morning.
- Neredeyse her sabah koşuya giderim.
- I watch TV almost every evening.
- Neredeyse her akşam televizyon izliyorum.
- I had to stop at almost every light on the way here.
- Buraya gelirken neredeyse her ışıkta durmak zorunda kaldım.
- Tom and his friends play poker almost every Friday night.
- Tom ve arkadaşları neredeyse her cuma gecesi poker oynar.
- I know a guy who goes fishing almost every weekend.
- Neredeyse her hafta sonu balığa giden bir adam tanıyorum.
- To be an acrobat is the ambition of almost every boy.
- Akrobat olmak neredeyse her çocuğun tutkusudur.
- Tom goes jogging almost every afternoon.
- Tom, neredeyse her öğleden sonra koşuya gider.
- Tom goes back home almost every weekend.
- Tom neredeyse her hafta sonu eve döner.
- Tom and I go jogging together almost every morning.
- Tom ve ben neredeyse her sabah birlikte koşuya gideriz.
- I call Tom almost every evening.
- Neredeyse her akşam Tom'u ararım.
- I go jogging almost every morning.
- Neredeyse her sabah koşmaya giderim.
- Almost every tourist carries a camera with him.
- Neredeyse her turist yanında bir fotoğraf makinesi taşır.
- Almost every European country has abolished the death penalty.
- Neredeyse her Avrupa ülkesi idam cezasını kaldırdı.
- Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan çift dillidir.
- I take a shower almost every morning.
- Neredeyse her sabah duş alırım.
- Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir.
- There are sushi restaurants in almost every country in the world.
- Dünyanın neredeyse her ülkesinde suşi restoranları vardır.
- Mike eats out almost every night.
- Mike, neredeyse her gece dışarda yer.
- Tom has kissed almost every girl in our class.
- Tom sınıftaki neredeyse her kızı öptü.
- Tom eats out almost every evening.
- Tom neredeyse her akşam dışarıda yemek yiyor.
- We watch TV together almost every evening.
- Neredeyse her akşam birlikte TV izleriz.
- I'm at home almost every night.
- Neredeyse her gece evdeyim.
- We watch TV together almost every evening.
- Neredeyse her akşam birlikte televizyon izliyoruz.
- Tom and Mary walk to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte yürürlerdi.
- Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.
- Almost every tourist carries a camera with him.
- Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır.
- Tom goes jogging almost every afternoon.
- Tom neredeyse her öğleden sonra koşuya çıkar.
- Tom stays up until after midnight almost every night.
- Tom neredeyse her gece gece yarısından sonraya kadar ayakta kalır.
- He comes home almost every weekend.
- Neredeyse her hafta sonu eve gelir.
- We do this almost every week.
- Bunu neredeyse her hafta yapıyoruz.
- Tom and his friends play poker almost every Friday night.
- Tom ve arkadaşları neredeyse her Cuma gecesi poker oynarlar.
- I take a walk almost every morning before breakfast.
- Neredeyse her sabah kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkıyorum.
- I call Tom almost every evening.
- Neredeyse her akşam Tom'u arıyorum.
- Tom went drinking almost every night.
- Tom neredeyse her gece içmeye gitti.
- Tom and Mary have dinner together almost every night.
- Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte yemek yiyorlar.
- I cried myself to sleep almost every night.
- Neredeyse her gece uyuyana kadar ağladım.
- I live in São Paulo, but I travel to Rio de Janeiro almost every week.
- São Paulo'da yaşıyorum ama neredeyse her hafta Rio de Janeiro'ya gidiyorum.
- Tom and Mary eat dinner together almost every evening.
- Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte akşam yemeği yerler.
- Tom and Mary go to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte gidiyorlar.
- Tom comes home almost every weekend.
- Tom neredeyse her hafta sonu eve gelir.
- Tom eats out almost every night.
- Tom neredeyse her gece dışarıda yiyor.
- I go out with Mary almost every Saturday.
- Neredeyse her cumartesi Mary ile çıkarım.
- I've been to almost every state.
- Neredeyse her eyalete gittim.
- Tom was in almost every picture in Mary's album.
- Mary'nin albümündeki neredeyse her resimde Tom vardı.
- Tom comes here almost every weekend.
- Tom buraya neredeyse her hafta sonu gelir.
- Tom is at home almost every evening.
- Tom neredeyse her akşam evdedir.
- I drink coffee almost every morning.
- Neredeyse her sabah kahve içiyorum.
- Tom goes abroad almost every year.
- Tom neredeyse her yıl yurtdışına gider.
- Tom and Mary go to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah birlikte okula gidiyorlar.
- I go out with Mary almost every Saturday.
- Neredeyse her cumartesi Mary ile çıkıyorum.
- I watch TV almost every night.
- Neredeyse her gece televizyon izliyorum.
- We do this almost every week.
- Neredeyse her hafta bunu yaparız.
- Tom goes back home almost every weekend.
- Tom neredeyse her hafta sonu eve dönüyor.
- Tom stays up until after midnight almost every night.
- Tom neredeyse her gece gece yarısına kadar uyanık kalır.
- The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
- Amerika Birleşik Devletleri, harika çeşitliliğe sahip iklimi sayesinde neredeyse her tür spor için bir cennettir.
- Tom wakes up early almost every morning.
- Tom neredeyse her sabah erken uyanır.
- There are crossword puzzles in almost every newspaper.
- Neredeyse her gazetede bulmaca var.
- Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Günümüzde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.
- Sami used Layla in almost every movie he made.
- Sami çektiği neredeyse her filmde Layla'yı kullandı.
- We go mountain climbing almost every weekend.
- Neredeyse her hafta sonu dağa tırmanmaya gideriz.
- Tom takes a bath almost every evening.
- Tom neredeyse her akşam banyo yapar.
- Tom comes here almost every Saturday.
- Tom buraya neredeyse her Cumartesi gelir.
- Tom and Mary eat dinner together almost every evening.
- Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte yemek yiyorlar.
- Tom is at home almost every evening.
- Tom neredeyse her akşam evde.
- Tom comes home almost every weekend.
- Tom eve neredeyse her hafta sonu gelir.
- I drink coffee almost every morning.
- Neredeyse her sabah kahve içerim.
- Today is Friday, and I've done what I do almost every Friday.
- Bugün Cuma ve ben neredeyse her Cuma yaptığım şeyi yaptım.
- Tom eats out almost every evening.
- Tom neredeyse her akşam dışarıda yiyor.
- Tom goes shopping almost every morning.
- Tom neredeyse her sabah alışverişe gider.
- Tom gets drunk almost every evening.
- Tom neredeyse her akşam sarhoş olur.
Show More (70)
|
