|
- There has been a very good atmosphere and good group debates.
- Çok iyi bir atmosfer ve iyi grup tartışmaları oldu.
- This can only heighten the already tense atmosphere in the region.
- Bu sadece bölgede zaten gergin olan atmosferi daha da gerginleştirebilir.
- The atmosphere when the meeting started was cautiously optimistic.
- Toplantı başladığında atmosfer ihtiyatlı bir iyimserlik içindeydi.
- The atmosphere is a lot more pleasant this evening.
- Bu akşam atmosfer çok daha hoş.
- The break with the major coalition has also made for a very good atmosphere in the Conference of Presidents.
- Büyük koalisyondan kopuş, Başkanlar Konferansında da çok iyi bir atmosfer yarattı.
- The ultimate goal is to stabilise concentrations in the atmosphere at harmless levels.
- Nihai hedef, atmosferdeki konsantrasyonları zararsız seviyelerde stabilize etmektir.
- Prime Minister, I welcome this frank, incisive, active start to our cooperation and the friendly atmosphere too.
- Sayın Başbakan, işbirliğimizin bu samimi, isabetli, faal başlangıcını ve dostane atmosferi memnuniyetle karşılıyorum.
- They represent an administratively allocated abstract right to pollute the atmosphere.
- Atmosferi kirletmek için idari olarak tahsis edilmiş soyut bir hakkı temsil ediyorlar.
- Prime Minister, I welcome this frank, incisive, active start to our cooperation and the friendly atmosphere too.
- Sayın Başbakan, işbirliğimizin bu samimi, keskin, aktif başlangıcını ve dostane atmosferi memnuniyetle karşılıyorum.
- Secondly, creating a creative and rewarding atmosphere is of the essence, and this will be difficult.
- İkinci olarak yaratıcı ve ödüllendirici bir atmosfer yaratmak çok önemlidir ve bu zor olacaktır.
- It will sour the political atmosphere and wound the democratic legitimacy of the Union.
- Bu durum siyasi atmosferi bozacak ve Birliğin demokratik meşruiyetini zedeleyecektir.
- Although there were differences between us, I must say that the atmosphere was good.
- Aramızda farklılıklar olsa da atmosferin iyi olduğunu söylemeliyim.
- Talks at high official level have already been held and are reported to have taken place in a positive atmosphere.
- Üst düzey resmi görüşmeler yapılmış olup, bu görüşmelerin olumlu bir atmosferde gerçekleştiği bildirilmektedir.
- They had 607 nuclear explosions in the atmosphere between 1949 and 1990.
- 1949 ile 1990 yılları arasında atmosferde 607 nükleer patlama gerçekleştirdiler.
- It will sour the political atmosphere and wound the democratic legitimacy of the Union.
- Bu durum siyasi atmosferi bozacak ve Birlik'in demokratik meşruiyetini zedeleyecektir.
- The ultimate goal is to stabilise concentrations in the atmosphere at harmless levels.
- Nihai hedef atmosferdeki konsantrasyonları zararsız seviyelerde stabilize etmektir.
- They represent an administratively allocated abstract right to pollute the atmosphere.
- Bu haklar, atmosferi kirletmek için idari olarak tahsis edilmiş soyut bir hakkı temsil etmektedir.
- Perhaps greater honesty at the outset might have helped provide a more realistic atmosphere.
- Belki de başlangıçta daha fazla dürüstlük daha gerçekçi bir atmosfer yaratılmasına yardımcı olabilirdi.
- The Convention created a good atmosphere.
- Kongre iyi bir atmosfer yaratmıştır.
- Generally, astronomy is the study of all things outside the earth atmosphere.
- Genel olarak astronomi, dünya atmosferi dışındaki her şeyin incelenmesidir.
- Generally, astronomy is the study of all things outside the earth atmosphere.
- Genel olarak, astronomi Dünya atmosferi dışında ortaya çıkan her şeyi inceler.
- The atmosphere in that workplace is not very inclusive.
- İşyerindeki atmosfer pek de kapsayıcı değil.
- The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
- Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
- Uranus' atmosphere is made up of hydrogen, helium, and methane.
- Uranüs atmosferi hidrojen, helyum ve metandan oluşur.
- According to scientists, the atmosphere is getting warmer year after year.
- Bilim insanlarına göre atmosfer her geçen yıl daha da ısınıyor.
- A strange atmosphere surrounds the visitor in this room.
- Bu odada garip bir atmosfer ziyaretçiyi çevreliyor.
- These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used.
- Bu çözücüler, uçuculukları nedeniyle, kullanıldıklarında buharlaşarak atmosfere karışırlar.
- The atmosphere here is unbelievable.
- Buradaki atmosfer inanılmazdır.
- That restaurant has a very nice atmosphere.
- O restoranın güzel bir atmosferi var.
- Mars has a very thin atmosphere.
- Mars'ın çok ince bir atmosferi vardır.
- The atmosphere on Mars is over 95% carbon dioxide.
- Mars'taki atmosferin % 95'ten fazlası karbondioksittir.
- Astronomers think the Great Red Spot is a large hurricane-like storm in Jupiter's atmosphere.
- Gökbilimciler, Büyük Kırmızı Leke'nin Jüpiter'in atmosferindeki büyük bir kasırga benzeri fırtına olduğunu düşünüyorlar.
- I like the atmosphere of this restaurant.
- Bu restoranın atmosferini seviyorum.
- Laika died when Sputnik 2 burned out in the atmosphere.
- Sputnik 2 atmosferde yandığında Laika öldü.
- The moon doesn't have an atmosphere.
- Ay'ın bir atmosferi yoktur.
- That hotel has a homey atmosphere.
- O otelin ev gibi bir atmosferi var.
- The atmosphere becomes thinner as you climb higher.
- Yükseklere çıktıkça atmosfer inceliyor.
- The exosphere is the outermost layer of our atmosphere.
- Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.
- The atmosphere is very informal.
- Atmosfer çok gayri resmi.
- Mars has a very thin atmosphere.
- Mars'ın çok ince bir atmosferi var.
- The moon has no atmosphere.
- Ay'ın atmosferi yoktur.
- The atmosphere of this planet is not breathable.
- Bu gezegenin atmosferi nefes alınabilir değil.
- There is a friendly atmosphere in the office.
- Ofiste arkadaşça bir atmosfer var.
- There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir atmosfer vardı.
- The hotel has a pleasant atmosphere.
- Otelin hoş bir atmosferi var.
- The atmosphere in this restaurant is nice.
- Bu restorandaki atmosfer hoş.
- A strange atmosphere surrounds the visitor in this room.
- Bu odada ziyaretçiyi garip bir atmosfer sarıyor.
- Uranus' atmosphere is made up of hydrogen, helium, and methane.
- Uranüs'ün atmosferi hidrojen, helyum ve metandan oluşur.
- It is a terrible atmosphere.
- Korkunç bir atmosfer.
- The atmosphere is being polluted.
- Atmosfer kirleniyor.
- This Italian restaurant has a romantic atmosphere.
- Bu İtalyan restoranının romantik bir atmosferi var.
- Mars has a very thin atmosphere made of carbon dioxide, nitrogen, and argon.
- Mars'ın karbondioksit, azot ve argondan yapılmış çok ince bir atmosferi vardır.
- The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle buz gibiydi.
- The atmosphere mostly consists of nitrogen and oxygen.
- Atmosfer çoğunlukla nitrojen ve oksijenden oluşur.
- The moon has no atmosphere.
- Ay'ın atmosferi yok.
- Mercury has a very thin atmosphere.
- Merkür çok ince bir atmosfere sahiptir.
- Mercury has a very thin atmosphere.
- Merkür'ün çok ince bir atmosferi vardır.
- Mercury is very close to the Sun and has no substantial atmosphere.
- Merkür Güneş'e çok yakındır ve önemli bir atmosferi yoktur.
- A Soviet spacecraft reached Venus' atmosphere in 1967, but lost communication with our planet just when it came close.
- Bir Sovyet uzay aracı 1967'de Venüs'ün atmosferine ulaştı, ama tam yaklaşırken gezegenimizle iletişimi kaybetti.
- This restaurant has a romantic atmosphere.
- Bu restoran romantik bir atmosfere sahip.
- It is a terrible atmosphere.
- Bu berbat bir atmosfer.
- Laika died when Sputnik 2 burned out in the atmosphere.
- Sputnik 2 atmosferde yandığı zaman Laika öldü.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- Atmosferdeki karbondioksit miktarının artması nedeniyle dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
- Atmosferde ne kadar yükseğe çıkarsanız, o kadar az hava vardır.
- This restaurant has a romantic atmosphere.
- Bu restoranın romantik bir atmosferi var.
- There is a friendly atmosphere in the office.
- Büroda samimi bir atmosfer var.
- Even the upper atmosphere is polluted.
- Üst atmosfer bile kirleniyor.
- The atmosphere becomes thinner as you climb higher.
- Yükseğe tırmandıkça atmosfer incelir.
- Our atmosphere distorts telescopic images.
- Atmosferimiz teleskop görüntülerini bozuyor.
- Astronomers think the Great Red Spot is a large hurricane-like storm in Jupiter's atmosphere.
- Gökbilimciler Büyük Kırmızı Leke'nin Jüpiter'in atmosferinde kasırga benzeri büyük bir fırtına olduğunu düşünüyor.
- Mars has a very thin atmosphere.
- Mars çok ince bir atmosfere sahiptir.
- Mercury is very close to the Sun and has no substantial atmosphere.
- Merkür, Güneş'e çok yakındır ve önemli bir atmosferi yoktur.
- The atmosphere here is unbelievable.
- Buradaki atmosfer inanılmaz.
- The atmosphere in that workplace is not very inclusive.
- O iş yerindeki atmosfer çok kapsayıcı değil.
- The troposphere contains three-quarters of the mass of the entire atmosphere.
- Troposfer tüm atmosfer kütlesinin dörtte üçünü içerir.
- Saturn's atmosphere has winds which can blow at over 1800 kilometers per hour.
- Satürn'ün atmosferinde saatte 1800 kilometrenin üzerinde esebilen rüzgarlar vardır.
- The atmosphere in Washington became very tense.
- Washington'daki atmosfer çok gerginleşti.
- Mars has a very thin atmosphere made of carbon dioxide, nitrogen, and argon.
- Mars'ın karbondioksit, nitrojen ve argondan oluşan çok ince bir atmosferi vardır.
- That hotel has a homey atmosphere.
- O otelin bir ev gibi atmosferi var.
- Even the upper atmosphere is polluted.
- Üst atmosfer bile kirli.
- The atmosphere mostly consists of nitrogen and oxygen.
- Atmosfer, çoğunlukla azot ve oksijenden oluşur.
- This place has a mysterious atmosphere.
- Bu yerin gizemli bir atmosferi var.
- Traditions help to recreate the home's atmosphere.
- Gelenekler evin atmosferini yeniden yaratmaya yardımcı olur.
- The atmosphere is very informal.
- Atmosfer çok laubaliydi.
- The atmosphere of this planet is not breathable.
- Bu gezegenin atmosferi nefes almaya elverişli değil.
- The exosphere is the outermost layer of our atmosphere.
- Egzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.
- I like the friendly atmosphere here.
- Buradaki dostça atmosferden hoşlanıyorum.
- There's volcanic ash in the atmosphere.
- Atmosferde volkanik kül var.
- The moon doesn't have an atmosphere.
- Ay'ın atmosferi yok.
Show More (86)
|
