bond - English Turkish Sentences
English Turkish
bond bağ n.
  • There is an exceptional bond between Ginny and her horse.
  • Ginny'nin atıyla arasında olağanüstü bir bağ var.
  • We have far too great a common bond.
  • Aramızda çok büyük bir ortak bağ var.
  • European military alternatives, on the other hand, would erode the crucial bond of safety with the United States.
  • Öte yandan, Avrupa'nın askeri alternatifleri ABD ile arasındaki hayati güvenlik bağını aşındıracaktır.
Show More (23)
bond tahvil n.
  • He made some money by buying and selling bonds.
  • Tahvil alıp satmak suretiyle bir miktar para elde etti.
  • A common way to finance a budget deficit is to issue bonds.
  • Bütçe açığını finanse etmenin yaygın bir yolu tahvil ihraç etmektir.
  • In order to finance the war, bonds are issued.
  • Savaşı finanse etmek için tahvil çıkarıldı.
Show More (3)
bond senet n.
  • My word is my bond.
  • Sözüm senedimdir.
  • My word is my bond.
  • Sözüm senettir.
Show More (-1)
bond malları antrepoya koymak v.
  • They made arrangements to bond goods at a government-authorized warehouse.
  • Malları devletçe yetkilendirilmiş bir antrepoya koyma konusunda düzenlemeler yaptılar.
Show More (-2)
bond (kimyasal) bağ n.
  • Carbon uses its four electrons to form chemical bonds.
  • Karbon, kimyasal bağlar oluşturmak için dört elektronunu kullanır.
Show More (-2)
bond sözleşme n.
  • I was asked to sign a bond of 5 years when joining the company.
  • Şirkete katılırken benden beş yıllık bir sözleşme imzalamam istendi.
Show More (-2)
bond yapışmak v.
  • This material bonded perfectly with metal.
  • Bu malzeme metale mükemmel bir biçimde yapışıyordu.
Show More (-2)
bond bağ kurmak v.
  • The new teacher bonded with the students over the first semester.
  • Yeni öğretmen ilk dönem boyunca öğrencilerle bağ kurdu.
Show More (-2)
bond yapışma n.
  • He used super glue to form a firmer bond.
  • Daha sıkı bir yapışma elde etmek için süper yapıştırıcı kullandı.
Show More (-2)
bond kefalet n.
  • Tom has been released on bond.
  • Tom kefaletle serbest bırakıldı.
Show More (-2)