|
- Ultimately that would put at risk humans eating the meat.
- Aslında bu, eti yiyen insanları riske atacaktır.
- We take out millions of tonnes of sand eels and scour the sea beds, and the cod eat sand eels.
- Milyonlarca ton kum yılan balığı çıkarıp deniz yataklarını tarıyoruz ve morinalar kum yılan balıklarını yiyor.
- We must reiterate that when we eat animals, we are eating the food that they themselves consumed.
- Hayvanları yediğimizde, onların kendi tükettikleri yiyecekleri yediğimizi yinelemeliyiz.
- Consumers have the right to know what they eat.
- Tüketiciler ne yediklerini bilme hakkına sahiptir.
- Come on, let's go and eat some delicious hot dogs!
- Hadi, gidip biraz lezzetli sosisli yiyelim!
- When they cannot fish, they do not eat.
- Balık tutamadıklarında yemek de yiyemiyorlar.
- Let us just think about the food we eat, for example.
- Örneğin sadece yediğimiz yiyecekleri düşünelim.
- The health of a human being depends on what he eats.
- İnsanın sağlığı ne yediğine bağlıdır.
- The problem is that there is a risk of disease if an animal eats other animals of the same species.
- Sorun, bir hayvanın aynı türden başka hayvanları yemesi durumunda hastalık riskinin ortaya çıkmasıdır.
- The health of a human being depends on what he eats.
- Bir insanın sağlığı ne yediğine bağlıdır.
- Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak.
- Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar azdır, dolayısıyla az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz.
- The proposals will not increase the safety level of eating shellfish for either children or adults.
- Teklifler, ne çocuklar ne de yetişkinler için kabuklu deniz ürünleri yemenin güvenlik seviyesini arttırmayacaktır.
- I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
- Bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebileceğimize inanıyorum.
- Let them eat it and then they will not be hungry!
- Bırakın yesinler, o zaman aç kalmazlar!
- Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak.
- Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar az olduğu için az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz.
- He assured his grandmother that 'yes, I love green peas, but I don't eat them'.
- Büyükannesine 'evet, yeşil bezelyeyi seviyorum ama yemiyorum' diye güvence verdi.
- We mainly eat tasty food, even if we know it is unhealthy.
- Sağlıksız olduğunu bilsek bile ağırlıklı olarak lezzetli yiyecekler yiyoruz.
- They want not just to eat and drink, they also want to go on holiday, to travel, and so on and so forth.
- Sadece yemek ve içmek değil, aynı zamanda tatile çıkmak, seyahat etmek ve benzeri şeyleri de istiyorlar.
- There is definitely a clear link here between what people eat and what the animals have been fed.
- Burada insanların yedikleri ile hayvanların beslendikleri arasında kesinlikle açık bir bağlantı vardır.
- We must reiterate that when we eat animals, we are eating the food that they themselves consumed.
- Hayvanları yediğimizde, onların kendi tükettikleri gıdaları yediğimizi tekrarlamalıyız.
- I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
- İnanıyorum ki bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebiliriz.
- Why should we always eat them?
- Neden onları her zaman yemeliyiz?
- The consumer will never discover what he has eaten.
- Tüketici ne yediğini asla öğrenemeyecektir.
- Let them eat it, and then they will not be hungry!
- Bırakın yesinler, o zaman aç kalmayacaklar!
- Consumers want to know the origins of what they eat and drink, where this can be established and tested.
- Tüketiciler yediklerinin ve içtiklerinin kökenlerini, bunun nerede tespit i ve test edilebileceğini bilmek isterler.
- Consumers therefore want to know, and many farmers also want to know, what animals eat.
- Tüketiciler bu nedenle hayvanların ne yediğini bilmek isterler ve birçok çiftçi de bilmek ister.
- Perhaps you would also let us know where you like eating lobster, as you use it as such an elegant example.
- Belki bize ıstakozu nerede yemeyi sevdiğinizi de söylersiniz, zira onu çok şık bir örnek olarak kullanıyorsunuz.
- So you figured you'd eat our food and then rob us?
- Yiyeceğimizi yiyip, sonra da bizi soymayı düşündün yani?
- Everyone knows the truth behind, we are what we eat.
- Herkes ne yiyorsak o olduğumuz gerçeğini bilir.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Ben bir şeyler yiyip, duş alır ve size katılırım.
- You can eat, drink, and take all your normal medicines.
- Yiyebilir, içebilir ve tüm normal ilaçlarınızı alabilirsiniz.
- If your dog eats poisoned bait, you have to act fast.
- Köpeğiniz zehirli yem yerse hemen müdahale etmeniz gerek.
- So, personally, I'd rather eat sand.
- Yani kişisel olarak kum yemeyi yeğlerim ben.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de sizin alacağınız sıfırı yiyebilir.
- That's just another good reason to buy and eat local.
- Bu da yerel ürünleri satın almak ve yemek için bir başka iyi neden.
- No one can eat that much sugar and live.
- Kimse o kadar şeker yiyerek yaşayamaz.
- Pregnant women can eat it raw, make compotes and infusions from it.
- Hamile kadınlar çiğ haldeyken yiyebilir, ondan komposto ve infüzyon yapabilir.
- Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
- Şimdilerde tek yaptığı gerçek yemekler yerine cips ve krakerle beslenmek.
- I'd rather not eat the same food again today.
- Bugün aynı yemeği tekrar yememeyi yeğlerim.
- This left for very little time to actually eat.
- Bu da gerçekten bir şeyler yemeye çok az süre bıraktı.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Kimsenin ikram ettiği bir şeyi yiyip içmeyin.
- As a result, you eat more than necessary and gain extra pounds.
- Sonuç olarak, gereğinden fazla yersiniz ve fazla kilo alırsınız.
- An ordinary martial artist can't even think about things like this, much less eat it.
- Sıradan bir dövüş sanatçısı bırakın yemeyi, böyle şeyleri düşünemez bile.
- He's just another uncooked burger you're willing to eat.
- O da sizin yemeye razı olduğunuz bir başka pişmemiş hamburger işte.
- It is so small a single girl could eat it.
- Bir kızın kendi başına yiyebileceği kadar ufak.
- I might rather eat a different thing.
- Farklı bir şey yemeyi tercih edebilirim belki.
- Thus, what we eat normally affects the way our intestines function.
- Dolayısıyla normalde yediğimiz şeyler bağırsaklarımızın çalışma şeklini etkiler.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden berbat olacak.
- There are many reasons a cat won't eat.
- Bir kedinin mama yememesinin birçok nedeni olur.
- Let us plan to go somewhere and eat these or those foods tomorrow.
- Yarın bir yere gidip şu veya bu yiyecekleri yemeyi planlayalım.
- Just three days after dying, the enzymes that help break down a person's food begin to eat that person's body.
- Öldükten sadece üç gün sonra, yiyecekleri parçalamaya yardımcı enzimler, ölen kişinin vücudunu yemeye başlar.
- This tip is just a reminder to watch what you eat.
- İşte bu ipucu ne yediğinize dikkat etmeniz için bir hatırlatmadır.
- Most people with coeliac disease can safely eat avenin.
- Çölyak hastalığı olan çoğu insan avenin güvenle yiyebilir.
- Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
- İnanın bana, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyor ve içiyorum.
- An ordinary martial artist can't even think about things like this, much less eat it.
- Sıradan bir dövüş sanatçısı böyle şeyleri düşünemez bile, yemek şöyle dursun.
- In simple terms, we would answer that yes dogs can eat corns.
- Basitçe ifade edersek, evet köpeklerin mısır yiyebileceği cevabını veririz.
- Now, I'll go eat my dinner and read a book.
- Şimdi gidip yemeğimi yiyeceğim ve kitap okuyacağım.
- As a result, you eat more than necessary and gain extra pounds.
- Sonuç olarak, gerekenden fazla yiyip fazladan kilo alırsınız.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik gıda yiyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzinli araçları hedef alıyor.
- I might rather eat a different thing.
- Farklı bir şey yemeyi tercih edebilirim.
- Pregnant women can eat it raw, make compotes and infusions from it.
- Hamile kadınlar çiğ olarak yiyebilir, ondan komposto ve infüzyon yapabilir.
- I'd rather eat my own foot fungus.
- Kendi ayak mantarımı yemeyi tercih ederim.
- It is so small a single girl could eat it.
- O kadar küçük ki tek bir kız çocuğu bile yiyebilir.
- I ate one cheese sandwich and I'd like another.
- Bir peynirli sandviç yedim ve bir tane daha istiyorum.
- It can be difficult to change everything you eat all at once.
- Yediğiniz her şeyi bir anda değiştirmek zor olabilir.
- Icelanders eat more fish than any other people on earth.
- İzlandalılar dünyadaki diğer insanlardan daha fazla balık yerler.
- At night, we eat, drink and be mad for each other.
- Geceleri yeriz, içeriz ve birbirimize kızarız.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Baksana evlat, annesi onu yemeden önce onu al.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden kötü olacak.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Yemek yiyeceğim, yıkanacağım ve size katılacağım.
- Anacondas can eat larger animals, including a young tapir.
- Anakondalar, yavru tapir de dahil olmak üzere kendinden daha büyük hayvanları yiyebilir.
- You definitely shouldn't eat much before your yoga classes.
- Yoga derslerinizden önce kesinlikle çok fazla yememelisiniz.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Bak evlat, annesi onu yemeden önce alsana şunu.
- This chemical is in lots of things you eat and drink.
- Bu kimyasal, yediğiniz ve içtiğiniz birçok şeyin içinde bulunur.
- This chemical is in lots of things you eat and drink.
- Bu kimyasal yediğiniz ve içtiğiniz birçok şeyin içinde mevcuttur.
- The pregnant dog may also eat more frequently, but in smaller amounts.
- Hamile köpek de daha sık yiyebilir, ancak daha küçük miktarlarda.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Bak evlat, annesi onu yemeden önce hemen al şunu.
Show More (74)
|