|
- They get better eggs, which taste better.
- Tadı daha güzel olan daha iyi yumurtalar elde ediyorlar.
- Yet exports of organic chicken or eggs from Germany were not banned.
- Yine de Almanya'dan organik tavuk ya da yumurta ihracatı yasaklanmamıştır.
- Research has shown that transgenic DNA from GM animal feed is not found in milk, meat and eggs.
- Araştırmalar, GD hayvan yemlerinden elde edilen transgenik DNA'nın süt, et ve yumurtada bulunmadığını göstermiştir.
- We must also concentrate on where the problem is, and that is poultry, and in particular eggs which are eaten raw.
- Ayrıca sorunun nerede olduğuna da odaklanmalıyız; bu da kümes hayvanları ve özellikle de çiğ yenen yumurtalardır.
- Of course, it is important not to put all our eggs in one basket.
- Elbette tüm yumurtalarımızı tek bir sepete koymamak önemlidir.
- Yet exports of organic chicken or eggs from Germany were not banned.
- Yine de Almanya'dan organik tavuk ya da yumurta ihracatı yasaklanmadı.
- The Commission is not putting all its eggs in one basket.
- Komisyon tüm yumurtalarını tek bir sepete koymamaktadır.
- We must also concentrate on where the problem is, and that is poultry, and in particular eggs which are eaten raw.
- Ayrıca sorunun nerede olduğuna, yani kümes hayvanlarına ve özellikle de çiğ yenen yumurtalara odaklanmalıyız.
- Negative; I have not yet found no eggs, just empty shells.
- Olumsuz; henüz yumurta bulamadım, sadece boş kabuklar var.
- Is eating raw eggs safe?
- Çiğ yumurta yemek güvenli midir?
- I bought a few eggs and a little milk.
- Birkaç yumurta ve biraz süt aldım.
- I love hard-boiled eggs.
- Haşlanmış yumurtaya bayılırım.
- I want a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta istiyorum.
- There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bir sürü taze yumurta var.
- The poachers stole some turtle eggs.
- Kaçak avcılar bazı kaplumbağa yumurtalarını çaldılar.
- I don't eat meat or eggs.
- Et ya da yumurta yemiyorum.
- The villager sold the merchant one hundred eggs.
- Köylü tüccara yüz yumurta sattı.
- You had bacon and eggs for breakfast, didn't you?
- Kahvaltıda pastırma ve yumurta yedin, değil mi?
- He bought eggs and milk from a farmer.
- Bir çiftçiden yumurta ve süt aldı.
- Where did you get the eggs?
- Yumurtaları nereden buldun?
- Tom ate three eggs and a slice of toast.
- Tom, üç yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yedik.
- Tom fried himself some eggs.
- Tom kendine birkaç yumurta kızarttı.
- How much do eggs cost?
- Yumurtaların maliyeti nedir?
- She bought two dozen eggs.
- İki düzine yumurta aldı.
- She ran away with the eggs.
- Yumurtaları alıp kaçtı.
- I want some fresh eggs.
- Biraz taze yumurta istiyorum.
- Never put all your eggs in one basket.
- Asla bütün yumurtalarını tek sepete koyma.
- Tom bought three dozen eggs.
- Tom üç düzine yumurta aldı.
- I can't eat raw eggs; they must be cooked.
- Çiğ yumurta yiyemem; pişmiş olmalı.
- She boiled the eggs.
- O yumurtaları kaynattı.
- In the summer, eggs soon go bad.
- Yazın yumurtalar çabuk bozulur.
- In America, we usually buy eggs by the dozen.
- Amerika'da, biz genellikle yumurtayı düzine ile alırız.
- She likes her eggs hard-boiled.
- O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.
- I'll ask Tom to go to the supermarket and buy some eggs.
- Tom'dan süpermarkete gidip yumurta almasını isteyeceğim.
- He boiled some eggs in the kitchen.
- Mutfakta biraz yumurta haşladı.
- Does Tom eat eggs?
- Tom yumurta yer mi?
- Do you eat eggs?
- Yumurta yiyor musun?
- Did you get the eggs?
- Yumurtaları aldın mı?
- Not all of these eggs are fresh.
- Bu yumurtaların tümü taze değildir.
- Can you keep the eggs outside the fridge?
- Yumurtaları buzdolabının dışında tutabilir misin?
- Tom found dragon eggs while spelunking.
- Tom mağaraları araştırırken ejderha yumurtaları buldu.
- How many eggs did mammy buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
- Some eggs were good, but the others were bad.
- Bazı yumurtalar iyiydi fakat diğerleri kötüydü.
- Cows give us milk and chickens give us eggs.
- İnekler bize süt, tavuklar da yumurta verir.
- Break the eggs and remove the yolks.
- Yumurtaları kır ve sarılarını çıkar.
- You shouldn't put all your eggs in one basket.
- Tüm yumurtaları tek bir sepete koymamalısın.
- Cows give us milk and chickens, eggs.
- İnekler bize süt, tavuk ve yumurta verir.
- Tom picked up the saltshaker and salted his eggs.
- Tom tuzluğu aldı ve yumurtalarını tuzladı.
- Tom doesn't like eggs.
- Tom yumurta sevmiyor.
- Do you put salt on your eggs?
- Yumurtalarınıza tuz koyar mısınız?
- I boiled some eggs.
- Biraz yumurta haşladım.
- I didn't buy any eggs.
- Ben hiç yumurta satın almadım.
- This is the first time I've ever put pepper on my eggs.
- İlk defa yumurtalarıma biber koyuyorum.
- Tom didn't want to pay that much for eggs, so he didn't buy any.
- Tom yumurtaya o kadar para vermek istemediği için hiç yumurta almadı.
- Even a black hen lays white eggs.
- Siyah bir tavuk bile beyaz yumurtalar yumurtlar.
- Meat and eggs have a lot of protein.
- Et ve yumurtada çok fazla protein var.
- Tom ate three eggs and a slice of toast.
- Tom üç yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yedi.
- Are eggs a good source of protein?
- Yumurta iyi bir protein kaynağı mıdır?
- We eat eggs.
- Yumurta yiyoruz.
- I hope you bought some eggs.
- Umarım biraz yumurta almışsındır.
- Do you want cheese in your eggs?
- Yumurtana peynir ister misin?
- As for me, I don't like eggs.
- Bana gelince yumurtadan hoşlanmam.
- Tom claims to have found one of the lost Fabergé eggs.
- Tom kayıp Fabergé yumurtalarından birini bulduğunu iddia ediyor.
- Buy a liter of milk, and if there are eggs, buy a dozen eggs.
- Bir litre süt al, yumurta varsa bir düzine yumurta al.
- Tom asked me to buy a dozen eggs on my way home from work.
- Tom işten eve giderken bir düzine yumurta almamı rica etti.
- Tom asked me if I'd bought any eggs.
- Tom bana yumurta alıp almadığımı sordu.
- How many eggs could you get yesterday?
- Dün kaç tane yumurta alabildin?
- I haven't cooked the eggs yet.
- Henüz yumurtaları pişirmedim.
- I want eggs.
- Yumurta istiyorum.
- He bought a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta aldı.
- Tom eats eggs without salt or pepper.
- Tom yumurtayı tuzsuz ve karabibersiz yer.
- You know that I don't like eggs.
- Yumurtayı sevmediğimi biliyorsun.
- Do you have eggs?
- Yumurtan var mı?
- I almost always eat eggs for breakfast.
- Neredeyse her zaman kahvaltıda yumurta yerim.
- They're eggs.
- Onlar yumurta.
- The eggs are still hot.
- Yumurtalar hala sıcak.
- Be careful not to break the eggs.
- Yumurtaları kırmamak için dikkatli ol.
- We have eggs.
- Yumurtalarımız var.
- I need a dozen eggs.
- Bir düzine yumurtaya ihtiyacım var.
- Be careful not to break these eggs.
- Bu yumurtaları kırmamaya dikkat et.
- Eggs never miss breakfast.
- Yumurtalar kahvaltıyı asla kaçırmaz.
- Some eggs weren't rotten, but the rest of them were.
- Bazı yumurtalar çürük değildi ama onların geriye kalanı çürüktü.
- Tom likes ham and eggs.
- Tom jambon ve yumurtayı sever.
- Tom took a couple of eggs out of the refrigerator.
- Tom buzdolabından birkaç yumurta aldı.
- How would you like your eggs?
- Yumurtalarınızı nasıl istersiniz?
- Tom asked me to buy a dozen eggs on my way home from work.
- Tom işten eve dönerken bir düzine yumurta almamı istedi.
- In the summer, eggs go bad quickly.
- Yazın yumurtalar çabuk bozulur.
- You will have to incubate the eggs artificially.
- Yumurtaları yapay olarak üretmek zorunda olacaksın.
- I don't like eggs.
- Yumurtayı sevmiyorum.
- When did Tom buy these eggs?
- Tom bu yumurtaları ne zaman satın aldı?
- How do you like your eggs?
- Yumurtalarınızı nasıl seversiniz?
- Be careful not to break the eggs.
- Yumurtaları kırmamaya dikkat et.
- Tom boiled the eggs.
- Tom yumurtaları haşladı.
- Break the eggs and separate the yolks and whites.
- Yumurtaları kır ve sarılarıyla beyazlarını ayır.
- Tom boiled a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurta haşladı.
- Tom ate three eggs.
- Tom üç yumurta yedi.
- Tom found dragon eggs while spelunking.
- Tom mağara araştırması yaparken ejderha yumurtaları buldu.
- Tom and Mary painted eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için yumurtaları boyadı.
- Your eggs are getting cold.
- Yumurtaların soğuyor.
- There are a lot of eggs in the box.
- Kutuda bir sürü yumurta var.
- Are these eggs sold by the dozen?
- Bu yumurtalar düzineyle mi satılır?
- How many eggs are there in the fridge?
- Buzdolabında kaç yumurta var?
- How many eggs do you eat per day?
- Günde kaç yumurta yiyorsunuz?
- Tom and Mary coloured some eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için bazı yumurtaları boyadılar.
- Buy a liter of milk, and if there are eggs, buy a dozen eggs.
- Bir litre süt alın ve yumurta varsa bir düzine yumurta.
- Tom also bought a dozen eggs.
- Tom ayrıca bir düzine yumurta satın aldı.
- These geese lay golden eggs.
- Bu kazlar altın yumurta yumurtlar.
- We ate eggs.
- Biz yumurta yedik.
- We don't have any eggs left either.
- Bizde de hiç yumurta kalmadı.
- When he was young, he ate three eggs every day.
- Gençken her gün üç yumurta yerdi.
- I bought three apples, some eggs and some yogurt.
- Üç elma, biraz yumurta ve biraz yoğurt aldım.
- Eggs are usually sold by the dozen in America.
- Amerika'da yumurtalar genellikle düzine ile satılır.
- How many different ways do you know how to cook eggs?
- Yumurtayı kaç farklı yolla pişirmeyi biliyorsun?
- Tom doesn't like eggs.
- Tom yumurta sevmez.
- Tom ate three eggs for breakfast.
- Tom kahvaltıda üç yumurta yedi.
- Tom didn't want to pay that much for eggs, so he didn't buy any.
- Tom yumurtalar için o kadar çok para ödemek istemedi, bu yüzden hiç satın almadı.
- How many eggs did you eat this morning?
- Bu sabah kaç tane yumurta yedin?
- You know that I don't like eggs.
- Yumurtaları sevmediğimi biliyorsun.
- Did you forget to buy eggs?
- Yumurta almayı mı unuttun?
- Put all your eggs in one basket and then watch that basket.
- Bütün yumurtalarınızı bir sepete koyun ve sonra o sepeti izleyin.
- Excuse me, where are the eggs?
- Affedersiniz, yumurtalar nerede?
- There aren't any eggs in the refrigerator.
- Dolapta hiç yumurta yok.
- How many eggs does this hen lay each week?
- Bu tavuk haftada kaç yumurta bırakıyor?
- How many eggs did you eat this morning?
- Bu sabah kaç yumurta yedin?
- You know that I don't like eggs.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsunuz.
- How many eggs do we need?
- Kaç yumurtaya ihtiyacımız var?
- She doesn't like eggs.
- Yumurta sevmez.
- Beat the eggs with a whisk.
- Bir çırpma teli ile yumurtaları çırp.
- Cows give us milk, and hens eggs.
- İnekler bize süt, tavuklar da yumurta verir.
- How many eggs do you eat per day?
- Günde kaç tane yumurta yersin?
- I am shelling eggs.
- Ben yumurtanın kabuğunu soyuyorum.
- Mix flower with two eggs.
- İki yumurtayla çiçeği karıştır.
- Tom put all his eggs in one basket.
- Tom bütün yumurtalarını bir sepete koydu.
- I dislike eggs.
- Ben yumurta sevmem.
- When making a cake, you must use eggs, butter and sugar.
- Pasta yaparken yumurta, tereyağ ve şeker kullanmalısın.
- Tom is cooking eggs.
- Tom yumurta pişiriyor.
- He always eats eggs without salt or pepper.
- Yumurtayı her zaman tuz ya da biber olmadan yer.
- Cows give us milk and chickens, eggs.
- İnekler bize süt, tavuklar ise yumurta verir.
- I think Tom might be allergic to eggs.
- Bence Tom'un yumurtaya alerjisi olabilir.
- Tom boiled me some eggs.
- Tom bana birkaç yumurta kaynattı.
- Where are the eggs, please?
- Yumurtalar nerede, lütfen?
- We ate eggs.
- Yumurta yedik.
- Tom and Mary dyed some eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için yumurta boyadılar.
- I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.
- Biftek, yumurta, patates kızartması, kızarmış ekmek ve kahve var.
- Tom put some salt on his eggs.
- Tom yumurtasına biraz tuz koydu.
- He always eats eggs without salt or pepper.
- Her zaman tuzsuz ve karabibersiz yumurta yer.
- Tom forgot to remind Mary to buy eggs.
- Tom, Mary'ye yumurta almasını hatırlatmayı unutmuş.
- I needed a dozen eggs.
- Bir düzine yumurtaya ihtiyacım vardı.
- I want eggs for breakfast tomorrow morning.
- Yarın sabah kahvaltı için yumurta istiyorum.
- There are lots of eggs in that box.
- O kutuda birçok yumurta var.
- How about some eggs?
- Birkaç yumurtaya ne dersin?
- I can't eat raw eggs; they must be cooked.
- Çiğ yumurta yiyemem; pişmiş olmalılar.
- Mary took out the eggs one by one.
- Mary yumurtaları tek tek çıkardı.
- There are no eggs in the fridge.
- Dolapta hiç yumurta yok.
- They sell apples, mandarines, eggs and so on.
- Elma, mandalina, yumurta vs. satıyorlar.
- I wonder how long Tom boiled these eggs.
- Acaba Tom bu yumurtaları ne kadar kaynattı?
- You shouldn't put all your eggs in one basket.
- Bütün yumurtalarını bir sepete koymamalısın.
- You boil water to cook eggs.
- Yumurta pişirmek için su kaynatırsınız.
- Do you want some bacon and eggs?
- Domuz pastırması ve yumurta ister misin?
- Are you telling me you don't know how to cook hard-boiled eggs?
- Bana haşlanmış yumurtayı nasıl pişireceğini bilmediğini mi söylüyorsun?
- The eggs are in the basket.
- Yumurtalar sepetteler.
- How many eggs does a fly lay?
- Bir sinek kaç tane yumurta yumurtlar?
- How many eggs do you want?
- Kaç tane yumurta istiyorsun?
- Salmon go up the river and lay their eggs in the sand.
- Somonlar nehre gider ve yumurtalarını kuma bırakırlar.
- They sell apples, oranges, eggs, and so on.
- Elma, portakal, yumurta gibi şeyler satıyorlar.
- Eating raw eggs could be bad for you.
- Çiğ yumurta yemek sizin için kötü olabilir.
- All the eggs in the box were broken.
- Kutudaki bütün yumurtalar kırıldı.
- None of these eggs are fresh.
- Bu yumurtaların hiçbiri taze değil.
- When did Tom buy these eggs?
- Tom bu yumurtaları ne zaman aldı?
- Tom knows that Mary doesn't like raw eggs.
- Tom, Mary'nin çiğ yumurta sevmediğini biliyor.
- Boil my eggs hard, please.
- Yumurtalarımı katı haşlayın lütfen.
- Diana beat the eggs and I mixed the cake.
- Diana yumurtaları çırptı ve keki karıştırdı.
- Tom and Mary decorated eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için yumurtaları süslediler.
- Tom almost always eats eggs for breakfast.
- Tom neredeyse her zaman kahvaltıda yumurta yer.
- Stop turning people into eggs.
- İnsanları yumurtaya çevirmekten vazgeç.
- Our hens laid a lot of eggs yesterday.
- Tavuklarımız dün bir sürü yumurta bıraktı.
- All these eggs are not fresh.
- Bütün bu yumurtalar taze değil.
- There are a lot of eggs in the box.
- Kutuda çok sayıda yumurta var.
- São Paulo is the biggest producer of eggs in the country.
- São Paulo ülkedeki en büyük yumurta üreticisi.
- Cows give us milk and chickens give us eggs.
- İnekler bize süt verir ve tavuklar bize yumurta verir.
- I think Tom might be allergic to eggs.
- Sanırım Tom'un yumurtalara allerjisi olabilir.
- Don't put all your eggs in the same basket.
- Bütün yumurtalarını aynı sepete koyma.
- Did you buy any eggs?
- Yumurta aldın mı?
- We buy eggs by the dozen.
- Biz yumurtaları düzine ile alırız.
- Mix flower with two eggs.
- Çiçeği iki yumurtayla karıştırın.
- I need to go get some eggs.
- Birkaç yumurta almaya gitmeliyim.
- You will have to incubate the eggs artificially.
- Yumurtaları yapay olarak kuluçkaya yatırmanız gerekecek.
- Are you telling me you don't know how to cook hard-boiled eggs?
- Bana haşlanmış yumurta pişirmeyi bilmediğini mi söylüyorsun?
- I ate three eggs for breakfast.
- Kahvaltıda üç yumurta yedim.
- How do you want your eggs?
- Yumurtalarını nasıl istiyorsun?
- Bacon and eggs is his order.
- Pastırma ve yumurta onun siparişi.
- Have you ever eaten eggs with ketchup?
- Hiç ketçaplı yumurta yedin mi?
- We need more eggs.
- Daha fazla yumurtaya ihtiyacımız var.
- Are these eggs sold by the dozen?
- Bu yumurtalar düzine ile mi satılıyor?
- Eggs are getting more expensive.
- Yumurtalar gittikçe pahalılaşıyor.
- One of these eggs hasn't hatched yet.
- Bu yumurtalardan biri henüz çatlamadı.
- This cake contains flour, milk, eggs and sugar.
- Bu kekin içinde un, süt, yumurta ve şeker var.
- She bought a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta aldı.
- Please beat the eggs.
- Lütfen yumurtaları çırpın.
- When making a cake, you must use eggs, butter and sugar.
- Kek yaparken yumurta, tereyağı ve şeker kullanmalısınız.
- A doctor told me that eating eggs was bad for me.
- Bir doktor bana yumurta yemenin benim için zararlı olduğunu söyledi.
- Fabergé eggs are very valuable.
- Fabergé yumurtaları çok değerlidir.
- Could you go to the store and grab some eggs?
- Mağazaya gidip biraz yumurta alabilir misiniz?
- I don't eat eggs.
- Ben yumurta yemem.
- Put the eggs into the boiling water.
- Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.
- Do you know how many eggs Tom bought?
- Tom'un kaç tane yumurta aldığını biliyor musun?
- I boiled the eggs.
- Yumurtaları haşladım.
- Why does that goose sit on her eggs?
- O kaz niçin yumurtalarının üstünde oturuyor?
- We have six eggs.
- Bizim altı tane yumurtamız var.
- I fried myself a couple of eggs for breakfast.
- Kahvaltı için kendime bir çift yumurta kızarttım.
- Are you going to eat those eggs?
- Yumurtalarını yiyecek misin?
- Can I make you some eggs?
- Sana yumurta yapayım mı?
- He always eats eggs without salt and pepper.
- Her zaman tuzsuz ve karabibersiz yumurta yer.
- We buy eggs by the dozen.
- Yumurtaları düzine ile alıyoruz.
- Put the eggs into the boiling water.
- Yumurtaları kaynar suya koy.
- How many eggs did Mother buy?
- Annem kaç yumurta aldı?
- How many eggs did mammy buy?
- Annem kaç yumurta aldı?
- Mary needs a dozen eggs.
- Mary'nin bir düzine yumurtaya ihtiyacı vardır.
- I bought half a dozen eggs.
- Yarım düzine yumurta aldım.
- Blend milk and eggs together.
- Süt ve yumurtayı birlikte karıştır.
- How often do you buy eggs?
- Ne sıklıkla yumurta alırsın?
- I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.
- Bifteğim, yumurtalarım, kızarmış patateslerim, tostum ve kahvem var.
- How do you want your eggs cooked?
- Yumurtanın nasıl pişirilmesini istiyorsun?
- Put all your eggs in one basket and then watch that basket.
- Bütün yumurtalarını bir sepete koy ve sonra sepeti izle.
- Tom boiled some eggs.
- Tom biraz yumurta haşladı.
- I bought three apples, some eggs and some yogurt.
- Üç tane elma, birkaç yumurta ve biraz yoğurt aldım.
- The poachers stole some turtle eggs.
- Kaçak avcılar kaplumbağa yumurtası çalmışlar.
- Tom boiled some eggs.
- Tom birkaç yumurta kaynattı.
- How much are eggs?
- Yumurta ne kadar?
- Eggs never miss breakfast.
- Yumurtalar asla kahvaltıyı kaçırmaz.
- I used to eat three eggs a day.
- Eskiden günde üç yumurta yerdim.
- Tom boiled the eggs.
- Tom yumurtaları kaynattı.
- Tom knows that Mary doesn't like raw eggs.
- Tom Mary'nin çiğ yumurta sevmediğini biliyor.
- How do you like your eggs?
- Yumurtanızı nasıl istersiniz?
- There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bol miktarda taze yumurta var.
- That chicken hasn't laid any eggs lately.
- O tavuk son zamanlarda hiç yumurta yumurtlamadı.
- Did you forget to buy eggs?
- Yumurtaları satın almayı unuttun mu?
- The eggs are broken.
- Yumurtalar kırılmış.
- I forgot to buy eggs.
- Yumurta almayı unuttum.
- Tom put some salt on his eggs.
- Tom yumurtalarına biraz tuz koydu.
- Where did you get the eggs?
- Yumurtaları nereden aldın?
- How about some eggs?
- Biraz yumurtaya ne dersin?
- I get hives when I eat eggs.
- Yumurta yediğimde kurdeşen döküyorum.
- The hen hatched five eggs.
- Tavuk, beş yumurta yumurtladı.
- How do you like your eggs?
- Yumurtalarını nasıl seversin?
- I'll cook bacon and eggs.
- Pastırma ve yumurta pişireceğim.
- Mix the flour with two eggs.
- İki yumurta ile unu karıştırın.
- I haven't cooked the eggs yet.
- Daha yumurtaları pişirmedim.
- Tom boiled some eggs on the rocket stove that he had just built.
- Tom yeni yaptığı roket sobasında biraz yumurta haşladı.
- Put the eggs in the fridge.
- Yumurtaları buzdolabına koy.
- Do you want some bacon and eggs?
- Biraz pastırma ve yumurta istiyor musunuz?
- These eggs are fresh.
- Bu yumurtalar taze.
- I also bought a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta da aldım.
- Where are the eggs, please?
- Yumurtalar nerede acaba?
- Tom took out three eggs.
- Tom üç yumurta çıkardı.
- Are you going to use the blender to beat the eggs?
- Yumurtaları çırpmak için blender mı kullanacaksın?
- Tom and Mary painted eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için yumurtaları boyadılar.
- She bought eggs by the dozen.
- O düzineyle yumurta aldı.
- My mother boiled ten eggs.
- Annem on yumurta haşladı.
- I really like hard-boiled eggs.
- Haşlanmış yumurtayı çok severim.
- As for me, I don't like eggs.
- Bana gelince, yumurtayı sevmem.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
- Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine, balıklar yumurtalarını terk eder.
- I dislike eggs.
- Yumurtadan hoşlanmam.
- We need flour, sugar and eggs to make this cake.
- Bize bu pastayı yapmak için un, şeker ve yumurta gerekir.
- Eggs are very fragile.
- Yumurtalar çok kırılgandır.
- Tom wasn't happy with the way Mary cooked his eggs.
- Tom, Mary'nin yumurtalarını pişirme şeklinden memnun değildi.
- Tom bought a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurta aldı.
- The eggs I ate this morning both had two yolks.
- Bu sabah yediğim yumurtaların her ikisinin de iki sarısı vardı.
- She bought eggs by the dozen.
- Bir düzine yumurta aldı.
- I'll ask Tom to go to the supermarket and buy some eggs.
- Tom'un süpermarkete gitmesini ve birkaç yumurta almasını rica edeceğim.
- I need to go get some eggs.
- Birkaç yumurta almaya gitmem gerekiyor.
- Tom is allergic to eggs.
- Tom'un yumurtaya alerjisi var.
- I like my eggs scrambled.
- Ben yumurtamı çırpılmış severim.
- Diana beat the eggs and I mixed the cake.
- Diana yumurtaları çırptı, ben de keki karıştırdım.
- There are no eggs in the refrigerator.
- Dolapta hiç yumurta yok.
- Tom told me that he had bacon and eggs for breakfast.
- Tom bana kahvaltıda pastırma ve yumurta yediğini söyledi.
- There are some eggs in the box.
- Kutuda birkaç yumurta var.
- I boiled the eggs.
- Yumurtaları kaynattım.
- Coloring eggs is fun.
- Yumurta boyamak eğlenceli.
- Some eggs weren't rotten, but the rest of them were.
- Bazı yumurtalar çürük değildi ama geri kalanı öyleydi.
- Never put all your eggs in one basket.
- Asla tüm yumurtalarınızı bir sepete koymayın.
- How many eggs were you able to get yesterday?
- Dün kaç tane yumurta alabildin?
- You know that I don't like eggs.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsun.
- Tom hid the eggs so well that no one could find them.
- Tom yumurtaları o kadar iyi sakladı ki kimse onları bulamadı.
- Tom likes ham and eggs.
- Tom jambon ve yumurta sever.
- I want some fresh eggs.
- Birkaç taze yumurta istiyorum.
- Tell Tom to buy some eggs.
- Tom'a biraz yumurta almasını söyle.
- How many eggs were you able to get yesterday?
- Dün kaç yumurta alabildiniz?
- I seldom eat eggs anymore.
- Ben artık nadiren yumurta yiyorum.
- How many eggs do you eat a week?
- Haftada kaç yumurta yiyorsun?
- I fried myself a couple of eggs for breakfast.
- Kahvaltı için kendime birkaç yumurta kızarttım.
- She likes her eggs hard-boiled.
- Yumurtalarını haşlanmış seviyor.
- Salmon lay their eggs in fresh water.
- Somonlar yumurtalarını tatlı suya bırakırlar.
- You know that I don't like eggs.
- Yumurta sevmediğimi bilirsiniz.
- A liter of milk and a dozen eggs, please.
- Bir litre süt ve bir düzine yumurta, lütfen.
- I wonder how long Tom boiled these eggs.
- Tom'un bu yumurtaları ne kadar kaynattığını merak ediyorum.
- Ken went to the supermarket to buy some eggs.
- Ken, bir miktar yumurta satın almak için süpermarkete gitti.
- This cake contains flour, milk, eggs and sugar.
- Bu kek un, süt, yumurta ve şeker içerir.
- We need twenty eggs all told.
- Yirmi yumurtaya ihtiyacımız var.
- He bought a dozen eggs.
- O bir düzine yumurta aldı.
- Mix flour with two eggs.
- Unu iki yumurtayla karıştır.
- How much are eggs?
- Yumurtalar ne kadar?
- What do you think about your eggs?
- Yumurtaların hakkında ne düşünüyorsun?
- Do you know how many eggs Tom bought?
- Tom'un kaç yumurta aldığını biliyor musun?
- He usually only eats eggs for breakfast.
- Genellikle kahvaltıda sadece yumurta yer.
- Tom hasn't cooked the eggs yet.
- Tom henüz yumurtaları pişirmedi.
- We had bacon and eggs.
- Pastırma ve yumurta yedik.
- Tom hid the eggs so well that no one could find them.
- Tom yumurtaları o kadar iyi sakladı ki hiç kimse onları bulamadı.
- I literally ate a dozen eggs on Easter Sunday.
- Paskalya Pazarında bir düzine yumurta yedim.
- Mary took out the eggs one by one.
- Mary yumurtaları teker teker çıkardı.
- I broke three eggs.
- Üç yumurta kırdım.
- In America, we usually buy eggs by the dozen.
- Amerika'da yumurtaları genellikle düzine ile alırız.
- There are a lot of eggs in the basket.
- Sepette bir sürü yumurta var.
- How many eggs did you buy?
- Kaç tane yumurta aldın?
- The eggs are still hot.
- Yumurtalar hâlâ sıcak.
- How many eggs does this hen lay each week?
- Bu tavuk her hafta kaç tane yumurta yumurtluyor?
- Do you eat eggs?
- Yumurta yer misin?
- Our hens laid a lot of eggs yesterday.
- Dün tavuklarımız bir sürü yumurta yumurtladı.
- All these eggs are not fresh.
- Tüm bu yumurtalar taze değildir.
- How do you want your eggs cooked?
- Yumurtalarınızın nasıl pişmesini istersiniz?
- He doesn't like eggs.
- Yumurta sevmez.
- I usually eat eggs for breakfast.
- Ben genellikle kahvaltı için yumurta yerim.
- Tom and Mary coloured some eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için birkaç yumurta boyadı.
- I bought a dozen eggs and a loaf of bread.
- Bir düzine yumurta ve bir somun ekmek aldım.
- How do you prefer your eggs?
- Yumurtalarınızı nasıl tercih edersiniz?
- I didn't buy any eggs.
- Hiç yumurta almadım.
- Cows give us milk and chickens, eggs.
- İnekler bize süt verir, tavuklar da yumurta.
- He likes ham and eggs.
- Jambon ve yumurtayı sever.
- You know that I don't like eggs.
- Yumurta sevmediğimi bilirsin.
- We need flour, sugar and eggs to make this cake.
- Bu keki yapmak için un, şeker ve yumurtaya ihtiyacımız var.
- People threw eggs at the politician.
- İnsanlar politikacıya yumurta fırlattılar.
- He took the eggs out one by one.
- Yumurtaları teker teker çıkardı.
- Are you better at cooking steak or cooking eggs?
- Biftek pişirmede mi yoksa yumurta pişirmede mi daha iyisin?
- I'm sorry, but where are the eggs?
- Üzgünüm, ama yumurtalar nerede ?
- Can you do me a favor and go to the supermarket and buy me some eggs?
- Bana bir iyilik yapabilir misin ve süpermarkete gidip bana birkaç yumurta alabilir misin?
- How do you like your eggs?
- Yumurtanı nasıl istersin?
- Mix flour with two eggs.
- İki yumurtayla unu karıştırın.
- How often do you buy eggs?
- Ne sıklıkta yumurta satın alıyorsunuz?
- How many eggs are there in the fridge?
- Buzdolabında kaç tane yumurta var?
- How many eggs did Mother buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
- If we need bread and eggs, I'll buy them on my way home.
- Ekmek ve yumurtaya ihtiyacımız olursa, eve dönerken alırım.
- We have a half-dozen eggs.
- Yarım düzine yumurtamız var.
- My hens laid fewer eggs last year.
- Tavuklarım geçen yıl daha az yumurta bıraktı.
- Tom salted his eggs.
- Tom yumurtalarını tuzladı.
- Tom took the eggs out of the carton one by one.
- Tom yumurtaları teker teker kartondan çıkardı.
- How do you prefer your eggs?
- Yumurtanı nasıl tercih edersin?
- When he was young, he ate three eggs every day.
- Gençliğinde günde üç yumurta yerdi.
- I'll put the eggs in the refrigerator.
- Yumurtaları buzdolabına koyacağım.
- I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
- Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.
- There are no eggs in the henhouse.
- Kümeste hiç yumurta yok.
- I usually eat eggs for breakfast.
- Genelde kahvaltıda yumurta yerim.
- He took the eggs out one by one.
- O, yumurtaları birer birer çıkardı.
- She boiled the eggs.
- Yumurtaları haşladı.
- Tom bought three dozen eggs.
- Tom üç düzine yumurta satın aldı.
- I want eggs for breakfast tomorrow morning.
- Yarın sabah kahvaltıda yumurta istiyorum.
- Could you go to the store and grab some eggs?
- Markete gidip biraz yumurta alır mısın?
- How much do eggs cost?
- Yumurtalar ne kadar?
- Not all of these eggs are fresh.
- Bu yumurtaların hepsi taze değil.
- Tom and Mary dyed some eggs for Easter.
- Tom ve Mary Paskalya için bazı yumurtaları boyadı.
- Some eggs were good, but the others were bad.
- Bazı yumurtalar iyiydi, ama diğerleri kötüydü.
- How many eggs could you get yesterday?
- Dün kaç yumurta alabildin?
- A liter of milk and a dozen eggs, please.
- Bir litre süt ve bir düzine yumurta lütfen.
- I need to go get some eggs.
- Gidip biraz yumurta almam lazım.
- Hold the eggs tight or you'll break them.
- Yumurtaları sıkı tut yoksa onları kıracaksın.
- I think the eggs that I just ate were rotten.
- Sanırım az önce yediğim yumurtalar çürüktü.
- I hope you bought some eggs.
- Umarım birkaç yumurta almışsındır.
- Mix the flour with two eggs.
- Unu iki yumurta ile karıştırın.
- Tom took the eggs out of the carton one by one.
- Tom yumurtaları karton kutudan birer birer çıkardı.
- Tom wanted me to go to the supermarket to buy some bread and eggs.
- Tom biraz ekmek ve yumurta almak için supermarkete gitmemi istedi.
- You boil water to cook eggs.
- Yumurtaları pişirmek için suyu kaynatırsın.
- There are lots of eggs in that box.
- O kutuda bir sürü yumurta var.
- Fry me some eggs.
- Bana biraz yumurta kızart.
- She bought two dozen eggs.
- O, iki düzine yumurta satın aldı.
- Tom likes his eggs hard-boiled.
- Tom yumurtalarını çok pişmiş sever.
- Tom wanted me to go to the supermarket to buy some bread and eggs.
- Tom ekmek ve yumurta almak için süpermarkete gitmemi istedi.
- I finished buying a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta almayı bitirdim.
- You had bacon and eggs for breakfast, didn't you?
- Sabah kahvaltısı için pastırma ve yumurta yedin değil mi?
- Hold the eggs tight or you'll break them.
- Yumurtaları sıkı tutun yoksa kırarsınız.
- We ate bacon and eggs.
- Domuz pastırması ve yumurta yedik.
- Tom forgot to remind Mary to buy eggs.
- Tom, Mary'ye yumurta satın almasını hatırlatmayı unuttu.
- Are you going to eat those eggs?
- Şu yumurtaları yiyecek misin?
- Coloring eggs is fun.
- Yumurta boyamak eğlencelidir.
- Tom is eating bacon and eggs.
- Tom pastırma ve yumurta yiyor.
- Tom doesn't eat meat or eggs.
- Tom et ya da yumurta yemez.
- Mary wants a dozen eggs.
- Mary bir düzine yumurta istiyor.
- I used to eat three eggs a day.
- Bir günde üç yumurta yerdim.
- The eggs are in the basket.
- Yumurtalar sepette.
- How do you want your eggs?
- Yumurtalarını nasıl istersin?
- I also bought a dozen eggs.
- Ben de bir düzine yumurta satın aldım.
- I like my eggs scrambled.
- Yumurtalarımı çırpılmış severim.
- How many different ways do you know how to cook eggs?
- Yumurta pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsunuz?
- I don't like eggs.
- Ben yumurta sevmiyorum.
- What do you think about your eggs?
- Yumurtalarınız hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Eating raw eggs could be bad for you.
- Çiğ yumurta yemek senin için kötü olabilir.
- Why does that goose sit on her eggs?
- Şu kaz neden yumurtalarının üzerinde oturuyor?
- Tom is eating bacon and eggs.
- Tom pastırmalı yumurta yiyor.
- The villager sold the merchant one hundred eggs.
- Köylü tüccara yüz tane yumurta sattı.
- Tom boiled a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurta kaynattı.
- To make a tart, you need eggs, butter and sugar.
- Turta yapmak için yumurta yağ ve şekere ihtiyacın var.
- Put the eggs in the refrigerator.
- Yumurtaları buzdolabına koy.
- Maria took the eggs one after the other from the egg carton.
- Maria yumurtaları birbiri ardına yumurta kartonundan aldı.
- Tom left Mary in the car while he ran into the store to buy a dozen eggs.
- Tom, bir düzine yumurta almak için dükkana koşarken Mary'yi arabada bıraktı.
- I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
- Kahvaltıda üç yumurta ve iki parça tost yedim.
- I seldom eat eggs anymore.
- Artık nadiren yumurta yiyorum.
- Are you better at cooking steak or cooking eggs?
- Biftek pişirmekte mi yoksa yumurta pişirmekte mi daha iyisin?
- Tom took out three eggs.
- Tom üç tane yumurta çıkardı.
- Did you buy any eggs?
- Hiç yumurta aldın mı?
- My mother boiled ten eggs.
- Annem on yumurta kaynattı.
- We need twenty eggs all told.
- Toplam olarak yirmi yumurtaya ihtiyacımız var.
- How many eggs does a fly lay?
- Bir sinek kaç yumurta bırakır?
- One of these eggs hasn't hatched yet.
- Bu yumurtalardan biri henüz civciv çıkarmadı.
- São Paulo is the biggest producer of eggs in the country.
- São Paulo ülkedeki en büyük yumurta üreticisidir.
- The eggs I ate this morning both had two yolks.
- Bu sabah yediğim yumurtaların ikisi de çift sarılıydı.
- We ate bacon and eggs.
- Pastırma ve yumurta yedik.
- All the eggs in the box were broken.
- Kutudaki bütün yumurtalar kırılmış.
- All birds come from eggs.
- Bütün kuşlar yumurtadan çıkar.
- There are eggs in the carton.
- Kartonda yumurta var.
- Mary needs a dozen eggs.
- Mary'nin bir düzine yumurtaya ihtiyacı var.
- Stop turning people into eggs.
- İnsanları yumurtaya çevirmeyi kes.
- Tom said he needed a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurtaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I'm sorry, but where are the eggs?
- Üzgünüm ama yumurtalar nerede?
- Do you put salt on your eggs?
- Yumurtalarına tuz koyar mısın?
- He always eats eggs without salt and pepper.
- O her zaman yumurtaları tuzsuz ve bibersiz yer.
- Tom bought a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurta satın aldı.
- I want to buy a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta satın almak istiyorum.
- Your eggs are getting cold.
- Yumurtalarınız soğuyor.
- He likes ham and eggs.
- O, jambon ve yumurtayı seviyor.
- I need to go get some eggs.
- Gidip biraz yumurta almalıyım.
- She doesn't like eggs.
- O yumurta sevmez.
- The eggs in this case are fresher than those in the other case.
- Bu kutudaki yumurtalar diğer kutudakilerden daha taze.
- My nephew is allergic to eggs.
- Yeğenimin yumurtaya alerjisi var.
- When Tom was young, he ate three eggs every day.
- Tom gençken her gün üç yumurta yerdi.
- We have six eggs.
- Altı yumurtamız var.
- We eat eggs.
- Biz yumurta yiyoruz.
- How are the eggs?
- Yumurtalar nasıl?
- Cows give us milk and chickens, eggs.
- İnekler bize süt, tavuklar da yumurta verir.
- There aren't any eggs in the refrigerator.
- Buzdolabında hiç yumurta yok.
- Bacon and eggs is his order.
- Siparişi pastırmalı yumurtadır.
- Don't put all your eggs in one basket.
- Bütün yumurtalarını bir sepete koyma.
- She bought a dozen eggs.
- O, bir düzine yumurta satın aldı.
- I like eggs.
- Yumurta severim.
- He usually only eats eggs for breakfast.
- Kahvaltıda genelde sadece yumurta yer.
- Can you do me a favor and go to the supermarket and buy me some eggs?
- Bana bir iyilik yapıp süpermarkete gidip yumurta alır mısın?
- Tom fried himself some eggs.
- Tom kendi kendine yumurta kızarttı.
- There are no eggs in the fridge.
- Buzdolabında hiç yumurta yok.
- How many eggs did you buy?
- Kaç tane yumurta satın aldın?
- I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
- Ben kahvaltıda yumurta severim ama ablam yulaf ezmesini tercih eder.
- There are no eggs in the refrigerator.
- Buzdolabında hiç yumurta yok.
- Tom also bought a dozen eggs.
- Tom ayrıca bir düzine yumurta aldı.
- Fry me some eggs.
- Bana birkaç yumurta kızart.
- None of these eggs are fresh.
- Bu yumurtalardan hiçbiri taze değil.
- To make a tart, you need eggs, butter and sugar.
- Turta yapmak için yumurta, tereyağı ve şeker gerekir.
- He bought eggs and milk from a farmer.
- O, bir çiftçiden yumurtalar ve süt aldı.
- Can I make you some eggs?
- Sana biraz yumurta yapabilir miyim?
- Be careful not to break these eggs.
- Bu yumurtaları kırmamak için dikkatli ol.
- Eggs are usually sold by the dozen in America.
- Yumurtalar Amerika'da genellikle düzineler halinde satılıyor.
- I want to buy a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta almak istiyorum.
- Eggs go bad quickly in the summer.
- Yumurtalar yazın çabuk bozulur.
- Are you going to use the blender to beat the eggs?
- Yumurtaları çırpmak için karıştırıcı kullanacak mısın?
- You must buy milk, eggs, butter, and so on.
- Süt, yumurta, tereyağı falan almalısın.
- This is the first time I've ever put pepper on my eggs.
- İlk kez yumurtalarıma biber serptim.
- How many eggs do you eat a week?
- Haftada kaç tane yumurta yiyorsun?
- They sell apples, oranges, eggs, and so on.
- Elma, portakal, yumurta ve benzeri şeyler satıyorlarmış.
- Tom eats eggs without salt or pepper.
- Tom yumurtaları tuzsuz ve bibersiz yer.
- Beat two eggs.
- İki yumurta çırp.
- Ken went to the supermarket to buy some eggs.
- Ken yumurta almak için süpermarkete gitti.
- I'll have my eggs sunny side up.
- Yumurtalarımı güneşli tarafını alacağım.
- I like eggs.
- Yumurtaları severim.
- How many eggs do you usually eat for breakfast?
- Kahvaltıda genellikle kaç yumurta yersin?
- I need to go get some eggs.
- Gidip yumurta almam lazım.
- Tom likes his eggs hard-boiled.
- Tom yumurtalarını çok haşlanmış sever.
- Maria took the eggs, one after another out of the egg carton.
- Maria yumurtaları peş peşe yumurta kartonundan çıkardı.
- I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
- Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
- Tom asked me if I'd bought any eggs.
- Tom bana hiç yumurta alıp almadığımı sordu.
- Tom boiled me some eggs.
- Tom bana yumurta haşladı.
Show More (472)
|