brutal - English Turkish Sentences
English Turkish
brutal acımasız adj.
  • In the event of a conflict, it becomes totally brutal and perverse.
  • Bir çatışma durumunda, ise tamamen acımasız ve sapkın bir hal alır.
  • One thinks of the brutal threats to independent Taiwan and the total lack of freedom of expression.
  • İnsanın aklına bağımsız Tayvan'a yönelik acımasız tehditler ve ifade özgürlüğünün hiç olmaması geliyor.
  • In the event of conflict, it becomes totally brutal and perverse.
  • Çatışma durumunda, tamamen acımasız ve sapkın bir hal alır.
Show More (35)
brutal vahşi adj.
  • Layla was the only suspect in Sami's brutal murder.
  • Layla, Sami'nin vahşi cinayetinin tek şüphelisiydi.
  • Sami believes Layla's death was a brutal act of murder.
  • Sami, Layla'nın ölümünün vahşi bir cinayet olduğuna inanıyor.
  • Layla can't remember the brutal assault.
  • Layla vahşi saldırıyı hatırlamıyor.
Show More (1)
brutal zalim adj.
  • The tormented victims of brutal terrorism are largely forgotten.
  • Zalim terörizmin acı çeken kurbanları büyük ölçüde unutulmuştur.
Show More (-2)
brutal sert adj.
  • No one can work under such brutal conditions.
  • Böyle sert koşullar altında hiç kimse çalışamaz.
Show More (-2)
brutal şiddetli adj.
  • Layla and Sami had a brutal fight.
  • Layla ve Sami şiddetli bir kavga etti.
Show More (-2)