|
- This is a matter that the Committee on Petitions is continually aware of.
- Bu, Dilekçe Komisyonunun sürekli olarak farkında olduğu bir konudur.
- This language is continually being confirmed at all the meetings.
- Bu dil tüm toplantılarda sürekli olarak teyit edilmektedir.
- The European Heads of Government in Thessaloniki spoke almost continually of the need for speaking with one voice.
- Selanik'teki Avrupa Hükümet Başkanları neredeyse sürekli olarak tek sesle konuşma ihtiyacından bahsettiler.
- We need to continually assess how best to reinforce our political dialogue and role in the region.
- Siyasi diyaloğumuzu ve bölgedeki rolümüzü en iyi nasıl güçlendirebileceğimizi sürekli olarak değerlendirmemiz gerekiyor.
- We continually need to send out our message, but we should realise that forced evangelisation does not work.
- Mesajımızı sürekli olarak iletmemiz gerekiyor, ancak zorla müjdelemenin işe yaramadığının da farkına varmalıyız.
- This, however, is a bogus argument that the Dutch Government hides behind when continually blocking the matter.
- Ancak bu, Hollanda Hükûmeti'nin konuyu sürekli olarak bloke ederken arkasına saklandığı sahte bir argümandır.
- I, for one, am continually meeting people who are completely confused about the roles of the different institutions.
- Ben kendi adıma, farklı kurumların rolleri konusunda kafası tamamen karışmış insanlarla sürekli olarak karşılaşıyorum.
- The concept of sustainability does not have to be continually updated.
- Sürdürülebilirlik kavramının sürekli olarak güncellenmesi gerekmez.
- This is something that we are continually denouncing here in this House.
- Bu, bu Mecliste sürekli olarak kınadığımız bir husustur.
- We intend to be continually on the ball about this.
- Bu konuda sürekli olarak dikkatli olmayı amaçlıyoruz.
- Parliament is continually asking for all dialogue to be brought to an end.
- Parlamento sürekli olarak tüm diyalogların sona erdirilmesini istiyor.
- Today's global society requires us continually to improve our preparation for the challenges that face us.
- Günümüzün küresel toplumu, karşımıza çıkan zorluklara karşı hazırlığımızı sürekli olarak geliştirmemizi gerektiriyor.
- That, in fact, is what the right has continually repeated in Europe over previous centuries and it is not convincing.
- Aslında bu, sağın önceki yüzyıllarda Avrupa'da sürekli olarak tekrarladığı şeydir ve inandırıcı değildir.
- You'd have to be continually hiding that from, you know, even like your local garbage collector.
- Bunu yerel çöp toplayıcınızdan bile sürekli olarak gizlemeniz gerekir.
- Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosferde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 C derecenin üzerine çıkar.
- She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- Tom is continually on the go.
- Tom sürekli olarak iş başındadır.
- Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
- Tom is continually on the go.
- Tom sürekli olarak hareket halindedir.
- Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
- I continually go to the market.
- Ben sürekli olarak pazara giderim.
Show More (19)
|
|
- The concept of sustainability does not have to be continually updated.
- Sürdürülebilirlik kavramının sürekli güncellenmesi gerekmiyor.
- My Group has continually pressed for reforms based on the Wise Men's report.
- Grubum Akil Adamlar raporuna dayanarak reformlar yapılması için sürekli baskıda bulundu.
- Finally, the death penalty is also a punishment that terrorists are continually giving by killing unarmed citizens.
- Son olarak, ölüm cezası da teröristlerin silahsız vatandaşları öldürerek sürekli verdikleri bir cezadır.
- Yet, reality, from one crisis to the next, continually challenges this belief.
- Ancak gerçekler, bir krizden diğerine, bu inanca sürekli meydan okumaktadır.
- This, however, is a bogus argument that the Dutch Government hides behind when continually blocking the matter.
- Ancak bu, Hollanda Hükümetinin konuyu sürekli kapatmak için arkasına saklandığı uyduruk bir argümandır.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
- Peter sürekli annesiyle telefon görüşmeleri yapıyor.
- Tom is continually on the go.
- Tom sürekli hareket halinde.
- Tom is continually on the go.
- Tom sürekli meşguldür.
- Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi toprağı sürekli zenginleştirir.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
- Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- I continually go to the market.
- Sürekli markete gidiyorum.
- She complained continually that there was no money left.
- Sürekli hiç parası kalmadığından şikayet ediyordu.
- He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
- Huysuzlaştı, karısının yemeklerini sürekli eleştirdi ve midesindeki ağrıdan şikayet etti.
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı tüm gökyüzünü sürekli aydınlatmıyor?
- Tom continually eats cake.
- Tom sürekli kek yiyor.
Show More (12)
|