|
- The justifiably devastating comments in the media speak volumes.
- Medyada yer alan haklı olarak yıkıcı yorumlar çok şey anlatıyor.
- The actual or potential effects of armed attacks are increasingly devastating and fatal.
- Silahlı saldırıların fiili veya potansiyel etkileri giderek daha yıkıcı ve ölümcül olmaktadır.
- That would be devastating, especially for the United States as a community founded on the rule of law.
- Bu, özellikle hukukun üstünlüğü üzerine kurulmuş bir toplum olarak Amerika Birleşik Devletleri için yıkıcı olacaktır.
- When will we see a return to cleanliness and the end of this devastating accident?
- Ne zaman temizliğe geri dönüldüğünü ve bu yıkıcı kazanın sona erdiğini göreceğiz?
- The report helps us to understand the devastating impact of this on the developing countries.
- Rapor, bunun gelişmekte olan ülkeler üzerindeki yıkıcı etkisini anlamamıza yardımcı oluyor.
- Exempting peacekeeping forces from such liability to prosecution would be devastating for women.
- Barışı koruma güçlerinin bu tür bir kovuşturma yükümlülüğünden muaf tutulması kadınlar için yıkıcı olacaktır.
- An oil disaster on the scale of the Prestige wreck would be devastating.
- Prestige kazası ölçeğinde bir petrol felaketi yıkıcı olacaktır.
- The consequences for the multitude of small and medium-sized farmers in the candidate countries will be devastating.
- Aday ülkelerdeki çok sayıda küçük ve orta ölçekli çiftçi için sonuçlar yıkıcı olacaktır.
- These three diseases claim the most victims and are spreading with devastating effect.
- Bu üç hastalık en çok kurban alan ve yıkıcı etkilerle yayılan hastalıklardır.
- The mark on its report card is quite plainly devastating.
- Karnesindeki not oldukça açık bir şekilde yıkıcıdır.
- Job losses deal a devastating blow to the workers affected and their families.
- İş kayıpları, bu durumdan etkilenen çalışanlar ve aileleri için yıkıcı bir darbe niteliğindedir.
- Preparations are under way for a war that could have devastating consequences for the population of the whole world .
- Tüm dünya nüfusu için yıkıcı sonuçlar doğurabilecek bir savaş için hazırlıklar devam ediyor .
- The devastating consequences of a spiral of revenge are nowhere more visible today than in the Middle East.
- İntikam sarmalının yıkıcı sonuçları bugün hiçbir yerde Orta Doğu'da olduğu kadar görünür değildir.
- It can also have devastating effects, both physically and pyschologically.
- Ayrıca hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıkıcı etkileri olabilir.
- Developments in recent years have, however, been devastating.
- Ancak son yıllarda yaşanan gelişmeler yıkıcı olmuştur.
- The impact on the lives of those caught in the crossfire, both literally and metaphorically, has been devastating.
- Hem gerçek hem de mecazi anlamda çapraz ateşe yakalananların hayatları üzerindeki etkisi yıkıcı olmuştur.
- There is no justification for Saddam Hussein's devastating politics.
- Saddam Hüseyin'in yıkıcı siyasetinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur.
- It had a devastating effect on everything it touched.
- Dokunduğu her şey üzerinde yıkıcı bir etkisi vardı.
- It had a devastating effect on everything it touched.
- Dokunduğu her şey üzerinde yıkıcı bir etkisi oldu.
- They possess powerful and devastating magic.
- Güçlü ve yıkıcı büyüleri var.
- They possess powerful and devastating magic.
- Güçlü ve yıkıcı büyülere sahipler.
- Tom's death was devastating.
- Tom'un ölümü yıkıcı oldu.
- That's devastating.
- Bu çok yıkıcı.
- Pollution is bringing devastating consequences for the regional ecosystem.
- Kirlilik, bölge ekosistemine yıkıcı sonuçlar doğuruyor.
- Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda ortaya çıktı.
- This is devastating.
- Bu yıkıcı.
- That's devastating.
- O, yıkıcıdır.
- Pollution is bringing devastating consequences for the regional ecosystem.
- Kirlilik, bölgesel ekosistem için yıkıcı sonuçlar doğuruyor.
- That was devastating to Tom.
- Bu Tom için yıkıcıydı.
- The news was devastating.
- Haberler yıkıcıydı.
- Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
- A devastating potato blight and famine struck in Ireland in the 1840's.
- 1840'larda İrlanda'da yıkıcı bir patates yanıklığı ve kıtlık baş gösterdi.
- Sami and Layla were hit with devastating news.
- Sami ve Layla yıkıcı bir haberle sarsıldılar.
- The news was devastating.
- Haber yıkıcıydı.
- The results could be devastating.
- Sonuçlar yıkıcı olabilir.
- It was pretty devastating.
- Bu oldukça yıkıcıydı.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Yıkıcı bir deprem eyalet başkentini vurdu.
- I am still in shock after knowing this sad and devastating news.
- Bu üzücü ve yıkıcı haberi öğrendikten sonra hâlâ şoktayım.
- I am still in shock after knowing this sad and devastating news.
- Bu üzücü ve yıkıcı haberi öğrendikten sonra hala şoktayım.
- Tom's death was devastating.
- Tom'un ölümü yıkıcıydı.
- If you left now, the consequences would be devastating.
- Eğer şimdi gidersen, sonuçları yıkıcı olur.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Eyalet başkentini yıkıcı bir deprem vurdu.
- That was devastating.
- O yıkıcıydı.
- Natural disasters can be devastating.
- Doğal afetler yıkıcı olabiliyor.
- It was absolutely devastating.
- Kesinlikle yıkıcıydı.
- That was devastating.
- Yıkıcıydı.
- This could've been devastating.
- Bu yıkıcı olabilirdi.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Yıkıcı bir deprem eyalet başkenti vurdu.
- Natural disasters can be devastating.
- Doğal felaketler yıkıcı olabilir.
- It was pretty devastating.
- Oldukça yıkıcıydı.
- We suffered a devastating loss.
- Yıkıcı bir kayıp yaşadık.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Yıkıcı bir deprem eyaletin başkentini vurdu.
- Pollution is bringing devastating consequences for the regional ecosystem.
- Kirlilik bölgesel ekosistem için yıkıcı sonuçlar doğuruyor.
Show More (50)
|