decline - English Turkish Sentences
English Turkish
decline reddetmek v.
  • This requires the Bank to take on risks private operators would decline.
  • Bu, Bankanın özel operatörlerin reddedeceği riskleri üstlenmesini gerektirir.
  • The only witness is an Estonian policeman who has declined to testify.
  • Tek tanık, ifade vermeyi reddeden Estonyalı bir polis memuru.
  • She declined to do so.
  • Bunu yapmayı reddetti.
Show More (74)
decline düşüş n.
  • We must ensure that this decline is not accelerated instead of remedied.
  • Bu düşüşün düzeltilmesi yerine hızlandırılmamasını sağlamalıyız.
  • Elsewhere, including in Europe, prices are currently suffering a short-term decline.
  • Avrupa da dahil olmak üzere başka yerlerde fiyatlar şu anda kısa vadeli bir düşüş yaşamaktadır.
  • There are reports from neighbouring countries that the Taliban are in terminal decline.
  • Komşu ülkelerden Taliban'ın ölümcül bir düşüş içinde olduğuna dair raporlar geliyor.
Show More (28)
decline azalmak v.
  • State interference has been declining.
  • Devlet müdahalesi azalmaktadır.
  • However, doing nothing in the light of declining cod stocks is not an option.
  • Bununla birlikte, morina rezervlerinin azalması karşısında hiçbir şey yapmamak bir seçenek değildir.
  • In Latin America, torture has thankfully declined considerably since the 1970s and 1980s.
  • Latin Amerika'da işkence 1970'ler ve 1980'lerden bu yana şükürler olsun ki önemli ölçüde azalmıştır.
Show More (15)
decline gerileme n.
  • The decline in core inflation is close to the target.
  • Çekirdek enflasyondaki gerileme hedefe yakındır.
  • The decline in imports was more evenly distributed among trade partners.
  • İthalattaki gerileme, ticaret ortakları arasında daha dengeli dağıldı.
  • The decline of the railways is also linked to problems concerning finance.
  • Demir yollarının gerilemesi finansmanla ilgili sorunlarla da bağlantılıdır.
Show More (7)
decline geri çevirmek v.
  • She declined my offer to help.
  • Yardım teklifimi geri çevirdi.
  • It's very impolite of you to decline her invitation.
  • Onun davetini geri çevirmen büyük saygısızlık.
  • Tom had to politely decline.
  • Tom kibarca geri çevirmek zorunda kaldı.
Show More (6)
decline düşmek v.
  • Everyone hopes that the gas prices would decline.
  • Herkes benzin fiyatlarının düşeceğini umuyor.
  • I will just mention the story of the school in Oene, where performance at primary level declined.
  • İlkokul düzeyinde performansın düştüğü Oene'deki okulun hikayesinden bahsedeceğim.
  • Furthermore, as the coffee is being produced at too high a yield, its very quality is declining.
  • Dahası, kahve çok yüksek verimle üretildiği için kalitesi de düşüyor.
Show More (6)
decline azalma n.
  • In the last few years, there has been a decline in the number of children parents decide to have.
  • Son birkaç yılda, ebeveynlerin sahibi olmayı istedikleri çocuk sayısında bir azalma olmuştur.
  • The only way you can address issues, such as the decline in aid flows during the 1990s, is through multilateral efforts.
  • 1990'larda yardım akışındaki azalma gibi sorunları ele almanın tek yolu çok taraflı çabalardır.
  • So far the Member States' repressive immigration policies have not caused a decline in illegal immigration.
  • Şu ana kadar Üye Devletlerin baskıcı göç politikaları yasadışı göçte bir azalmaya neden olmamıştır.
Show More (1)
decline düşme n.
  • All of us want prices to decline.
  • Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
  • Home prices have continued to decline.
  • Ev fiyatları düşmeye devam ediyor.
  • The value of the dollar declines as the rate of inflation rises.
  • Enflasyon oranı yükseldikçe doların değeri düşüyor.
Show More (0)
decline bozulmak v.
  • As I grew older, my health declined.
  • Yaşlandıkça sağlığım bozuldu.
  • His health has begun to decline now.
  • Onun sağlığı artık bozulmaya başladı.
  • His health has begun to decline.
  • Sağlığı bozulmaya başladı.
Show More (0)
decline çöküş n.
  • The Vietnamese people live in poverty, their society is in decline and the country is still under-developed.
  • Vietnam halkı yoksulluk içinde yaşıyor, toplumları çöküşte ve ülke hala az gelişmiş durumda.
  • The decline of the state, however, leads to catastrophe and anarchy.
  • Ancak devletin çöküşü felaket ve anarşiye yol açar.
Show More (-1)
decline çökme n.
  • His health has begun to decline.
  • Onun sağlığı çökmeye başladı.
  • Romans did not want their empire to decline; but it did.
  • Romalılar, imparatorluklarının çökmesini istemediler; ama oldu.
Show More (-1)
decline çekimlemek v.
  • In some languages, they decline nouns by finding their stem and listing their case forms.
  • Bazı dillerde isimler kökleri bulunup isim halleri listelenerek çekimlenir.
Show More (-2)
decline kötüye gitmek v.
  • His health has been declining after moving to a cooler climate.
  • Daha serin bir iklime taşındıktan sonra sağlığı kötüye gitmeye başladı.
Show More (-2)
decline alçalmak v.
  • The roof declines at a sharp angle.
  • Çatı keskin bir açıyla alçalıyor.
Show More (-2)