| 1 |
blessing |
nimet |
n. |
|
- This is both a blessing and a curse for them.
- Bu onlar için hem bir nimet hem de bir lanettir.
- Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
- Give me your blessing.
- Bana nimetini ver.
- Health and intellect are the two blessings of life.
- Sağlık ve akıl hayatın iki nimetidir.
- We consider it a blessing.
- Biz onu bir nimet olarak kabul ediyoruz.
- The ecologist warned us that petroleum was not merely a blessing but also a curse.
- Ekolojist, petrolün sadece bir nimet olmadığını, aynı zamanda bir lanet olduğu konusunda bizi uyardı.
- It's a big blessing to have a child.
- Çocuk sahibi olmak büyük bir nimet.
- The ecologist warned us that petroleum was not merely a blessing but also a curse.
- Ekolojistler petrolün sadece bir nimet değil aynı zamanda bir lanet olduğu konusunda bizi uyardı.
- People do not know the blessing of good health until they lose it.
- İnsanlar sağlıklarını kaybedene kadar sağlığın nimetlerini bilmezler.
- Health and intellect are the two blessings of life.
- Sağlık ve akıl, hayatın iki nimetidir.
- Children are a blessing.
- Çocuklar bir nimettir.
Show More (8)
|
| 2 |
blessing |
lütuf |
n. |
|
- Please, though, let us have no new centrally-enforced blessings.
- Yine de lütfen, bize merkezden dayatılan yeni lütuflar olmasın.
- She considered him to be a blessing.
- Onu bir lütuf olarak görüyordu.
- It's a blessing in disguise.
- Bu kılık değiştirmiş bir lütuf.
- What a blessing!
- Ne lütuf!
- We consider it a blessing.
- Bunu bir lütuf olarak görüyoruz.
- This is both a blessing and a curse.
- Bu hem bir lütuf hem de bir lanet.
- We consider it a blessing.
- Biz onu bir lütuf olarak kabul ediyoruz.
- What a blessing!
- Ne büyük bir lütuf!
- My children are a blessing.
- Çocuklarım bir lütuf.
Show More (6)
|
| 3 |
blessing |
bereket |
n. |
|
- Blessings and peace to everyone who is grieving.
- Bereket ve esenlik tüm yas tutanların üzerine olsun.
- Blessings and peace to everyone who is grieving.
- Yas tutan herkese bereket ve esenlik dilerim.
- Believers, invoke blessings and peace on him.
- Ey inananlar, ona bereket ve esenlik dileyin.
- Believers, invoke blessings and peace on him.
- İman edenler, ona bereket ve selam getirin.
- May the blessings of God be upon you.
- Tanrı'nın bereketi üzerinizde olsun.
- May the blessings of God be upon you.
- Allah'ın bereketi üzerinize olsun.
Show More (3)
|
| 4 |
blessing |
onay |
n. |
|
- Big business has aggressively penetrated sectors which belong to the state, with the state's blessing naturally.
- Büyük şirketler devlete ait sektörlere, doğal olarak devletin de onayıyla, agresif bir şekilde nüfuz etmiş durumda.
- With or without the blessing of the UN.
- BM'nin onayı olsun ya da olmasın.
- This liberal basic principle does not have my group's blessing.
- Bu liberal temel ilke benim grubumun onayını almamıştır.
- You have my blessing.
- Benim onayımı aldınız.
Show More (1)
|
