|
- We'll all be hungry, so be sure to bring enough food for everyone.
- Hepimiz aç olacağız, bu yüzden herkese yetecek kadar yiyecek getirdiğinizden emin olun.
- We have to be sure we're right.
- Haklı olduğumuzdan emin olmak zorundayız.
- We can't be sure which door Tom will come through.
- Tom'un hangi kapıdan gireceğinden emin olamayız.
- You can never be sure.
- Sen asla emin olamazsın.
- Be sure to turn out the light when you go out of the room.
- Odadan dışarı gittiğinizde ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- Be sure to take all your belongings with you.
- Tüm eşyalarınızı yanınıza aldığınızdan emin olun.
- Be sure to turn out the light when you go out of the room.
- Odadan çıkarken ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- I can't be sure Tom will help.
- Tom'un yardım edeceğinden emin olamam.
- Be sure to complete the work before you go home.
- Eve gitmeden önce işi tamamladığınızdan emin olun.
- We need to be sure.
- Emin olmamız gerekiyor.
- Please be sure to sign and seal the form.
- Lütfen formu imzalayıp mühürlediğinizden emin olun.
- I needed to be sure he'd come here.
- Onun buraya geleceğinden emin olmalıydım.
- Be sure to turn off the gas before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce gazı kapattığınızdan emin olun.
- When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
- Bir insanla ilk kez tanışırken, kendiniz ve partneriniz arasındaki mesafeye dikkat ettiğinizden emin olun.
- I need to be sure that you understand this.
- Bunu anladığına emin olmam gerekiyor.
- Be sure to put it back in the same place.
- Aynı yere geri koyduğunuzdan emin olun.
- Be sure to take this medicine before going to bed.
- Yatmadan önce bu ilacı aldığınızdan emin olun.
- After using the knife, please be sure to put it back where it was.
- Bıçağı kullandıktan sonra lütfen yerine koyduğunuzdan emin olun.
- Be sure to do that, OK?
- Bunu yaptığınızdan emin olun, olur mu?
- I'll be sure to tell her.
- Ona söyleyeceğimden emin olurum.
- We can't even be sure Tom is in Boston.
- Tom'un Boston'da olduğundan bile emin olamayız.
- Tom said that Mary was sure that John would do that.
- Tom, Mary'nin John'un bunu yapacağından emin olduğunu söyledi.
- Go to those who you are sure will help you.
- Sana yardım edeceklerinden emin olduklarına git.
- I'll be sure to tell them that.
- Bunu onlara söyleyeceğimden emin olurum.
- Please be sure to let me know your new address soon.
- Lütfen yeni adresinizi çok geçmeden bana bildirdiğinizden emin olun.
- We can't be sure about that, can we?
- Bundan emin olamayız, değil mi?
- Tom said he was sure that Mary wouldn't do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayacağından emin olduğunu söyledi.
- Please be sure to come on time.
- Lütfen zamanında geldiğinizden emin olun.
- It was a shock, to be sure.
- Emin olmak için bir şoktu.
- Be sure to put out the light before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- I couldn't be sure that Tom would come.
- Tom'un geleceğinden emin olamazdım.
- We can't be sure.
- Emin olamayız.
- Go to those who you are sure will help you.
- Sana yardım edeceğinden emin olduğun kişilere git.
- Be sure to hand in your homework by tomorrow.
- Ödevinizi yarına kadar teslim ettiğinizden emin olun.
- I can't be sure, but I think Tom likes Mary.
- Emin olamam, ama bence Tom Mary'den hoşlanıyor.
- Tom said he was sure he was doing the right thing.
- Tom doğru şeyi yaptığından emin olduğunu söyledi.
- We have to be sure we're right.
- Haklı olduğumuzdan emin olmalıyız.
- I had to be sure.
- Emin olmak zorundaydım.
- Tom said he was sure that Mary wouldn't win.
- Tom, Mary'nin kazanmayacağından emin olduğunu söyledi.
- I'll be sure to tell him that.
- Ona söyleyeceğimden emin olurum.
- They had a battle plan they were sure would succeed.
- Başarılı olacağından emin oldukları bir savaş planları vardı.
- I needed to be sure he'd come here.
- Buraya geleceğinden emin olmam gerekiyordu.
- I need to be sure that you understand this.
- Bunu anladığınızdan emin olmalıyım.
- I can't be sure.
- Ben emin olamam.
- Please be sure to do that.
- Lütfen bunu yaptığınızdan emin olun.
- I had to be sure I could trust you.
- Sana güvenebileceğimden emin olmalıydım.
- Be sure to pick up some milk.
- Biraz süt aldığınızdan emin olun.
- Be sure to lock the door before you go to bed.
- Yatmadan önce kapıyı kilitlediğinizden emin olun.
- I can't be sure, but I think Tom wants to go out with Mary.
- Emin olamıyorum ama sanırım Tom Mary ile çıkmak istiyor.
- Tom said that Mary was sure that she would do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapacağından emin olduğunu söyledi.
- Be sure to mention it.
- Bundan bahsettiğinize emin olun.
- Be sure not to eat too much.
- Çok fazla yemediğinizden emin olun.
- I'll be sure to tell her that.
- Ona söyleyeceğimden emin olurum.
- I needed to be sure.
- Emin olmam gerekiyordu.
- He said he was sure to succeed; he failed, however.
- Başaracağından emin olduğunu söyledi; ancak başarısız oldu.
- The police searched that house to be sure the stolen shoes were not there.
- Polis çalınan ayakkabıların orada olmadığından emin olmak için o evi aradı.
- I couldn't be sure that Tom would come.
- Tom'un geleceğinden emin olamadım.
- There's only one way to be sure.
- Emin olmanın tek bir yolu var.
- We can't be sure, can we?
- Emin olamayız, değil mi?
- Please be sure to turn off the light before you leave.
- Lütfen gitmeden önce ışığı kapattığınızdan emin olun.
- I can't be sure, but I think Tom likes Mary.
- Emin olamam ama sanırım Tom Mary'den hoşlanıyor.
- Please be sure to take one dose three times a day.
- Lütfen günde üç kez bir doz aldığınızdan emin olun.
- You can never be sure.
- Asla emin olamazsın.
- They had a battle plan they were sure would succeed.
- Başarılı olacağına emin oldukları bir savaş planları vardı.
- I must be sure.
- Emin olmalıyım.
- Be sure to check in at least 45 minutes prior to departure time.
- Kalkış saatinden en az 45 dakika önce giriş yaptığınızdan emin olun.
- I'll be sure Tom gets the message.
- Tom'un mesajı aldığından emin olacağım.
- Please be sure to sign and seal the form.
- Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.
- Be sure to call me back.
- Beni geri aradığınızdan emin olun.
- Be sure to tell Tom what happened.
- Tom'a ne olduğunu anlattığınızdan emin olun.
- I can't be sure.
- Emin olamam.
- Please be sure to close the windows before you go out.
- Lütfen dışarı çıkmadan önce pencereleri kapattığınızdan emin olun.
- We need to be sure.
- Emin olmamız gerek.
- I'll be sure to tell him.
- Ona söyleyeceğimden emin olurum.
- I've never really been sure what I'm supposed to be doing here.
- Burada ne yapıyor olmam gerektiğinden hiçbir zaman emin olamadım.
- I had to be sure.
- Emin olmalıydım.
- To avoid injury or discomfort, be sure that the vagina is lubricated before intercourse.
- Yaralanma veya rahatsızlığı önlemek için, cinsel ilişkiden önce vajinanın kayganlaştığından emin olun.
- We can't be sure that anything has happened to Tom.
- Tom'a bir şey olduğundan emin olamayız.
- Let's be sure.
- Emin olalım.
- Be sure to get a receipt.
- Fiş aldığınızdan emin olun.
- Be sure to put the fire out before you leave.
- Gitmeden önce yangını söndürdüğünüzden emin olun.
- I need to be sure.
- Emin olmalıyım.
- Be sure to take this medicine before going to bed.
- Yatmadan önce bu ilacı kullandığınızdan emin olun.
- Be sure to call me up tomorrow morning.
- Yarın sabah beni aradığınızdan emin olun.
- I need to be sure.
- Emin olmam gerekiyor.
- They told him he was sure to win.
- Ona kazanacağından emin olduğunu söylediler.
- Be sure to turn off the light when you leave the room.
- Odadan çıkarken ışığı kapattığınızdan emin olun.
- Tom told me to be sure to try and do that.
- Tom bunu yapmaya çalıştığından emin olmamı söyledi.
- Just be sure to leave your passport in the safe.
- Pasaportunuzu kasada bıraktığınızdan emin olun.
- Be sure to follow these instructions exactly.
- Bu talimatları aynen uyguladığınızdan emin olun.
- No one could be sure what would happen then.
- O zaman ne olacağından kimse emin olamazdı.
- Tom said he was sure that Mary wouldn't win.
- Tom, Mary'nin kazanamayacağından emin olduğunu söyledi.
Show More (89)
|