|
- This has meant that there have been hardly any city airports.
- Bu da neredeyse hiç şehir havalimanı olmadığı anlamına geliyordu.
- Today Cork is a well developed modern city, looking to future technologies and opportunities for development.
- Bugün Cork, geleceğin teknolojilerine ve kalkınma fırsatlarına bakan, gelişmiş modern bir şehirdir.
- In Wels, the city from which I come, they are planning a project called 'EnergyLand'.
- Benim geldiğim şehir olan Wels'te "EnergyLand" adında bir proje planlıyorlar.
- We have succeeded in changing the definition of the city airport.
- Şehir havalimanı tanımını değiştirmeyi başardık.
- However, most of the media attention was focused on events taking place outside the summit, on the city streets.
- Ancak medyanın ilgisi daha çok zirve dışında şehrin sokaklarında meydana gelen olaylara odaklandı.
- In my city, Amsterdam, the dozens of boats create far more stench than the tens of thousands of cars.
- Benim şehrim Amsterdam'da düzinelerce tekne, on binlerce arabadan çok daha fazla pis koku yaratıyor.
- We still saw those scenes of violence on the streets of that otherwise peaceful city, however.
- Ancak yine de o barışçıl şehrin sokaklarında o şiddet sahnelerini gördük.
- The same is true for any country or city which hosts the Olympic Games.
- Aynı şey Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapan herhangi bir ülke veya şehir için de geçerlidir.
- This has meant that there have been hardly any city airports.
- Bu da neredeyse hiç şehir havalimanı olmadığı anlamına gelmektedir.
- Tomorrow, in my own city of Barcelona, there may well be more demonstrations.
- Yarın, kendi şehrim Barselona'da daha fazla gösteri olabilir.
- Unemployment in city areas is already estimated at over 15 per cent.
- Şehir bölgelerindeki işsizliğin halihazırda yüzde 15'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
- Unemployment in city areas is already estimated at over 15 per cent.
- Şehirlerdeki işsizlik oranının şimdiden %15'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
- This is happening in a major city in France.
- Bu Fransa'nın büyük bir şehrinde gerçekleşiyor.
- Some would say that the Lebanese economy is somewhere between the developing world and the City.
- Bazıları Lübnan ekonomisinin gelişmekte olan dünya ile şehir arasında bir yerde olduğunu söyleyebilir.
- Yesterday, the dock workers brought this home to us forcefully in this very city and with every justification.
- Dün liman işçileri bunu tam da bu şehirde ve her türlü gerekçeyle güçlü bir şekilde ortaya koydular.
- I would like to stress that this is as much a question of city and urban areas as of other areas.
- Bunun diğer alanlar kadar şehir ve kentsel alanlarla ilgili bir mesele olduğunu vurgulamak isterim.
- Firstly, Birmingham City Council is a Labour council, not a socialist council.
- Öncelikle, Birmingham Şehir Konseyi bir İşçi Partisi konseyidir, sosyalist bir konsey değil.
- The military operation must end, and not in stages, and not city by city, but immediately and completely.
- Askeri operasyon aşamalı olarak ya da şehir şehir değil, derhal ve tamamen sona erdirilmelidir.
- We take note of your proposal to make the city of Strasbourg responsible for asparagus.
- Strasbourg şehrinin kuşkonmazdan sorumlu olması yönündeki teklifinizi not ediyoruz.
- Must Nicosia not become a united city and Cyprus a united country?
- Lefkoşa'nın birleşik bir şehir, Kıbrıs'ın da birleşik bir ülke olması gerekmez mi?
- This is a perfectly worthy city, which also offers many advantages.
- Burası aynı zamanda birçok avantaj sunan mükemmel bir şehirdir.
- That must help my city, London, and all the major cities of Europe.
- Bu benim şehrim Londra'ya ve Avrupa'nın tüm büyük şehirlerine yardımcı olmalı.
- Since 1993, Jerusalem has been a closed city for the Palestinians.
- 1993 yılından bu yana Kudüs Filistinliler için kapalı bir şehirdir.
- When we were there the other night, 12 Palestinians were evicted from 12 flats in the middle of the city.
- Geçen gece biz oradayken 12 Filistinli şehrin ortasındaki 12 daireden tahliye edildi.
- The sustainable city is currently being trialled as a pilot project.
- Sürdürülebilir şehir şu anda bir pilot proje olarak denenmektedir.
- We have succeeded in changing the definition of the city airport.
- Şehir havaalanı tanımını değiştirmeyi başardık.
- The previous day, a university professor, Marco Biagi, was assassinated in my city by the Red Brigades.
- Bir önceki gün, bir üniversite profesörü olan Marco Biagi, şehrimde Kızıl Tugaylar tarafından öldürüldü.
- This is not the only example of a city in Europe that has seen a population explosion.
- Bu, Avrupa'da nüfus patlaması yaşayan tek şehir örneği değildir.
- In Wels, the city from which I come, they are planning a project called 'EnergyLand'.
- Benim geldiğim şehir olan Wels'te 'EnergyLand' adında bir proje planlıyorlar.
- In my city, the number of conventional asylum seekers has doubled in a little less than a year.
- Benim şehrimde geleneksel sığınmacıların sayısı bir yıldan kısa bir süre içinde iki katına çıktı.
- In practical terms, that means that there are likely to be 2000 to 3000 more people around once a month in this city.
- Pratik açıdan bu, şehirde ayda 2000 ila 3000 kişinin daha yaşıyor olacağı anlamına gelmektedir.
- The city of Arequipa will never be the same again.
- Arequipa şehri bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
- This is happening in a major city in France.
- Bu olay Fransa'nın büyük bir şehrinde yaşanıyor.
- We are assured by the city authorities that they will assist us in every way to minimise the inconvenience.
- Şehir yetkilileri, rahatsızlığı en aza indirmek için bize her şekilde yardımcı olacakları konusunda güvence verdiler.
- This morning, you have seen the news that Israeli forces have withdrawn from a city.
- Bu sabah İsrail güçlerinin bir şehirden çekildiği haberini gördünüz.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrılınca herkes bak ne kadar nazik.
- The city is a center for the defense industry which employs thousands.
- Şehir, binlerce kişiye istihdam sağlayan savunma sanayii için bir merkez konumunda.
- A whole long day was ahead to explore the city.
- Şehri keşfetmek için önünde uzun bir gün vardı.
- You will be standing in a grand and powerful city.
- Devasa ve güçlü bir şehirde duracaksınız.
- When he came here, the city was an oasis of calm and peace.
- Buraya geldiğinde şehir sakin ve huzur dolu bir vahaydı.
- There's a rich man called Gao Kun in another city.
- Başka bir şehirde Gao Kun adında zengin bir adam var.
- Moving to another city for college can be a lot of work.
- Üniversite için başka bir şehre taşınmak çok fazla uğraş gerektirebilir.
- Moving to another city for college can be a lot of work.
- Üniversite için başka bir şehre taşınmak çok fazla iş gerektirebilir.
- A good time was had by all in the city tonight.
- Bu gece şehirde herkes iyi vakit geçirdi.
- When he came here, the city was an oasis of calm and peace.
- Buraya geldiğinde şehir sakin ve huzurlu bir vahaydı.
- I would highly recommend this as first choice in that city.
- O şehirde ilk tercih olarak bunu şiddetle tavsiye ederim.
- The new campaign has brought in thousands of tourists to the city.
- Yeni kampanya şehre binlerce turist getirdi.
- Went to this really nice restaurant in the city.
- Şehirde gerçekten çok şık bir restorana gittik.
- It is not just a nice city for China.
- Burası sadece Çin için güzel bir şehir değil.
- Running unthinkingly through the city will only waste time and allow them to escape.
- Şehirde düşünmeden koşmak sadece zaman kaybettirir ve ve onların kaçmasını sağlar.
- Moving to another city for college can be a lot of work.
- Üniversite için farklı bir şehre taşınmak çok iş gerektirebilir.
- She met many nice people, in her course and in the city.
- Kursunda ve şehirde birçok güzel insanla tanıştı.
- Everyone is so nice in this city.
- Bu şehirde herkes çok kibar.
- The city is a center for the defense industry which employs thousands.
- Şehir, binlerce kişinin istihdam edildiği bir savunma sanayi merkezidir.
- The city is a center for the defense industry which employs thousands.
- Şehir aynı zamanda binlerce kişinin çalıştığı bir savunma sanayi merkezidir.
- You will be standing in a grand and powerful city.
- Büyük ve güçlü bir şehirde duracaksınız.
- Today, Bodrum is a modern and beautiful city, mostly characterized as symbol to the French Riviera.
- Bodrum, çoğunlukla Fransız Rivierası'nın simgesi olarak nitelendirilen modern ve güzel bir şehirdir.
- I would highly recommend this as first choice in that city.
- Bunu o şehirde ilk tercih olarak tavsiye ederim.
- A good time was had by all in the city tonight.
- Bu gece şehirde herkes keyifli vakit geçirdi.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrılınca herkesin ne kadar iyi olduğunu görüyorsun.
- You will be standing in a grand and powerful city.
- Geniş ve büyük bir şehirde duruyor olacaksın.
- Everyone is so nice in this city.
- Bu şehirde herkes çok şık.
- It is not just a nice city for China.
- Çin için sadece güzel bir şehir değil.
- A whole long day was ahead to explore the city.
- Şehri keşfetmek için koskoca bir gün vardı.
- Went to this really nice restaurant in the city.
- Şehirdeki çok şık bir restorana gittim.
- Today, Bodrum is a modern and beautiful city, mostly characterized as symbol to the French Riviera.
- Günümüzde Bodrum, çoğunlukla Fransız Rivierası'nın sembolü olarak nitelendirilen modern ve güzel bir şehirdir.
- Went to this really nice restaurant in the city.
- Şehirdeki bu gerçekten güzel restorana gittim.
- She met many nice people, in her course and in the city.
- Kursunda ve şehirde birçok tatlı insanla tanışmış.
- It will create a nice rivalry in the city.
- Şehirde tatlı bir rekabet ortamı yaratacak.
- A whole long day was ahead to explore the city.
- Önümde şehri keşfetmek için koca bir gün vardı.
- She met many nice people, in her course and in the city.
- Kursunda ve şehirde pek çok güzel insanla tanıştı.
- You need to leave the city at once.
- Derhâl şehirden ayrılmanız gerek.
- It will create a nice rivalry in the city.
- Şehirde tatlı bir rekabet yaratacak.
- Today, Bodrum is a modern and beautiful city, mostly characterized as symbol to the French Riviera.
- Bugün Bodrum, çoğunlukla Fransız Rivierası'nın sembolü olarak nitelendirilen modern ve güzel bir şehirdir.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrıldığınızda herkesin ne kadar iyi olduğunu görün.
- Does she work in this city?
- Bu şehirde mi çalışıyor?
- The entire city was covered in yellow dust.
- Tüm şehir sarı tozla kaplıydı.
- Which European city do you like the most?
- En çok hangi Avrupa şehrini seviyorsun?
- She lives in another city.
- Başka bir şehirde yaşıyor.
- The city was wrapped in fog.
- Şehir sisle kaplıydı.
- Nagoya is a city famous for its castle.
- Nagoya, kalesi ile ünlü bir şehir.
- The city came back to life with more vigor.
- Şehir daha güçlü bir şekilde hayata geri döndü.
- Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek sıkıntısı yüzünden şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
- Our city has trams.
- Şehrimizde tramvaylar var.
- The city library has a special department for blind people.
- Şehir kütüphanesinde körler için özel bir bölüm var.
- This is a map of the city of Sendai.
- Bu, Sendai şehrinin bir haritası.
- She kindly showed me around the city.
- Bana nazikçe şehri gezdirdi.
- This city is called the Japanese Denmark.
- Bu şehir Japonya'nın Danimarka'sı olarak adlandırılır.
- I cherish this city.
- Bu şehri el üstünde tutuyorum.
- Osaka is the second largest city of Japan.
- Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.
- Tom works at one of the city's most popular restaurants.
- Tom, şehrin en popüler restoranlarından birinde çalışıyor.
- Tom decided to give up city life and live in the country.
- Tom şehir hayatından vazgeçmeye ve kırsalda yaşamaya karar verdi.
- Boston is a large city.
- Boston büyük bir şehir.
- This is my city now.
- Burası artık benim şehrim.
- The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan araba sayısı arttı.
- Nagoya is a city famous for its castle.
- Nagoya kalesiyle ünlü bir şehirdir.
- The tourist information center gave a city map to whoever asked it.
- Turist danışma merkezi isteyen herkese bir şehir haritası verdi.
- He is returning to this city.
- Bu şehre geri dönüyor.
- New York is the city you visit the most.
- New York en çok ziyaret ettiğiniz şehir.
- There are many bridges in this city.
- Bu şehirde birçok köprü vardır.
- The entire city is in danger.
- Tüm şehir tehlikede.
- Dark clouds were brooding over the city.
- Şehrin üzerinde kara bulutlar vardı.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü hava yüzünden şehrin turistik yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- The city has many beautiful parks.
- Şehirde çok güzel parklar var.
- It's difficult to live in this city.
- Bu şehirde yaşamak zordur.
- No one had ever tried to supply such a large city by air.
- Daha önce hiç kimse bu kadar büyük bir şehre hava yoluyla ikmal yapmayı denememişti.
- The city was devastated by the earthquake.
- Şehir deprem nedeniyle harap olmuştur.
- There was a large castle in my city.
- Benim şehrimde büyük bir kale vardı.
- She put posters all over the city.
- Şehrin her yerine afiş astı.
- Tom wanted his son to live in the city.
- Tom oğlunun şehirde yaşamasını istedi.
- I think country life is superior to city life in some respects.
- Sanırım kırsal yaşam bazı bakımlardan şehir yaşamından daha üstündür.
- This is the main street of this city.
- Burası şehrin ana caddesi.
- She was forced to say farewell to the city of her birth.
- O doğduğu şehre veda etmek zorunda kaldı.
- The entire city was without electricity.
- Bütün şehir elektriksizdi.
- A rumor circulated through the city.
- Şehirde bir söylenti dolaşıyordu.
- The whole city was deprived of water.
- Bütün şehir sudan mahrum kaldı.
- The library is in the center of the city.
- Kütüphane şehrin merkezinde.
- Which city is larger, Boston or Chicago?
- Hangi şehir daha büyüktür, Boston ya da Chicago?
- A curfew was imposed on the city.
- Şehirde sokağa çıkma yasağı uygulandı.
- Around the city ran a river.
- Şehrin etrafından bir nehir geçiyordu.
- I definitely do not miss working in the city!
- Şehirde çalışmayı kesinlikle özlemiyorum!
- You may be able to pass unnoticed in a city, but in a village that's not possible.
- Bir şehirde fark edilmeden geçebilirsiniz ama bir köyde bu mümkün değil.
- The city was ravaged by a tornado.
- Şehir bir kasırga tarafından harap edildi.
- The city's transportation system disintegrated.
- Şehrin ulaşım sistemi dağıldı.
- I also recommend to visit at least one city which is usually not visited by tourists.
- Ayrıca turistler tarafından genellikle ziyaret edilmeyen en az bir şehri ziyaret etmenizi öneririm.
- The city was conquered, and he was driven out.
- Şehir fethedildi ve o da sürgün edildi.
- London is no longer a city of fog.
- Londra artık sisli bir şehir değil.
- This city has a big TV station.
- Bu şehrin büyük bir televizyon istasyonu var.
- The fire wiped out the city.
- Yangın şehri yok etti.
- The man got away from the city.
- Adam şehirden kaçtı.
- The whole city was devastated by water.
- Bütün şehir su yüzünden harap oldu.
- Tom shows us the city.
- Tom bize şehri gösteriyor.
- There is no city in Europe as big as Tokyo.
- Avrupa'da Tokyo kadar büyük bir şehir yok.
- This is the boy who showed me around the city.
- Bu bana şehri gezdiren çocuk.
- What's the difference between a village and a city?
- Bir köyle bir şehir arasındaki fark nedir?
- Boston is a big city.
- Boston büyük bir şehir.
- This road goes to the city.
- Bu yol şehre gidiyor.
- She knows her way around the city.
- Şehrin çevresindeki yolunu biliyor.
- The city has a long coastline.
- Şehrin uzun bir sahil şeridi var.
- I'm planning on staying in the city.
- Şehirde kalmayı planlıyorum.
- Vandalism is a significant problem in this part of the city.
- Vandalizm şehrin bu kısmında önemli bir sorun.
- I'll show you around the city.
- Sana şehri gezdireceğim.
- A fire broke out in the middle of the city.
- Şehrin ortasında yangın çıktı.
- I still don't like to drive in the city.
- Hâlâ şehirde araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
- When we visited London, we rode a double-decker bus across the city.
- Londra'yı ziyaret ettiğimizde, şehri çift katlı bir otobüsle gezmiştik.
- They are longing for city life.
- Şehir hayatını özlüyorlar.
- Dogs are not allowed in his city.
- Köpeklere bu şehirde izin verilmez.
- The brave soldiers went head-to-head with the enemy to regain their city.
- Cesur askerler şehirlerini geri almak için düşmanla kafa kafaya verdiler.
- This city is called the Japanese Denmark.
- Bu şehre Japon Danimarkası denir.
- Tom was buried in this city.
- Tom bu şehirde gömüldü.
- The city of Aachen is administered as an independent district.
- Aachen şehri bağımsız bir bölge olarak yönetiliyor.
- No other city in Japan is as large as Tokyo.
- Japonya'da başka hiçbir şehir Tokyo kadar büyük değildir.
- When I visited my hometown this summer, I found the city different from what it had been ten years ago.
- Bu yaz memleketimi ziyaret ettiğimde şehri on yıl öncesinden çok farklı buldum.
- Detroit is the largest city in Michigan.
- Detroit, Michigan'ın en büyük şehri.
- The city perished in the earthquake.
- Şehir depremde yok oldu.
- It's hard to find a bench that you can sleep on in this city.
- Bu şehirde üzerinde uyuyabileceğiniz bir bank bulmak zor.
- The city in which they live has a large Spanish-speaking community.
- Yaşadıkları şehirde İspanyolca konuşan büyük bir topluluk var.
- Tom showed us around the city.
- Tom bize şehri gezdirdi.
- He lives in the city.
- O, şehirde yaşıyor.
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük ikinci şehridir.
- What a beautiful city!
- Ne güzel bir şehir!
- I know this city pretty well.
- Bu şehri iyi bilirim.
- Boston is a large city.
- Boston büyük bir şehirdir.
- She wants to live in the city.
- O, şehirde yaşamak istiyor.
- Tom doesn't live in the city.
- Tom bu şehirde yaşamıyor.
- The city is fifty miles above London.
- Şehir, Londra'dan elli mil yukarıda.
- A fire broke out in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir yangın çıktı.
- The village is connected to our city by a bridge.
- Köy bir köprü ile şehrimize bağlanıyor.
- Sabang is the westernmost city in Indonesia.
- Sabang, Endonezya'nın en batısındaki şehirdir.
- By the end of the year, the number of people who have spent the night in hotels in our city will pass the one million mark.
- Yıl sonuna kadar şehrimizdeki otellerde geceleyenlerin sayısı bir milyonu geçecek.
- Naples is the largest city in southern Italy.
- Napoli Güney İtalya'daki en büyük şehirdir.
- What makes you think Kaliningrad is a European city?
- Kaliningrad'ın bir Avrupa şehri olduğunu düşündüren nedir?
- There are no books in Russian here, we should go to another store in the center of the city.
- Burada Rusça kitap yok, şehrin merkezindeki başka bir mağazaya gitmeliyiz.
- Troy was a city in present-day Turkey.
- Truva günümüz Türkiyesi'nde bulunan bir şehirdi.
- There are too many bridges in this city.
- Bu şehirde çok sayıda köprü var.
- Boston is a dangerous city.
- Boston tehlikeli bir şehir.
- News of Sami's death rattled the city.
- Sami'nin ölüm haberi şehri çatırdattı.
- If I slap you, the whole city will suffocate from face powder.
- Sana tokat atsam bütün şehir makyaj pudrasından boğulacak.
- You're not a city girl, are you?
- Sen bir şehir kızı değilsin, değil mi?
- He showed his mother around the city.
- O, annesi ile şehir turu yaptı.
- Sydney is Australia's largest city.
- Sidney, Avustralya'nın en büyük şehridir.
- What does he do for the city?
- Şehir için ne yapıyor?
- It's hard to find a bench that you can sleep on in this city.
- Bu şehirde üzerinde uyunabilecek bir bank bulmak zor.
- The atomic bomb destroyed the entire city of Hiroshima.
- Atom bombası, tüm Hiroşima şehrini yıktı.
- Tom grew up in a city.
- Tom bir şehirde büyüdü.
- The park is in the center of the city.
- Park şehrin merkezindeydi.
- Many tourists visit the Old City every year.
- Her yıl birçok turist Eski Şehir'i ziyaret eder.
- They're planning to visit the city late this afternoon.
- Bu öğleden sonra şehri ziyaret etmeyi planlıyorlar.
- Take my apples, boy, and sell them in the city.
- Benim elmalarımı al evlat, ve onları şehirde sat.
- He knows the city well.
- O, şehri iyi bilir.
- This is the city where he was born.
- Burası onun doğduğu şehirdir.
- The city is contaminated with that black smoke produced by engines with wheels.
- Şehir, tekerlekli motorların ürettiği siyah dumanla kirlenmiş durumda.
- My house is on the outskirts of the city.
- Evim şehrin dışında.
- It's very hard getting a taxi in this city.
- Bu şehirde bir taksiye binmek çok zor.
- São Vicente was the first city in Brazil.
- São Vicente, Brezilya'daki ilk şehirdi.
- We know the city well.
- Şehri iyi biliyoruz.
- We know that she lives in the city.
- Şehirde yaşadığını biliyoruz.
- There are many hotels in the city's business district.
- Şehrin iş bölgesinde birçok otel var.
- There is a library in every city in America.
- Amerika'da her şehirde bir kütüphane vardır.
- What city has the most danger?
- Hangi şehir en çok tehlikeli?
- In this city, there are three beauty salons.
- Bu şehirde üç tane güzellik salonu var.
- Do you think Boston is a noisy city?
- Sence Boston gürültülü bir şehir mi?
- The city has wonderful places to walk with children.
- Şehrin çocuklarla yürümek için harika yerleri var.
- I live outside of the city.
- Şehrin dışında yaşıyorum.
- He knows this city very well.
- Bu şehri çok iyi biliyor.
- This city lies at the base of a mountain.
- Bu şehir bir dağın eteklerinde yer alıyor.
- I know every corner of the city.
- Ben şehrin her köşesini biliyorum.
- I could show you around the city.
- Sana şehri gezdirebilirim.
- Boston is a very beautiful city.
- Boston çok güzel bir şehir.
- The city was conquered, and he was driven out.
- Şehir fethedildi ve o kovuldu.
- The city of Boston has one of the best children's hospitals in the United States.
- Boston şehri Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en iyi çocuk hastanelerinden birine sahiptir.
- Now the lights of the city were bright and very close, and the streetlights shone all night.
- Artık şehrin ışıkları parlak ve çok yakındı, ve sokak lambaları bütün gece parlıyordu.
- I'm in the city.
- Ben şehirdeyim.
- Tom grew up in a big city.
- Tom büyük bir şehirde büyüdü.
- We live in a beautiful city.
- Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.
- The city consists of two parts.
- Şehir iki bölümden oluşuyor.
- Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell Austin Şehir Konseyi'nin başkanı.
- Tom lives in another city.
- Tom başka bir şehirde yaşıyor.
- One out of three persons in this city has his own car.
- Bu şehirdeki her üç kişiden birinin kendi arabası var.
- This is a map of the city of Osaka.
- Bu Osaka şehrinin bir haritası.
- In the middle of the city, there is a fountain.
- Şehrin ortasında bir çeşme var.
- The city lies east of London.
- Şehir, Londra'nın doğusunda yer alıyor.
- Does this city have Uber?
- Bu şehirde Uber var mı?
- The city was rebuilt after the war.
- Bu şehir savaştan sonra yeniden inşa edildi.
- Tokyo is the largest city in Japan.
- Tokyo Japonya'da en büyük şehirdir.
- This city is as hectic as Manhattan.
- Bu şehir Manhattan kadar yoğun.
- The plan will develop our city.
- Plan şehrimizi geliştirecek.
- I know no one in this city.
- Bu şehirde kimseyi tanımıyorum.
- They live in a city close to Beijing.
- Pekin'e yakın bir şehirde yaşıyorlar.
- If that accident had happened in a city, it would have caused a disaster.
- Eğer bu kaza bir şehirde olsaydı, bir felakete neden olurdu.
- São Paulo has the second largest fleet of helicopters in the world, behind New York, which has 420 helicopters in the whole of the city.
- Sao Paulo tüm şehirdeki 420 helikopteri ile New York'tan sonra dünyanın en büyük ikinci helikopter filosuna sahiptir.
- Our city is getting bigger and bigger.
- Şehrimiz gittikçe büyüyor.
- There are both advantages and disadvantages to city living.
- Şehir hayatının hem avantajları hem de dezavantajları var.
- It's the third biggest city in Serbia.
- Orası Sırbistan'ın üçüncü büyük şehridir.
- Rome is an Italian city.
- Roma bir İtalyan şehridir.
- Our city is rather small in comparison with Tokyo.
- Şehrimiz Tokyo'ya kıyasla oldukça küçük.
- Madrid, the capital of Spain, is a marvelous city.
- Madrid, İspanya'nın başkenti, muhteşem bir şehir.
- This is the largest museum in the city.
- Bu, şehirdeki en büyük müze.
- Black clouds were passing above the city.
- Şehrin üzerinden kara bulutlar geçiyordu.
- Tom didn't like living in the city.
- Tom şehirde yaşamayı sevmiyordu.
- Joan runs in the city.
- Joan şehirde koşuyor.
- Which city are you going to visit first?
- İlk olarak hangi şehri ziyaret edeceksiniz?
- This city is in the USA.
- Bu şehir, ABD'dedir.
- It's cold in my city, Warsaw.
- Benim şehrim Varşova soğuk.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
- Sami büyük bir şehre gitmek, zengin ve ünlü olmak istiyordu.
- The president is flying to the city in a helicopter.
- Başkan bir helikopterle şehre uçuyor.
- The whole city was getting a face-lift.
- Tüm şehrin yüzü yenileniyordu.
- A thick fog blanketed the city.
- Şehri yoğun bir sis kapladı.
- The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- This city is hard to live in.
- Bu şehirde yaşamak zor.
- Tomorrow I'll leave this city forever.
- Yarın bu şehri sonsuza kadar terk edeceğim.
- This part of the city is strange to me.
- Şehrin bu kısmı bana yabancı.
- She lives with her son in a house quite far away from the city.
- Oğluyla birlikte şehirden oldukça uzakta bir evde yaşıyor.
- A strong army protected the city.
- Güçlü bir ordu şehri korudu.
- Tom isn't used to city life.
- Tom şehir hayatına alışık değil.
- The zoo is situated in the east end of the city.
- Hayvanat bahçesi şehrin doğu ucunda yer alıyor.
- Which city is the one closest to Barcelona?
- Barselona'ya en yakın şehir hangisi?
- Is he familiar with this part of the city?
- O, şehrin bu bölümünü biliyor mu?
- The city is fifty miles above London.
- Şehir, Londra'nın elli mil kuzeyindedir.
- Kanazawa is a quiet city.
- Kanazawa sakin bir şehirdir.
- Boston is a nice city.
- Boston güzel bir şehir.
- By the year 2020, the population of our city will have doubled.
- 2020 yılına kadar şehrimizin nüfusu iki katına çıkmış olacak.
- Our city police have a new campaign targeting drunken driving.
- Şehir polisimizin alkollü araç kullanmayı hedefleyen yeni bir kampanyası var.
- Roads in the country aren't as busy as those in the city.
- Kırsaldaki yollar şehirdekiler kadar yoğun değil.
- I want to live in a quiet city where the air is clean.
- Havanın temiz olduğu sakin bir şehirde yaşamak istiyorum.
- It makes me sad that you're going to leave this city.
- Senin bu şehri terk edecek olman beni üzüyor.
- Tom is living outside the city.
- Tom şehir dışında yaşıyor.
- What is this city's population?
- Bu şehrin nüfusu ne kadar?
- Tom doesn't know the difference between a city and a village.
- Tom şehirle köy arasındaki farkı bilmiyor.
- The city was beautiful before the war.
- Şehir savaştan önce güzeldi.
- Would you mind showing Tom around the city?
- Tom'a şehri gezdirir misin?
- The river flows through the city.
- Nehir, şehrin içinden akar.
- He had to leave the city, so he moved to Berlin.
- Şehirden ayrılması gerekiyordu, o yüzden Berlin'e taşındı.
- Our city has no water service yet.
- Şehrimizin henüz su hizmeti yoktur.
- The transition from farm life to city life is often difficult.
- Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
- Before leaving, his men set fire to the city.
- Gitmeden önce, onun adamları şehri ateşe verdiler.
- This window overlooks the whole city.
- Bu pencere tüm şehre bakıyor.
- When was this area annexed to the city?
- Bu bölge ne zaman şehre bağlandı?
- The airport is far from the city.
- Havaalanı şehirden uzakta.
- The police searched the city for Layla.
- Polis şehirde Layla'yı aradı.
- The entire city is in danger.
- Bütün şehir tehlikede.
- Where can I buy a map of the city?
- Şehrin bir haritasını nereden satın alabilirim?
- No city in Europe is as populous as Tokyo.
- Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
- I don't like the city in which he lives.
- Onun yaşadığı şehirden hoşlanmıyorum.
- On June 18 at the Niigata city aquarium, 7000 fish died because of a mistake by an employee.
- 18 Haziran'da Niigata şehir akvaryumunda, bir çalışan tarafından yapılan bir hata yüzünden 7000 balık öldü.
- Valencia is the third largest city in Spain and is also known for being the birthplace of paella.
- Valensiya İspanya'nın üçüncü büyük şehridir ve paella'nın doğduğu yer olarak da bilinir.
- The park is in the center of the city.
- Park şehrin merkezinde.
- Tom takes the bus to the city.
- Tom şehre otobüsle gider.
- A Canadian teenager has discovered a lost Mayan city.
- Kanadalı bir genç kayıp bir Maya şehri keşfetti.
- My friend lives outside the city.
- Arkadaşım şehir dışında yaşıyor.
- I don't know the city very well.
- Ben şehri çok iyi bilmiyorum.
- Everyone in the city knows your family.
- Şehirdeki herkes aileni tanıyor.
- She didn't like living in the city.
- Şehirde yaşamayı sevmiyordu.
- According to today's paper, there was a fire in the city.
- Bugünkü gazeteye göre şehirde bir yangın çıkmış.
- Her father never let her go into the city with her friends.
- Babası onun arkadaşları ile şehre gitmesine asla izin vermez.
- Something very strange happened in Salvador city.
- Salvador şehrinde çok tuhaf bir şey oldu.
- The city consists of two parts.
- Şehir iki bölümden oluşmaktadır.
- They want to photograph every city.
- Her şehrin fotoğrafını çekmek istiyorlar.
- Berlin is the largest city in Germany.
- Berlin, Almanya'nın en büyük şehridir.
- Formerly, this city was beautiful.
- Eskiden bu şehir güzeldi.
- We climbed high enough to see the whole city.
- Bütün şehri görecek kadar yükseğe tırmandık.
- Nara is a quiet and beautiful city.
- Nara, sakin ve güzel bir şehir.
- Houston is a huge, sprawling city.
- Houston kocaman, büyüyen bir şehir.
- You're not a city girl, are you?
- Şehirli bir kız değilsin, değil mi?
- It's a big city.
- Bu büyük bir şehir.
- Merauke is the easternmost city in Indonesia.
- Merauke, Endonezya'nın en doğusundaki şehirdir.
- I think Boston is the best city in the world.
- Boston'un dünyadaki en iyi şehir olduğunu düşünüyorum.
- The tornado passed through the city and headed to the sea.
- Hortum şehrin içinden geçti ve denize doğru ilerledi.
- Does he earn enough money to live in the city?
- Şehirde yaşamaya yetecek kadar para kazanıyor mu?
- How do you like our city?
- Şehrimizi nasıl buldunuz?
- I think this is why we have a homeless problem in this city.
- Sanırım bu yüzden bu şehirde evsiz sorunumuz var.
- There was a large castle in my city.
- Şehrimde büyük bir kale vardı.
- People of Almaty, let us create a child-friendly city!
- Almatı halkı, çocuk dostu bir şehir yaratalım!
- I moved to a city with cheaper apartments.
- Daha ucuz dairelerin olduğu bir şehre taşındım.
- She didn't like this city when she moved here, but she has gotten used to it now.
- Buraya taşındığında bu şehri sevmemişti ama şimdi alıştı.
- We want to clean up our city.
- Şehrimizi temizlemek istiyoruz.
- The president flies to the city in a helicopter.
- Başkan bir helikopterle şehre uçuyor.
- I'm doing a tour of the city.
- Ben bir şehir turu yapıyorum.
- Which city is the one closest to Barcelona?
- Barcelona'ya en yakın şehir hangisidir?
- This city lies at the base of a mountain.
- Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
- There's a lot of noise in a typical city.
- Tipik bir şehirde çok fazla gürültü olur.
- I went to the city yesterday, but I'm not going today nor will I tomorrow.
- Dün şehre gittim ama bugün gitmiyorum, yarın da gitmeyeceğim.
- For the first time in my life, I found myself all alone in an unknown city.
- Hayatımda ilk kez kendimi, bilmediğim bir şehirde yapayalnız halde buldum.
- The rapid growth of the city surprised us.
- Şehrin hızlı büyümesi bizi şaşırttı.
- Mostar is a very beautiful city.
- Mostar çok güzel bir şehirdir.
- We tried to determine his location, but it seems that he's not in the city.
- Konumunu belirlemeye çalıştık, ancak onun şehirde olmadığı görülüyor.
- He was busy, but he took the time to show me around the city.
- Meşguldü ama bana şehri gezdirmek için zaman ayırdı.
- Where is the city of Paris?
- Paris şehri nerede?
- I go into the city every day.
- Her gün şehre iniyorum.
- Boston is the largest city I've ever visited.
- Boston şimdiye kadar ziyaret ettiğim en büyük şehirdir.
- New York City is known as the city that never sleeps.
- New York City hiç uyumayan şehir olarak bilinir.
- By the year 2020, the population of our city will have doubled.
- 2020 yılına kadar şehrimizin nüfusu ikiye katlanmış olacak.
- The station is in the center of the city.
- İstasyon şehrin merkezinde.
- For the first time in my life, I found myself all alone in an unknown city.
- Hayatımda ilk kez kendimi bilmediğim bir şehirde yapayalnız buldum.
- We have wanted to visit the city for a long time.
- Uzun zamandır şehri ziyaret etmek istiyorduk.
- TV may be seen on six channels in that city.
- O şehirde televizyon altı kanaldan izlenebiliyor.
- I don't know how Paris is the most visited city in the world.
- Paris'in nasıl dünyanın en çok ziyaret edilen şehri olduğunu bilmiyorum.
- There are many factories in this part of the city.
- Şehrin bu kısmında birçok fabrika var.
- It's very hard getting a taxi in this city.
- Bu şehirde taksi bulmak çok zor.
- Everyone in the city knows your family.
- Şehirdeki herkes aileni bilir.
- The library is in the middle of the city.
- Kütüphane şehrin tam ortasındadır.
- The whole city is covered with snow.
- Bütün şehir karla kaplı.
- Are there many clubs in your city?
- Şehrinizde çok kulüp var mı?
- Tom and Mary are already planning to spend Christmas with their relatives in the city.
- Tom ve Mary zaten noeli şehirdeki akrabalarıyla geçirmeyi planlıyorlar.
- This bus will take you around the city.
- Bu otobüs sana şehri gezdirecektir.
- She lives on the outskirts of the city.
- Şehrin dış mahallelerinde yaşıyor.
- There was a fire in this city last night.
- Dün gece, bu şehirde bir yangın vardı.
- Since I lived in Tokyo, I know that city pretty well.
- Tokyo'da yaşadığım için o şehri iyi bilirim.
- This is a tragedy for this family, it’s a tragedy for this community, it’s a tragedy for the city.
- Bu bu aile için bir trajedi, bu bu toplum için bir trajedi, bu, şehir için bir trajedi.
- The train station is located in the center of the city.
- Tren istasyonu şehrin merkezinde yer alıyor.
- I want to go to the city.
- Ben de şehre gitmek istiyorum.
- Are there any tours of the city?
- Şehirde hiç tur var mı?
- Nara is a very old city.
- Nara, çok eski bir şehirdir.
- Istanbul is the city she likes the most.
- İstanbul onun en çok sevdiği şehir.
- The city was rebuilt after the war.
- Şehir savaştan sonra yeniden inşa edildi.
- A fire broke out in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir yangın patlak verdi.
- They want to photograph every city.
- Onlar her şehri fotoğraflamak istiyor.
- How large is the population of Shizuoka City?
- Şizuoka şehrinin nüfusu ne kadar?
- I come to this city second time.
- Bu şehre ikinci kez geliyorum.
- They sold their farm and moved to the city.
- Çiftliklerini sattılar ve şehre taşındılar.
- The city is beautiful.
- Şehir güzel.
- The park is located in the center of the city.
- Park şehir merkezinde yer almaktadır.
- I don't like this city at all.
- Bu şehri hiç sevmiyorum.
- The city is surrounded by a wall.
- Şehir bir duvarla çevrili.
- Does Tom get into the city very often?
- Tom sık sık şehre iner mi?
- We drove across the city.
- Şehri boydan boya geçtik.
- New York, where my father is staying on business, is a much more dangerous city than Tokyo.
- Babamın iş için bulunduğu New York, Tokyo'dan çok daha tehlikeli bir şehir.
- They complained about the city administration.
- Şehir yönetiminden şikâyet ettiler.
- This bus line goes out of the city.
- Bu otobüs hattı şehir dışına gider.
- What is the difference between a bookshop in a small town and in a big city?
- Küçük bir kasabadaki kitapçı ile büyük bir şehirdeki kitapçı arasındaki fark nedir?
- Shanghai is the city we miss the most.
- Şangay, en çok özlediğimiz şehirdir.
- That's what this city needs.
- Bu şehrin ihtiyacı olan şey odur.
- The mountains were all around the city.
- Dağlar şehrin her tarafındaydı.
- I will show you around the city.
- Size şehri gezdiririm.
- Which city has a lower cost of living?
- Hangi şehirde yaşam maliyeti daha düşüktür?
- This city is in the United States.
- Bu şehir ABD'dedir.
- You don't know his city.
- Onun şehrini bilmiyorsun.
- The city has a large population.
- Şehir büyük bir nüfusa sahip.
- I want to live in a quiet city where the air is clean.
- Havası temiz, sakin bir şehirde yaşamak istiyorum.
- I live in the nearby city.
- Yakındaki şehirde yaşıyorum.
- The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman şehirde korkunç bir cinayet işledi.
- To find the answer to this question, I went to the city library.
- Bu sorunun cevabını bulmak için şehir kütüphanesine gittim.
- I'm doing a tour of the city.
- Şehir turu yapıyorum.
- The city is full of tourists.
- Şehir turistlerle dolu.
- Do you like this city?
- Bu şehri seviyor musun?
- The long coastline of the city contains sand and gravel.
- Şehrin uzun sahil şeridi kum ve çakıl içeriyor.
- The city is quite near, one can go by bicycle.
- Şehir oldukça yakın, bisikletle gidilebilir.
- They live outside the city.
- Şehrin dışında yaşıyorlar.
- I could see nothing good in this city.
- Bu şehirde iyi bir şey göremedim.
- What's this city's population, approximately?
- Bu şehrin nüfusu yaklaşık ne kadar?
- Coventry is a city in the UK.
- Coventry İngiltere'de bir şehir.
- I plan on living in the city.
- Şehirde yaşamayı planlıyorum.
- Which city are you going to visit first?
- Önce hangi şehri ziyaret edeceksin?
- This is one of the best restaurants in the city.
- Burası şehirdeki en iyi restoranlardan biri.
- I'll look around the city today.
- Bugün şehri gezeceğim.
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük şehirdir.
- Mike's mother lived in a big city before she married.
- Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşadı.
- Have you ever lived in a big city?
- Büyük bir şehirde yaşadın mı hiç?
- New York is a big city.
- New York, büyük bir şehirdir.
- The city's multi-story buildings built in the 1940's are in danger of collapse.
- Şehrin 1940'larda inşa edilen çok katlı binaları yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
- There was a fire in this city last night.
- Dün gece, bu şehirde bir yangın çıktı.
- She left the farm to go to the city.
- Şehre gitmek için çiftliği terk etti.
- He is longing for city life.
- Şehir hayatına özlem duyuyor.
- This is the city I told you about.
- Sana bahsettiğim şehir burası.
- Tom and Mary are from the same city.
- Tom ve Mary aynı şehirliler.
- Living in a large city has many advantages.
- Büyük bir şehirde yaşamanın birçok avantajı vardır.
- The roads of this city are in deplorable condition.
- Bu şehrin yolları içler acısı durumda.
- The city was blanketed with snow.
- Şehir karla kaplandı.
- The city is notorious for its polluted air.
- Şehir, kirli havasıyla ünlü.
- Detroit is the largest city in Michigan.
- Detroit, Michigan'da en büyük şehirdir.
- It's one of the most exclusive addresses in the city.
- Şehirdeki en seçkin adreslerden biri.
- The city has a wonderful place to take a rest.
- Şehrin dinlenmek için harika bir yeri var.
- It's the first time I do shopping in this city.
- Bu şehirde ilk defa alışveriş yapıyorum.
- I hate this city.
- Bu şehirden nefret ediyorum.
- This is a tragedy for this family, it’s a tragedy for this community, it’s a tragedy for the city.
- Bu aile için bir trajedi, bu toplum için bir trajedi, bu şehir için bir trajedi.
- Our city used to be a village.
- Şehrimiz eskiden bir köydü.
- Mostar is a very beautiful city.
- Mostar çok güzel bir şehir.
- This street goes through the whole city.
- Bu cadde, bütün şehir boyunca devam ediyor.
- Would you like to visit the city?
- Şehri ziyaret etmek ister misiniz?
- She lives with her son in a house quite far away from the city.
- Şehrin epey dışındaki bir evde oğluyla beraber yaşıyor.
- My home is in the outskirts of that city.
- Benim evim o şehrin banliyösünde.
- She wants to live in the city.
- O şehirde yaşamak istiyor.
- The green areas are the real lungs of the city.
- Yeşil alanlar şehrin asıl akciğerleridir.
- My hometown is located about 20 minutes from a large city.
- Benim doğduğum yer büyük bir şehre yaklaşık 20 dakikalık mesafede yer almaktadır.
- Tom looked down upon the city from the dizzying height of the skyscraper.
- Tom gökyüzünün baş döndürücü yüksekliğinden şehre baktı.
- This city is west of London.
- Bu şehir Londra'nın batısında.
- The city was overtaken by the jungle and disappeared.
- Şehir orman tarafından ele geçirildi ve yok oldu.
- I plan to live in the city.
- Şehirde yaşamayı planlıyorum.
- Houston is a huge, sprawling city.
- Houston çok büyük, geniş bir şehir.
- Madrid is the capital of Spain and its most important city.
- Madrid İspanya'nın başkenti ve en önemli şehridir.
- Berlin is the largest city in Germany.
- Berlin Almanya'nın en büyük şehridir.
- London is the city he loves the most.
- Londra onun en çok sevdiği şehir.
- There is a library in our city.
- Şehrimizde bir kütüphane vardır.
- I watched the sun rise over the city.
- Güneşin şehrin üzerinden doğuşunu izledim.
- Badajoz is a city in Spain.
- Badajoz, İspanya'da bir şehirdir.
- Our office is located the center of the city.
- Ofisimiz şehrin merkezinde yer alıyor.
- There's nothing to do in this city.
- Bu şehirde yapacak bir şey yok.
- This city has a million inhabitants.
- Bu şehrin bir milyon sakini var.
- Kyoto is an exceptionally pretty city.
- Kyoto son derece güzel bir şehirdir.
- The bus will take you to the center of the city.
- Otobüs sizi şehrin merkezine götürecek.
- The city has a wonderful place to take a rest.
- Şehirin dinlenmek için harika bir yeri vardır.
- Tom told me that he thought Boston was a safe city.
- Tom bana Boston'un güvenli bir şehir olduğunu düşündüğünü söyledi.
- He showed me around the city.
- Bana şehri gezdirdi.
- Joan runs in the city.
- Joan şehirde çalışır.
- The entire city burned.
- Tüm şehir yandı.
- Paris is a rather expensive city.
- Paris oldukça pahalı bir şehir.
- We arrived at the city before night.
- Gece olmadan şehre vardık.
- She didn't know that part of the city.
- Şehrin o kısmını bilmiyordu.
- City life has advantages and disadvantages.
- Şehir hayatının avantajları ve dezavantajları var.
- This highway will take you out of the city.
- Bu otoyol sizi şehrin dışına çıkaracak.
- I'm a city dweller.
- Ben bir şehir sakiniyim.
- The streets of this city are wide.
- Bu şehrin sokakları geniş.
- Tom didn't want to work in the coal mines, so he moved to the city.
- Tom kömür madenlerinde çalışmak istemedi, bu yüzden şehre taşındı.
- Anchorage is the largest city in Alaska.
- Anchorage Alaska'nın en büyük şehridir.
- Porto Alegre is a beautiful city.
- Porto Alegre güzel bir şehirdir.
- Sydney is Australia's largest city.
- Sydney Avustralya'nın en büyük şehri.
- There is a severe shortage of water in this city, so we must give up having a bath occasionally.
- Bu şehirde ciddi bir su sıkıntısı var, bu yüzden ara sıra banyo yapmaktan vazgeçmeliyiz.
- The number of motor vehicles in the city has increased.
- Şehirde motorlu taşıt sayısı arttı.
- Many of the city's leading restaurants close down for the whole of August.
- Şehrin önde gelen restoranlarının çoğu Ağustos ayı boyunca kapatır.
- I had no intention of living in a large city from the start.
- Benim başından beri büyük bir şehirde yaşamaya hiç niyetim yoktu.
- Yokohama is the second largest city in Japan.
- Yokohama Japonya'nın en büyük ikinci şehridir.
- The old park has become one of the most sought after places in the city.
- Eski park, şehrin en çok rağbet gören yerlerinden biri haline geldi.
- My hometown is located about 20 minutes from a large city.
- Benim memleketim büyük bir şehre yaklaşık 20 dakika uzaklıkta.
- The city was wrapped in fog.
- Şehir sis altında kaldı.
- This room commands a fine view of the city.
- Bu oda güzel bir şehir manzarasına sahiptir.
- Anchorage is the largest city in Alaska.
- Anchorage Alaska'da en büyük şehirdir.
- The city was founded in 573.
- Şehir 573 yılında kuruldu.
- This city has been increasing in population year after year.
- Bu şehrin nüfusu her geçen yıl artıyor.
- It's one of the most exclusive addresses in the city.
- Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.
- Our office is located the center of the city.
- Ofisimiz şehrin merkezinde bulunur.
- Some parts of this city are very ugly.
- Bu şehrin bazı kısımları çok çirkin.
- Every city has an imposing cathedral.
- Her şehrin heybetli bir katedrali vardır.
- Welcome to our city!
- Şehrimize hoş geldiniz!
- Sami called every restaurant in the city.
- Sami şehirdeki her lokantayı aradı.
- There aren't any trams in our city.
- Şehrimizde tramvay yok.
- All of the city was under water.
- Şehrin tümü su altındaydı.
- Boston is a dangerous city.
- Boston tehlikeli bir şehirdir.
- This city is in the USA.
- Bu şehir Amerika'da.
- The whole city was devastated by water.
- Bütün şehir su tarafından mahvedildi.
- There is a station in the center of the city.
- Şehrin merkezinde bir istasyon var.
- In this city there are 249 neighborhoods.
- Bu şehirde 249 mahalle var.
- My house is in the northern part of the city.
- Evim şehrin kuzeyinde.
- Country roads aren't as crowded as city roads.
- Kırsal yolları şehir yolları kadar kalabalık değil.
- They say that Venice is a beautiful city.
- Venedik'in çok güzel bir şehir olduğunu söylüyorlar.
- What's your favorite city?
- En sevdiğiniz şehir hangisi?
- Something very strange happened in Salvador city.
- Salvador şehrinde çok garip bir şey oldu.
- Tom and Mary are already planning to spend Christmas with their relatives in the city.
- Tom ve Mary halihazırda Noel'i şehirdeki akrabalarıyla geçirmeyi planlıyorlar.
- It makes no difference to me whether she lives in the city or in the country.
- Şehirde ya da kırsalda yaşaması benim için fark etmez.
- The number of the people working in this city will be more than one thousand by the end of this month.
- Bu ayın sonunda bu şehirde çalışan insan sayısı binden fazla olacak.
- Tom was the owner of the only swimming pool in the city that had a diving board.
- Tom, şehirde dalış tahtası olan tek yüzme havuzunun sahibiydi.
- It’s said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söyleniyor.
- The capital of Mexico is the largest city in Latin America.
- Meksika'nın başkenti Latin Amerika'nın en büyük şehridir.
- There are some beautiful parks in this city.
- Bu şehirde bazı güzel parklar vardır.
- In this city finding a taxi is complicated.
- Bu şehirde taksi bulmak çok zor.
- Tom doesn't live in the city.
- Tom şehirde yaşamıyor.
- The city became popular thanks to the amusement park constructed last year.
- Şehir, geçen yıl inşa edilen eğlence parkı sayesinde popüler oldu.
- Many students live in the suburbs of the city.
- Birçok öğrenci şehrin banliyölerinde yaşıyor.
- The city is a cage.
- Şehir bir kafestir.
- The population of this city is on the increase.
- Bu şehrin nüfusu artmaktadır.
- She grew up in a rough part of the city.
- Şehrin zor bir bölgesinde büyümüştü.
- This is the best restaurant in the city.
- Burası şehirdeki en iyi restoran.
- Tom's showing us the city.
- Tom bize şehri gösteriyor.
- When we started out in 2009, I was convinced that our store would become one of the best in the city.
- 2009'da işe başladığımızda, mağazamızın şehrin en iyilerinden biri olacağına ikna olmuştum.
- There aren't any trams in our city.
- Şehrimizde hiç tramvay yok.
- They accepted her as the city's best doctor.
- Onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- In the city, large quantities of garbage are being produced every day.
- Şehirde her gün büyük miktarlarda çöp üretiliyor.
- Everything moves fast in this city.
- Bu şehirde her şey hızla hareket ediyor.
- Laser scans have revealed an ancient Mayan city hidden under the jungle.
- Lazer taramaları ormanın altında saklı antik bir Maya şehrini ortaya çıkardı.
- Istanbul is a crowded city.
- İstanbul kalabalık bir şehirdir.
- Tom gave all his books to the city library.
- Tom tüm kitaplarını şehir kütüphanesine verdi.
- The city experienced a rapid urbanization after being declared as the capital.
- Şehir, başkent ilan edildikten sonra hızlı bir kentleşme yaşamıştır.
- I'd like a city map.
- Ben bir şehir haritası istiyorum.
- One of the enemy's goals is capturing the city of Kobanî.
- Düşmanın hedeflerinden biri Kobanî şehrini ele geçirmek.
- She likes Hiroshima better than any other city.
- Hiroşima'yı diğer tüm şehirlerden daha çok seviyor.
- Welcome to our city!
- Şehrimize hoş geldin!
- Rynok Square is the historic centre of the city.
- Rynok Meydanı şehrin tarihi merkezidir.
- The city is hosting the fair.
- Şehir, fuara ev sahipliği yapıyor.
- New York's museums are the pride of the city.
- New York'un müzeleri şehrin gururudur.
- The Eiffel Tower is in the same city as the Louvre Museum.
- Eiffel Kulesi, Louvre Müzesi ile aynı şehirde.
- Country roads aren't as crowded as city roads.
- Köy yolları şehir yolları kadar kalabalık değildir.
- The cathedral dominates the view of the city.
- Katedral şehrin manzarasına hakim.
- It's the hottest city in the country.
- Ülkenin en sıcak şehri.
- There are still 750 000 people who haven't left the city.
- Şehri henüz terk etmemiş olan 750 bin kişi var.
- In the winter I'm in the city, but I stay in the country for the summer.
- Kışın şehirdeyim ama yazları taşrada kalıyorum.
- The scenery of the city reminded me of London.
- Şehrin manzarası bana Londra'yı hatırlattı.
- The city of Santos has a large port.
- Santos şehrinin büyük bir limanı vardır.
- He has a bookstore in the center of the city.
- Şehrin merkezinde bir kitapçı dükkanı var.
- Our forces occupied the city.
- Kuvvetlerimiz şehri işgal etti.
- The city is gaining popularity as a major tourist destination.
- Şehir önemli bir turizm merkezi olarak popülerlik kazanıyor.
- Her family lives in this city.
- Ailesi bu şehirde yaşıyor.
- The city was taken by the English in 1664.
- Şehir, 1664 yılında İngilizler tarafından ele geçirildi.
- Istanbul is a crowded city.
- İstanbul kalabalık bir şehir.
- Our city has become more multiethnic.
- Şehrimiz daha çok etnik kökenli oldu.
- Let's go by bus to see more of the city.
- Şehri daha fazla görmek için otobüsle gidelim.
- She was forced to say farewell to the city of her birth.
- Doğduğu şehre veda etmek zorunda kaldı.
- The city is beautiful.
- Şehir çok güzel.
- It makes no difference to me whether she lives in the city or in the country.
- Onun şehirde mi veya kırsalda mı yaşayıp yaşamadığı benim için hiç fark etmez.
- The city was overtaken by the jungle.
- Şehir orman tarafından ele geçirildi.
- What's the second most visited city in the world?
- Dünyada en çok ziyaret edilen ikinci şehir hangisi?
- Leipzig is an ancient city.
- Leipzig antik bir şehirdir.
- I took the train from my city to Tokyo and the ride lasted several hours.
- Şehrimden Tokyo'ya giden trene bindim ve yolculuk birkaç saat sürdü.
- Tom takes the bus to the city.
- Tom şehre giden otobüse biniyor.
- Where can I buy a map of the city?
- Nereden şehir haritası alabilirim?
- Tom married the most beautiful girl in the city.
- Tom, şehrin en güzel kızı ile evlendi.
- I live in a city, but my parents lived in a village.
- Ben şehirde yaşıyorum ama ailem köyde yaşıyordu.
- The city is often regarded as the most cultured and cosmopolitan city north of London.
- Bu şehir genellikle Londra'nın kuzeyindeki en kültürlü ve kozmopolit şehir olarak kabul edilir.
- This city is boring.
- Bu şehir sıkıcı.
- The city is separated into rich and poor.
- Şehir zengin ve yoksul olarak ayrılmış.
- We live in a big city.
- Biz büyük bir şehirde yaşıyoruz.
- The city has many broad streets.
- Şehrin birçok geniş caddesi var.
- The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland.
- Şehir, kıyı bölgesi ile komşu yaylanın sınırında yer alıyor.
- We refer to this city as Little Kyoto.
- Bu şehre Küçük Kyoto diyoruz.
- There is a library in every city in America.
- Amerika'daki her şehirde bir kütüphane var.
- The countryside is quieter than the city.
- Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.
- Water devastated the whole city.
- Su bütün şehri harap etti.
- The city has rapidly expanded recently.
- Şehir, son zamanlarda hızla genişledi.
- Badajoz is a city in Spain.
- Badajoz İspanya'da bir şehir.
- It's a very big and busy city.
- Bu, çok büyük ve yoğun bir şehir.
- I live in an apartment in the city.
- Şehirde bir apartman dairesinde yaşıyorum.
- I wish to live in a big city.
- Büyük bir şehirde yaşamak isterdim.
- Berlin is a German city.
- Berlin bir Alman şehridir.
- She didn't like this city when she moved here, but she has gotten used to it now.
- O buraya taşındığında bu şehri sevmedi ama şimdi ona alıştı.
- Merauke is the easternmost city in Indonesia.
- Merauke Endonezya'nın en doğusundaki şehirdir.
- This road goes to the city.
- Bu yol şehre gider.
- Boston is a great city.
- Boston harika bir şehir.
- Donetsk is a large city in eastern Ukraine on the Kalmius river.
- Donetsk, Ukrayna'nın doğusunda Kalmius nehri üzerinde büyük bir şehirdir.
- Aného is a city in Togo.
- Aného, Togo'da bir şehir.
- The city of Toronto is in Canada.
- Toronto şehri Kanada'da.
- The city supplied food for the children.
- Şehir çocuklar için yiyecek sağladı.
- Chongqing is a hilly city with winding streets.
- Chongqing dolambaçlı sokaklarıyla tepelik bir şehir.
- It rains softly on the city.
- Şehre hafifçe yağıyor.
- We know our way around the city.
- Şehrin çevresindeki yolumuzu biliyoruz.
- The population of the city is about 100,000.
- Şehrin nüfusu yaklaşık 100,000'dir.
- The station is the middle of the city.
- İstasyon şehrin ortasında.
- I'm living in the city.
- Şehirde yaşıyorum.
- Jerusalem is a city of tunnels and underpasses.
- Kudüs bir tüneller ve alt geçitler şehridir.
- He got lost in the city.
- O şehirde kayboldu.
- I live in the nearby city.
- Ben de yakın bir şehirde yaşıyorum.
- What is the largest city in Michigan?
- Michigan'daki en büyük şehir hangisidir?
- He is living outside the city.
- O, şehir dışında yaşıyor.
- I cherish this city.
- Bu şehre değer veriyorum.
- I don't think this city is as safe as it used to be.
- Ben bu şehrin eskisi kadar güvenli olduğunu sanmıyorum.
- I moved to a city with a milder climate.
- Daha ılıman iklime sahip bir şehre taşındım.
- Sami is from my city.
- Sami benim şehrimden.
- Who is going into the city tomorrow?
- Yarın şehre kim gidiyor?
- Naples is a picturesque city.
- Napoli resmedilmeye değer bir şehirdir.
- Tom was the owner of the only swimming pool in the city that had a diving board.
- Tom şehirde trampleni olan tek yüzme havuzunun sahibiydi.
- The city is wasting money.
- Şehir para israf ediyor.
- This city is famous for its beautiful park.
- Bu şehir güzel parkı ile ünlüdür.
- I'd like a map of the city.
- Şehrin bir haritasını istiyorum.
- I met him by chance in the city.
- Onunla şehirde tesadüfen tanıştım.
- In other areas of the city, fighting continued.
- Şehrin diğer bölgelerinde çatışmalar devam ediyordu.
- Many people have asked me if I think Boston is a safe city.
- Birçok kişi bana Boston'ın güvenli bir şehir olup olmadığını sordu.
- The transportation system in that city is quite good.
- Şehirdeki ulaşım sistemi oldukça iyi.
- I know this city very well.
- Bu şehri çok iyi bilirim.
- Boston is the city that I like best.
- Boston en çok sevdiğim şehir.
- The sign said that we were thirty kilometers from the city.
- Tabelada şehirden otuz kilometre uzakta olduğumuz yazıyordu.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
- Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- I live in a city, but my parents lived in a village.
- Ben bir şehirde yaşıyorum, ancak ailem bir köyde yaşıyordu.
- I hate this city.
- Bu şehirden nefret ederim.
- The city was abandoned.
- Şehir terk edilmişti.
- They accepted him as the city's best doctor.
- Onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- Which city is larger, Boston or Chicago?
- Hangi şehir daha büyük, Boston mu Chicago mu?
- In 1951, Sister Teresa was sent to Calcutta, then the largest city in India.
- 1951'de Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi.
- I don't want to live in a big city.
- Büyük bir şehirde yaşamak istemiyorum.
- We can see the whole city from here.
- Buradan bütün şehri görebiliyoruz.
- We have a local newspaper in our city.
- Şehrimizde yerel bir gazete var.
- Tom doesn't want to live in the city.
- Tom şehirde yaşamak istemiyor.
- Peter arrived from the city yesterday.
- Peter dün şehirden geldi.
- How do I get to the city?
- Şehre nasıl gidebilirim?
- You don't know his city.
- Onun şehrini bilmiyorsunuz.
- What's your favorite European city?
- En sevdiğin Avrupa şehri hangisi?
- The streets of this city are narrow.
- Bu şehrin sokakları dar.
- São Paulo has the second largest fleet of helicopters in the world, behind New York, which has 420 helicopters in the whole of the city.
- São Paulo, tüm şehirde 420 helikopteri olan New York'un ardından dünyanın en büyük ikinci helikopter filosuna sahip.
- Vienna is a beautiful city.
- Viyana güzel bir şehir.
- You live outside the city.
- Sen şehir dışında yaşıyorsun.
- The eruption of the volcano Vesuvius destroyed the city of Pompeii.
- Vezüv yanardağının patlaması Pompeii şehrini yok etti.
- Jerusalem is a symbolic city for Muslims, Christians, and Jews.
- Kudüs Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler için sembol bir şehirdir.
- The city was damaged during the war.
- Şehir savaş sırasında hasar gördü.
- You will soon be used to living in a big city.
- Yakında büyük bir şehirde yaşamaya alışacaksın.
- Her father never let her go into the city with her friends.
- Babası arkadaşlarıyla şehre inmesine asla izin vermezdi.
- This city has a very high cost of living.
- Bu şehirde yaşamanın maliyeti çok yüksek.
- The city has wonderful places to walk with children.
- Şehirde çocuklarla yürümek için harika yerler var.
- I will send my army to take the city and slaughter every single person there.
- Ordumu şehri ele geçirmesi için göndereceğim ve oradaki herkesi katledeceğim.
- I know this city pretty well.
- Bu şehri çok iyi biliyorum.
- I think that it would be inconvenient to live in a city with no door.
- Kapısı olmayan bir şehirde yaşamanın sakıncalı olacağını düşünüyorum.
- If he could visit any North American city, it'd be San Francisco, California.
- Eğer herhangi bir Kuzey Amerika şehrini ziyaret edebilseydi, bu San Francisco, Kaliforniya olurdu.
- There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul var.
- My favorite city is Boston.
- En sevdiğim şehir Boston.
- Nobody knows why Tom left the city.
- Tom'un şehri neden terk ettiğini kimse bilmiyor.
- Your city is beautiful.
- Şehriniz çok güzel.
- He is leaving the city tomorrow morning.
- Yarın sabah şehirden ayrılıyor.
- It's a great honor to have had the King visit our city.
- Kralın şehrimizi ziyaret etmesi büyük bir onurdur.
- Kyoto is an exceptionally pretty city.
- Kyoto son derece güzel bir şehir.
- All my relatives live in this city.
- Bütün akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
- Tokyo, which is the largest city in Japan, is awake 24 hours.
- Japonya'nın en büyük şehri olan Tokyo 24 saat uyanık kalır.
- The population of your city is about five times as large as that of my town.
- Şehrinizin nüfusu benim kasabamın nüfusunun yaklaşık beş katı.
- There are several advantages to city life.
- Şehir hayatının birçok avantajı var.
- They say that that man has a master key which opens all the doors of the city.
- Derler ki, bu adamda şehrin tüm kapılarını açan bir ana anahtar varmış.
- The city was deserted by its inhabitants.
- Şehir, sakinleri tarafından terk edildi.
- The plan will develop our city.
- Plan şehrimizi kalkındıracak.
- This is one of the best schools in the city.
- Burası şehirdeki en iyi okullardan biri.
- It makes me sad that you're going to leave this city.
- Bu şehri terk edecek olman beni üzüyor.
- Tom is still not accustomed to city life.
- Tom şehir hayatına hala alışamadı.
- What a splendid city!
- Ne muhteşem bir şehir!
- I miss the hustle and bustle of city life.
- Şehir hayatının koşuşturmacasını özlüyorum.
- Our city was covered with smog.
- Şehrimiz dumanla kaplıydı.
- I moved to a city with cheaper apartments.
- Daha ucuz daireleri olan bir şehre taşındım.
- He went to the city by bus.
- Şehre otobüsle gitti.
- Around the city ran a river.
- Şehrin etrafında bir nehir akardı.
- They know their way around the city.
- Şehrin çevresindeki yollarını biliyorlar.
- Armed forces besieged the city.
- Silahlı kuvvetler şehri kuşattı.
- The newspaper said that a lion escaped from the zoo, and that it could now be in any part of the city.
- Gazete, bir aslanın hayvanat bahçesinden kaçtığını ve artık şehrin herhangi bir yerinde olabileceğini söyledi.
- Tom married the most beautiful girl in the city.
- Tom şehirdeki en güzel kızla evlendi.
- He lives in a big city in the south of Spain.
- İspanya'nın güneyinde büyük bir şehirde yaşıyor.
- What's the largest city in Germany?
- Almanya'nın en büyük şehri neresidir?
- As far as I know it's a small city.
- Bildiğim kadarıyla küçük bir şehir.
- Tipping is not a city in China.
- Tipping Çin'de bir şehir değil.
- The city has many broad streets.
- Şehrin çok sayıda geniş caddeleri var.
- Tom lives on the other side of the city.
- Tom şehrin diğer tarafında yaşıyor.
- We live in a big city.
- Büyük bir şehirde yaşıyoruz.
- It has been a long time since we visited that city.
- O şehri ziyaret etmeyeli uzun zaman oldu.
- The stork was flying above the city.
- Leylek şehrin üzerinde uçuyordu.
- Tel Aviv is a beautiful city.
- Tel Aviv güzel bir şehirdir.
- The zoo in our city is large and new.
- Şehrimizdeki hayvanat bahçesi büyük ve yeni.
- We refer to this city as Little Kyoto.
- Biz bu şehre Küçük Kyoto diyoruz.
- Because it is an interesting and beautiful city?
- İlginç ve güzel bir şehir olduğu için mi?
- I prefer living in the countryside to living in the city.
- Ben kırsal alanda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ederim.
- Fortunately, the older part of the city was spared from the Allies' bombs.
- Neyse ki şehrin eski kısmı Müttefiklerin bombalarından kurtuldu.
- The atomic bomb destroyed the entire city of Hiroshima.
- Atom bombası, tüm Hiroşima şehrini yok etti.
- The city is on a plain.
- Şehir bir ovada.
- Security was increased in the city.
- Şehirde güvenlik artırıldı.
- Nijmegen is the oldest city in the Netherlands.
- Nijmegen, Hollanda'nın en eski şehridir.
- I leave the city in the summer.
- Yaz aylarında şehirden ayrılıyorum.
- I moved to a city where the apartments were cheaper.
- Dairelerin daha ucuz olduğu bir şehre taşındım.
- The city is famous for the fossils in its museums.
- Şehir, müzelerindeki fosillerle ünlüdür.
- I want to see the sights in Akiruno city.
- Akiruno şehrindeki manzaraları görmek istiyorum.
- The city was founded in 573.
- Şehir 573'te kuruldu.
- Rome is an old city.
- Roma eski bir şehirdir.
- He contributed to the development to the city.
- Şehrin gelişimine katkıda bulundu.
- Can I give you a ride back to the city?
- Seni şehre geri götürebilir miyim?
- A strong army protected the city.
- Güçlü bir ordu şehri koruyordu.
- In the winter I'm in the city, but I stay in the country for the summer.
- Kışın şehirdeyim ama yaz için kırsalda kalırım.
- Tom went to the city by bus.
- Tom şehre otobüsle gitti.
- I will show you around the city.
- Sana şehri gezdireceğim.
- Cordova is a city in southern Spain.
- Cordova, İspanya'nın güneyinde bir şehirdir.
- What's this city's population, approximately?
- Bu şehrin nüfusu yaklaşık olarak ne kadar?
- Layla was a pretty strong political figure in the city.
- Leyla şehirde çok güçlü bir siyasi figürdü.
- That hospital is one of the oldest institutions in the city.
- O hastane şehrin en eski kurumlarından biri.
- We live in the center of the city.
- Şehrin merkezinde yaşıyoruz.
- The Union army shelled the city.
- Birlik ordusu şehri bombaladı.
- The city was devastated by the earthquake.
- Şehir deprem sebebiyle yıkıma uğradı.
- The city supplied food for the children.
- Şehir, çocuklar için yiyecek sağladı.
- The bigger a city grows, the dirtier the air and water become.
- Bir şehir ne kadar büyürse hava ve su o kadar kirli olur.
- Moncalvo is the smallest Italian city.
- Moncalvo çok küçük bir İtalyan şehridir.
- The bigger a city grows, the dirtier the air and water become.
- Bir şehir ne kadar büyürse, havası ve suyu da o kadar kirlenir.
- I love this city.
- Bu şehri seviyorum.
- The plane dropped bombs on the city.
- Uçak şehre bomba yağdırdı.
- Our city is free from air pollution.
- Şehrimizde hava kirliliği yok.
- Tom is on the bus to the city.
- Tom şehre giden otobüste.
- Tom doesn't know the difference between a city and a village.
- Tom bir şehir ve bir köy arasındaki farkı bilmiyor.
- Naples is the largest city in southern Italy.
- Napoli Güney İtalya'nın en büyük şehridir.
- When I traveled to the city, I often visited the museums.
- Şehre seyahat ettiğimde sık sık müzeleri ziyaret ederdim.
- Who is going into the city tomorrow?
- Yarın kim şehre gidiyor?
- Troy was a city in present-day Turkey.
- Truva günümüz Türkiye'sinde bir şehirdi.
- Which city has a lower cost of living?
- Hangi şehirde daha düşük bir yaşam maliyeti var?
- If that accident had happened in a city, it would have caused a disaster.
- Bu kaza bir şehirde olmuş olsaydı, bu bir felakete neden olurdu.
- Leicester is a city in the East Midlands.
- Leicester, Doğu Midlands'da bir şehirdir.
- There are a number of movie theaters in this city.
- Bu şehirde birkaç sinema var.
- This city has a public bike share program.
- Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
- We're safer here than we would be in a city.
- Burada bir şehirde olacağımızdan daha güvendeyiz.
- I don't live in the city.
- Ben şehirde yaşamıyorum.
- Does Tom work in this city?
- Tom bu şehirde mi çalışıyor?
- The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehir sakinleri içme suyu için nehre bağımlı.
- Tom works in the tallest building in the city.
- Tom şehrin en yüksek binasında çalışıyor.
- There are a lot of people in the city.
- Şehirde çok fazla insan var.
- Several studies, related to the temperature increase in the city, have already been published.
- Şehirde sıcaklık artışı ile ilgili birkaç çalışma zaten yayınlandı.
- The house where Tom lives is in the old part of the city.
- Tom'un yaşadığı ev şehrin eski bir bölgesinde.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
- Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehir.
- I wish I lived in a big city.
- Keşke büyük bir şehirde yaşasaydım.
- This bus will take you around the city.
- Bu otobüs sizi şehir içinde dolaştıracak.
- Mary was buried in this city.
- Mary bu şehre gömüldü.
- The city is two miles away.
- Şehir iki mil uzakta.
- Naples is the largest city in southern Italy.
- Napoli, Güney İtalya'nın en büyük şehridir.
- Zürich is a city in Switzerland.
- Zürih İsviçre'de bir şehirdir.
- The city of Boston has one of the best children's hospitals in the United States.
- Boston şehri Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en iyi çocuk hastanelerinden birine sahip.
- Zürich is a city in Switzerland.
- Zürih, İsviçre'de bir şehirdir.
- We'll continue to see the whole city from here.
- Bütün şehri buradan görmeye devam edeceğiz.
- Sapporo is the fifth largest city in Japan.
- Sapporo Japonya'da beşinci en büyük şehirdir.
- They sold their farm and moved to the city.
- Çiftliklerini satıp şehre taşındılar.
- This city has narrow streets.
- Bu şehrin dar sokakları var.
- Our city sits on an active fault.
- Şehrimiz aktif bir fay hattı üzerindedir.
- It’s said that Tokyo is a very safe city.
- O, Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğunu söyledi.
- A river separates the city into east and west.
- Bir nehir şehri doğu ve batı olarak ayırıyor.
- The entire city was without electricity.
- Tüm şehir elektriksizdi.
- A public garden lies in the middle of the city.
- Şehrin ortasında halka açık bir bahçe var.
- The city is fifty miles above London.
- Şehir, Londra'nın elli mil yukarısındadır.
- It's difficult to live in this city.
- Bu şehirde yaşamak zor.
- Balashikha is a nice city 20 kilometres east of Moscow.
- Balashikha, Moskova'nın 20 kilometre doğusunda güzel bir şehirdir.
- It's cold in my city, Varsovia.
- Benim şehrim Varsovia'da hava soğuk.
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Bu şehir gerçekten varlığını Mussolini'ye mi borçlu?
- Unfortunately, there isn't any yakitori in our city.
- Maalesef şehrimizde hiç yakitori yok.
- Yokohama is the city in Japan with the second largest population.
- Yokohama, Japonya'nın en büyük ikinci nüfusuna sahip şehridir.
- Tipping is not a city in China.
- Bahşiş bir Çin şehrinin adı değildir.
- Tom is suing the city for 3 million dollars.
- Tom şehri 3 milyon dolar için dava ediyor.
- You're not familiar with his city.
- Onun şehrine aşina değilsin.
- Bergen is known as the city between the seven mountains.
- Bergen yedi dağ arasındaki şehir olarak bilinir.
- New housing is built on the outskirts of the city.
- Şehrin dışında yeni konutlar inşa edildi.
- Why did you go to the city?
- Neden şehre gittin?
- We know that she lives in the city.
- Onun şehirde yaşadığını biliyoruz.
- The city was bombed by enemy planes.
- Şehir düşman uçakları tarafından bombalandı.
- We drove into the city.
- Şehre gittik.
- When I visited my hometown this summer, I found the city different from what it had been ten years ago.
- Bu yaz doğduğum yeri ziyaret ettiğimde, şehri on yıl öncekinden farklı buldum.
- The boy likes to walk in the city.
- Çocuk şehirde yürümeyi seviyor.
- I think that it would be inconvenient to live in a city with no door.
- Kapısız bir şehirde yaşamak uygunsuz olurdu diye düşünüyorum.
- Nagoya is a city that's famous for its castle.
- Nagoya kalesiyle ünlü bir şehirdir.
- Naples is the largest city in southern Italy.
- Napoli İtalya'nın güneyindeki en büyük şehirdir.
- Although this city is made of concrete, it's still a jungle.
- Bu şehir betondan yapılmış olsa da, hala bir orman.
- There is no polluted air in our city.
- Şehrimizde kirli hava yok.
- The city was filled with panic.
- Şehir panikle doluydu.
- A wall surrounded the old city.
- Eski şehri çevreleyen bir duvar.
- It's the hottest city in the country.
- Bu ülkede en sıcak şehirdir.
- The city of Santos has a large port.
- Santos şehrinin büyük bir limanı var.
- That is the main street of this city.
- Şurası, bu şehrin ana caddesidir.
- I will live in the city.
- Şehirde yaşayacağım.
- The city began to pave streets in 1910.
- Şehir 1910 yılında sokakları asfaltlamaya başladı.
- The station is the middle of the city.
- Istasyon şehrin ortasında.
- Do you think Boston is a noisy city?
- Boston'un gürültülü bir şehir olduğunu düşünüyor musun?
- The war brought about death and destruction in the city.
- Savaş şehre ölüm ve yıkım getirdi.
- The city isn't the one I left six years ago.
- Bu şehir altı yıl önce terk ettiğim şehir değil.
- Chongqing is a hilly city with winding streets.
- Chongqing, dolambaçlı sokakları olan tepelik bir şehirdir.
- The city was destroyed by fire.
- Şehir yangınla yok oldu.
- Living in the city is really different to living in the country.
- Şehirde yaşamak taşrada yaşamaya göre gerçekten farklıdır.
- She didn't like city life.
- Şehir hayatını sevmezdi.
- Rome is a city worth visiting.
- Roma, ziyaret etmeye değer bir şehirdir.
- Do you know this part of the city very well?
- Şehrin bu kısmını çok iyi biliyor musunuz?
- This city is not for me.
- Bu şehir bana göre değil.
- I think that there are more people in the countryside with a big heart than there are in the city.
- Bence kırsalda, şehirde olduğundan daha fazla büyük kalpli insan var.
- The city in which they live doesn't have a large Spanish-speaking community.
- Yaşadıkları şehirde İspanyolca konuşan büyük bir topluluk yok.
- From here we see the city.
- Buradan şehri görebiliyoruz.
- Tokyo is larger than any other city in Japan.
- Tokyo Japonya'daki bütün şehirlerden daha büyüktür.
- Are you enjoying the city?
- Şehrin keyfini çıkarıyor musun?
- Does he earn enough money to live in the city?
- Şehirde yaşamak için yeterince para kazanıyor mu?
- Do you like this city?
- Bu şehri beğeniyor musun?
- New York, where my father is staying on business, is a much more dangerous city than Tokyo.
- Babamın iş nedeniyle kaldığı New York, Tokyo'dan çok daha tehlikeli bir şehirdir.
- There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them.
- Şehrimizde pek çok yetenekli insan var ama Tom onlardan biri değil.
- Tokyo is more populous than any other city in Japan.
- Tokyo Japonya'daki diğer tüm şehirlerden daha kalabalıktır.
- The city was wrapped in fog.
- Şehir sise büründü.
- This is a historic city.
- Bu tarihi bir şehir.
- Would you rather live in a big city or a small town?
- Büyük bir şehirde mi yoksa küçük bir kasabada mı yaşamayı tercih edersin?
- This city is as hectic as Manhattan.
- Bu şehir Manhattan kadar hareketlidir.
- City and country life are very different.
- Şehir ve köy hayatı çok farklıdır.
- Have you ever lived in a big city?
- Hiç büyük bir şehirde yaşadınız mı?
- Donostia is a city in the Basque Country.
- Donostia, Bask ülkesinde bir şehirdir.
- He was elected mayor of the city.
- O, şehrin belediye başkanı seçildi.
- I like city life very much.
- Şehir hayatını çok seviyorum.
- This city is not so busy as it used to be.
- Bu şehir eskisi kadar kalabalık değil.
- This city has a million inhabitants.
- Bu şehrin bir milyon nüfusu var.
- He lives in the southern part of the city.
- Şehrin güney kısmında yaşıyor.
- When did you arrive in our city?
- Şehrimize ne zaman geldin?
- The abandoned city was swallowed by the jungle.
- Terk edilen şehir orman tarafından yutuldu.
- A public garden lies in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir kamu bahçesi var.
- What a splendid city!
- Ne müthiş bir şehir!
- It's a fast growing city.
- Hızla büyüyen bir şehir.
- He lives far from the city in which he was born.
- Doğduğu şehirden uzaklarda yaşıyor.
- There is a library in every city in the United States.
- Birleşik Devletler'deki her şehirde bir kütüphane var.
- This lake supplies our city with water.
- Bu göl, şehrimize su sağlıyor.
- Nobody knows why Tom left the city.
- Kimse Tom'un şehri neden terk ettiğini bilmiyor.
- I have no wish to live in a large city.
- Büyük bir şehirde yaşamak istemiyorum.
- I live in an apartment in the city.
- Şehirde bir dairede yaşıyorum.
- The snow completely covered the city.
- Kar şehri tamamen kapladı.
- I've heard Boston is a beautiful city.
- Boston'un güzel bir şehir olduğunu duymuştum.
- He'll come to see us before he leaves this city.
- Bu şehirden ayrılmadan önce bizi görmeye gelecek.
- Ahmedabad is the largest city in Gujarat.
- Ahmedabad, Gujarat'ın en büyük şehridir.
- Boston is the city I will be moving to.
- Taşınacağım şehir Boston.
- This is the biggest hotel in this city.
- Bu şehirdeki en büyük otel bu.
- The city was beautiful before the war.
- Şehir savaştan önce de güzeldi.
- The city in which I was born is Tel Aviv.
- Doğduğum şehir, Tel Aviv'dir.
- Since I lived in Tokyo, I know that city pretty well.
- Tokyo'da yaşadığım için o şehri oldukça iyi biliyorum.
- Several studies, related to the temperature increase in the city, have already been published.
- Şehirdeki sıcaklık artışıyla ilgili çeşitli çalışmalar halihazırda yayınlanmıştır.
- São Paulo is a big city in Brazil.
- Sao Paulo, Brezilya'da büyük bir şehirdir.
- No one knows why Tom left the city.
- Kimse Tom'un şehri neden terk ettiğini bilmiyor.
- Kobe is the city where I was born.
- Kobe benim doğduğum şehir.
- In my city, the temperature is one degree above zero.
- Benim şehrimde sıcaklık sıfırın bir derece üzerinde.
- There are many movie theaters in this city.
- Bu şehirde birçok sinema salonu var.
- I've never heard of that city.
- Bu şehri hiç duymamıştım.
- I prefer living in the countryside to living in the city.
- Şehirde yaşamaktansa kırsalda yaşamayı tercih ederim.
- Tom's house is in the city.
- Tom'un evi şehirde.
- The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını takdim etti.
- Rio isn't the safest city in the world.
- Rio dünyanın en güvenli şehri değil.
- They know their way around the city.
- Şehirde nasıl dolaşacaklarını biliyorlar.
- You'll soon be used to living in a big city.
- Yakında büyük bir şehirde yaşamaya alışacaksın.
- Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Mumbai Hindistan'ın en kalabalık şehri ve dünyanın en kalabalık ikinci şehridir.
- He had to leave the city, so he moved to Berlin.
- Şehirden ayrılmak zorundaydı, bu yüzden Berlin'e taşındı.
- This is a historic city.
- Burası tarihi bir şehir.
- What a beautiful city San Francisco is!
- San Francisco ne güzel bir şehir!
- I'll show you the city.
- Sana şehri göstereceğim.
- I have no wish to live in a large city.
- Büyük bir şehirde yaşama isteğim yok.
- The riot spread across the city.
- İsyan tüm şehre yayıldı.
- Before leaving, his men set fire to the city.
- Ayrılmadan önce adamları şehri ateşe verdi.
- She lives on the outskirts of the city.
- O, şehrin kenar mahallelerinde yaşamaktadır.
- The city was full of starving soldiers.
- Şehir açlıktan ölen askerlerle doluydu.
- Istanbul is the city she likes the most.
- İstanbul, onun en çok sevdiği şehirdir.
- This city is located in France.
- Bu şehir Fransa'da bulunuyor.
- The city in which I was born is Tel Aviv.
- Doğduğum şehir Tel Aviv.
- It's the biggest building in the city.
- Şehirdeki en büyük bina.
- This is by far the tallest building in this city.
- Bu, açık ara farkla bu şehirdeki en yüksek binadır.
- Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.
- Şehre beş yüz asker gönderildi ve bunların yarısından azı hayatta kaldı.
- The city was ruined by the brutal force of nature.
- Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.
- Many of the city's leading restaurants close down for the whole of August.
- Şehrin önde gelen restoranlarının birçoğu Ağustos ayı boyunca kapalı kalmaktadır.
- That is the main street of this city.
- O, bu şehrin ana caddesi.
- Is Boston a big city?
- Boston büyük bir şehir midir?
- I want to go to the city.
- Şehre gitmek istiyorum.
- I don't know anybody in this city.
- Bu şehirde kimseyi tanımıyorum.
- We live in a beautiful city.
- Güzel bir şehirde yaşıyoruz.
- Tom moved to a new city.
- Tom yeni bir şehre taşındı.
- The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
- Beware of thefts in a big city.
- Büyük bir şehirde hırsızlığa karşı çok dikkatli olun.
- Tokyo is a big city.
- Tokyo büyük bir şehirdir.
- A cold rain fell over the city.
- Şehrin üzerine soğuk bir yağmur yağdı.
- What makes you think Kaliningrad is a European city?
- Size Kaliningrad'ın bir Avrupa şehri olduğunu düşündüren nedir?
- This city will suffer from an acute water shortage unless it rains soon.
- Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
- Do you have a showroom for your products in the city?
- Şehirde ürünleriniz için bir showroomunuz var mı?
- He lives in the city.
- Şehirde yaşıyor.
- How far is it from here to the city?
- Buradan şehir ne kadar uzakta?
- I've never heard of that city yet.
- O şehri daha önce hiç duymadım.
- Let's drive into the city.
- Şehre gidelim.
- We know she lives in the city.
- Şehirde yaşadığını biliyoruz.
- A curfew was imposed on the city.
- Şehirde sokağa çıkma yasağı konuldu.
- The gangsters of the city were organized in gangs.
- Şehirdeki gangsterler çeteler halinde organize olmuşlardı.
- New York is the city you visit the most.
- New York, en çok ziyaret ettiğin şehirdir.
- Tipping is not a city in China.
- Bahşiş Çin'de bir şehir değildir.
- New York is the world's biggest city.
- New York dünyanın en büyük şehridir.
- We're living in the city.
- Şehirde yaşıyoruz.
- Sydney is the largest city in Australia.
- Sidney, Avustralya'nın en büyük şehridir.
- By the year 2020, the population of this city will have doubled.
- 2020 yılına kadar bu şehrin nüfusu iki katına çıkmış olacak.
- This is the city I told you about.
- Bu sana bahsettiğim şehir.
- It has been a long time since we visited that city.
- O şehri ziyaret ettiğimizden beri uzun zaman oldu.
- She wants to live in the city.
- Şehirde yaşamak istiyor.
- There are many souvenir shops in the old city.
- Eski şehirde bir sürü hediyelik eşya dükkanı var.
- This building will be built in the city.
- Bu bina şehirde inşa edilecek.
- Vladivostok is a city in Russia.
- Vladivostok Rusya'da bir şehir.
- A new museum is being built in the center of the city.
- Şehrin merkezinde yeni bir müze inşa ediliyor.
- They say that Venice is a beautiful city.
- Venedik'in güzel bir şehir olduğunu söylüyorlar.
- There are several advantages to city life.
- Şehir hayatının farklı avantajları var.
- I miss the hustle and bustle of city life.
- Şehir hayatının koşuşturmasını özledim.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
- Kötü hava yüzünden şehri gezme fikrinden vazgeçildi.
- Tom decided to give up city life and live in the country.
- Tom şehir hayatını bırakıp taşrada yaşamaya karar verdi.
- We live in the center of the city.
- Şehir merkezinde yaşıyoruz.
- This city is hard to live in.
- Bu şehirde yaşamak zordur.
- He is returning to this city.
- O bu şehre geri dönüyor.
- They spent part of the afternoon strolling through the city.
- Öğleden sonranın bir kısmını şehirde gezinerek geçirdiler.
- The city was taken by the English in 1664.
- Şehir, 1664 yılında İngilizler tarafından alınmış.
- What's the largest city in Germany?
- Almanya'daki en büyük şehir hangisidir?
- This city is not so busy as it used to be.
- Bu şehir eskisi kadar işlek değil.
- It's the third biggest city in Serbia.
- Sırbistan'ın üçüncü büyük şehri.
- Kyoto is a remarkably beautiful city.
- Kyoto olağanüstü güzel bir şehirdir.
- The city is under siege.
- Şehir kuşatma altında.
- The train station is located in the center of the city.
- Tren istasyonu şehrin merkezinde yer almaktadır.
- My parents live outside the city.
- Annem ve babam şehir dışında yaşıyor.
- I'll show you the city.
- Ben sana şehri göstereceğim.
- The river flows through the city.
- Nehir şehrin içinden akıyor.
- Istanbul is the most populous city in Turkey.
- İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık şehri.
- Is there a zoo in the city?
- Şehirde bir hayvanat bahçesi var mı?
- I love my city.
- Şehrimi seviyorum.
- The city is at the foot of the mountain.
- Şehir dağın eteğindedir.
- Passengers are packed in like sardines on city buses.
- Şehir otobüslerinde yolcular sardalye gibi tıkış tıkış.
- If this city collapses, the current humanitarian crisis can turn into a complete catastrophe.
- Eğer bu şehir çökerse, şu anki insani kriz tam bir felakete dönüşebilir.
- What's the difference between a village and a city?
- Bir köy ile şehir arasındaki fark nedir?
- The mayor appropriated city money for his own use.
- Belediye başkanı şehrin parasını kendi kullanımı için tahsis etti.
- His family lives in this city.
- Ailesi bu şehirde yaşıyor.
- We can see the whole city from here.
- Buradan tüm şehri görebiliriz.
- If I could visit any North American city, it'd be San Francisco, California.
- Eğer herhangi bir Kuzey Amerika şehrini ziyaret edebilseydim, bu San Francisco, California olurdu.
- This city is west of London.
- Bu şehir Londra'nın batısındadır.
- Tomorrow I'll leave this city forever.
- Yarın bu şehri sonsuza dek terk edeceğim.
- A Florida city is responding to regular tidal flooding by sending out tanker trucks equipped with vacuum hoses to suck saltwater off the streets.
- Florida'da bir şehir, düzenli olarak yaşanan gelgit sellerine, tuzlu suyu sokaklardan çekmek için vakumlu hortumlarla donatılmış tanker kamyonları göndererek yanıt veriyor.
- We think Venice is a fascinating city.
- Venedik'in büyüleyici bir şehir olduğunu düşünüyoruz.
- The library is in the middle of the city.
- Kütüphane şehrin ortasında.
- This city hasn't seen a major earthquake in four hundred years.
- Bu şehir dört yüz yıldır büyük bir deprem görmemişti.
- The population of my city is about two-thirds as large as that of this city.
- Benim şehrimin nüfusu bu şehrin nüfusunun yaklaşık üçte ikisi kadar.
- There is nothing to worry about in this city.
- Bu şehirde endişelenecek bir şey yok.
- The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
- Boston is the city I will be moving to.
- Boston, taşınacağım şehirdir.
- City people are so impatient.
- Şehir insanları çok sabırsız.
- When I traveled to the city, I often visited the museums.
- Şehre gittiğimde müzeleri sıklıkla ziyaret ettim.
- Berlin is a very dynamic city.
- Berlin çok dinamik bir şehir.
- A river separates the city into east and west.
- Bir nehir şehri doğuya ve batıya ayırır.
- I'd like a city map.
- Bir şehir haritası istiyorum.
- He contributed to the development to the city.
- O, şehrin gelişimine katkıda bulundu.
- It's the deadliest city in America.
- Amerika'nın en ölümcül şehri.
- It's really difficult to survive in a big city like Tokyo without endebting oneself.
- Tokyo gibi büyük bir şehirde kendini borçlandırmadan hayatta kalmak gerçekten zor.
- On June 18 at the Niigata city aquarium, 7000 fish died because of a mistake by an employee.
- 18 Haziran'da Niigata şehir akvaryumunda, bir çalışanın yaptığı hata yüzünden 7000 balık öldü.
- I'd rather live in a small town than in a big city.
- Büyük bir şehirde yaşamaktansa küçük bir kasabada yaşamayı tercih ederim.
- Berlin is a very dynamic city.
- Berlin çok hareketli bir şehir.
- I don't think I'm cut out for city life.
- Şehir hayatı için biçilmiş kaftan olduğumu sanmıyorum.
- The city can be reached in less than 20 minutes by car from here.
- Şehre buradan arabayla 20 dakikadan daha kısa bir sürede ulaşılabilir.
- Everything moves fast in this city.
- Bu şehirde her şey hızlı hareket eder.
- Tom lives outside the city.
- Tom şehir dışında yaşar.
- What a beautiful city San Francisco is!
- San Francisco ne kadar güzel bir şehir!
- We're going to rebuild this city.
- Bu şehri yeniden inşa edeceğiz.
- Still, many people consider Zamboanga as the City of Flowers.
- Yine de birçok insan Zamboanga'yı Çiçekler Şehri olarak görür.
- I look forward to seeing you on my next trip to your city.
- Şehrinize bir sonraki seyahatimde sizi görmek için sabırsızlanıyorum.
- The city was destroyed in the war.
- Şehir savaşta yerle bir oldu.
- If I slap you, the whole city will suffocate from face powder.
- Eğer sana tokat atarsam, bütün şehir yüz tozundan boğulur.
- Is Boston a big city?
- Boston büyük bir şehir mi?
- Nara is a very old city.
- Nara çok eski bir şehir.
- The city is found west of London.
- Şehir Londra'nın batısında bulunuyor.
- A small village grew into a large city.
- Küçük bir köy büyüyerek büyük bir şehre dönüştü.
- Joan is running in the city.
- Joan şehirde çalışıyor.
- The Eiffel Tower is in the same city as the Louvre Museum.
- Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi ile aynı şehirdedir.
- This city has a public bike share program.
- Bu şehirde halka açık bir bisiklet paylaşım programı var.
- The Mongolian army approached the city.
- Moğol ordusu şehre yaklaştı.
- All the citizens of the city have access to the city library.
- Şehrin tüm vatandaşları şehir kütüphanesine erişebilir.
- The skyscraper is in the center of the city.
- Gökdelen şehrin merkezinde.
- Help wanted signs are ubiquitous in storefronts across the city.
- Şehrin dört bir yanındaki vitrinlerde her yerde eleman aranıyor tabelaları var.
- The old city is a popular tourist destination.
- Eski şehir popüler bir turistik yerdir.
- The skyscraper is in the center of the city.
- Gökdelen şehrin ortasındadır.
- What's your favorite city in the world?
- Dünyadaki favori şehrin nedir?
- The population of this city has decreased.
- Bu şehrin nüfusu azaldı.
- They live in another city.
- Başka bir şehirde yaşıyorlar.
- I'm thinking of moving to a new city.
- Yeni bir şehre taşınmayı düşünüyorum.
- Yokohama is the second largest city in Japan.
- Yokohama, Japonya'nın en büyük ikinci şehridir.
- A two-meter-long live crocodile has been found in a garden greenhouse in Sweden's third largest city, Malmö.
- İsveç'in üçüncü büyük şehri Malmö'de bir bahçe serasında iki metre uzunluğunda canlı bir timsah bulundu.
- The old church is located in the northern part of the city.
- Eski kilise şehrin kuzeyinde yer alıyor.
- They could use their cars to drive to work in the city.
- Şehirdeki işlerine gitmek için arabalarını kullanabiliyorlardı.
- They live outside the city.
- Onlar şehir dışında yaşıyorlar.
- He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
- What is the most populous city in Wyoming?
- Wyoming'deki en kalabalık şehir hangisidir?
- I grew up in this city.
- Bu şehirde büyüdüm.
- The car ran out of gas before reaching the city.
- Arabanın benzini şehre varmadan bitti.
- Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.
- Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.
- In our city, tourists are an important source of revenue.
- Şehrimizde turistler önemli bir gelir kaynağıdır.
- What can I do to reduce the air pollution in this city?
- Bu şehirde hava kirliliğini azaltmak için ne yapabilirim?
- That city is famous for its music industry.
- Bu şehir müzik endüstrisi ile ünlüdür.
- I don't like the city in which he lives.
- Yaşadığı şehri sevmiyorum.
- I'll show you around the city.
- Ben sana şehri gezdireyim.
- The city has decided to do away with the streetcar.
- Şehir, tramvayları kaldırma kararı aldı.
- The city was blanketed with snow.
- Şehir karla örtülmüştü.
- The sign said that we were thirty kilometers from the city.
- İşaret, şehirden otuz kilometre uzakta olduğumuzu söyledi.
- New York is a big city.
- New York, büyük bir şehir.
- He lives in a three-bedroom house on the outskirts of the city.
- Şehrin kıyısındaki 3+1 bir evde yaşıyor.
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Birleşik Devletler'in en büyük ikinci şehridir.
- My home is in the outskirts of that city.
- Evim o şehrin kenar mahallelerindedir.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
- Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi.
- This city is not for me.
- Bu şehir benim için değil.
- This city is not cosmopolitan at all.
- Bu şehir hiç kozmopolit değil.
- No city in Europe is as populous as Tokyo.
- Avrupa'da Tokyo kadar çok nüfuslu hiçbir şehir yoktur.
- A big city is full of snatchers.
- Büyük bir şehir kapkaççılarla doludur.
- I like this city very much.
- Bu şehri çok seviyorum.
- My house is north of the city.
- Evim şehrin kuzeyinde.
- The man got away from the city.
- Adam şehirden uzaklaştı.
- I hear the store is in the center of the city.
- Mağazanın şehrin merkezinde olduğunu duydum.
- Which city is the nearest to Barcelona?
- Hangi şehir Barcelona'ya en yakındır?
- Istanbul is Turkey's largest city.
- İstanbul Türkiye'nin en büyük şehri.
- The city experienced a rapid urbanization after being declared as the capital.
- Şehir başkent ilan edilmesinin ardından hızlı bir kentleşmeye sahne oldu.
- I don't live in this city.
- Ben bu şehirde yaşamıyorum.
- Nagoya is a city that's famous for its castle.
- Nagoya kalesi ile ünlü bir şehirdir.
- A very large field of rice surrounds the city.
- Şehri çevreleyen çok geniş bir pirinç tarlası var.
- The taxi drivers must know the shortest path to each point of the city.
- Taksi sürücüleri şehrin her noktasına giden en kısa yolu bilmelidirler.
- To the astonishment of the whole city, the mayor was arrested.
- Belediye başkanı tüm şehrin şaşkınlığı içinde tutuklandı.
- The fire burnt down four houses in the east of the city.
- Yangın şehrin doğusundaki dört evi kül etti.
- There are some beautiful parks in this city.
- Bu şehirde çok güzel parklar var.
- Since I used to live in Boston, I know that city pretty well.
- Boston'da yaşadığımdan beri, o şehri çok iyi tanıyorum.
- The mayor administers the affairs of the city.
- Belediye başkanı şehrin işlerini yönetir.
- Do you live in the city?
- Şehirde mi yaşıyorsun?
- He'll come to see us before he leaves this city.
- Bu şehirden ayrılmadan önce, O bizi görmeye gelecek.
- I want to leave this city and never come back.
- Bu şehri terk etmek ve asla geri dönmemek istiyorum.
- He is living outside the city.
- Şehrin dışında yaşıyor.
- Tom left the city late that night to avoid getting arrested.
- Tom tutuklanmamak için o gece geç saatlerde şehirden ayrıldı.
- Gustavo doesn't have any friends in this city.
- Gustavo'nun bu şehirde hiç arkadaşı yok.
- Moncalvo is the smallest Italian city.
- Moncalvo en küçük İtalyan şehridir.
- Tom lives in the heart of the city.
- Tom şehrin göbeğinde yaşıyor.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
- Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı, binalarının mimarisinde görülebilen çeşitli tarzlarda yatmaktadır.
- It’s said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söylenir.
- How far is it from here to the city?
- Burası şehre ne kadar uzaklıkta?
- You're not familiar with his city.
- Sen onun şehrine aşina değilsin.
- My city is fifty kilometres from the capital.
- Benim şehrim başkente 50 kilometre uzaklıkta.
- It's said that a new airport will be built in the city.
- Şehirde yeni bir havaalanı inşa edileceği söyleniyor.
- The city was soon occupied by the soldiers.
- Şehir, kısa süre sonra askerler tarafından işgal edildi.
- The number of the people working in this city will be more than one thousand by the end of this month.
- Bu ayın sonunda, bu şehirde çalışan insanların sayısı bini geçmiş olacak.
- The city has a wonderful place to walk with children.
- Şehrin çocuklarla yürümek için harika bir yeri var.
- This job will mean moving to another city.
- Bu iş başka bir şehre taşınmak anlamına gelecek.
- The city I grew up is very beautiful.
- Büyüdüğüm şehir çok güzel.
- I'll enjoy showing you around the city.
- Sana şehri gezdirmekten zevk alacağım.
- The lighting is poor in this part of the city.
- Şehrin bu kısmında aydınlatma yetersiz.
- Is Okayama a big city?
- Okayama büyük bir şehir mi?
- He got lost in the city.
- Şehirde kayboldu.
- Rome is an ancient city.
- Roma antik bir şehirdir.
- It's a fast growing city.
- Hızlı büyüyen bir şehir.
- The Elbe Philharmonic Hall is a symbol of HafenCity, a new quarter of the German city Hamburg.
- Elbe Filarmoni Salonu, Alman şehri Hamburg'un yeni bir mahallesi olan HafenCity'nin bir sembolüdür.
- You can see cars and buses in every city.
- Her şehirde arabalar ve otobüsler görebilirsiniz.
- She knows her way around the city.
- Şehirde nasıl dolaşacağını biliyor.
- He showed me around the city.
- O bana şehri gezdirdi.
- The city is exciting, but the countryside is boring.
- Şehir heyecan verici, ama kırsal sıkıcı.
- In the afternoon, I walked in the city.
- Öğleden sonra şehirde yürüdüm.
- Does she work in this city?
- O, bu şehirde çalışıyor mu?
- I can show you the old city.
- Sana eski şehri gösterebilirim.
- Kyoto is a remarkably beautiful city.
- Kyoto olağanüstü güzel bir şehir.
- Tom showed Mary around the city.
- Tom Mary'ye şehri gezdirdi.
- Do you have a showroom for your products in the city?
- Şehirde ürünleriniz için bir showroom var mı?
- Since I used to live in Boston, I know that city pretty well.
- Eskiden Boston'da yaşadığım için o şehri iyi bilirim.
- The countryside is quieter than the city.
- Kırsal kesim şehirden daha sessizdir.
- There were neither flowers nor trees in the streets of his city.
- Şehrinin sokaklarında ne çiçek ne de ağaç vardı.
- That part of the city is very dangerous.
- Şehrin bu kısmı çok tehlikelidir.
- This is one of the busiest bridges in the city.
- Bu, şehrin en işlek köprülerinden biridir.
- Why is the helicopter flying across the city?
- Helikopter neden şehrin üzerinde uçuyor?
- She didn't like living in the city.
- O, şehirde yaşamaktan hoşlanmıyordu.
- Tom isn't from a big city.
- Tom büyük bir şehirden değil.
- Tom wanted to live in a big city like Boston.
- Tom Boston gibi büyük bir şehirde yaşamak istedi.
- He has a bookstore in the center of the city.
- Şehir merkezinde onun bir kitapçı dükkânı var.
- Layla was a pretty strong political figure in the city.
- Layla şehirde oldukça güçlü bir politik figürdü.
- The city began to pave streets in 1910.
- 1910 yılında şehir yollara kaldırım döşemeye başladı.
- The mayor acknowledged her services to the city.
- Belediye Başkanı şehre yaptığı hizmetlerden dolayı ona teşekkür etti.
- I grew up in this city.
- Ben bu şehirde büyüdüm.
- From the top of that tall building, you can easily see the city.
- Şu yüksek binanın tepesinden şehri rahatlıkla görebilirsin.
- It's the highest building in this city.
- O, şehirdeki en yüksek bina.
- Aarhus, the second-largest city in Denmark, has the zip code 8000.
- Danimarka'nın ikinci büyük şehri olan Aarhus'un posta kodu 8000'dir.
- Do you have a map of Kyoto city?
- Kyoto şehrinin haritası var mı sende?
- The city was filled with panic.
- Şehir panikle doldu.
- This city has many historical buildings.
- Bu şehirde birçok tarihi bina var.
- We have 24 hours to evacuate the city.
- Şehri boşaltmak için 24 saatimiz var.
- Naples is a picturesque city.
- Napoli tablo gibi bir şehirdir.
- I've never heard of that city.
- O şehri asla duymadım.
- This city is 1,600 meters above sea level.
- Bu şehir deniz seviyesinden 1.600 metre yükseklikte.
- What is the area of this city?
- Bu şehrin yüzölçümü nedir?
- There is a park in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir park var.
- The city annoys me a lot because it's noisy.
- Şehir beni çok rahatsız ediyor çünkü gürültülü.
- This city has narrow streets.
- Bu şehrin caddeleri dar.
- Your city is beautiful.
- Şehriniz güzel.
- Tom gave all his books to the city library.
- Tom bütün kitaplarını şehir kütüphanesine verdi.
- Why did you go to the city?
- Şehre neden gittin?
- There are a number of places to see in this city.
- Bu şehirde görülecek çok sayıda yer var.
- I barely know the city.
- Şehri çok az biliyorum.
- It is well known that the city has a high crime rate.
- Şehirde suç oranının yüksek olduğu biliniyor.
- There are many factories in this part of the city.
- Şehrin bu bölümünde birçok fabrika var.
- The lighting is poor in this part of the city.
- Şehrin bu kısmında ışıklandırma zayıf.
- The population of the city dropped by a third.
- Şehrin nüfusu üçte bir oranında düştü.
- Joan is running in the city.
- Joan şehirde koşuyor.
- No one knows why Tom left the city.
- Tom'un şehri neden terk ettiğini kimse bilmiyor.
- What's your favorite city?
- En sevdiğin şehir hangisidir?
- I go to the city to buy bread.
- Şehre ekmek almaya gidiyorum.
- I don't like living in the city.
- Şehirde yaşamak hoşuma gitmiyor.
- In what kind of city do you live?
- Nasıl bir şehirde yaşıyorsun?
- We want to rent an apartment in the city.
- Şehirde bir daire kiralamak istiyoruz.
- The city was alarmed by the earthquake.
- Depremden dolayı şehir paniğe kapıldı.
- Tom lives in the heart of the city.
- Tom şehrin kalbinde yaşıyor.
- Nara is an old city worth visiting at least once in your life.
- Nara hayatında en az bir kez ziyaret etmeye değer eski bir şehirdir.
- This road is the only approach to the city.
- Bu yol şehre giden tek yoldur.
- This city is cold and lonely without you.
- Bu şehir sensiz soğuk ve yalnız.
- He wanted to stay in this city.
- O bu şehirde kalmak istiyordu.
- Kobe is the city where I was born.
- Kobe doğduğum şehirdir.
- That part of the city is very dangerous.
- Şehrin o kısmı çok tehlikeli.
- Tom doesn't like city life.
- Tom şehir hayatını sevmez.
- The new park turned into one of the most neglected places in the city.
- Yeni park şehrin en bakımsız yerlerinden birine dönüştü.
- That city is famous for its music industry.
- O şehir müzik endüstrisiyle ünlüdür.
- They say he's the richest person in the city.
- Şehirdeki en zengin kişi olduğunu söylüyorlar.
- The city is asleep.
- Şehir uykuda.
- Tokyo is a huge city.
- Tokyo büyük bir şehir.
- This is a cosmopolitan city.
- Burası kozmopolit bir şehir.
- No city in Japan is as large as Tokyo.
- Japonya'da hiçbir şehir Tokyo kadar büyük değildir.
- Bilbao is a city in the Basque Country.
- Bilbao, Bask Bölgesi'nde bir şehirdir.
- It's cold in my city, Varsovia.
- Şehrim Varsovia'da hava soğuk.
- What city are you in?
- Hangi şehirdesin?
- The city is most famous for its automobile industry.
- Şehir en çok otomobil endüstrisi ile ünlüdür.
- London is no longer a city of fog.
- Londra artık bir sis şehri değil.
- He is not in the city.
- O şehirde değil.
- The abandoned city was swallowed by the jungle.
- Terkedilmiş şehir, orman tarafından yutuldu.
- I know this city very well.
- Bu şehri çok iyi biliyorum.
- The city of Yefren in Libya has 30,000 inhabitants.
- Libya'daki Yefren şehrinin 30.000 nüfusu var.
- I'll show you around the city.
- Size şehri gezdiririm.
- The old city is surrounded by walls.
- Eski şehir surlarla çevrilidir.
- I like your city.
- Şehrinizi sevdim.
- Can you give Tom a ride back into the city?
- Tom'u şehre geri götürebilir misin?
- She left the farm to go to the city.
- O, şehre gitmek için çiftlikten ayrıldı.
- Hochiminh City is the largest city in Vietnam.
- Hochiminh Şehri Vietnam'ın en büyük şehridir.
- All my relatives live in this city.
- Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
- TV may be seen on six channels in that city.
- TV o şehirde altı kanaldan izlenebilir.
- The city is divided into ten administrative districts.
- Şehir on idari bölgeye ayrılmıştır.
- Sydney is the largest city in Australia.
- Sidney, Avustralya'daki en büyük şehirdir.
- City and country life are very different.
- Şehir ve taşra hayatı çok farklıdır.
- It's the biggest building in the city.
- Bu, şehirdeki en büyük bina.
- Tokyo is by far the largest city in Japan.
- Tokyo Japonya'nın açık ara en büyük şehri.
- This is by far the tallest building in this city.
- Açık ara farkla bu şehirdeki en yüksek bina bu.
- Let's look at the map of the city!
- Şehrin haritasına bakalım!
- I know every corner of the city.
- Şehrin her köşesini bilirim.
- The newspaper said that a lion escaped from the zoo, and that it could now be in any part of the city.
- Gazetede bir aslanın hayvanat bahçesinden kaçtığı ve şu anda şehrin herhangi bir yerinde olabileceği yazıyordu.
- The obscene graffiti were removed by a city employee.
- Müstehcen duvar yazısı bir şehir çalışanı tarafından çıkarıldı.
- This hospital is run by the city.
- Bu bir şehir hastanesi.
- I always take the subway, to go to the city.
- Şehre gitmek için her zaman metroya binerim.
- Tom works at one of the city's most popular restaurants.
- Tom şehrin en popüler restoranlarından birinde çalışıyor.
- I've heard Boston is a beautiful city.
- Boston'un güzel bir şehir olduğunu duydum.
- There are both advantages and disadvantages to city living.
- Şehir yaşamının hem avantajları hem de dezavantajları vardır.
- There aren't that many synagogues in this city.
- Bu şehirde çok fazla sinagog yok.
- I'm leaving the city.
- Şehirden ayrılıyorum.
- The city is very polluted; the countryside is very boring.
- Şehir çok kirlidir; kırsal kesim çok sıkıcıdır.
- You can see the whole city from this hill.
- Bu tepeden tüm şehri görebilirsiniz.
- I know this part of the city well.
- Şehrin bu kısmını iyi bilirim.
- Tokyo has a larger population than any other city in Japan.
- Tokyo, Japonya'daki diğer tüm şehirlerden daha büyük bir nüfusa sahiptir.
- Dogs are not allowed in his city.
- Onun şehrinde köpeklere izin verilmiyor.
- Shanghai is the fastest-growing city in the world.
- Şangay dünyanın en hızlı büyüyen şehri.
- The city of Toronto is in Canada.
- Toronto şehri Kanada'dadır.
- The city has decided to do away with the streetcar.
- Şehir, tramvayı kaldırmaya karar verdi.
- Bilbao is a city in the Basque Country.
- Bilbao, Bask ülkesinde bir şehirdir.
- He wanted to stay in this city.
- Bu şehirde kalmak istedi.
- This bus line goes out of the city.
- Bu otobüs hattı şehir dışına gidiyor.
- This city is not cosmopolitan at all.
- Bu şehir hiç de kozmopolit değil.
- Shanghai is the city we miss the most.
- Şangay en çok özlediğimiz şehir.
- In this city finding a taxi is complicated.
- Bu şehirde bir taksi bulmak zordur.
- It's a great honor to have had the King visit our city.
- Kralın şehrimizi ziyaret etmesi büyük bir onur.
- A colossal earthquake ripped through the city.
- Devasa bir deprem şehrin içinden yardırıp gitti.
- We drove into the city.
- Biz şehre doğru sürdük.
- It's expensive to modernize a city.
- Bir şehri modernleştirmek pahalıdır.
- They try to resolve the problems of the city.
- Şehrin sorunlarını çözmeye çalışıyorlar.
- Tom is suing the city for 3 million dollars.
- Tom üç milyon dolara şehri dava ediyor.
- Newspaper stands are scattered here and there throughout the city.
- Gazete stantları şehrin her yerine dağılmış durumda.
- In 1951, Sister Teresa was sent to Calcutta, then the largest city in India.
- 1951 yılında Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi.
- They live in another city.
- Onlar başka bir şehirde yaşıyorlar.
- How do you like our city?
- Şehrimizi nasıl buldun?
- Bergen is the second largest city in Norway.
- Bergen, Norveç'in ikinci büyük şehridir.
- The population of Osaka City is larger than that of Kyoto City.
- Osaka şehrinin nüfusu Kyoto şehrinden daha fazladır.
- Filiberto lives in a very large apartment in a city we're not familiar with.
- Filiberto bilmediğimiz bir şehirde çok büyük bir dairede yaşıyor.
- Tokyo is larger than any other city in Japan.
- Tokyo Japonya'daki diğer tüm şehirlerden daha büyüktür.
- I was interested in seeing the city.
- Şehri görmek istiyordum.
- I wish to live in a big city.
- Büyük bir şehirde yaşamak istiyorum.
- They are amid the city noises.
- Şehir gürültüsünün ortasındalar.
- He showed his mother around the city.
- Annesine şehri gezdirdi.
- Rome is a city worth visiting.
- Roma, görülmeye değer bir şehirdir.
- This guide book is about São Paulo city.
- Bu rehber kitap São Paulo şehri hakkında.
- I have visited the city of Karakorum yesterday.
- Dün Karakurum şehrini ziyaret ettim.
- I have to go to the city.
- Şehre gitmek zorundayım.
- Boston is the largest city I've ever visited.
- Boston şimdiye kadar ziyaret ettiğim en büyük şehir.
- All the roads leading into the city are full of cars.
- Şehre giden tüm yollar arabalarla dolu.
- Is he familiar with this part of the city?
- Şehrin bu kısmına aşina mı?
- She was stranded in the city.
- Şehirde mahsur kalmıştı.
- This tower commands a full view of the city.
- Bu kule şehrin tüm manzarasına hakimdir.
- I plan on living in the city.
- Ben şehirde yaşamayı planlıyorum.
- He was fed up with life in the city.
- Şehirdeki hayattan bıkmıştı.
- They were surprised at the city's rapid growth.
- Şehrin hızlı büyümesine şaşırdılar.
- The taxi drivers must know the shortest path to each point of the city.
- Taksi şoförleri şehrin her noktasına giden en kısa yolu biliyor olmalı.
- The city was alarmed by the earthquake.
- Şehir deprem nedeniyle alarma geçti.
- He died believing that he had found the fabled golden city of the Incas.
- İnkaların efsanevi altın şehrini bulduğuna inanarak öldü.
- Destroy the city.
- Şehri yok edin.
- Paris, which is on the Seine, is a beautiful city.
- Seine nehri üzerinde olan Paris, güzel bir şehirdir.
- He doesn't want to live in the city.
- Şehirde yaşamak istemiyor.
- There's a big difference between city and country life.
- Şehir ve taşra yaşamı arasında büyük bir fark vardır.
- How large is the population of New York City?
- New York şehrinin nüfusu ne kadar büyüktür?
- Sabang is the westernmost city in Indonesia.
- Sabang Endonezya'nın en batısındaki şehirdir.
- I don't know anybody in this city.
- Ben de bu şehirde kimseyi tanımıyorum.
- The whole city was deprived of water.
- Bütün şehir sudan mahrum edildi.
- Tom lives outside the city.
- Tom şehir dışında yaşıyor.
- Tom told me Boston was his favorite city.
- Tom bana Boston'un en sevdiği şehir olduğunu söyledi.
- We'll continue to see the whole city from here.
- Buradan tüm şehri görmeye devam edeceğiz.
- The city was abandoned.
- Şehir terk edildi.
- He was busy, but he took the time to show me around the city.
- O meşguldü, ama bana şehri gezdirmek için zaman ayırdı.
- I got bored, that's why I wandered around the city.
- Sıkıldım, bu yüzden şehirde dolaştım.
- What city is this?
- Burası hangi şehir?
- The city is separated into rich and poor.
- Şehir zengin ve fakir olarak ikiye ayrılmıştı.
- Tom car-pools with friends to save on parking fees in the city.
- Tom, şehirdeki park ücretlerinden tasarruf etmek için arkadaşlarıyla ortak otomobil kullanımı yapıyor.
- This city has narrow streets.
- Bu şehir dar sokaklara sahip.
- It's a big city.
- Burası büyük bir şehir.
- Our city has no water service yet.
- Şehrimizde henüz su hizmeti yok.
- I know this part of the city well.
- Şehrin bu bölümünü iyi bilirim.
- What's the area of this city?
- Bu şehrin yüzölçümü nedir?
- You don't see this kind of vegetable vending machine in the city.
- Şehirde bu tür bir sebze otomatı göremezsiniz.
- This is one of the best restaurants in the city.
- Bu, şehirdeki en iyi restoranlardan biridir.
- I don't know the city very well.
- Şehri çok iyi bilmiyorum.
- A colossal earthquake ripped through the city.
- Devasa bir deprem şehri yerle bir etti.
- Tom is still not accustomed to city life.
- Tom hala şehir hayatına alışabilmiş değil.
- This palace is the most famous and best appreciated attraction in our city.
- Bu saray şehrimizin en ünlü ve en beğenilen cazibe merkezidir.
- New York City policemen wear dark blue uniforms.
- New York şehri polisleri koyu mavi üniforma giyerler.
- This city is cold and lonely without you.
- Bu şehir sen olmadan soğuk ve yalnız.
- I met him by chance in the city.
- Şehirde tesadüfen ona rastladım.
- He lives far from the city in which he was born.
- Doğduğu şehirden uzakta bir yerde yaşıyor.
- The Titanic was a city afloat.
- Titanik yüzen bir şehirdi.
- He lives far from the city in which he was born.
- Doğduğu şehirden uzakta yaşıyor.
- Boston is a wonderful city.
- Boston harika bir şehir.
- I want to live in the city.
- Şehirde yaşamak istiyorum.
- There are too many bridges in this city.
- Bu şehirde çok fazla köprü var.
- The city is asleep.
- Şehir uyuyor.
- Tokyo is supposed to be a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olması gerekiyor.
- Tom doesn't get out of the city much.
- Tom şehir dışına pek çıkmaz.
- Nara is an old city worth visiting at least once in your life.
- Nara, hayatınızda en az bir kez ziyaret etmeye değer eski bir şehir.
- I had no intention of living in a large city from the start.
- Başından beri büyük bir şehirde yaşamaya niyetim yoktu.
- Destroy the city.
- Şehri imha et.
- He died believing that he had found the fabled golden city of the Incas.
- O, İnkaların efsanevi altın şehrini bulduğuna inanarak öldü.
- I still don't like to drive in the city.
- Hâlâ şehirde araba kullanmayı sevmiyorum.
- Our city sits on an active fault.
- Şehrimiz aktif bir fay üzerinde bulunuyor.
- Mike's mother lived in a big city before she married.
- Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşıyordu.
- The new park is the pride of our city.
- Yeni park şehrimizin gururudur.
- The city has rapidly expanded recently.
- Şehir, son zamanlarda hızla büyüdü.
- This city is 1,600 meters above sea level.
- Bu şehir, deniz seviyesinden 1.600 metre yukarıdadır.
- What's the area of this city?
- Bu şehrin yüzölçümü ne?
- Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Layla'nın ceset parçalarını şehrin dört bir yanına dağıttı.
- Tom looked down upon the city from the dizzying height of the skyscraper.
- Tom gökdelenin baş döndürücü yüksekliğinden şehre baktı.
- A plane is flying above the city.
- Şehrin üzerinde bir uçak uçuyor.
- This street goes through the whole city.
- Bu cadde tüm şehri boydan boya geçiyor.
- This is one of the best schools in the city.
- Bu, şehirdeki en iyi okullardan biri.
- This city has a big TV station.
- Bu şehirde büyük bir televizyon kanalı var.
- The whole city was getting a face-lift.
- Tüm şehrin çehresi değişiyordu.
- Our school is in the middle of the city.
- Okulumuz şehrin ortasında.
- The plane dropped bombs on the city.
- Uçak şehrin üzerine bombalar bıraktı.
- I live outside of the city.
- Ben şehrin dışında yaşıyorum.
- I live in the city.
- Şehirde yaşıyorum.
- He went to the city to have a good time.
- İyi vakit geçirmek için şehre gitti.
- Would you rather live in a big city or a small town?
- Büyük bir şehirde mi yoksa küçük bir kasabada mı yaşamayı tercih edersiniz?
- This is the city where he was born.
- Burası onun doğduğu şehir.
- This part of the city is strange to me.
- Şehrin bu kısmı bana garip geliyor.
- I need a list of all the dangerous neighborhoods in the city.
- Şehirdeki tüm tehlikeli mahallelerin bir listesine ihtiyacım var.
- The entire city is overrun by zombies.
- Tüm şehir zombiler tarafından istila edildi.
- Water devastated the whole city.
- Su bütün şehri mahvetti.
- Vienna is a beautiful city.
- Viyana güzel bir şehirdir.
- Istanbul is Turkey's largest city.
- İstanbul Türkiye'nin en büyük şehridir.
- What's this city like?
- Bu şehir nasıl bir yer?
- Never again would she be curious about the city.
- Bir daha asla şehri merak etmeyecekti.
- Living in the city is really different to living in the country.
- Şehirde yaşamak taşrada yaşamaktan çok farklı.
- This is the third largest city in Serbia.
- Burası Sırbistan'ın üçüncü büyük şehri.
- Can I get a lift back to the city with you?
- Seninle beraber şehre dönebilir miyim?
- I don't live in that city.
- O şehirde de yaşamıyorum.
- He lives in a three-bedroom house on the outskirts of the city.
- Şehrin dışında üç yatak odalı bir evde yaşıyor.
- She lives in another city.
- O, başka bir şehirde yaşıyor.
- What's Australia's third largest city?
- Avustralya'nın üçüncü büyük şehri neresidir?
- Aného is a city in Togo.
- Aného, Togo'da bir şehirdir.
- This is Idlib city.
- Burası İdlip şehri.
- The village is connected to our city by a bridge.
- Köy, şehrimize bir köprü ile bağlı.
- That's what this city needs.
- Bu şehrin ihtiyacı olan şey bu.
- This is Idlib city.
- Burası İdlib şehri.
- The barbarians raped and pillaged our city.
- Barbarlar şehrimize tecavüz edip yağmaladılar.
- This is one of the city's best restaurants.
- Bu, şehrin en iyi restoranlarından biri.
- Sami called every restaurant in the city.
- Sami şehirdeki her restoranı aradı.
- The city was destroyed in the war.
- Şehir savaşta yok oldu.
- The city is found west of London.
- Şehir Londra'nın batısında bulunmaktadır.
- This room commands a fine view of the city.
- Bu oda şehrin güzel bir manzarasını sunmaktadır.
- Sanitation is important in the city.
- Şehirde temizlik önemlidir.
- The police watch over the city during the night.
- Polis gece boyunca şehri gözetliyor.
- They need to find an apartment in the city.
- Şehirde bir daire bulmak zorundalar.
- He is reputed the best lawyer in this city.
- Bu şehirdeki en iyi avukat olarak tanınıyor.
- Sydney is Australia's largest city.
- Sydney, Avustralya'nın en büyük şehridir.
- This city is as hectic as Manhattan.
- Bu şehir Manhattan kadar telaşlı.
- The city of Rome is famous.
- Roma şehri ünlüdür.
- Osaka is the second largest city of Japan.
- Osaka Japonya'nın ikinci büyük şehridir.
- I moved to a city with a milder climate.
- Daha ılıman bir iklime sahip bir şehre taşındım.
- There's a lot of noise in a typical city.
- Tipik bir şehirde çok gürültü vardır.
- The president flies to the city in a helicopter.
- Başkan şehre helikopterle uçuyor.
- I'm in the city.
- Şehirdeyim.
- The store is right in the middle of the city.
- Dükkan şehrin tam ortasında.
- They need to find an apartment in the city.
- Şehirde bir daire bulmaları gerekiyor.
- What's your favorite city in the United States?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde en sevdiğiniz şehir hangisi?
- Coventry is a city in the UK.
- Coventry, İngiltere'de bir şehirdir.
- Tokyo is the largest city in Japan.
- Tokyo Japonya'nın en büyük şehridir.
- New York City is known for its tall buildings.
- New York şehri yüksek binalarıyla ünlüdür.
- I go into the city every day.
- Ben her gün şehre giderim.
- The city is built on lowland.
- Şehir ova üzerine kurulmuş.
- The Titanic was a city afloat.
- Titanic yüzen bir şehirdi.
- I like this city very much.
- Ben bu şehri çok seviyorum.
- The car ran out of gas before reaching the city.
- Şehre varmadan önce arabanın yakıtı bitti.
- Detroit is dangerous city.
- Detroit tehlikeli bir şehir.
- There is a library in every city in the United States.
- Amerika Birleşik Devletleri'ndeki her şehirde bir kütüphane vardır.
- I think Boston is a safe city.
- Bence Boston güvenli bir şehir.
- New York is a multi-racial city.
- New York çok ırklı bir şehirdir.
- It's the first time I do shopping in this city.
- Bu şehirde ilk kez alışveriş yapıyorum.
- You can see the whole city from here.
- Buradan bütün şehri görebilirsin.
- A giant lizard is destroying the city!
- Dev bir kertenkele şehri yok ediyor!
- Is that a country or a city?
- Orası bir ülke mi yoksa bir şehir mi?
- My parents live outside the city.
- Ailem şehir dışında yaşıyor.
- New York City is known as the city that never sleeps.
- New York hiç uyumayan şehir olarak bilinir.
- It's difficult to live in this city.
- Bu şehirde yaşamak çok zor.
- There are many souvenir shops in the old city.
- Eski şehirde birçok hediyelik eşya mağazaları vardır.
- Boston is my favorite city.
- Boston benim en sevdiğim şehir.
- Are there many clubs in your city?
- Şehrinde çok kulüp var mı?
- A band led the parade through the city.
- Bir bando şehir boyunca geçit törenine öncülük etti.
- There are many bridges in this city.
- Bu şehirde birçok köprü var.
- Copenhagen is a bike-friendly city.
- Kopenhag bisiklet dostu bir şehirdir.
- Tom had business in the city.
- Tom'un şehirde işi vardı.
- This is one of the city's best restaurants.
- Burası şehrin en iyi restoranlarından biri.
- I don't like living in the city.
- Şehirde yaşamayı sevmiyorum.
- Venice is a city on water.
- Venedik su üzerinde bir şehir.
- The park is located in the center of the city.
- Park şehrin merkezinde yer almaktadır.
- The whole city burned.
- Bütün şehir yandı.
- The city was ravaged by a tornado.
- Şehir bir hortum tarafından tahrip edildi.
- What's the second most visited city in the world?
- Dünyanın en çok ziyaret edilen ikinci şehri neresi?
- This city was beautiful in its time.
- Bu şehir zamanında çok güzeldi.
- Tom and Mary are from the same city.
- Tom ve Mary aynı şehirden.
- The city is notorious for its polluted air.
- Şehir, kirli havasıyla tanınıyor.
- This job will mean moving to another city.
- Bu iş başka bir şehre taşınmak anlamına gelecektir.
- Buenos Aires is the city they visit the most.
- Buenos Aires onların en çok ziyaret ettiği şehir.
- Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
- Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
- Does Tom earn enough money to live in the city?
- Tom şehirde yaşamak için yeterince para kazanıyor mu?
- Tokyo is supposed to be a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söylenir.
- My house is in the northern part of the city.
- Evim şehrin kuzey kesiminde.
- Where can I buy a guide to the city?
- Şehir rehberini nereden alabilirim?
- Tom knows this city very well.
- Tom bu şehri çok iyi biliyor.
- The city is exciting, but the countryside is boring.
- Şehir heyecan vericidir ama kırsal kesim sıkıcıdır.
- I borrow books from the city library.
- Kitapları şehir kütüphanesinden ödünç alırım.
- A wall surrounded the ancient part of the city.
- Şehrin eski kısmını bir duvar çevreliyordu.
- There are no books in Russian here, we should go to another store in the center of the city.
- Burada hiç Rusça kitap yok, şehrin merkezindeki başka bir dükkana gitmemiz gerek.
- Tom's family sold their farm and moved to the city.
- Tom'un ailesi çiftliklerini sattı ve şehre taşındı.
- In my city, there is no school for learning Esperanto.
- Benim şehrimde Esperanto öğrenmek için bir okul yok.
- There are dark nights in the city of Sochi.
- Sochi şehrinde karanlık geceler vardır.
- What city has the most danger?
- En tehlikeli şehir hangisidir?
- Does Tom earn enough money to live in the city?
- Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?
- Tokyo is a huge city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- The city's multi-story buildings built in the 1940's are in danger of collapse.
- Şehrin 1940'larda yapılmış çok katlı yapıları çökme tehlikesindeler.
- Are you the runner who escaped the underground city?
- Yeraltı şehrinden kaçan koşucu sen misin?
- Let's drive into the city.
- Hadi şehre gidelim.
- I don't live in that city.
- Ben o şehirde yaşamıyorum.
- Roads in the country aren't as busy as those in the city.
- Taşradaki yollar şehirdekiler kadar kalabalık değildir.
- The number of motor vehicles in the city has increased.
- Şehirdeki motorlu taşıt sayısı arttı.
- Filiberto lives in a very large apartment in a city we're not familiar with.
- Filiberto aşina olmadığımız bir şehirde çok büyük bir dairede yaşıyor.
- The prime minister already voted in his city of residence.
- Başbakan zaten ikamet ettiği şehirde oy kullandı.
- The city was full of hungry soldiers.
- Şehir aç askerlerle doluydu.
- It's the deadliest city in America.
- Amerika'nın en ölümcül şehridir.
- There are theatres, museums, libraries and parks in that city.
- O şehirde tiyatrolar, müzeler, kütüphaneler ve parklar var.
- You'll get used to the bumper-to-bumper traffic of this city.
- Bu şehrin tampon tampona trafiğine alışacaksın.
- Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
- The station is in the center of the city.
- İstasyon, şehir merkezindedir.
- The capital of Mexico is the largest city in Latin America.
- Meksika'nın başkenti, Latin Amerika'daki en büyük şehirdir.
- The city wants to extend the road.
- Şehir yolu genişletmek istiyor.
- They try to resolve the problems of the city.
- Şehir problemlerini çözmeye çalışıyorlar.
- I borrow books from the city library.
- Şehir kütüphanesinden ödünç kitap alıyorum.
- The snow covered the whole city overnight.
- Kar bir gecede tüm şehri kapladı.
- Tokyo is a big city.
- Tokyo büyük bir şehir.
- What city do you live in?
- Hangi şehirde yaşıyorsun?
- Smoking is prohibited in all restaurants in this city.
- Bu şehirdeki tüm restoranlarda sigara içmek yasaktır.
- There is nothing to worry about in this city.
- Bu şehirde endişelenecek hiçbir şey yok.
- Barcelona is the capital of Catalonia, and is the second biggest city in Spain.
- Barselona Katalonya'nın başkenti ve İspanya'nın ikinci büyük şehri.
- I want to live in a big city.
- Ben büyük bir şehirde yaşamak istiyorum.
- I don't think this city is as safe as it used to be.
- Bu şehrin eskisi kadar güvenli olduğunu sanmıyorum.
- Sapporo is the fifth largest city in Japan.
- Sapporo Japonya'nın beşinci büyük şehridir.
- You can see the whole city from this hill.
- Bu tepeden bütün şehri görebilirsin.
- I plan to stay in the city.
- Şehirde kalmayı planlıyorum.
- Are there any book stores in this city?
- Bu şehirde hiç kitapçı var mı?
- He went to the city to have a good time.
- O eğlenmek için şehre gitti.
- There are a number of movie theaters in this city.
- Bu şehirde çok sayıda sinema salonu var.
- The city was in ruins.
- Şehir harabeye dönmüştü.
- Tel Aviv is a beautiful city.
- Tel Aviv güzel bir şehir.
- He lives outside the city.
- Şehrin dışında yaşıyor.
- The city is completely devastated.
- Şehir tamamen harap olmuş.
- Sami grew up in a safe city.
- Sami güvenli bir şehirde büyüdü.
- A bus transported us from the airport to the city.
- Bir otobüs, bizi, havaalanından şehre götürdü.
- I don't live in the city.
- Şehirde yaşamıyorum.
- All the citizens of the city have access to the city library.
- Şehirdeki tüm vatandaşların şehir kütüphanesine erişimi vardır.
- The earthquake left the city looking like a war zone.
- Deprem şehri savaş alanına çevirmiştir.
- I think Boston is the best city in the world.
- Bence Boston dünyanın en iyi şehri.
- This is the biggest hotel in this city.
- Bu, bu şehirdeki en büyük oteldir.
- The city fell to the enemy.
- Şehir düşmanın eline geçti.
- São Vicente was the first city in Brazil.
- São Vicente Brezilya'nın ilk şehriydi.
- Trier is the oldest city in Germany.
- Trier, Almanya'nın en eski şehridir.
- It is the best fish and seafood restaurant in the city.
- Şehirdeki en iyi balık ve deniz ürünleri restoranı.
- The other day I met my former neighbour in the city.
- Geçen gün şehirdeki eski komşumla karşılaştım.
- Better to be a dog in a city than a man in a hamlet.
- Şehirde köpek olmak, mezrada insan olmaktan iyidir.
- Tickets are selling fast in every city.
- Biletler her şehirde hızla satılıyor.
- The population of Osaka City is larger than that of Kyoto City.
- Osaka şehrinin nüfusu Kyoto şehrinin nüfusundan daha fazladır.
- The airport is far from the city.
- Havaalanı şehirden çok uzakta.
- Tokyo is by far the largest city in Japan.
- Tokyo açık ara farkla Japonya'daki en büyük şehir.
- What can I do to reduce the air pollution in this city?
- Bu şehirdeki hava kirliliğini azaltmak için ne yapabilirim?
- He was elected mayor of the city.
- Şehrin belediye başkanı seçildi.
- What's your favorite city in the world?
- Dünyada en sevdiğiniz şehir hangisi?
- I wish I lived in a big city.
- Keşke büyük bir şehirde yaşasam.
- He said that Tokyo is a safe city.
- Tokyo'nun güvenli bir şehir olduğunu söyledi.
- My ex-husband no longer lives in this city.
- Eski kocam artık bu şehirde yaşamıyor.
- This city has many historical buildings.
- Bu şehirde birçok tarihi yapı var.
- Tom isn't used to living in the city.
- Tom şehirde yaşamaya alışkın değil.
- You can see the whole city from here.
- Buradan tüm şehri görebilirsiniz.
- Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
- City life suits me very well.
- Şehir hayatı bana çok uygun.
- I will show you around the city.
- Ben sana şehri gezdireyim.
- In this city, there are thousands who live eight or ten to a room.
- Bu şehirde, bir odada 8-10 kişi yaşayan binlerce insan var.
- Do you like the city?
- Şehri seviyor musun?
- This is one of the busiest bridges in the city.
- Burası şehrin en işlek köprülerinden biri.
- More people live in the northern part of the city.
- Şehrin kuzey kısmında daha çok insan yaşıyor.
- Many people have asked me if I think Boston is a safe city.
- Birçok insan bana Boston'un güvenli bir şehir olup olmadığını sordu.
- Today it's snowing heavily in my city.
- Bugün şehrimde yoğun kar yağıyor.
- It's a very big and busy city.
- O, çok büyük ve yoğun bir şehirdir.
- She put posters all over the city.
- Şehrin her yerine afişler astı.
- His family lives in this city.
- Ailesi bu şehirde oturuyor.
- There are many movie theaters in this city.
- Bu şehirde bir sürü sinema var.
- A small village grew into a large city.
- Küçük bir köy büyük bir şehre dönüştü.
- Five hundred soldiers were sent to the city, and less than half of them survived.
- Şehre beş yüz asker gönderildi ve yarısından azı hayatta kaldı.
- They have a degree of concern about their son's safety in the city.
- Oğullarının şehirdeki güvenliği konusunda bir dereceye kadar endişeliler.
- This city is located in France.
- Bu şehir Fransa'da bulunmaktadır.
- Her family lives in this city.
- Onun ailesi de bu şehirde yaşıyor.
- Mary said that her father worked for the city administration.
- Mary babasının şehir idaresinde çalıştığını söyledi.
- This city has a bike-sharing service.
- Bu şehirde bisiklet paylaşım hizmeti var.
- It is said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söylenir.
- You live outside the city.
- Siz şehir dışında yaşıyorsunuz.
- These slums are a disgrace to the city.
- Bu gecekondular şehir için bir utanç kaynağı.
- Tom was charged with embezzling money from the city.
- Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.
- We tried to determine his location, but it seems that he's not in the city.
- Yerini tespit etmeye çalıştık ama görünüşe göre şehirde değil.
- He is not in the city.
- O, şehirde değil.
- Does Tom work in this city?
- Tom bu şehirde çalışıyor mu?
- Mary was buried in this city.
- Mary bu şehirde toprağa verildi.
- I'm a city girl.
- Ben bir şehir kızıyım.
- Cordova is a city in southern Spain.
- Cordova güney İspanya'da bir şehirdir.
- Do you have a map of Kyoto city?
- Kyoto şehrinin haritası var mı?
- The city was destroyed during the war.
- Şehir savaş sırasında yıkıldı.
- This is the largest museum in the city.
- Bu şehirdeki en büyük müze.
- City people are so impatient.
- Şehir insanları çok sabırsızlar.
- The most crowded city in Turkey is Istanbul.
- Türkiye'nin en kalabalık şehri İstanbul'dur.
- The bus will take you to the center of the city.
- Otobüs seni şehir merkezine götürecek.
- All of the city was under water.
- Tüm şehir sular altındaydı.
- He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının rahat yönlerini vurguladı.
- I could see nothing good in this city.
- Ben bu şehirde iyi bir şey göremedim.
- I definitely do not miss working in the city!
- Kesinlikle, şehirde çalışmayı özlemiyorum.
- Tokyo has a larger population than any other city in Japan.
- Tokyo'nun Japonya'daki herhangi bir şehirden daha büyük nüfusu var.
- There are a few nuclear bomb shelters in the city.
- Şehirde birkaç nükleer bomba sığınağı var.
- The whole city is in panic.
- Bütün şehir panik içinde.
- He'd love to live in the city.
- Şehirde yaşamayı çok istiyor.
- This is my city now.
- Bu artık benim şehrim.
- What has brought you to this city?
- Sizi bu şehre getiren nedir?
- Which city is the nearest to Barcelona?
- Barselona'ya en yakın şehir hangisi?
- São Paulo is a big city in Brazil.
- São Paulo Brezilya'da büyük bir şehir.
- I'll look around the city today.
- Bugün şehri dolaşacağım.
- We'll have to wear a mask to walk around the city.
- Şehirde dolaşmak için maske takmamız gerekecek.
- There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
- She's been living in this city for five years.
- Beş yıldır bu şehirde yaşıyor.
- The city was beautiful before the war.
- Şehir savaştan önce çok güzelmiş.
- They're planning to visit the city late this afternoon.
- Bugün öğleden sonra şehri ziyaret etmeyi planlıyorlar.
- The transition from farm life to city life is often difficult.
- Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş genellikle zordur.
- The population of this city is on the increase.
- Bu şehrin nüfusu giderek artıyor.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
- Bir dağın eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoş.
- He knows the city well.
- Şehri iyi tanıyor.
- The river supplies the city with electricity.
- Nehir şehre elektrik sağlıyor.
- We have 24 hours to evacuate the city.
- Şehri tahliye etmek için 24 saatimiz var.
- Tom wanted to move to another city.
- Tom başka bir şehre taşınmak istedi.
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Şehir varlığını tam anlamıyla Mussolini'ye mi borçlu?
- Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
- Geçen yıl inşa edilen eğlence parkı sayesinde şehir popüler hale gelmiştir.
- This city's recycling rate is only 15%.
- Bu şehrin geri dönüşüm oranı sadece %15.
- The governor visited the city.
- Vali şehri ziyaret etti.
- She kindly showed me around the city.
- Kibarca bana şehri gezdirdi.
- I live ten miles from the city.
- Şehirden 10 mil uzakta yaşıyorum.
- Although this city is made of concrete, it's still a jungle.
- Bu şehir betondan yapılmasına rağmen, o hâlâ bir orman.
- Buenos Aires is the city they visit the most.
- Buenos Aires onların en çok ziyaret ettiği şehirdir.
- Zamboanga City is known as Asia's Latin city.
- Zamboanga Şehri Asya'nın Latin şehri olarak bilinir.
- This city is famous for its beautiful park.
- Bu şehir güzel parkıyla ünlüdür.
- It's said that a new airport will be built in the city.
- Şehre yeni bir havaalanı yapılacağı söyleniyor.
- Boston is a beautiful city.
- Boston güzel bir şehir.
- The noise of city life annoys me greatly.
- Şehir yaşamının gürültüsü beni çok sinirlendiriyor.
- Rio isn't the safest city in the world.
- Rio dünyadaki en güvenli şehir değildir.
- I don't know anyone in this city.
- Bu şehirde kimseyi tanımıyorum.
- She grew up in the harsh environment of New York City.
- New York şehrinin sert ortamında büyüdü.
- There are a lot of people in the city.
- Şehirde bir sürü insan var.
- I like your city.
- Şehrinizi seviyorum.
- The store is right in the middle of the city.
- Mağaza şehrin tam ortasında.
- This is my favorite place in this city.
- Bu, bu şehirde en sevdiğim yer.
- The population of London is much greater than that of any other British city.
- Londra'nın nüfusu diğer tüm İngiliz şehirlerinden çok daha fazla.
- Get away from this city.
- Bu şehirden uzak dur.
- News of Sami's death rattled the city.
- Sami'nin ölüm haberi şehri sarstı.
- Donostia is a city in the Basque Country.
- Donostia, Bask Bölgesi'nde bir şehirdir.
- I go to the city to buy bread.
- Ekmek almak için şehre giderim.
- What does he do for the city?
- O, şehir için ne yapıyor?
- Vandalism is a significant problem in this part of the city.
- Vandalizm, şehrin bu bölümünde önemli bir sorundur.
- There is no city in Europe as big as Tokyo.
- Avrupa'da Tokyo kadar büyük şehir yoktur.
- He didn't like city life.
- Şehir hayatını sevmezdi.
- I'm from the city.
- Ben şehirdenim.
- If this city collapses, the current humanitarian crisis can turn into a complete catastrophe.
- Eğer bu şehir çökerse, mevcut insani kriz tam bir felakete dönüşebilir.
- Before automobiles filled out streets, city air used to be clean.
- Otomobiller sokakları doldurmadan önce şehrin havası temizdi.
- A Florida city is responding to regular tidal flooding by sending out tanker trucks equipped with vacuum hoses to suck saltwater off the streets.
- Bir Florida şehri sokaklardaki tuzlu suyu emmek için vakum hortumları ile donatılmış tanker kamyonları göndererek düzenli gelgit sel baskınına karşılık veriyor.
- Volcanic ash covered the city.
- Volkanik küller şehri kapladı.
- The noise of city life annoys me greatly.
- Şehir hayatının gürültüsü beni çok rahatsız ediyor.
- Are you enjoying the city?
- Şehrin tadını çıkarıyor musun?
- Jerusalem is a symbolic city for Muslims, Christians, and Jews.
- Kudüs Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler için sembolik bir şehirdir.
- This is my favorite place in this city.
- Bu şehirde en sevdiğim yer burası.
- Tom knows this city very well.
- Tom bu şehri çok iyi bilir.
- Do you live in the city?
- Şehirde mi yaşıyorsunuz?
- Volcanic ash covered the city.
- Volkanik kül şehri kapladı.
- Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- I don't have it in me to go into the city.
- İçimde şehre gidecek güç yok.
- The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
- How many schools are there in your city?
- Şehrinizde kaç tane okul var?
- The city I grew up is very beautiful.
- Büyüdüğüm şehir çok güzeldir.
- There is a library in our city.
- Şehrimizde bir kütüphane var.
- The city was destroyed during the war.
- Şehir savaş sırasında tahrip edildi.
- Our city is rather small in comparison with Tokyo.
- Bizim şehir Tokyo ile karşılaştırıldığında oldukça küçük.
- I would like to live in a large city.
- Büyük bir şehirde yaşamak isterdim.
- The office was small but it had a view of the city.
- Ofis küçüktü ama bir şehir manzarası vardı.
- Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
- Tokyo is more populous than any other city in Japan.
- Tokyo Japonya'daki başka bir şehirden daha kalabalık.
- He wants to live in the city.
- Şehirde yaşamak istiyor.
- The population of the city dropped by a third.
- Şehrin nüfusu üçte bir oranında azaldı.
- This city is in the United States.
- Bu şehir Birleşik Devletler'de.
- Almaty is my favorite city!
- Almatı benim en sevdiğim şehir!
- Parts of the city looked like a disaster zone following the storm.
- Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları felaket bölgesi gibi görünüyordu.
Show More (1520)
|