buy - English Turkish Sentences
English Turkish
buy almak v.
  • It is a fact of life that works of art cannot be bought and sold without the intervention of art dealers.
  • Sanat eserlerinin, sanat simsarlarının müdahalesi olmadan alınıp satılamayacağı hayatın bir gerçeğidir.
  • Of course, in the capitalist system, everything can be bought and sold, even pollution.
  • Elbette kapitalist sistemde her şey alınıp satılabilir, kirlilik bile.
  • The penniless kid bought me an expensive dish.
  • Beş parasız velet bana pahalı bir tabak aldı.
Show More (1111)
buy satın almak v.
  • This requires a minimum of two things; supermarkets to sell the products and consumers to buy them.
  • Bunun için de en az iki şeye ihtiyaç var; ürünleri satacak süpermarketler ve bunları satın alacak tüketiciler.
  • They should not be forced to buy professional advice they neither need nor want.
  • İhtiyaç duymadıkları ya da istemedikleri profesyonel tavsiyeleri satın almaya zorlanmamalıdırlar.
  • An individual who buys a new recreational craft after 2005 will be able to use it on all waters.
  • 2005 yılından sonra yeni bir gezi teknesi satın alan bir kişi, bu tekneyi tüm sularda kullanabilecektir.
Show More (801)
buy (birine bir şey) ısmarlamak v.
  • The penniless kid bought me an expensive dish.
  • Çulsuz velet, bana pahalı bir yemek ısmarladı.
  • You'll buy me a drink someday.
  • Bir gün bana bir içki ısmarlayacaksın.
  • I'll buy Tom a beer.
  • Tom'a bir bira ısmarlayacağım.
Show More (61)
buy yutmak v.
  • Is Tom going to buy this?
  • Tom bunu yutacak mı?
  • I don't buy that.
  • Bunu yutmam.
  • Do you think Tom bought that?
  • Sence Tom bunu yutmuş mudur?
Show More (6)
buy inanmak v.
  • Do you buy that explanation?
  • Bu açıklamaya inanıyor musun?
  • I don't buy that.
  • Ona inanmıyorum.
  • You don't buy that theory, do you?
  • O teoriye inanmıyorsun, değil mi?
Show More (4)
buy hizmetini satın almak v.
  • It is because they can buy on the market the service that is best for them.
  • Çünkü piyasada kendileri için en iyi olan hizmeti satın alabilirler.
Show More (-2)
buy kiralamak v.
  • He came in and bought out a room for the whole month.
  • Buraya geldi ve bir ay boyunca bir oda kiraladı.
Show More (-2)