| 1 |
delightful |
hoş |
adj. |
|
- Must be a delightful surprise for first time visitors to his home.
- Evini ilk kez ziyaret edenler için hoş bir sürpriz olmalı.
- Must be a delightful surprise for first time visitors to his home.
- Evine ilk kez gelen ziyaretçiler için hoş bir sürpriz olsa gerek.
- Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.
- Portakal çiçeklerinin rahatlatıcı bir etkisi ve hoş bir kokusu vardır.
- He is delightful.
- O, hoş biri.
- It is delightful to be praised by an expert in the field.
- Alandaki bir uzman tarafından takdir edilmek hoş.
Show More (2)
|
| 2 |
delightful |
güzel |
adj. |
|
- I've just received some delightful news.
- Az önce güzel bir haber aldım.
- The weather was delightful.
- Hava çok güzeldi.
- The weather was delightful.
- Hava güzeldi.
Show More (0)
|
| 3 |
delightful |
enfes |
adj. |
|
- Perhaps my slowness has fallen victim to its delightful speed.
- Belki de benim yavaşlığım onun enfes hızına kurban gitmiştir.
Show More (-2)
|
