Tureng - drown - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	drown	boğulmak	v.
	Some make it, others drown, and the process goes on and on. Bazıları bunu başarıyor, diğerleri boğuluyor ve süreç devam edip gidiyor. The Italian Presidency has taken it out of the water in which it was drowning. İtalya Dönem Başkanlığı, Konseyi içinde boğulmakta olduğu sudan çıkarmıştır. The Italian Presidency has taken it out of the water in which it was drowning. İtalya Dönem Başkanlığı, Konsey'i içinde boğulmakta olduğu sudan çıkarmıştır. The man who nearly drowned began to breathe. Neredeyse boğulmuş olan adam nefes almaya başladı. A drunk went swimming and nearly drowned. Bir sarhoş yüzmeye gitti ve neredeyse boğuluyordu. He was almost drowned. O, neredeyse boğuluyordu. Luckily nobody drowned. Neyse ki kimse boğulmadı. Tom almost drowned yesterday. Tom dün neredeyse boğuluyordu. Tom fell into the pool and drowned. Tom havuza düştü ve boğuldu. Without your help, I would have drowned. Yardımın olmasaydı, boğulurdum. The parachutist fell into the ocean and drowned. Paraşütçü okyanusa düştü ve boğuldu. Tom came close to drowning. Tom neredeyse boğuluyordu. I drowned. Ben boğuldum. The child was almost drowned. Çocuk neredeyse boğuluyordu. The prime minister fell into the Danube and drowned. Başbakan Tuna ırmağına düşüp boğuldu. Without your help, I would have drowned. Yardımınız olmasaydı, boğulabilirdim. I would have drowned if you hadn't saved me. Beni kurtarmasaydın boğulacaktım. The last time I tried swimming, I almost drowned. En son yüzmeyi denediğimde neredeyse boğuluyordum. Did Tom drown? Tom boğuldu mu? I must save the drowning child by all means. Boğulan çocuğu ne pahasına olursa olsun kurtarmalıyım. Tom almost drowned. Tom neredeyse boğuluyordu. Bill dove into the river to save the drowning child. Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı. Tom drowned. Tom boğuldu. He drowned while swimming in the river. Nehirde yüzerken boğuldu. She saved her children from drowning. Çocuklarını boğulmaktan kurtardı. Filiberto died by drowning during a bath in the ocean. Filiberto okyanusta banyo yaparken boğularak öldü. Bill dove into the river to save the drowning child. Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre atladı. A lot of people drowned when the ship sank. Gemi battığında birçok insan boğuldu. Tom came close to drowning. Tom boğulmaya çok yaklaştı. I would have drowned if you hadn't saved me. Beni kurtarmamış olsaydın boğulmuş olurdum. Tom's drowning. Tom boğuluyor. They all drowned. Onların hepsi boğuldu. I just saved your cat from drowning. Az önce kedini boğulmaktan kurtardım. A drowning man will catch at a straw. Boğulan bir adam saman çöpüne tutunur. I'm afraid of drowning. Boğulmaktan korkuyorum. He rescued a girl from drowning and was given a reward. Bir kızı boğulmaktan kurtardığı için ona ödül verildi. The boy was on the point of drowning when his father came to his rescue. Babası onu kurtarmaya geldiğinde çocuk boğulmak üzereydi. You won't drown if you learn how to swim. Yüzmeyi öğrenirsen boğulmazsın. He held her down in the tub until she drowned. Boğulana kadar onu küvette tuttu. If it hadn't been for his help, she might have drowned. Onun yardımı olmasaydı, kız boğulabilirdi. Sami almost drowned. Sami neredeyse boğuluyordu. The boy narrowly escaped drowning. Çocuk, boğulmaktan kıl payı kurtuldu. Luckily nobody drowned. Allah'tan kimse boğulmadı. He was almost drowned. Neredeyse boğuluyordu. Both Tom and Mary almost drowned. Hem Tom hem de Mary neredeyse boğuluyordu. Tom didn't drown. Tom boğulmadı. Tom was saved from drowning. Tom boğulmaktan kurtarıldı. I almost drowned last summer. Geçen yaz neredeyse boğuluyordum. If it had not been for your help, I should have drowned. Yardımın olmasaydı boğulurdum. Tom and Mary probably drowned together. Tom ve Mary muhtemelen birlikte boğuldular. The boy almost drowned. Çocuk neredeyse boğuluyordu. I keep having this dream about drowning. Boğulmakla ilgili bir rüya görüp duruyorum. Tom risked his life to save the drowning boy. Tom boğulan çocuğu kurtarmak için hayatını tehlikeye attı. He saved the boy from drowning. Çocuğu boğulmaktan kurtardı. I would've drowned if you hadn't saved me. Beni kurtarmasaydın boğulacaktım. All the passengers were saved from drowning. Bütün yolcular boğulmaktan kurtuldu. If my brother hadn't saved me, I would've drowned. Eğer kardeşim beni kurtarmasaydı, boğulacaktım. We almost drowned. Neredeyse boğuluyorduk. The boy was almost drowned. Oğlan neredeyse boğuluyordu. I'm drowning. Ben boğuluyorum. Bill dived into the river to save the drowning child. Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı. I'm still having the same dream about drowning. Hala boğulmakla ilgili aynı rüyayı görüyorum. If my brother hadn't helped me, I would've drowned. Kardeşim bana yardım etmeseydi, boğulacaktım. He saved the drowning boy at the risk of his own life. Boğulmakta olan çocuğu kendi hayatını riske atarak kurtardı. Someone needs to save him, or he'll drown. Birinin onu kurtarması lazım, yoksa boğulacak. I drowned. Boğuldum. They rescued the boy from drowning. Çocuğu boğulmaktan kurtardılar. He rescued a boy from drowning. Bir çocuğu boğulmaktan kurtardı. He fell into the water and drowned. Suya düştü ve boğuldu. Tom fell into the water and drowned. Tom suya düştü ve boğuldu. Tom isn't drowning. Tom boğulmuyor. Neither of the drowning men could be saved. Boğulan iki adam da kurtarılamadı. He almost drowned. O neredeyse boğuluyordu. She saved her children from drowning. O çocuklarını boğulmaktan kurtardı. Tom drowned in this lake. Tom bu gölde boğuldu. Tom seems to be drowning. Tom boğuluyor gibi görünüyor. You could have drowned. Boğulabilirdin. I almost drowned. Neredeyse boğuluyordum. The man dived to the drowning woman's aid. Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı. Tom fell into the water and drowned. Tom suya düşüp boğuldu. He saved a little boy from drowning. Küçük bir çocuğu boğulmaktan kurtardı. He saved the drowning boy at the risk of his own life. O, kendi hayatı pahasına boğulan çocuğu kurtardı. The boy narrowly escaped drowning. Çocuk, kıl payı boğulmaktan kurtuldu. Tom got drunk and drowned while taking a bath. Tom sarhoş oldu ve banyo yaparken boğuldu. The man who nearly drowned began to breathe. Boğulmak üzere olan adam nefes almaya başladı. A lot of people drowned when the ship sank. Gemi battığında bir sürü insan boğuldu. Both Tom and I almost drowned. Tom ve ben neredeyse boğuluyorduk. She almost drowned. Neredeyse boğuluyordu. He was nearly drowned. Neredeyse boğuluyordu. Tom risked his life to save the drowning boy. Tom boğulan çocuğu kurtarmak için hayatını riske attı. She came close to drowning. O, neredeyse boğuluyordu. I'm afraid of drowning. Boğulmaktan korkarım. Tom was saved from drowning. Tom boğulmaktan kurtulmuştu. Tom rescued a boy from drowning last weekend. Tom geçen hafta sonu bir çocuğu boğulmaktan kurtardı. Tom and Mary both drowned. Tom ve Mary ikisi de boğuldu. The man dived to the drowning woman's aid. Adam boğulan kadına yardım etmek için daldı. She came close to drowning. Boğulmaya çok yaklaştı. Tom doesn't seem to be drowning. Tom boğuluyor gibi görünmüyor. Several Japanese soldiers drowned. Birkaç Japon askeri boğuldu. That tall boy saved the drowning child. Şu uzun boylu genç boğulan çocuğu kurtardı. Tom seemed to be drowning. Tom boğuluyor gibi görünüyordu. I'm afraid of drowning. Ben de boğulmaktan korkuyorum. The policeman saved the child from drowning. Polis çocuğu boğulmaktan kurtardı. I must save the drowning child by all means. Ne olursa olsun boğulan çocuğu kurtarmalıyım. The boy was almost drowned. Çocuk neredeyse boğuluyordu. Three passengers were saved, but the remaining passengers drowned. Üç yolcu kurtarıldı ama geri kalanlar boğuldu. The prime minister fell into the Danube and drowned. Başbakan Tuna Nehri'ne düştü ve boğuldu. The young man saved the girl from drowning. Genç adam kızı boğulmaktan kurtardı. I could've drowned. Boğulabilirdim. The young man saved the child from drowning. Genç adam çocuğu boğulmaktan kurtardı. He rescued a girl from drowning and was given a reward. Bir kızı boğulmaktan kurtardı ve ödüllendirildi. He almost drowned. Neredeyse boğuluyordu. Tom saved Mary from drowning. Tom, Mary'yi boğulmaktan kurtardı. Tom could've drowned. Tom boğulabilirdi. That tall boy saved the drowning child. O uzun çocuk boğulan çocuğu kurtardı. I would've drowned if you hadn't saved me. Beni kurtarmamış olsaydın boğulmuş olurdum. Tom rescued a dog from drowning. Tom bir köpeği boğulmaktan kurtardı. Tom rescued a boy from drowning last weekend. Tom, geçen hafta sonu bir çocuğu boğulmaktan kurtardı. Tom drowned while swimming in the river. Tom nehirde yüzerken boğuldu. You could have drowned. Sen boğulabilirdin. Tom fell into the pool and drowned. Tom havuza düşüp boğuldu. A drowning man will clutch at a straw. Boğulan bir adam bir saman çöpüne tutunur. Tom wasn't drowning. Tom boğulmuyordu. All the passengers were saved from drowning. Bütün yolcular boğulmaktan kurtarıldılar. They all drowned. Hepsi boğuldu. Show More (122)
2	drown	boğmak	v.
	We will not drown ourselves, said the medicine man; we have found a nation who are afraid of us. Kendimizi boğmayacağız, dedi sihirbaz hekim; bizden korkan bir ulus bulduk. I killed her by drowning her in a tub filled with Neo Kobe pizza. Neo Kobe pizza ile dolu bir küvette onu boğarak öldürdüm. Too much water drowned the miller. Çok fazla su değirmenciyi boğdu. Tom tried to drown himself in the bathtub. Tom küvette kendini boğmaya çalıştı. She drowned a cat. Bir kediyi boğmuş. She drowned a cat. O bir kedi boğdu. Tom tried to drown himself in his bathtub. Tom kendini küvette boğmaya çalıştı. She drowned herself in some lake. Bir gölde kendini boğdu. Somebody had drowned her in the bathtub. Biri onu küvette boğmuştu. The orchestra is drowning out the singer's voice. Orkestra şarkıcının sesini boğuyor. Where did you drown them? Onları nerede boğdun? I killed her by drowning her in a tub filled with Neo Kobe pizza. Onu Neo Kobe pizzasıyla dolu bir küvette boğarak öldürdüm. Tom drowned his neighbor's cat. Tom komşusunun kedisini boğmuş. She drowned herself in some lake. Kendini bir gölde boğdu. Tom tried to drown himself in the bathtub. Tom kendini küvette boğmaya çalıştı. Tom tried to drown himself last summer. Tom geçen yaz kendini boğmaya çalıştı. Dan tried to drown himself. Dan kendini boğmaya çalıştı. Tom tried to drown himself in his bathtub. Tom kendini küvetinde boğmaya çalıştı. Where did you drown them? Onları nerede boğdunuz? Tom tried to drown himself. Tom kendini boğmaya çalıştı. Tom drowned his neighbor's cat. Tom komşusunun kedisini boğdu. Show More (18)
3	drown	suda boğmak	v.
	Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air. Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir. Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air. Bir kadınla tartışmak, suyu boğmaya, ateşi yakmaya, toprağı kazmaya ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir. Show More (-1)
4	drown	suda boğulmak	v.
	You're drowning in a glass of water. Bir bardak suda boğuluyorsun. You're drowning in a glass of water. Bir bardak suda boğuluyorsunuz. Show More (-1)