Tureng - bribe - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	bribe	rüşvetle almak	v.
	He is the last man to take a bribe. Rüşvet alacak son adamdır. He refused to take the bribe. O, rüşvet almayı reddetti. I don't take bribes. Ben rüşvet almam. I don't take bribes. Ben rüşvet almıyorum. He admitted he had taken bribes. O, rüşvet aldığını iddia etti. The politician was not ashamed of having taken bribes. Politikacı rüşvet aldığı için utanç duymuyordu. Tom admitted he had taken bribes. Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti. He isn't a man to take a bribe. Rüşvet alacak bir adam değil. The government's actions would likely be very different if politicians refused to take bribes. Politikacılar rüşvet almayı reddetseler, hükümetin eylemleri muhtemelen çok farklı olurdu. Tom was accused of accepting bribes. Tom rüşvet almakla suçlandı. The mayor denied having taken a bribe. Belediye başkanı rüşvet aldığını reddetti. Police shouldn't take bribes. Polis rüşvet almamalı. Tom admitted that he had taken bribes. Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti. Tom admitted that he had taken bribes. Tom rüşvet aldığını itiraf etti. She expected him to take the bribe. Rüşveti almasını bekledi. Tom admitted that he'd taken bribes. Tom rüşvet aldığını itiraf etti. Tom admitted he had taken bribes. Tom rüşvet aldığını itiraf etti. The politician was not ashamed of having taken bribes. Politikacı rüşvet almış olmaktan utanmadı. He isn't a man to take a bribe. O, rüşvet alacak bir adam değildir. Tom admitted he'd taken bribes. Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti. Tom admitted he'd taken bribes. Tom rüşvet aldığını itiraf etti. Tom expected Mary to take the bribe. Tom, Mary'nin rüşveti almasını bekliyordu. A person who does not accept bribes is worthy of the kingdom of God. Rüşvet almayan bir kişi Tanrı'nın Egemenliği'ne layıktır. Police shouldn't take bribes. Polisler rüşvet almamalı. Everybody suspected him of taking a bribe. Herkes onun rüşvet aldığından şüpheleniyordu. Because Tom admitted he had taken bribes, he didn't get reelected. Tom rüşvet aldığını itiraf ettiği için yeniden seçilemedi. He admitted he had taken bribes. Rüşvet aldığını kabul etti. The mayor denied having taken a bribe. Belediye başkanı bir rüşvet aldığını inkar etti. Tom refused to take the bribe. Tom rüşvet almayı reddetti. He refused to take the bribe. Rüşvet almayı reddetti. He is the last man to take a bribe. O, rüşvet alacak son adamdır. Everybody suspected him of taking a bribe. Herkes onun rüşvet aldığından şüphelendi. Tom admitted that he'd taken bribes. Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti. I didn't tell you to take a bribe. Sana rüşvet almanı söylemedim. Because Tom admitted he had taken bribes, he didn't get reelected. Tom rüşvet aldığını itiraf ettiği için yeniden seçilmedi. He admitted he had taken bribes. O, rüşvet aldığını itiraf etti. Show More (33)
2	bribe	rüşvet vermek	v.
	My mother sold all our possessions to bribe the French officials. Annem Fransız yetkililere rüşvet vermek için elimizde ne varsa sattı. My mother sold all our possessions to bribe the French officials. Annem Fransız yetkililere rüşvet vermek için tüm eşyalarımızı sattı. You can't bribe that judge. O hakime rüşvet veremezsin. You can't bribe that judge. O yargıca rüşvet veremezsin. I can't be bribed. Bana rüşvet verilemez. The president of the company bribed the government minister. Şirketin başkanı hükümet bakanına rüşvet verdi. Tom can't be bribed. Tom'a rüşvet verilemez. They attempted in vain to bribe the witness. Tanığa rüşvet vermek için boşuna uğraştılar. Tom bribed Mary to let him escape custody. Tom onun gözaltından kaçmasına yardım etmesi için Mary'ye rüşvet verdi. She even tried to bribe him. Hatta ona rüşvet vermeye çalıştı. I bribed them. Onlara rüşvet verdim. Don't try to bribe me. Bana rüşvet vermeye kalkma. Are you attempting to bribe me? Bana rüşvet vermeye mi çalışıyorsunuz? I can't believe you're trying to bribe me. Bana rüşvet vermeye çalıştığına inanamıyorum. Tom tried to bribe me. Tom bana rüşvet vermeye çalıştı. Did Tom bribe Mary? Tom Mary'ye rüşvet verdi mi? I bribed the policeman. Polise rüşvet verdim. She can't be bribed. Ona rüşvet verilemez. They attempted in vain to bribe the witness. Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler. We never bribed anyone. Biz kimseye rüşvet vermedik. Tom bribed Mary to let him escape custody. Tom, gözaltından kaçması için Mary'ye rüşvet verdi. He can't be bribed. Ona rüşvet verilemez. Don't try to bribe me. Bana rüşvet vermeye çalışma. The president of the company bribed the government minister. Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi. Are you attempting to bribe me? Bana rüşvet vermeye mi kalkışıyorsun? Show More (22)
3	bribe	rüşvet	n.
	I particularly welcome the clear opposition to bribes. Özellikle rüşvete açıkça karşı çıkılmasını memnuniyetle karşılıyorum. By the end of the war, Schindler had spent his entire fortune on bribes and black-market goods. Savaşın sonunda Schindler tüm servetini rüşvet ve karaborsa mallara harcamıştı. I don't have time to mess around with bribes. Rüşvetle uğraşacak vaktim yok. I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe. Eminim rüşvet içermeyen bir seçenek vardır. For a bribe, a traffic policeman agreed not to take away a driver's license. Bir trafik polisi rüşvet karşılığında bir sürücünün ehliyetini almamayı kabul etti. I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe. Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim. He offered a big bribe to the politician. Politikacıya büyük bir rüşvet teklif etti. It was very sensible of him to reject the bribe. Rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı. A person who does not accept bribes is worthy of the kingdom of God. Rüşvet kabul etmeyen bir kişi Tanrı'nın krallığına layıktır. Bribes are something that arises in conjunction with power organizations. Rüşvet, güç organizasyonları ile bağlantılı olarak ortaya çıkan bir şeydir. The leaders of Malaysia like bribes. Malezya'nın liderleri rüşveti sever. It's not a bribe. Rüşvet değil. It's not a bribe. Bu bir rüşvet değil. It was very sensible of him to reject the bribe. Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı. Show More (11)