dampen - English Turkish Sentences
English Turkish
dampen söndürmek v.
  • It must dampen the fires of the increasingly bitter disputes we have witnessed in recent weeks.
  • Son haftalarda şahit olduğumuz ve giderek şiddetlenen tartışmaların ateşini söndürmelidir.
Show More (-2)
dampen (tadını/keyfini) kaçırmak v.
  • The defeat didn't dampen his spirits.
  • Yenilgi, onun neşesini kaçırmadı.
Show More (-2)
dampen (hevesini/umudunu/şevkini) kırmak v.
  • The defeat didn't dampen his spirits.
  • Yenilgi, onun cesaretini kırmadı.
Show More (-2)