Tureng - box - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	box	kutu	n.
	Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box. Bununla birlikte de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır. A black box is very useful in the investigation after two ships have collided, as happened, for example, in the Baltic. Bir kara kutu, örneğin Baltık'ta olduğu gibi, iki gemi çarpıştıktan sonra yapılan soruşturmada çok yararlıdır. It is vital that the Irish Box is maintained as a biologically sensitive zone. İrlanda Kutusunun biyolojik açıdan hassas bir bölge olarak muhafaza edilmesi hayati önem taşımaktadır. The Irish Box was specially recognised as an area of biological sensitivity. İrlanda kutusu özellikle biyolojik hassasiyete sahip bir alan olarak kabul edilmiştir. We wholeheartedly endorse the concept of the Food Box. Gıda Kutusu kavramını tüm kalbimizle destekliyoruz. We accept the proposal of the orange box of recorders, which will be strengthened with the LRTMS. LRTMS ile güçlendirilecek olan kayıt cihazlarının turuncu kutu önerisini kabul ediyoruz. In Thessaloniki they claimed that they would not open Pandora’s box. Selanik'te Pandora'nın kutusunu açmayacaklarını iddia ettiler. Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box. Bununla birlikte, de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır. The current plan has more in common with an empty box than a Christmas tree. Mevcut planın bir Noel ağacından çok boş bir kutuyla ortak yönleri var. The Irish box is one such area of very great sensitivity. İrlanda kutusu çok büyük hassasiyete sahip böyle bir alandır. Ship owners do not think that a black box has anything to do with safety. Gemi sahipleri kara kutunun güvenlikle bir ilgisi olduğunu düşünmüyor. One of the issues which is currently being discussed relates to the issue of access to the Irish Box. Halihazırda tartışılmakta olan konulardan biri de İrlanda Kutusuna erişim meselesiyle ilgilidir. Once again, however, we should not act as if the Pandora's box of deregulation had been opened. Ancak bir kez daha Pandora'nın deregülasyon kutusu açılmış gibi davranmamalıyız. The Irish box is one such area of very great sensitivity. İrlanda kutusu çok büyük hassasiyet taşıyan bir alandır. Existing arrangements for access to the Irish box must be retained permanently in the reform process. İrlanda kutusuna erişim için mevcut düzenlemeler reform sürecinde kalıcı olarak muhafaza edilmelidir. The black box will change the culture of shipping. Kara kutu gemicilik kültürünü değiştirecektir. To measure the power and energy of the whole application at the distribution box. Dağıtım kutusundaki tüm uygulamanın gücünü ve enerjisini ölçmek için. The ring arrived the next day in a nice box. Yüzük ertesi gün güzel bir kutuda elime ulaştı. He then pointed to the green box. Sonra da yeşil kutuyu işaret etti. To measure the power and energy of the whole application at the distribution box. Dağıtım kutusunda tüm uygulamanın gücünü ve enerjisini ölçmek için. The ring arrived the next day in a nice box. Yüzük ertesi gün şık bir kutuda geldi. He then pointed to the green box. Daha sonra yeşil kutuyu işaret etti. The ring arrived the next day in a nice box. Yüzük ertesi gün şık bir kutu içinde geldi. This box is made of paper. Bu kutu kağıttan yapılmış. Tom knew there was something in the box, but he didn't know what. Tom kutuda bir şey olduğunu biliyordu ama ne olduğunu bilmiyordu. He crushed the box. Kutuyu ezdi. Fadil put back his toys in the box. Fadıl oyuncaklarını kutuya geri koydu. I peeked inside the box. Kutunun içine bir göz attım. I have received a box of pomegranates from Armenia. Ermenistan'dan bir kutu nar aldım. Tom asked what was in the box. Tom kutuda ne olduğunu sordu. There's something in this box. Bu kutuda bir şey var. She put the lid on the box. Kapağı kutunun üzerine koydu. Those books that are in the box have all been read. Kutudaki kitapların hepsi okunmuş. Do you have a box that I could put this in? Bunu içine koyabileceğim bir kutunuz var mı? This box is square, not rectangular. Bu kutu kare, dikdörtgen değil. I wonder how heavy that box is. O kutunun ne kadar ağır olduğunu merak ediyorum. The box has holes in it. Kutuda delikler var. Please open this box. Lütfen bu kutuyu aç. I carried the box on my shoulder. Kutuyu omzumda taşıdım. Do not open the box yet. Kutuyu henüz açma. I didn't see what was in the box. Kutunun içinde ne olduğunu görmedim. Kumi did not make a box. Kumi kutu yapmadı. Tom tried to pry open the box with a crowbar. Tom kutuyu bir levye ile açmaya çalıştı. The box has holes in it. Kutunun içinde delikler var. How did you open the box? Kutuyu nasıl açtın? Tom has a big box of stuff in my attic. Tom'un çatı katımda büyük bir eşya kutusu var. The box was heavy, but he managed to carry it. Kutu çok ağırdı fakat onu taşımayı başardı. I'm not sure if there was anything in the box or not. Kutuda bir şey olup olmadığından emin değilim. This box will serve as a table. Bu kutu masa olarak kullanılacak. I pride myself on my ability to think outside the box. Kutunun dışında düşünme yeteneğimle gurur duyuyorum. They dug up a box containing human remains. İnsan kalıntıları içeren bir kutuyu kazarak çıkardılar. There should be a box of matches in the top drawer. Üst çekmecede bir kutu kibrit olmalı. This box is too heavy for me to carry. Bu kutu benim taşımam için çok ağır. Put the box here. Kutuyu buraya koy. Tom picked up the box and tried to open it. Tom kutuyu aldı ve onu açmaya çalıştı. There's a puppet in the box. Kutuda bir kukla var. This box isn't so heavy. Bu kutu o kadar ağır değil. I don't know the contents of the box. Kutunun içindekileri bilmiyorum. Don't put anything on top of the box. Kutunun üzerine bir şey koymayın. He looked into the box. Kutunun içine baktı. Tom gave us something in a small box. Tom bize küçük bir kutu içinde bir şey verdi. Please use this wooden box in place of a chair. Bir sandalye yerine lütfen bu ahşap kutuyu kullan. Tom gave me a box full of apples. Tom bana bir kutu dolusu elma verdi. What do you think is in this box? Bu kutuda ne olduğunu düşünüyorsun? Sami bought a box of condoms. Sami bir kutu prezervatif aldı. Is there place for this box inside the van? Bu kutu için minibüste yer var mı? I need someone to help me lift this box. Bu kutuyu kaldırmama yardım edecek birine ihtiyacım var. How do you open this box? Bu kutuyu nasıl açarsın? Tom said that the box was too heavy to lift by himself. Tom kutunun kendi başına kaldıramayacağı kadar ağır olduğunu söyledi. I want to know what's in this box. Bu kutuda ne olduğunu bilmek istiyorum. I'm sure there's something in the box. Eminim kutunun içinde bir şey vardır. Tom came to deliver a box to us. Tom bize bir kutu teslim etmeye geldi. The box was too big and awkward, so I put these in a bag and brought them. Kutu çok büyük ve hantaldı, bu yüzden bunları bir torbaya koyup getirdim. Put that stuff back in the box. O şeyi kutuya geri koy. The box has holes in it. Kutunun içinde delikleri var. Was there anything else in the box? Kutuda başka bir şey var mıydı? I don't know what is in the box. Kutuda ne olduğunu bilmiyorum. Tom tried to pry open the box. Tom kutuyu kırarak açmaya çalıştı. This box is too small. Bu kutu çok küçük. What do you think is in the box? Sence kutudaki nedir? Take that box away! Şu kutuyu götürün! Let's see what's in the box. Kutuda ne olduğunu görelim. There were no more apples in the box. Kutuda başka elma yoktu. The box was made of sandalwood. Kutu sandal ağacından yapıldı. Maybe there wasn't anything in the box. Belki de kutuda bir şey yoktu. What's in the box? Kutuda ne var? Tom crushed the box with his foot. Tom kutuyu ayağıyla ezdi. The donations were stolen from the box. Bağışlar kutudan çalındı. I'm sure there's something in the box. Kutuda bir şey olduğuna eminim. Tom left the box unprotected. Tom kutuyu korunmasız bıraktı. The red box contains a green cube. Kırmızı kutu yeşil bir küp içeriyor. This box is three times as big as that one. Bu kutu diğerinin üç katı büyüklüğünde. Tom put the lid on the box. Tom kapağı kutunun üstüne koydu. Tom carefully opened the box. Tom kutuyu dikkatle açtı. Sami can't lift this box. Sami bu kutuyu kaldıramaz. I lifted the box. Kutuyu kaldırdım. The box is made of wood. Kutu tahtadan yapılmış. The new telescope was shipped in a huge wooden box. Yeni teleskop kocaman ahşap bir kutuda gönderildi. There were no more apples in the box. Kutuda daha fazla elma yoktu. He took the heavy box down from the shelf. O, raftan ağır kutuyu indirdi. There's something in the box. Kutuda bir şey var. I cannot lift this box. Bu kutuyu kaldıramam. The box was so heavy that I couldn't lift it. Kutu o kadar ağırdı ki kaldıramadım. I found the empty box. Boş kutuyu buldum. Don't put anything on the box. Kutuya hiçbir şey koyma. I wonder what's inside the box. Kutunun içinde ne var merak ediyorum. He discovered how to open the box. Kutuyu nasıl açacağını keşfetti. The box contains a Mesopotamian statue. Kutunun içinde bir Mezopotamya heykeli var. There are five apples in this box. Bu kutuda beş elma var. He crushed the box. O kutuyu ezdi. Tom used the box for a pillow. Tom kutuyu yastık olarak kullanmış. I could swear there's something inside this box. Bu kutunun içinde bir şey olduğuna yemin edebilirim. She had to part with her jewelry box. Mücevher kutusunu bırakmak zorunda kaldı. Sami was handcuffed in a box. Sami bir kutunun içinde kelepçelenmişti. There's a small box on the table. Masanın üstünde küçük bir kutu var. See what else is in the box. Kutuda başka ne olduğuna bakın. Tom won't be able to lift that box by himself. Tom o kutuyu tek başına kaldıramaz. There are six apples in the box. Kutuda altı elma var. I found it impossible to lift the box. Ben kutuyu kaldırmayı imkansız buldum. I crushed the box. Ben kutuyu ezdim. Excuse me but, would you kindly lift that box for me? Affedersiniz ama şu kutuyu benim için kaldırabilir misiniz? The boy lifted the heavy box with one hand. Genç, tek eliyle ağır kutuyu kaldırdı. You have no right to open this box. Bu kutuyu açmaya hakkınız yok. That box is made of wood. O kutu tahtadan yapılmış. Twist that knob to the right and the box will open. Düğmeyi sağa çevirin, kutu açılır. Tom brought Mary a box of chocolates. Tom, Mary'ye bir kutu çikolata getirdi. The box is broken. Kutu bozuktur. A cheap wooden box was set on a chair. Ucuz ahşap kutu sandalyenin üstüne konuldu. I wonder what's inside the box. Kutunun içinde ne olduğunu merak ediyorum. This is so heavy a box that I can't carry it. Bu o kadar ağır bir kutu ki onu taşıyamam. All the eggs in the box were broken. Kutudaki bütün yumurtalar kırılmış. Tom wondered what he would find in the box. Tom kutuda ne bulacağını merak ediyordu? None of the money was left in the money box. Para kutusunda hiç para kalmadı. I cannot open this box without breaking it. Bu kutuyu kırmadan açamam. He had a big box in his arms. Kollarında büyük bir kutu vardı. What is inside the box? Kutunun içindeki nedir? The box was too heavy. Kutu çok ağırdı. The box is light. Kutu hafif. Tom picked up the box and tried to open it. Tom kutuyu aldı ve açmaya çalıştı. We have to find out what's in the box. Kutuda ne olduğunu bulmak zorundayız. What's in this box could be worth a fortune. Bu kutudaki şey bir servet değerinde olabilir. I wonder what I'll find in the box. Kutuda ne bulacağımı merak ediyorum. Tom put the coins into the box. Tom paraları kutunun içine koydu. This box won't fit in my suitcase. Bu kutu bavuluma sığmaz. Sami was handcuffed in a box. Sami bir kutunun içinde kelepçeliydi. The box is light enough for a child to carry. Kutu bir çocuğun taşıyabileceği kadar hafif. The box was nailed shut. Kutu çivilenerek kapatılmıştı. The box was made of sandalwood. Kutu sandal ağacından yapılmış. She had a small box in her hand. Elinde küçük bir kutu vardı. Don't put anything on the box. Kutunun üzerine bir şey koyma. Take this box away soon. Bu kutuyu hemen götürün. Tom peeked inside the box. Tom kutunun içine baktı. What'll I find in the box? Kutuda ne bulacağım? What do you have in the box? Kutunun içinde ne var? The box is too heavy to carry. Kutu taşımak için çok ağır. I want to know what's in this box. Bu kutunun içinde ne olduğunu bilmek istiyorum. Do you know what this box is made of? Bu kutunun neyden yapıldığını biliyor musun? Put your toys back in the box. Oyuncaklarınızı kutuya geri koyun. I want a box three times as large as this. Bunun üç katı kadar büyük bir kutu istiyorum. This box must be large enough for all these books. Bu kutu tüm bu kitapları alacak kadar büyük olmalı. Tom couldn't lift the box. Tom kutuyu kaldıramadı. One box is still missing. Bir kutu hala kayıp. How heavy is this box? Bu kutu ne kadar ağır? Tom has a big box of stuff in my attic. Tom'un tavan arasında büyük bir kutu dolusu eşyası var. Which box do you like better? Hangi kutuyu daha çok seviyorsun? Tom bought Mary a box of cookies. Tom, Mary'ye bir kutu kurabiye aldı. I can't even lift this small box. Bu küçük kutuyu bile kaldıramıyorum. Tom carefully opened the box. Tom kutuyu dikkatlice açtı. This box is light. Bu kutu hafif. He put the box on the table. Kutuyu masanın üzerine koydu. Who made this box? Bu kutuyu kim yaptı? What do you suppose is in that box? O kutuda ne olduğunu sanıyorsun? Tom put the box on the table. Tom kutuyu masanın üzerine koydu. Hand me that box. Bana o kutuyu ver. Tom wondered what was in the box that Mary had given him. Tom Mary'nin ona verdiği kutuda ne olduğunu merak ediyordu. Tom took the lid off the box. Tom kutunun kapağını çıkardı. Close the box. Kutuyu kapatın. How big a box do you need? Ne kadar büyük bir kutuya ihtiyacın var? The child was hiding in the box. Çocuk kutunun içinde saklanıyordu. I have many coins in this box. Bu kutuda bir sürü madeni param var. There was a box inside the box. Kutunun içinde bir kutu vardı. I'll get him to carry this box upstairs. Bu kutuyu ona üst kata taşıtacağım. I ate a box of chocolates. Bir kutu çikolata yedim. What do you think is in that box? Sence o kutuda ne var? There are five apples in the box. Kutuda beş elma var. I will give you whatever is in this box. Bu kutuda ne varsa sana vereceğim. What do you have in the box? Kutuda neyin var? There was nothing in the box. Kutuda hiçbir şey yoktu. This box is light enough for him to carry. Bu kutu onun taşıyabileceği kadar hafif. The dog was in a box under the table. Köpek, masanın altındaki bir kutunun içindeydi. Give me that box. Bana o kutuyu ver. Take care not to turn the box upside down. Kutuyu ters çevirmemeye dikkat edin. I want a box three times as large as this. Bunun üç katı büyüklüğünde bir kutu istiyorum. Don't look into the box. Kutunun içine bakma. There are a lot of eggs in the box. Kutuda bir sürü yumurta var. I'm here to get the box Tom left for me. Tom'un benim için bıraktığı kutuyu almak için buradayım. I think there's something inside this box. Bu kutunun içinde bir şey olduğunu düşünüyorum. The girl lifted the heavy box with one hand. Kız, ağır kutuyu tek eliyle kaldırdı. Well, what's in the box? Kutuda ne var? The box was nailed shut. Kutu çivilenerek kapatıldı. You have no right to open this box. Bu kutuyu açmaya hakkın yok. Do you have a box that I could put this in? Bunu koyabileceğim bir kutun var mı? Tom is dying to see what's inside this box. Tom bu kutuda ne olduğunu görmeye can atıyor. This box was made by Tony. Bu kutuyu Tony yaptı. Do you have a box that I could put this in? Bunu koyabileceğim bir kutunuz var mı? We are trying to close the box. Kutuyu kapatmaya çalışıyoruz. Well, what's in the box? Peki, kutunun içinde ne var? This box was made by Tom. Bu kutu Tom tarafından yapıldı. Tom carried the box into the kitchen and put it on the table. Tom kutuyu mutfağa taşıdı ve masanın üzerine koydu. Tom peeked into the box to see what was in it. Tom içinde ne olduğunu görmek için kutuya baktı. How many apples were in the box? Kutuda kaç tane elma vardı? Innovators think outside the box. Yenilikçiler kutunun dışında düşünürler. Tom carefully lifted the box. Tom kutuyu dikkatlice kaldırdı. Tom put down the box he was holding. Tom tuttuğu kutuyu yere bıraktı. How many apples were in the box? Kutuda kaç elma vardı? The cat is in the box. Kedi kutunun içinde. That box is too small to put all of this in. O kutu bunların hepsini koymak için çok küçük. Tom tried to lift the box by himself, but he wasn't strong enough. Tom kutuyu tek başına kaldırmaya çalıştı, ancak yeterince güçlü değildi. That box is better than this one. Bu kutu bundan daha iyi. The dog was in the box under the table. Köpek masanın altındaki kutunun içindeydi. The box is empty. Kutu boş. Is there anything in this box you can use? Bu kutuda kullanabileceğin bir şey var mı? I shake the money box to hear it jingle. Şıngırtısını duymak için para kutusunu sallıyorum. The box Tom gave me contained potatoes. Tom'un bana verdiği kutuda patates vardı. The box wasn't empty. Kutu boş değildi. The box will serve as a table. Kutu masa olarak kullanılacak. I think there's something inside this box. Sanırım bu kutunun içinde bir şey var. The box fell apart due to the weight of the load. Yükün ağırlığından dolayı kutu parçalandı. Tom walked into the kitchen holding a small box. Tom elinde küçük bir kutuyla mutfağa girdi. Tom carefully peered inside the box. Tom kutunun içine dikkatlice baktı. I don't know what was in that box. O kutuda ne olduğunu bilmiyorum. My son took a piece of candy from the box. Oğlum kutudan bir parça şeker aldı. I looked into the box. Kutuya baktım. Do you know who left that box there? O kutuyu oraya kimin bıraktığını biliyor musun? I want everything in this box. Bu kutudaki her şeyi istiyorum. My box is twice as heavy as yours. Benim kutum seninkinden iki kat daha ağır. Tom put some coins in the box. Tom kutuya biraz bozuk para koydu. The box is made of wood. Kutu tahtadan yapılmıştır. Tom put everything in a box. Tom her şeyi bir kutunun içerisine koydu. This box is heavy. Bu kutu ağır. The box is from Chile, according to the label. Etikete göre kutu Şili'den geliyor. Maybe the box was empty. Belki de kutu boştu. This box contains five apples. Bu kutuda beş elma var. Tom entered his office and saw a box on his desk. Tom ofisine girdi ve masasının üstünde bir kutu gördü. One day I found a box there. Bir gün orada bir kutu buldum. What was in the box? Kutuda ne vardı? Every box was full. Her kutu doluydu. Tom is dying to see what's inside this box. Tom bu kutunun içinde ne olduğunu görmek için ölüyor. If you load too much weight in this box, it's going to blow up. Bu kutuya çok fazla ağırlık yüklerseniz patlar. He tried to open the box in vain. Kutuyu boşuna açmaya çalıştı. Tom left the box unprotected. Tom kutuyu korumasız bıraktı. I think the box is empty. Sanırım kutu boş. The box is big and heavy. Kutu büyük ve ağır. Tom isn't strong enough to open that box. Tom o kutuyu açacak kadar güçlü değil. Tom kicked the wooden box. Tom ahşap kutuyu tekmeledi. Tom left the box unprotected. Tom kutuyu açık bıraktı. Get the box. Kutuyu al. Tom was holding a small box in his hands. Tom elinde küçük bir kutu tutuyordu. She carried the box under her arm. Kutuyu kolunun altında taşıdı. Don't open that box yet. O kutuyu henüz açmayın. There are some apples in that box. Kutuda birkaç elma var. There might have been something in the box. Kutuda bir şey olabilirdi. The box is leaning to one side. Kutu bir tarafa doğru eğik. My uncle brought a two-tiered box of chocolates from Doha. Amcam Doha'dan iki katlı bir kutu çikolata getirdi. The box is broken. Kutu kırılmış. Why did you open the box? Kutuyu niçin açtın? This box is full of books. Bu kutu kitaplarla dolu. He carried the box upstairs. Kutuyu yukarı taşıdı. This box will serve as a chair. Bu kutu bir sandalye işlevi görecek. Do you have any idea what was in the box? Kutuda ne olduğu hakkında bir fikrin var mı? Is there anything in that box? O kutuda bir şey var mı? I cannot lift this box. Bu kutuyu kaldıramıyorum. The box is too heavy to carry. Kutu taşınamayacak kadar ağır. The boy found the big box contained nothing but old newspapers. Çocuk, büyük kutunun içinde eski gazetelerden başka bir şey olmadığını gördü. Is there anything in the box? Kutuda bir şey var mı? One of the sides of the box is transparent. Kutunun bir tarafı şeffaf. Are there any apples in the box? Kutuda hiç elma var mı? What's in this box? Bu kutuda ne var? Tom took the lid off the box. Tom kutunun kapağını açtı. There's probably something in the box. Muhtemelen kutuda bir şey vardır. There are a lot of eggs in the box. Kutuda çok sayıda yumurta var. The box fell apart due to the weight of the load. Kutu yükün ağırlığı nedeniyle düştü. Was there fresh bread in the box? Kutunun içinde taze ekmek var mıydı? I crushed the box. Kutuyu ezdim. There are lots of eggs in that box. O kutuda bir sürü yumurta var. Tom put his toys back in the box. Tom oyuncaklarını kutuya geri koydu. There are some empty bottles in the box. Kutuda bazı boş şişeler var. Tom put the box on the table. Tom kutuyu masaya koydu. She tapped the box with her forefinger. İşaret parmağıyla kutuya vurdu. The box doesn't match the contents. Kutu içindekilerle uyuşmuyor. You shouldn't spend the whole day in front of the box! Bütün günü kutunun önünde geçirmemelisin! How big a box do you need? Sana ne büyüklükte bir kutu lazım? Tom put the box in the car. Tom kutuyu arabaya koydu. This box isn't big enough. Bu kutu yeterince büyük değil. There's probably something in the box. Kutunun içinde muhtemelen bir şey vardır. Tom carried the box out to the car. Tom kutuyu arabaya kadar taşıdı. The box is big and heavy. Kutu büyük ve ağırdır. Sami put the box of condoms on the dashboard. Sami prezervatif kutusunu arabanın ön paneline koydu. I found the box empty. Kutuyu boş buldum. Tom carefully peered inside the box. Tom kutunun içine dikkatle baktı. Take this box down to the basement. Bu kutuyu bodruma götür. She put the lid on the box. O, kutunun kapağını kapattı. The box he found was empty. Bulduğu kutu boştu. The box was so heavy I could not move it. Kutu o kadar ağırdı ki taşıyamadım. Claudius is making a white box for his friend. Claudius arkadaşı için beyaz bir kutu yapıyor. I looked into the box. Ben kutuya baktım. Here's a box of chocolates for you. İşte sizin için bir kutu çikolata. That box is bigger than this one. Şu kutu bundan daha büyüktür. Tom put some old clothes in the box. Tom kutuya bazı eski giysiler koydu. I didn't have time to cook dinner tonight, so I went out and bought a box meal. Bu akşam yemek pişirecek vaktim yoktu, bu yüzden dışarı çıktım ve bir kutu yemek aldım. Tom and Mary wondered what was in the box that John had given them. Tom ve Mary, John'un onlara verdiği kutunun içinde ne olduğunu merak ettiler. Tom pulled a box from under the bed. Tom yatağın altından bir kutu çıkardı. Give me that box. Ver şu kutuyu bana. The box was full of strawberries. Kutu çilek doluydu. I opened that box. O kutuyu açtım. Tom tried to lift the box by himself, but he wasn't strong enough. Tom kutuyu tek başına kaldırmaya çalıştı ama yeterince güçlü değildi. This box is very heavy. Bu kutu çok ağır. Tom wanted to see what was in the box. Tom kutunun içinde ne olduğunu görmek istedi. Tom tried to lift the box. Tom kutuyu kaldırmaya çalıştı. What's in the box is none of your business. Kutuda ne olduğu sizi ilgilendirmez. He made a box yesterday. O dün bir kutu yaptı. This box is too heavy for me alone to lift. Bu kutu benim tek başıma kaldıramayacağım kadar ağır. I haven't looked inside this box yet. Henüz bu kutunun içine bakmadım. There's a cake inside the box. Kutunun içinde pasta var. This box weighs a ton. Bu kutu bir ton ağırlığında. The box contains some old jewelry. Kutu bazı eski mücevherler içeriyor. She tried to lift the box, but found it impossible to do. O, kutuyu kaldırmaya çalıştı fakat bunu yapmayı imkansız buldu. He left the box unprotected. O kutuyu korumasız bıraktı. Did you warn Tom not to open that box? Tom'u o kutuyu açmaması için uyardın mı? Tom found a dusty box full of photos in his grandfather's attic. Tom büyükbabasının tavanarasında fotoğraflarla dolu tozlu bir kutu buldu. Put that box down. O kutuyu yere bırak. Tom put the box on the floor next to his desk. Tom kutuyu masasının yanına yere koydu. The box was full of books. Kutu kitaplarla doluydu. I don't think there's anything in the box. Kutuda bir şey olduğunu sanmıyorum. They received a box of books. Bir kutu kitap aldılar. Are you going to open the box? Kutuyu açacak mısın? What do you have in that box? Senin şu kutuda ne var? The box is heavy. Kutu ağır. I saw Tom give Mary something in a small box. Tom'un Mary'ye küçük bir kutu içinde bir şey verdiğini gördüm. There are apples in this box. Bu kutuda elmalar var. Where did you hide the box? Kutuyu nereye sakladın? There was a box inside the box. Kutu içinde bir kutu vardı. Tom wondered if it was Mary who had sent him the box of apples. Tom, ona elma kutusunu gönderenin Mary olup olmadığını merak etti. Tom started taking things out of the box. Tom eşyaları kutudan çıkarmaya başladı. There's a spider in the box. Kutuda bir örümcek var. Don't open the box yet. Kutuyu henüz açma. It was in this box. O bu kutudaydı. Hand me that box. Ver şu kutuyu. Be very careful with that blue box. O mavi kutuya çok dikkat et. I want to leave this box here. Bu kutuyu buraya bırakmak istiyorum. I saw Tom give Mary something in a small box. Tom'un küçük bir kutu içerisinde Mary'ye bir şey verdiğini gördüm. That man has one box. Şu adamın bir kutusu var. This box is too bulky to carry. Bu kutu taşınamayacak kadar hantal. I peeked inside the box. Kutunun içine çaktırmadan baktım. The box is from Chile, according to the label. Etiketine göre kutu Şilili. Tom gave Mary a box of chocolates. Tom, Mary'ye bir kutu çikolata verdi. Tom was putting stuff in a box. Tom bir kutuya bir şeyler koyuyordu. I need a box about this big. Yaklaşık bu kadar büyük bir kutuya ihtiyacım var. I want every single thing in this box. Bu kutudaki her şeyi istiyorum. Tom handed Mary a box of tissues. Tom, Mary'ye bir kutu mendil verdi. I didn't see what was in the box. Ben kutuda ne olduğunu görmedim. Tom filled the box with apples. Tom kutuyu elmalarla doldurdu. There are five apples in the box. Kutuda beş tane elma var. Please open this box. Lütfen bu kutuyu açın. I need a box of this size. Bu boyutta bir kutuya ihtiyacım var. The label on the box doesn't match the contents. Kutunun üzerindeki etiket, içerikle eşleşmiyor. This is the opposite side of the box. Bu kutunun karşı tarafı. The box is almost empty. Kutu neredeyse boş. I need a smaller box. Daha küçük bir kutuya ihtiyacım var. Tom wondered what he would find in the box. Tom kutuda ne bulacağını merak etti. Sami put the box of condoms on the dashboard. Sami, prezervatif kutusunu ön panele koydu. Tom isn't strong enough to open that box. Tom bu kutuyu açacak kadar güçlü değil. He made a box yesterday. Dün bir kutu yaptı. I want to find a box for this. Bunun için bir kutu bulmak istiyorum. Tom carefully lifted the box. Tom kutuyu dikkatle kaldırdı. Tom placed the box on the table. Tom kutuyu masaya koydu. He set the box down on the table. Kutuyu masanın üzerine koydu. Send this box to this address, please. Bu kutuyu bu adrese gönder, lütfen. I think the box has something in it. Sanırım kutunun içinde bir şey var. Tom wondered what was in the box that Mary had given him. Tom, Mary'nin ona verdiği kutunun içinde ne olduğunu merak etti. Don't you want to see what's in this box? Bu kutunun içinde ne olduğunu görmek istemiyor musun? Tom bought Mary a box of cookies. Tom Mary'ye bir kutu kurabiye aldı. This box weighs three kilograms. Bu kutu üç kilogram ağırlığında. Tom looked into the box. Tom kutunun içine baktı. Tom knew there was something in the box, but he didn't know what. Tom kutunun içinde bir şey olduğunu biliyordu, ama ne olduğunu bilmiyordu. I don't have a box. Benim bir kutum yok. Tom examined the contents of the box. Tom kutunun içindekileri inceledi. There are lots of eggs in that box. O kutuda birçok yumurta var. Put that cookie back in the box! O kurabiyeyi kutuya geri koy! He had a big box in his arms. Onun kollarında büyük bir kutu vardı. He was holding a large box in his arms. Kollarında büyük bir kutu tutuyordu. The box was open and empty. Kutu açık ve boştu. The box was open and empty. Kutu açık va boştu. This box is made of paper. Bu kutu, kağıttan yapılmıştır. Kumi made a box. Kumi bir kutu yaptı. I don't know what's in this box. Bu kutuda ne olduğunu bilmiyorum. The label on the box doesn't match the contents. Kutunun üzerindeki etiket içindekilerle uyuşmuyor. Please give this box to Tom. Lütfen bu kutuyu Tom'a ver. Tom put the box on the floor next to his desk. Tom kutuyu masasının yanına, yere koydu. This box is still empty. Bu kutu hala boş. What is inside the box? Kutunun içinde ne var? Take that box away! O kutuyu götür! Put that stuff back in the box. Şunları kutuya geri koy. Send this box to this address, please. Bu kutuyu bu adrese gönderin lütfen. Don't open this box. Bu kutuyu açmayın. The label warns that the contents of the box are fragile. Etiket, kutunun içindekilerin kırılgan olduğu konusunda uyarıyor. He put the box on the table. O, kutuyu masaya koydu. Tom found a dusty box full of photos in his grandfather's attic. Tom büyükbabasının tavan arasında fotoğraflarla dolu tozlu bir kutu buldu. There's something inside this box. Bu kutunun içerisinde bir şey var. The policeman lifted the box carefully. Polis kutuyu dikkatlice kaldırdı. Why have you opened the box? Kutuyu neden açtın? Tom asked what was in the box. Tom kutunun içinde ne olduğunu sordu. I'll deliver the box. Kutuyu teslim edeceğim. That man has one box. O adamın bir kutusu var. I don't know what was in that box. O kutudaki neydi bilmiyorum. Was there fresh bread in the box? Kutuda taze ekmek var mıydı? What do you suppose is in that box? Sence o kutuda ne var? Tom picked the box up and looked inside. Tom kutuyu aldı ve içine baktı. Look into the box. Kutunun içine bakın. What was inside the box? Kutunun içinde ne vardı? It was in this box. Bu kutunun içindeydi. This box contains apples. Bu kutuda elma var. Help me lift this box. Bu kutuyu kaldırmama yardım et. The price does not include the box. Fiyata kutu dahil değil. She took off the lid of the box. Kutunun kapağını çıkardı. Tom showed Mary the box. Tom Mary'ye kutuyu gösterdi. The box doesn't match the contents. Kutu, içerikle eşleşmiyor. Leave that box where it is. Kutuyu olduğu yerde bırak. Give me that box. O kutuyu bana ver. She had a little box in her hand. Elinde küçük bir kutu vardı. Look into the box. Kutunun içine bak. Tom reached into the box and pulled out a couple of books. Tom kutuya uzandı ve birkaç kitap çıkardı. This is a handy little box. Bu kullanışlı küçük bir kutu. Where's my box of chocolates? Çikolata kutum nerede? Put your toys back into the box and then put the box on the shelf. Oyuncaklarınızı kutuya geri koyun ve sonra kutuyu rafa koyun. She tried to lift the box, but found it impossible to do. Kutuyu kaldırmaya çalıştı ama bunu yapmanın imkansız olduğunu gördü. He set the box down on the table. Kutuyu masanın üstüne bıraktı. See what else is in the box. Bak bakalım kutuda başka ne var. Tom went to get the box from his hiding place. Tom saklandığı yerden kutuyu almaya gitti. Tom put some coins in the box. Tom kutuya bazı demir paralar koydu. I need a box about this big. Bu büyüklükte bir kutuya ihtiyacım var. I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues. İşe giderken arkadaşlarıma hediye olarak bir kutu çikolata aldım. He found the box under the table. Kutuyu masanın altında buldu. What's in the box is none of your business. Kutunun içinde ne olduğu seni ilgilendirmez. Sami was locked in a box. Sami bir kutuda kilitliydi. You opened the wrong box. Yanlış kutuyu açtınız. The donations were stolen from the box. Bağışlar kutudan çalınmış. Tom looked into the box. Tom kutuya baktı. I do not know the contents of the box. Kutunun içeriğini bilmiyorum. There's nothing in this box. Bu kutuda hiçbir şey yok. Did you warn Tom not to open that box? Tom'u o kutuyu açmaması konusunda uyardın mı? The box he found was empty. Onun bulduğu kutu boştu. Tom came into the building, carrying a heavy box. Tom ağır bir kutu taşıyarak binaya girdi. Take this box. Bu kutuyu al. I wonder how heavy that box is. O kutu ne kadar ağır acaba? Take care not to turn the box upside down. Kutunun altını üstüne getirmemeye dikkat et. I used cardboard to make this box. Bu kutuyu yapmak için karton kullandım. Some of the apples in the box were rotten. Kutudaki elmalardan bazıları çürüktü. The box is light. Kutu hafiftir. This box is very heavy, so I can't carry it. Bu kutu çok ağır, bu yüzden onu taşıyamıyorum. Tom gave me a box full of apples. Tom bana elma dolu bir kutu verdi. Don't open this box. Bu kutuyu açma. I wonder what's in the box. Kutuda ne olduğunu merak ediyorum. I found a box of Tom's things in the closet. Dolapta Tom'un eşyalarının bulunduğu bir kutu buldum. The new telescope was shipped in a huge wooden box. Yeni teleskop büyük bir ahşap kutu içinde gönderildi. You opened the wrong box. Yanlış kutuyu açtın. I think there's something in the box. Sanırım kutuda bir şey var. Put that cookie back in the box! O bisküviyi kutuya geri koy! Tom won't be able to lift that box by himself. Tom o kutuyu kendi başına kaldıramaz. Take this box. Bu kutuyu götür. I'm here to get a box Tom left for me. Tom'un benim için bıraktığı bir kutuyu almak için buradayım. This box will serve as a chair. Bu kutu sandalye olarak kullanılacak. Do you know what's in that box? O kutunun içinde ne olduğunu biliyor musun? This box is twice as large as that one. Bu kutu diğerinin iki katı kadar büyük. Tell me what you think's inside this box. Bana bu kutunun içinde ne olduğunu düşündüğünü söyle. This box is a different colour to that one. Bu kutu diğerinden farklı renkte. I bought a box lunch at the station. İstasyondan bir kutu öğle yemeği aldım. The box was empty when I opened it. Kutuyu açtığımda boştu. I do not know the contents of the box. Kutunun içindekileri bilmiyorum. Tom peeked inside the box. Tom kutuya baktı. The box is leaning to one side. Kutu bir tarafa doğru yatıyor. What was inside the box? Kutunun içindeki neydi? He tried with all his might to lift the box. Kutuyu kaldırmak için bütün gücüyle çabaladı. This box is very heavy, so I can't carry it. Bu kutu çok ağır, bu yüzden taşıyamıyorum. Tom placed the box on the table. Tom kutuyu masanın üzerine koydu. Hand me the glue and the scissors in that box, please. O kutudaki tutkal ve makası bana uzat lütfen. You may take either the big box or the small one. Ya büyük ya da küçük kutuyu alabilirsin. My uncle brought a two-tiered box of chocolates from Doha. Amcam Doha'dan iki katmanlı çikolata kutusu getirdi. The boy lifted the heavy box with one hand. Çocuk, ağır kutuyu tek eliyle kaldırdı. Tom used the box for a pillow. Tom yastık niyetine kutuyu kullandı. I wonder what's in the box. Kutudakinin ne olduğunu merak ediyorum. What's in that box? O kutuda ne var? Could you carry this box for me, please? Bu kutuyu benim için taşır mısın, lütfen? She took off the lid of the box. O, kutunun kapağını açtı. The girl lifted the heavy box with one hand. Kız, ağır kutuyu tek elle kaldırdı. I need a bigger box. Daha büyük bir kutuya ihtiyacım var. Empty the litter box. Çöp kutusunu boşaltın. I looked in the box. Kutuya baktım. Look into the box. Kutuya bak. Sami brought a box of booze. Sami bir kutu içki getirdi. Tom wondered if it was Mary who had sent him the box of apples. Tom bir kutu elmayı ona gönderenin Mary olup olmadığını merak etti. I have many coins in this box. Bu kutuda bir sürü bozuk param var. Do you have a vague idea about what's in the box? Kutunun içinde ne olduğuna dair kabaca bir fikriniz var mı? None of the money was left in the money box. Para kutusunda hiç para kalmamış. The box was almost full. Kutu neredeyse doluydu. Tom put some old clothes in the box. Tom kutuya eski kıyafetler koydu. The box isn't empty. Kutu boş değil. Tom wanted to see what was in the box. Tom kutuda ne olduğunu görmek istedi. What's in that box? O kutudaki nedir? What do you have in that box? O kutunun içinde neyiniz var? The box she found was empty. Bulduğu kutu boştu. The outside of this box is green, but the inside is red. Bu kutunun dışı yeşil ama içi kırmızı. The lid of this box won't lift. Bu kutunun kapağı açılmıyor. That was my box. O benim kutumdu. Be very careful with that blue box. O mavi kutuya çok dikkat edin. This box is too small. Bu kutu fazla küçük. What was in the box? Kutudaki neydi? He took the heavy box down from the shelf. Ağır kutuyu raftan indirdi. Life is a little box of surprises. Hayat küçük bir sürprizler kutusudur. I found a box of Tom's things in the closet. Dolapta Tom'un eşyalarının olduğu bir kutu buldum. Sami couldn't lift that box. Sami o kutuyu kaldıramadı. I will not be able to open the box without breaking it. Kutuyu kırmadan açamayacağım. The label warns that the contents of the box are fragile. Etiket kutusunun içeriğinin kırılgan olduğunu uyarıyor. I don't know what's in the box. Kutuda ne olduğunu bilmiyorum. You cannot catch a heavy box with one hand. Ağır bir kutuyu tek elle yakalayamazsınız. The product was not taken out of the box. Ürün kutudan çıkarılmadı. There's a small box on the table. Masanın üzerinde küçük bir kutu var. This box is not as big as that one. Bu kutu onun kadar büyük değil. The box will serve as a table. Kutu, masa işlevi görecek. The dog was in a box under the table. Köpek masanın altında bir kutunun içindeydi. This box is twice as large as that one. Bu kutu, şundan iki kat daha büyük. Tom entered his office and saw a box on his desk. Tom ofisine girdi ve masasının üzerinde bir kutu gördü. That box is too small to hold all these things. O kutu bütün bu şeylerin sığması için çok küçük. I looked in the box. Kutunun içine baktım. This box is heavy. Bu kutu çok ağır. Tom was holding a small box of stuff. Tom'un elinde küçük bir kutu vardı. How much is the freight on this box? Bu kutunun taşıma ücreti ne kadar? I wonder how heavy that box is. Şu kutu ne kadar ağırdır merak ediyorum. Grandmother sent us a box of apples. Büyükannem bize bir kutu elma gönderdi. She tapped the box with her forefinger. O işaret parmağı ile kutuya hafifçe vurdu. Which box do you like better? Hangi kutuyu daha çok sevdin? Do you know what's in that box? O kutuda ne olduğunu biliyor musun? What do you think is in that box? O kutuda ne olduğunu düşünüyorsun? This is the key for the box. Bu kutunun anahtarı. He tried with all his might to lift the box. Tüm gücüyle kutuyu kaldırmaya çalıştı. This box is filled with apples. Bu kutu elmalarla doludur. I'm here to get the box Tom left for me. Tom'un benim için bıraktığı kutuyu almaya geldim. Put the box wherever you can find room for it, please. Kutuyu boş bulabildiğiniz bir yere koyun lütfen. Tom bought a box of candy to give to Mary. Tom, Mary'ye vermek için bir kutu şeker aldı. Our host opened a drawer, and a small box full of black powder was revealed. Ev sahibimiz bir çekmeceyi açtı ve siyah barut dolu küçük bir kutu ortaya çıktı. This box isn't large enough. Bu kutu yeterince büyük değil. What you're looking for is in a box in the basement. Aradığınız şey bodrumdaki bir kutuda. Tom had a small box in his hand. Tom'un elinde küçük bir kutu vardı. This is the key for the box. Kutunun anahtarı budur. There's a cat in the box. Kutunun içinde bir kedi var. The child was hiding in the box. Çocuk kutuda saklanıyordu. Tom filled the box with food. Tom kutuyu yiyecekle doldurdu. Don't look into the box. Kutunun içine bakmayın. He made me a box yesterday. Dün bana bir kutu yaptı. This is the opposite side of the box. Bu, kutunun ters tarafı. There should be a box of matches in the top drawer. Üst çekmecede bir kutu kibrit olması lazım. What do you think is in the box? Kutuda ne olduğunu düşünüyorsun? The lid of this box won't lift. Bu kutunun kapağı açılamaz. I finally opened up the box. Sonunda kutuyu açtım. I do not know what is in the box. Kutuda ne olduğunu bilmiyorum. Tom put down the box he was holding. Tom elindeki kutuyu yere bıraktı. Do you have any idea what's in the box? Kutuda ne olduğu hakkında bir fikrin var mı? This box was made by Tony. Bu kutu Tony tarafından yapılmıştır. Tom showed Mary the box. Tom, Mary'ye kutuyu gösterdi. Sami can't lift this box. Sami bu kutuyu kaldıramıyor. What is in this box? Bu kutuda ne var? That tackle box looks a lot like mine. Bu olta kutusu benimkine çok benziyor. The box was heavy, but he managed to carry it. Kutu ağırdı ama taşımayı başardı. Do you have any idea what was in the box? Kutuda ne olduğuna dair herhangi bir fikrin var mı? That box is made of wood. O kutu ahşaptan yapılmıştır. Put that box down. O kutuyu yere koy. This box is full of apples. Bu kutu elma dolu. Tom put the lid back on the box. Tom kutunun kapağını yerine koydu. The box is rotten. Kutu çürümüş. That's my box. O benim kutum. He gave her a box. Ona bir kutu verdi. How do you open this box? Bu kutuyu nasıl açıyorsun? Tom started taking things out of the box. Tom kutudan bir şeyler çıkarmaya başladı. This box contains assorted chocolates. Bu kutuda çeşitli çikolatalar var. Do you have any idea what's in the box? Kutuda ne olduğuna dair herhangi bir fikrin var mı? Put that box here. O kutuyu buraya koy. I have a pretty wooden box to keep my jewelry in. Takılarımı koymak için güzel bir ahşap kutum var. You should keep the medicine box away from your child. İlaç kutusunu çocuğunuzdan uzak tutmalısınız. My papers were in that box. Benim belgelerim o kutudaydı. She tried to lift the box, but found it impossible. Kutuyu kaldırmaya çalıştı ama bunu imkansız buldu. I found it impossible to lift the box. Kutuyu kaldırmanın imkansız olduğunu gördüm. The box was too heavy for him to lift. Kutu, onun kaldıramayacağı kadar ağırdı. I'm here to get a box Tom left for me. Tom'un benim için bıraktığı bir kutuyu almaya geldim. Open the box. Kutuyu aç. Tom bought a box of nails. Tom bir kutu çivi satın aldı. That's not my box. O benim kutum değil. Yoshio helped me lift the box up. Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti. Close the box. Kutuyu kapat. I wonder what could be in the box. Kutuda ne olabileceğini merak ediyorum. Put the box on the table in the kitchen. Kutuyu mutfaktaki masanın üzerine koy. I'll get him to carry this box upstairs. Bu kutuyu yukarı taşımasını söyleyeceğim. Tom said that the box was too heavy to lift by himself. Tom kutunun tek başına kaldıramayacağı kadar çok ağır olduğunu söyledi. Hand me that box of pins. Şu iğne kutusunu bana ver. There's nothing in this box. Bu kutuda bir şey yok. Tom doesn't know what's in this box. Tom bu kutunun içinde ne olduğunu bilmiyor. This box is light enough to carry. Bu kutu taşımak için yeterince hafif. There's something inside this box. Bu kutunun içinde bir şey var. Let's think outside the box. Kutunun dışında düşünelim. There's nothing else in the box. Kutuda başka bir şey yok. Tom wasn't able to get the box open. Tom kutuyu açamadı. All the eggs in the box were broken. Kutudaki bütün yumurtalar kırıldı. The box Tom gave me contained potatoes. Tom'un bana verdiği kutunun içinde patates vardı. Those books that are in the box have all been read. O kutudakilerin hepsi okunmuş kitaplardır. Put your toys back into the box and then put the box on the shelf. Oyuncaklarını kutuya geri koy ve sonra kutuyu rafa koy. The papers were mixed together in a big box. Kağıtlar büyük bir kutuda birbirine karışmıştı. This box is three times as big as that one. Bu kutu, şunun üç katı büyüklüğünde. What else was in the box? Kutuda başka ne vardı? I need a box of this size. Bu büyüklükte bir kutuya ihtiyacım var. The product was not taken out of the box. Ürün kutudan çıkarılmamış. Tom handed Mary a box of tissues. Tom Mary'ye bir kutu kağıt mendil verdi. She had the box carried downstairs. Kutuyu aşağıya taşıttı. Tom was lowering a heavy box with a huge crane. Tom büyük bir vinçle ağır bir kutuyu indiriyordu. They bought a box of cookies. Bir kutu kurabiye aldılar. The black box is not actually black. Kara kutu aslında siyah değil. Tom was holding a small box in his hands. Tom ellerinde küçük bir kutu tutuyordu. Put the box down. Kutuyu yere koy. Tom used the box for a pillow. Tom kutuyu yastık olarak kullandı. This box must be large enough for all these books. Bu kutu tüm bu kitaplar için yeterince büyük olmalı. Tom didn't find anything in the old box. Tom eski kutuda hiçbir şey bulamadı. There is a doll in the box. Kutuda bir oyuncak bebek var. Tom crushed the box. Tom kutuyu ezdi. She had the box carried to the first floor. Kutuyu birinci kata taşıttı. Give me that other box. Bana o diğer kutuyu ver. Tom reached into the box and pulled out a couple of books. Tom kutunun içine uzandı ve bir kaç kitap çıkardı. When was the box opened? Kutu ne zaman açılmıştı? That box is bigger than this one. Bu kutu bundan daha büyük. This box was made by Tony. Bu kutu Tony tarafından yapıldı. Are there any apples in the box? Kutuda hiç elma var mıdır? The box contains some old jewelry. Kutuda eski mücevherler var. Tom was carrying a white box. Tom beyaz bir kutu taşıyordu. Life is a little box of surprises. Hayat sürprizlerle dolu küçük bir kutudur. There's a cat in the box. Kutuda bir kedi var. This box is a different colour to that one. Bu kutu diğerinden farklı bir renktedir. This box is made of cardboard. Bu kutu kartondan yapılmış. Here's a box of chocolates for you. Al sana bir kutu çikolata. Do you know how to open this box? Bu kutuyu nasıl açacağını biliyor musun? Tom doesn't know what's in this box. Tom bu kutuda ne olduğunu bilmiyor. This box contains assorted chocolates. Bu kutu çeşitli çikolatalar içerir. Put your toys back in the box. Oyuncaklarını kutuya geri koy. The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home. Kutu o kadar ağırdı ki Tom, Mary'nin onu eve taşımasına yardım etmek zorunda kaldı. Sami was captured on camera stealing a box of latex gloves. Sami bir kutu lateks eldiven çalarken kameraya yakalandı. This box will serve as a table. Bu kutu bir masa işlevi görecek. How heavy is that box? Bu kutu ne kadar ağır? I can't lift this box by myself. Bu kutuyu tek başıma kaldıramam. I don't know if there was a piece of paper in the box. Kutuda bir kağıt parçası var mıydı bilmiyorum. He made me a box yesterday. O bana dün bir kutu yaptı. What do you think is in this box? Sence bu kutuda ne var? I thought we had eaten everything in the house, but I found another box of crackers. Evdeki her şeyi yediğimizi düşünmüştüm, fakat bir kutu kraker daha buldum. There are some eggs in the box. Kutuda birkaç yumurta var. Tom put the lid back on the box. Tom kapağı kutuya geri koydu. It's a metal box. Bu metal bir kutu. There are some pears in the box. Kutuda birkaç armut var. Take away this box. Bu kutuyu götürün. Layla found a big box of condoms in Sami's room. Layla, Sami'nin odasında büyük bir kutu prezervatif buldu. Take care not to turn the box upside down. Kutuyu baş aşağı çevirmemeye özen gösterin. He carried the box upstairs. O, kutuyu üst kata taşıdı. Do you know what this box is made of? Bu kutunun neyden yapıldığını biliyor musunuz? Kumi did not make a box. Kumi bir kutu yapmadı. That box is heavy. O kutu ağır. There's a cake inside the box. Kutunun içinde bir pasta var. Help me lift this box. Şu kutuyu kaldırmama yardım et. I need a box of nails. Bir kutu çiviye ihtiyacım var. He left the box unprotected. Kutuyu korumasız bıraktı. Twist that knob to the right and the box will open. O düğmeyi sağa çevirin ve kutu açılacaktır. What's in this box? Bu kutudaki ne? Is there anything in that box? O kutuda herhangi bir şey var mı? Tom carried the box into the kitchen and put it on the table. Tom kutuyu mutfağa taşıdı ve masaya koydu. She had to part with her jewelry box. Onun mücevher kutusunu elden çıkarmak zorunda kaldı. Could you carry this box for me, please? Bu kutuyu benim için taşıyabilir misiniz lütfen? The outside of this box is green, but the inside is red. Bu kutunun dışı yeşildir ama içi kırmızıdır. There are some apples in that box. O kutuda birkaç elma var. What do you think is in the box? Sence kutunun içinde ne var? Give me that other box. Diğer kutuyu ver. Tom removed the lid from the box. Tom kutunun kapağını çıkardı. There is a doll in the box. Kutuda oyuncak bir bebek var. Let's see what's in the box. Bakalım kutuda ne varmış. The box is heavy. Kutu ağırdır. Layla found a big box of condoms in Sami's room. Leyla, Sami'nin odasında büyük bir prezervatif kutusu buldu. I don't know the contents of the box. Kutunun içeriğini bilmiyorum. The shape of a box is usually square. Bir kutunun biçimi genellikle karedir. Do you know who left that box there? O kutuyu orada kimin bıraktığını biliyor musun? Tom put the lid on the box. Tom kutunun kapağını kapattı. Tom reached into the box. Tom kutuya uzandı. How do you make a box? Bir kutu nasıl yapılır? What is in the box? Kutuda ne var? This box is filled with apples. Bu kutu elmalarla dolu. How long has this box been here? Bu kutu ne zamandır burada? The dog was in the box under the table. Köpek, masanın altındaki kutudaydı. This is my tackle box. Bu benim olta kutum. They bought a box of cookies. Onlar bir kutu bisküvi aldılar. When was the box opened? Kutu ne zaman açıldı? Do you know what's in this box? Bu kutuda ne olduğunu biliyor musun? That box is better than this one. O kutu bundan daha iyidir. Hand me the glue and the scissors in that box, please. Şu kutudaki yapıştırıcıyı ve makası bana ver lütfen. The box was so heavy I could not move it. Kutu o kadar ağırdı ki onu taşıyamadım. The box was empty when I opened it. Kutuyu açtığımda kutu boştu. Is there place for this box in the van? Bu kutu için minibüste yer var mı? The box was so heavy that I couldn't lift it. Kutu o kadar ağırdı ki onu kaldıramadım. There was nothing in the box. Kutuda bir şey yoktu. Tom bought a box of nails. Tom bir kutu çivi aldı. The box is rotten. Kutu bozulmuş. When was the last time you checked your e-mail box? E-posta kutunuzu en son ne zaman kontrol ettiniz? I'm opening a box. Bir kutu açıyorum. There was a small box inside the big box. Büyük kutunun içinde küçük bir kutu vardı. She lifted the box up. Kutuyu yukarı kaldırdı. Tom bought Mary a box of chocolates. Tom Mary'ye bir kutu çikolata aldı. This box is too heavy for me alone to lift. Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır. Mary's boss gave her a box of candy for her birthday. Mary'nin patronu doğum günü için ona bir kutu şeker verdi. He knows how to check his e-mail box. E-posta kutusunu nasıl kontrol edeceğini biliyor. Tom wasn't strong enough to lift the box by himself. Tom kutuyu tek başına kaldıracak kadar güçlü değildi. He was holding a large box in his arms. O, kollarında büyük bir kutu tutuyordu. Do not open the box yet. Kutuyu şimdi açma. We're trying to close the box. Kutuyu kapatmaya çalışıyoruz. He put some coins in the box. O, kutusuna birkaç bozuk para koydu. Life is like a box of chocolates. Hayat bir kutu çikolata gibidir. I thought we had eaten everything in the house, but I found another box of crackers. Evdeki her şeyi yediğimizi sanıyordum ama bir kutu daha kraker buldum. Where did I put that box? O kutuyu nereye koydum? I don't know if there was a piece of paper in the box. Kutuda bir parça kağıt olup olmadığını bilmiyorum. Don't put anything on top of the box. Kutunun üstüne bir şey koyma. She lifted the box up. Kutuyu yukarıya kaldırdı. Sami bought a box of condoms. Sami bir kutu prezervatif satın aldı. They dug up a box containing human remains. İçinde insan kalıntıları olan bir kutu çıkardılar. Tom wasn't strong enough to lift the box by himself. Tom kutuyu kendi başına kaldıracak kadar güçlü değildi. This box is light enough to carry. Bu kutu taşınabilecek kadar hafif. What will I find in the box? Kutuda ne bulacağım? The box contains a Mesopotamian statue. Kutu bir Mezepotamya heykeli içermektedir. There are a lot of tools in the box. Kutuda bir sürü alet var. Give me that box. Ver şu kutuyu. The box she found was empty. Onun bulduğu kutu boştu. Keep a box of baking soda in the fridge to keep it smelling clean. Temiz kokması için buzdolabında bir kutu karbonat bulundurun. I wonder what could be in the box. Kutunun içinde ne olabilir acaba? The red box contains a green cube. Kırmızı kutunun içinde yeşil bir küp var. What do you think is in the box? Sence kutuda ne var? Tom has a four-liter box of cheap wine in his fridge. Tom'un buzdolabında dört litrelik bir kutu ucuz şarap var. Leave the box on the porch. Kutuyu verandaya bırak. That box is too big to put in the trunk of the car. Bu kutu arabanın bagajına koymak için çok büyük. There must be something in the box. Kutuda bir şey olmalı. Tom gave me a box of chocolates. Tom bana bir kutu çikolata verdi. There were many books inside of that box. O kutunun içinde birçok kitap vardı. You should not change the cat litter box if you're pregnant. Hamile iseniz kedi tuvalet kutusunu değiştirmemelisiniz. He emptied the box of its contents. Kutunun içindekileri boşalttı. One box is still missing. Bir kutu hâlâ kayıp. I think there was a piece of paper in the box. Sanırım kutuda bir parça kağıt vardı. This box is almost empty. Bu kutu neredeyse boş. He looked into the box. O kutuya baktı. Some of the apples in the box were rotten. Kutudaki elmalardan bazıları çürümüştü. Tom lifted the box. Tom kutuyu kaldırdı. He put some coins in the box. Kutuya birkaç bozuk para koydu. Put the box down. Kutuyu yere bırak. This box contains apples. Bu kutuda elmalar var. Just tell me where you want me to put this box. Bana sadece bu kutuyu nereye koymamı istediğini söyle. I keep all my telephone receipts in this box. Tüm telefon faturalarımı bu kutuda saklıyorum. It's just an empty box. Bu sadece boş bir kutu. Take away this box. Bu kutuyu götür. Excuse me but, would you kindly lift that box for me? Affedersin ama o kutuyu benim için kaldırabilir misin? You cannot catch a heavy box with one hand. Ağır bir kutuyu tek elle yakalayamazsın. This is so heavy a box that I can't carry it. Bu o kadar ağır bir kutu ki taşıyamıyorum. We have to find out what's in the box. Kutunun içinde ne olduğunu bulmalıyız. The box was empty. Kutu boştu. You're watching the idiot box again instead of doing your homework! Ödevini yapmak yerine yine aptallar kutusunu izliyorsun! This box is still empty. Bu kutu hâlâ boş. My papers were in that box. Kağıtlarım o kutudaydı. Don't open that box yet. O kutuyu henüz açma. Show More (770)
2	box	sandık	n.
	Winston doesn't want to buy a book, because he already has many boxes full of books. Winston bir kitap satın almak istemiyor, çünkü zaten birçok sandık dolusu kitabı var. Tom is carefully stacking the boxes. Tom sandıkları dikkatle yığıyor. Show More (-1)
3	box	kulübe	n.
	I saw a number of people around the police box. Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm. Ask at the police box over there. Şuradaki polis kulübesine sor. Show More (-1)
4	box	kasa	n.
	Of course there is restricted access within the Irish Box. Elbette İrlanda Kasası'na erişim kısıtlı. Show More (-2)
5	box	takım kutusu	n.
	I wish I had a tackle box as nice as yours. Keşke benim de seninki kadar güzel bir takım kutum olsaydı. Show More (-2)
6	box	boks yapmak	v.
	Tom likes to box. Tom boks yapmayı sever. Show More (-2)
7	box	televizyon	n.
	You shouldn't spend the whole day in front of the box! Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin! Show More (-2)