1 |
crane |
vinç |
n. |
|
- Dan operated some of the most massive cranes in the world.
- Dan dünyanın en büyük vinçlerinden bazılarını işletiyordu.
- The crane can lift twenty tons of concrete.
- Vinç 20 ton beton kaldırabiliyor.
- How many cranes are there in this port?
- Bu limanda kaç tane vinç var?
- The crane can lift twenty tons of concrete.
- Vinç yirmi ton beton kaldırabilir.
- Of course, a license is needed to operate a crane.
- Elbette, vinç kullanmak için bir lisans gerekli.
- She can operate a crane.
- O vinç kullanabilir.
- They can operate a crane.
- Onlar vinç kullanabilir.
- We can operate a crane.
- Biz bir vinci kullanabiliriz.
- Dan needs a massive crane at his worksite.
- Dan'in, şantiyesinde büyük bir vince ihtiyacı var.
- Mary can operate a crane.
- Mary vinç kullanabilir.
- Everything in this crane is computer-controlled.
- Bu vinçteki her şey bilgisayar kontrollü.
- We can operate a crane.
- Biz bir vinç kullanabiliriz.
- Tom is a crane operator.
- Tom bir vinç operatörü.
- After the traffic accident, his car had to be towed by a crane truck.
- Trafik kazasının ardından arabası bir vinç kamyonu tarafından çekilmek zorunda kaldı.
- She can operate a crane.
- O bir vinç kullanabilir.
- Tom accidentally dropped the container from his crane.
- Tom konteyneri kazara vincinden düşürdü.
- I can operate a crane.
- Ben bir vinç kullanabilirim.
- Tom was lowering a heavy box with a huge crane.
- Tom büyük bir vinçle ağır bir kutuyu indiriyordu.
- After the traffic accident, his car had to be towed by a crane truck.
- Trafik kazasından sonra arabası bir vinç kamyonu tarafından çekilmek zorunda kaldı.
- You can operate a crane, can't you?
- Vinç kullanabilirsin, değil mi?
- We hired a crane to lift the new air conditioner and place it on the roof.
- Yeni klimayı kaldırıp çatıya yerleştirmek için bir vinç kiraladık.
- We can operate a crane.
- Biz vinç kullanabiliriz.
- Tom can operate a crane.
- Tom vinç kullanabilir.
- A crane raises heavy construction materials.
- Bir vinç ağır inşaat malzemelerini kaldırır.
- Everything in this crane is computer-controlled.
- Bu vinçteki her şey bilgisayar kontrollüdür.
- Tom accidentally dropped the container from his crane.
- Tom yanlışlıkla vinçten konteyneri düşürdü.
- He can operate a crane.
- O bir vinç kullanabilir.
- They can operate a crane.
- Onlar bir vinç kullanabilirler.
- Tom can operate a crane.
- Tom bir vinç kullanabilir.
- Dan operated some of the most massive cranes in the world.
- Dan dünyadaki en büyük vinçlerden bazılarını çalıştırdı.
- Tom is a crane operator.
- Tom bir vinç operatörüdür.
- I can operate a crane.
- Vinç kullanabilirim.
- He can operate a crane.
- Vinç kullanabilir.
- Of course, a license is needed to operate a crane.
- Tabii ki, vinç kullanmak için lisans gerekiyor.
- Dan needs a massive crane at his worksite.
- Dan'in şantiyesinde büyük bir vince ihtiyacı var.
Show More (32)
|
2 |
crane |
turna |
n. |
|
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
- Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
- The crane is a wading bird.
- Turna dalıcı bir kuştur.
- Her classmates folded three hundred and fifty-six cranes so that one thousand were buried with her.
- Sınıf arkadaşları, bin tanesi onunla birlikte gömüllsün diye üç yüz elli altı turna katladılar.
- Tom folded an origami crane.
- Tom bir origami turna katladı.
- Tom folded an origami crane.
- Tom origamiden turna yaptı.
- The crane, unlike the dog, has never dreamed of flying.
- Turna, köpeğin aksine, uçmayı hiç hayal etmemiş.
- A crane is a big, beautiful bird.
- Turna büyük, güzel bir kuştur.
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
- Turnalar yuvalarını kiliselerin çan kulelerine yaparlar.
- The crane is a wading bird.
- Turna bir su kuşudur.
- Sadako looked at the golden paper crane that her best friend Chizuko had made for her.
- Sadako, en yakın arkadaşı Chizuko'nun kendisi için yaptığı altın kâğıttan turnaya baktı.
- Will you make me a paper crane?
- Bana kağıttan bir turna yapar mısın?
- Cranes are big beautiful birds.
- Turnalar, büyük ve güzel kuşlardır.
- The crane, unlike the dog, has never dreamed of flying.
- Turna, köpeğin aksine, uçmayı hiç hayal etmedi.
Show More (10)
|
3 |
crane |
turna kuşu |
n. |
|
- All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle.
- Sadako'nun artık yapabileceği tek şey kağıttan turna kuşları yapmak ve bir mucize olmasını ummaktı.
- Tom folded an origami crane.
- Tom origami ile turna kuşu yaptı.
Show More (-1)
|