constantly - English Turkish Sentences
English Turkish
constantly sürekli adv.
  • They are constantly releasing new updates for my phone.
  • Telefonum için sürekli yeni güncellemeler yayınlıyorlar.
  • The destruction of their cultural heritage is an open wound which bleeds constantly for the Palestinians.
  • Kültürel miraslarının yok edilmesi Filistinliler için sürekli kanayan açık bir yaradır.
  • As Members of this Parliament we fly as part of our work; we are constantly in the air.
  • Bu Parlamentonun üyeleri olarak işimizin bir parçası olarak uçuyoruz; sürekli havadayız.
Show More (156)
constantly sürekli olarak adv.
  • We constantly obstruct their path towards enjoying a full human existence.
  • Onların tam bir insani varoluşun tadını çıkarma yollarını sürekli olarak engelliyoruz.
  • Why, then, do we constantly have to go over this discussion again and again?
  • O halde neden sürekli olarak bu tartışmanın üzerinden tekrar tekrar geçmek zorunda kalıyoruz?
  • In this regard, the Convention is constantly moving backwards.
  • Bu bağlamda Sözleşme sürekli olarak geriye doğru hareket etmektedir.
Show More (51)
constantly sık sık adv.
  • She contradicts herself constantly.
  • O sık sık kendisiyle çelişiyor.
  • They contradict themselves constantly.
  • Onlar sık sık kendileriyle çelişiyorlar.
  • Tom constantly contradicts himself.
  • Tom sık sık kendisiyle çelişir.
Show More (3)
constantly daima adv.
  • I constantly talk to myself.
  • Daima kendi kendime lakırdı ederim.
Show More (-2)