|
- There were only eight people in the movie theatre.
- Sinema salonunda sadece sekiz kişi vardı.
- It has now been suggested that he be given a further period of eight years.
- Şimdi kendisine sekiz yıllık bir süre daha verilmesi önerildi.
- We are also participating in eight other panels.
- Ayrıca diğer sekiz panele de katılıyoruz.
- It affects one in eight women.
- Her sekiz kadından birini etkiliyor.
- As I have said, this all happened eight years ago when Margot Cameron came to see me.
- Söylediğim gibi, tüm bunlar sekiz yıl önce Margot Cameron beni görmeye geldiğinde yaşandı.
- I say that, having worked now with eight presidencies.
- Bunu sekiz dönem başkanlığı ile çalışmış biri olarak söylüyorum.
- They will never resign to returning to a state which they have not recognised at all for eight years.
- Sekiz yıldır hiç tanımadıkları bir devlete geri dönmekten asla vazgeçmeyeceklerdir.
- Reinforced cooperation works very well with a minimum of eight Member States.
- Güçlendirilmiş işbirliği en az sekiz Üye Devlet ile çok iyi çalışır.
- This means that Portugal's eight longliners will continue to enjoy fishing opportunities.
- Bu da Portekiz'in sekiz paragatçısının balıkçılık fırsatlarından yararlanmaya devam edeceği anlamına gelmektedir.
- Eight amendments have been tabled to correct these errors.
- Bu hataları düzeltmek için sekiz değişiklik önergesi sunulmuştur.
- That is in respect of eight million tests of healthy animals.
- Bu, sağlıklı hayvanlar üzerinde yapılan sekiz milyon testle ilgilidir.
- Eight out of twelve Member States in the euro zone have already managed to balance their budgets.
- Avro bölgesindeki on iki Üye Devletten sekizi halihazırda bütçelerini dengelemeyi başarmıştır.
- I regret the letter of the eight members.
- Sekiz üyenin mektubunu üzüntüyle karşılıyorum.
- If they were working for eight years, why can they not work for two more months?
- Sekiz yıldır çalışıyorlarsa, neden iki ay daha çalışamasınlar?
- That has now become apparent in this Assembly in the last eight hours.
- Bu durum son sekiz saat içerisinde bu Mecliste açıkça ortaya çıkmıştır.
- The current figures are four Swiss, eight Austrians, one Dutch, one Swede and fifteen Germans.
- Mevcut rakamlar dört İsviçreli, sekiz Avusturyalı, bir Hollandalı, bir İsveçli ve on beş Alman'dır.
- It began with six and could easily have begun with seven or eight.
- Altı taneyle başladı ve kolaylıkla yedi ya da sekiz taneyle de başlayabilirdi.
- Eight nuclear power plants have now been closed.
- Şu ana kadar sekiz nükleer enerji santrali kapatılmıştır.
- After all, we still need seven or eight years to roll out.
- Ne de olsa, yayılmak için hala yedi ya da sekiz yıla ihtiyacımız var.
- In eight days' time, the Olympic Games will be opening in Sydney.
- Sekiz gün sonra Olimpiyat Oyunları Sidney'de başlayacak.
- All the groups have however reached a compromise on eight points and this is one of them.
- Ancak tüm gruplar sekiz noktada uzlaşmaya varmıştır ve bu da onlardan biridir.
- Eight hours is indeed an improvement, but four hours should, in fact, be the absolute maximum.
- Sekiz saat gerçekten de bir gelişmedir ancak aslında dört saat mutlak maksimum olmalıdır.
- The honourable Member will be aware that the trial of these eight people is under way.
- Sayın Üye, bu sekiz kişinin yargılanmasının devam ettiğinin farkında olacaktır.
- During these eight years of practical application, we have learnt various lessons.
- Bu sekiz yıllık pratik uygulama süresince çeşitli dersler çıkardık.
- At second reading, we tabled nine amendments and, of these, eight were approved.
- İkinci okumada dokuz değişiklik önergesi sunduk ve bunlardan sekizi kabul edildi.
- In the past eight years, more than two million people have starved to death in North Korea.
- Geçtiğimiz sekiz yıl içerisinde Kuzey Kore'de iki milyondan fazla insan açlıktan ölmüştür.
- OLAF has designated eight experts from its area to examine the document.
- Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Bürosu, belgeyi incelemek üzere kendi alanından sekiz uzman görevlendirmiştir.
- Never before, in eight years, have I taken the floor after a report, but I think it appropriate that I do so today.
- Sekiz yıldır hiçbir rapordan sonra söz almamıştım ama bugün bunu yapmamın uygun olacağını düşünüyorum.
- If they were working for eight years, why can they not work for two more months?
- Eğer sekiz yıldır çalışıyorlarsa, neden iki ay daha çalışamasınlar?
- In the past four minutes, eight people have died from malaria.
- Son dört dakika içinde sekiz kişi sıtmadan öldü.
- On 12 June 2002, Parliament adopted eight amendments at the second reading.
- 12 Haziran 2002 tarihinde Parlamento, ikinci okumada sekiz değişiklik kabul etmiştir.
- That is because it only allows for the invitation of eight or ten representatives of the social partners.
- Bunun nedeni, sadece sekiz ya da on sosyal ortak temsilcisinin davet edilmesine izin vermesidir.
- What has happened to the eight aid workers from Shelter Now International?
- Shelter Now International'dan sekiz yardım görevlisine ne oldu?
- This, moreover, is an eight year old Mercedes!
- Üstelik bu sekiz yıllık bir Mercedes!
- After eight years, most of the projects are still in their infancy.
- Sekiz yılın ardından, projelerin çoğu hâlâ emekleme aşamasında.
- A Value Added Tax system was introduced in Turkey in 1985, replacing the previous eight indirect taxes.
- 1985 yılında Türkiye'de, sekiz dolaylı verginin yerine geçen bir Katma Değer Vergisi sistemi devreye sokulmuştur.
- To this end, eight sub-committees were established through a Decision of the EC-Turkey Association Council of 11 April.
- Bu amaçla, AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 11 Nisan tarihli kararı gereğince sekiz alt- komite kurulmuştur.
- Although the report does not go far enough in relation to the eight hours, paragraph 1 is extremely important.
- Rapor sekiz saatle ilgili olarak yeterince ileri gitmese de, 1. paragraf son derece önemlidir.
- In recent years our number of miners has dropped from twenty-four thousand to around eight thousand.
- Son yıllarda madenci sayımız yirmi dört binden sekiz bin civarına düşmüştür.
- Only eight out of 49 cases did not lead to a conviction.
- 49 davadan sadece sekizi mahkumiyetle sonuçlanmamıştır.
- Now it is less than eight cents.
- Şimdi sekiz sentten daha az.
- That is in respect of eight million tests of healthy animals.
- Bu, sağlıklı hayvanlarda yapılan sekiz milyon testle ilgilidir.
- That has now become apparent in this Assembly in the last eight hours.
- Bu durum son sekiz saat içerisinde bu Meclis'te açıkça ortaya çıkmıştır.
- The saddest fact, however, is that eight people died as a direct result.
- Ancak en üzücü gerçek, bunun doğrudan sonucu olarak sekiz kişinin ölmüş olmasıdır.
- This is the first time in eight years that lesser-used languages have been discussed in this House.
- Sekiz yıldır ilk kez az kullanılan diller bu Meclis'te tartışılıyor.
- The embryo, as it divides into two, then four, eight and sixteen and more cells, is the process of the living being.
- Embriyonun önce iki, sonra dört, sekiz ve on altı ve daha fazla hücreye bölünmesi, canlı varlığın sürecidir.
- After eight years, most of the projects are still in their infancy.
- Sekiz yılın ardından, projelerin çoğu hala emekleme aşamasında.
- I welcome the compromise that has been reached, which offers protection that lasts eight years.
- Varılan ve sekiz yıl sürecek bir koruma sağlayan uzlaşmayı memnuniyetle karşılıyorum.
- On 12 June 2002, Parliament adopted eight amendments at second reading.
- 12 Haziran 2002 tarihinde Parlamento ikinci okumada sekiz değişikliği kabul etmiştir.
- It establishes eight years as the term for this possibility.
- Bu olasılığın süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir.
- The Council needed no fewer than eight months to determine its position.
- Konsey'in pozisyonunu belirlemesi için en az sekiz aya ihtiyacı vardı.
- Eight years ago, I was a drug addict and left my son.
- Sekiz yıl önce uyuşturucu bağımlısıydım ve oğlumu terkettim.
- The two however legally separated after eight years of marriage.
- Ancak çift, sekiz yıl evlilikten sonra yasal olarak ayrılmışlardır.
- There will only be space for seven beer tents, not eight.
- Sekiz değil, yalnızca yedi bira çadırına yer olacak.
- The two however legally separated after eight years of marriage.
- Ancak ikili sekiz yıllık evlilikten sonra yasal olarak ayrılmıştır.
- There will only be space for seven beer tents, not eight.
- Sadece yedi bira çadırı için yer olacak, sekiz değil.
- The two however legally separated after eight years of marriage.
- Ancak ikili, sekiz yıllık evlilikten sonra yasal olarak ayrıldı.
- Our school begins at eight.
- Okulumuz sekizde başlıyor.
- He needs at least eight hours of sleep every night or he can't function.
- Her gece en az sekiz saat uyumazsa kendine gelemiyor.
- My mom bought me this toy when I was eight years old.
- Annem bana bu oyuncağı sekiz yaşındayken almıştı.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
- Normalde altıda kalkarım ama dün sabah sekizde kalktım.
- The train leaves Rome at eight.
- Tren saat sekizde Roma'yı terk ediyor.
- I usually sleep for about eight hours.
- Genellikle yaklaşık sekiz saat uyurum.
- That bell rings at eight.
- O zil saat sekizde çalar.
- I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
- Günde en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum, ancak genellikle daha az uyuyorum.
- Breakfast is served at eight o'clock.
- Kahvaltı saat sekizde servis edilir.
- I will be at your house at eight.
- Saat sekizde evinde olacağım.
- And Malaleel lived after he begot Jared, eight hundred and thirty years, and begot sons and daughters.
- Malaleel Jared'i doğurduktan sonra sekiz yüz otuz yıl yaşadı, oğulları ve kızları oldu.
- At the moment, the time difference between Japan and Italy is eight hours.
- Şu anda Japonya ve İtalya arasındaki zaman farkı sekiz saat.
- He came back home before eight.
- Eve sekizden önce döndü.
- He can speak eight languages.
- O, sekiz dilde konuşabilir.
- Laura and Sarah are sisters of twelve and eight years respectively.
- Laura ve Sarah sırasıyla on iki ve sekiz yaşında iki kız kardeş.
- This boy slept for eight hours.
- Bu çocuk sekiz saat uyudu.
- He leaves at eight.
- O saat sekizde gider.
- My daughter sleeps eight hours a day.
- Kızım günde sekiz saat uyur.
- Come to my house at eight.
- Saat sekizde evime gel.
- Father seldom comes home before eight.
- Baba nadiren sekizden önce eve gelir.
- Tom usually sleeps eight hours.
- Tom genellikle sekiz saat uyur.
- Wake me up at eight.
- Beni sekizde uyandır.
- I leave home before eight o'clock every morning.
- Her sabah saat sekizden önce evden çıkarım.
- I'll pick you up at eight.
- Seni saat sekizde alacağım.
- Dan sold his car to Linda for eight hundred dollars.
- Dan arabasını sekiz yüz dolara Linda'ya sattı.
- He is in a hurry to catch the eight o'clock train.
- O sekiz trenini yakalamak için acele ediyor.
- He works from eight to five.
- Sabah sekizden akşam beşe kadar çalışıyor.
- I'll be ready eight months later.
- Sekiz ay sonra hazır olacağım.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
- Prensip olarak saat altıda kalkıyorum ama dün sabah sekizde kalktım.
- The hearse was drawn by eight black horses.
- Cenaze arabası sekiz siyah at tarafından çekildi.
- I start work at eight in the morning.
- Sabah sekizde işe başlıyorum.
- Tom could swim like a fish before he turned eight.
- Tom sekiz yaşına gelmeden önce bir balık gibi yüzebiliyordu.
- The word Brasilia has four syllables and eight letters.
- Brasilia kelimesi dört hece ve sekiz harften oluşur.
- They fly about 35,000 km in eight months.
- Sekiz ayda yaklaşık 35,000 km uçtular.
- He is eight.
- Sekiz yaşında.
- Tom arrived eight days ago.
- Tom sekiz gün önce geldi.
- He will arrive by eight at the latest.
- En geç sekizde gelir.
- Tom divided the cake into eight pieces.
- Tom keki sekiz parçaya böldü.
- I go to school at eight in the morning.
- Sabah sekizde okula giderim.
- The boy has been absent from school for eight days.
- Çocuk sekiz gündür okulda yok.
- Two hundred eight pounds per person and a hundred fifty three for students.
- Kişi başı iki yüz sekiz pound ve öğrenciler için yüz elli üç pound.
- She is eight.
- Sekiz yaşında.
- Tom usually sleeps eight hours.
- Tom genelde sekiz saat uyur.
- Tom took antibiotics three times a day every eight hours for ten days.
- Tom on gün boyunca günde üç kez sekiz saatte bir antibiyotik aldı.
- Yesterday Mary was sentenced to two years eight months in jail for investment fraud.
- Dün Mary yatırım dolandırıcılığından iki yıl sekiz ay hapse mahkum oldu.
- The hike will take no less than eight hours.
- Yürüyüş en az sekiz saat sürecek.
- He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
- I got married eight years ago.
- Ben sekiz yıl önce evlendim.
- I always wake up before eight o'clock, but I never get up immediately.
- Her zaman saat sekizden önce uyanırım ama asla hemen kalkmam.
- Ten minus two is eight.
- On eksi iki sekizdir.
- The top eight players survived the ninth day of the tournament.
- En iyi ilk sekiz oyuncu turnuvanın dokuzuncu gününe dek dayanabildi.
- Tom sits in front of his computer eight hours a day.
- Tom günde sekiz saat bilgisayarının başında oturuyor.
- I got married eight years ago.
- Sekiz yıl önce evlendim.
- They're open till eight.
- Onlar sekize kadar açık.
- I am usually able to read eight books in a month.
- Genellikle bir ay içinde sekiz kitap okuyabiliyorum.
- My mother is slicing the cake into eight pieces.
- Annem keki sekiz dilime bölüyor.
- School begins at half past eight except on Wednesdays and Saturdays.
- Çarşamba ve Cumartesi günleri hariç okul sekiz buçukta başlar.
- He can speak eight languages.
- Sekiz dil konuşabiliyor.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürüyor, ancak dönüş yolculuğu için sadece altı saat.
- During one session of the Duma, the lower house of the Russian parliament, an average of eight laws are adopted.
- Rus parlamentosunun alt kanadı Duma'nın bir oturumunda ortalama sekiz yasa kabul edilir.
- Tom and Mary both work eight hours a day.
- Tom ve Mary günde sekiz saat çalışıyorlar.
- Our bus left at eight, arriving in Boston at eleven.
- Otobüsümüz sekizde kalktı, Boston'a on birde varacaktı.
- Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
- Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
- Eight guys have eyes.
- Sekiz adamın gözleri var.
- Classes start at eight in the morning.
- Dersler sabah sekizde başlıyor.
- The car has three rows of seats and is capable of carrying eight passengers.
- Arabanın üç sıra koltuğu vardır ve sekiz yolcu taşıma kapasitesine sahiptir.
- I usually sleep eight hours a day.
- Genellikle günde sekiz saat uyurum.
- Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Neredeyse tüm nüfus sekiz herpes virüsünden biriyle enfekte.
- After eight years of Bush the election of Obama was, for many, a breath of fresh air.
- Sekiz yıllık Bush döneminden sonra Obama'nın seçilmesi birçokları için taze bir nefes oldu.
- Every day my dad leaves for work at eight o'clock.
- Babam her gün saat sekizde işe gider.
- We study from six to eight hours a week.
- Haftada altı ila sekiz saat ders çalışıyoruz.
- He works from eight to five.
- Sekizden beşe kadar çalışıyor.
- We will take the train at eight.
- Saat sekizde trene bineceğiz.
- You really staying eight weeks in Hamburg?
- Gerçekten Hamburg'ta sekiz hafta kalıyor musun?
- Dan finished his shift at eight o'clock.
- Dan vardiyasını saat sekizde bitirdi.
- She came down to breakfast at eight.
- Saat sekizde kahvaltı için aşağı geldi.
- You really staying eight weeks in Hamburg?
- Gerçekten Hamburg'da sekiz hafta mı kalacaksın?
- The eight o'clock bus was early today.
- Sekiz otobüsü bugün erken geldi.
- It was around eight last night when the meeting broke up.
- Toplantı dağıldığında saat dün akşam sekiz civarıydı.
- School begins at half past eight.
- Okul sekiz buçukta başlıyor.
- Tom and Mary both work eight hours a day.
- Hem Tom hem de Mary günde sekiz saat çalışırlar.
- I woke up at eight o'clock.
- Saat sekizde uyandım.
- Tom told Mary he slept for eight hours every night.
- Tom, Mary'ye her gece sekiz saat uyuduğunu söyledi.
- We have dinner every day at eight o'clock.
- Her gün saat sekizde yemek yiyoruz.
- Tom took antibiotics three times a day every eight hours for ten days.
- Tom on gün boyunca her sekiz saatte bir, günde üç kez antibiyotik alıyordu.
- They're required to work eight hours every day.
- Her gün sekiz saat çalışmak zorundalar.
- I'll call you up around eight this evening.
- Bu akşam sekiz civarında seni arayacağım.
- I woke up at eight.
- Ben sekizde uyandım.
- Come to my house at eight.
- Sekizde evime gel.
- I woke up at eight.
- Sekizde uyandım.
- Wake me up at eight.
- Beni sekizde uyandırın.
- Fadil killed eight different people.
- Fadıl sekiz farklı insanı öldürdü.
- It is now eight in the morning.
- Şu anda saat sabahın sekizi.
- And Seth lived after he begot Enos, eight hundred and seven years, and begot sons and daughters.
- Enoş'un doğumundan sonra Şit sekiz yüz yedi yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
- I've been sober for eight months.
- Sekiz aydır ayığım.
- If you go around eight, you might meet him.
- Sekiz civarına gidersen onunla karşılaşabilirsin.
- Great bait, mate, I rate eight out of eight.
- Büyük yem, dostum, sekizde sekiz veriyorum.
- After eight months, he eventually started dating girls again.
- Sekiz ay sonra sonunda tekrar kızlarla çıkmaya başladı.
- Liz has been dead for eight years.
- Liz öleli sekiz yıl oldu.
- He is in a hurry to catch the eight o'clock train.
- Saat sekiz trenine yetişmek için acele ediyor.
- I arrived here at eight this morning.
- Bu sabah sekizde buraya vardım.
- When I was eight, my mom bought toys for me.
- Ben sekiz yaşındayken, annem bana oyuncaklar alırdı.
- Is eating more than eight oranges a day bad for you?
- Günde sekizden fazla portakal yemek sizin için kötü mü?
- They're required to work eight hours every day.
- Onlar her gün sekiz saat çalışmak zorunda.
- Two from ten leaves eight.
- Ondan iki çıkar, sekiz kalır.
- After eight months, he eventually started dating girls again.
- Sekiz ay sonra, nihayet gene kızlarla çıkmaya başladı.
- He came back before eight.
- Sekizden önce geri geldi.
- She started dancing when she was eight.
- Sekiz yaşındayken dans etmeye başladı.
- Is it possible that it's already eight o'clock?
- Saatin sekiz olması mümkün mü?
- The train leaves Rome at eight.
- Tren sekizde Roma'dan ayrılıyor.
- Mother divided the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya böldü.
- Ross Perot received about eight million votes.
- Ross Perot yaklaşık sekiz milyon oy aldı.
- My daughter sleeps eight hours a day.
- Kızım günde sekiz saat uyuyor.
- I generally get home at eight.
- Genellikle saat sekizde eve gelirim.
- Tom usually sleeps eight hours.
- Tom çoğunlukla sekiz saat uyur.
- Subtract three from eight and you get five.
- Sekizden üçü çıkarırsan beş eder.
- She came down for breakfast at eight.
- Saat sekizde kahvaltı için aşağıya geldi.
- Please call me up between seven and eight.
- Lütfen yedi ile sekiz arasında beni arayın.
- He's eight years old.
- O sekiz yaşında.
- I have purchased eight acres of land for my retirement.
- Emekliliğim için sekiz dönümlük bir arazi satın aldım.
- The boy slept eight hours.
- Oğlan sekiz saat uyudu.
- I will be at your house at eight.
- Sekizde senin evinde olacağım.
- I go to school at eight o'clock.
- Okula saat sekizde giderim.
- Usually I get up at six, but today I got up at eight.
- Genellikle saat altıda kalkarım ama bugün saat sekizde kalktım.
- Of the eight, only one was found guilty.
- Sekiz kişiden sadece biri suçlu bulundu.
- The play is at eight o'clock.
- Oyun saat sekizde.
- After whose birth he lived eight hundred and fifteen years, and begot sons and daughters.
- Kenan'ın doğumundan sonra Enoş sekiz yüz on beş yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
- I ate breakfast at eight.
- Sekizde kahvaltı yaptım.
- Jackson lived for eight more years.
- Jackson sekiz yıl daha yaşadı.
- Tom cut the pie into eight pieces.
- Tom pastayı sekiz parçaya ayırdı.
- In this city, there are thousands who live eight or ten to a room.
- Bu kentte, bir odada sekiz ya da on kişi yaşayan binlercesi var.
- I'm 27 years old, and I haven't had a girlfriend in eight years.
- 27 yaşındayım ve sekiz yıldır bir kız arkadaşım olmadı.
- Please be here by eight at the latest.
- Lütfen en geç sekize kadar burada olun.
- I'm going to check out at eight.
- Saat sekizde çıkış yapacağım.
- He left the house at eight o'clock.
- Saat sekizde evden çıktı.
- He got up at eight in the morning.
- Sabah sekizde kalktı.
- I wake up at eight o'clock.
- Saat sekizde uyanıyorum.
- As a rule, I go to school before eight o'clock.
- Kural olarak, saat sekizden önce okula giderim.
- Breakfast is served at eight o'clock.
- Kahvaltı saat sekizde servis ediliyor.
- Mercury is the smallest of the eight planets in the Solar System.
- Merkür Güneş sistemindeki sekiz gezegenin en küçüğüdür.
- Shinko's brother is eight.
- Shinko'nun erkek kardeşi sekiz yaşındadır.
- There are forty-one teachers and about eight hundred students in this school.
- Bu okulda kırk bir öğretmen ve yaklaşık sekiz yüz öğrenci var.
- The bank stays open from eight until two.
- Banka sekizden ikiye kadar açık.
- Tom took the eight o'clock train.
- Tom saat sekiz trenine bindi.
- I arrived here at eight this morning.
- Bu sabah sekizde buraya geldim.
- School begins at half past eight in the morning.
- Okul sabah sekiz otuzda başlar.
- It's exactly half-past eight.
- Saat tam sekiz buçuk.
- That store employs eight clerks.
- O mağazada sekiz tezgahtar çalışıyor.
- They are having breakfast at eight this week.
- Bu hafta saat sekizde kahvaltı yapıyorlar.
- We'll have breakfast at eight o'clock.
- Biz saat sekizde kahvaltı edeceğiz.
- Get me up at eight.
- Beni sekizde uyandırın.
- Tatoeba has reached eight hundred thousand sentences!
- Tatoeba sekiz yüz bin cümleye ulaştı.
- Tom and Mary both work eight hours a day.
- Tom ve Mary'nin ikisi de günde sekiz saat çalışırlar.
- It’s a quarter past eight.
- Saat sekizi çeyrek geçiyor.
- The bell rings at eight.
- Zil saat sekizde çalar.
- The plane gets in at eight o'clock.
- Uçak saat sekizde inecek.
- Shinko's brother is eight.
- Shinko'nun kardeşi sekiz yaşında.
- It is dangerous for us to be out after eight o'clock.
- Saat sekizden sonra dışarıda olmamız tehlikelidir.
- I eat breakfast at eight o'clock.
- Ben saat sekizde kahvaltımı yerim.
- Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
- Eight divided by two is four.
- Sekiz bölü iki dört eder.
- Usually I get up at six, but today I got up at eight.
- Genelde altıda kalkarım ama bugün sekizde kalktım.
- And Cainan lived after he begot Malaleel, eight hundred and forty years, and begot sons and daughters.
- Kaynan Malaleel'i doğurduktan sonra sekiz yüz kırk yıl yaşadı, oğullar ve kızlar doğurdu.
- It was around eight last night when the meeting broke up.
- Dün gece toplantı sona erdiğinde saat sekiz civarındaydı.
- Sami comes at eight o'clock every night.
- Sami her gece saat sekizde geliyor.
- It's eight o'clock in the morning.
- Saat sabahın sekizi.
- After eight months passed and his broken heart healed, George eventually started dating girls again.
- Sekiz ay geçtikten ve onun kırık kalbi iyileştikten sonra, George sonunda tekrar kızlarla flört etmeye başladı.
- I'll meet to you at eight.
- Seninle sekizde buluşacağım.
- Since he started at eight, he ought to be there by now.
- Sekizde başladığına göre, şimdiye kadar orada olmalı.
- She usually sleeps for eight hours.
- Genellikle sekiz saat uyur.
- We will have breakfast at eight o'clock.
- Biz saat sekizde kahvaltı edeceğiz.
- I have dinner between seven and eight.
- Akşam yemeğini yedi ile sekiz arasında yerim.
- You should sleep for eight hours a day.
- Günde sekiz saat uyumalısın.
- Eight plus two is ten.
- Sekiz artı iki on eder.
- We expect to arrive at Heathrow Airport at eight.
- Biz saat sekizde Heathrow Havaalanına varmayı umuyoruz.
- I'll meet to you at eight.
- Sekizde seninle buluşacağım.
- His eights looked like lowercase Gs.
- Onun sekizleri küçük harf "g" lere benziyordu.
- At eight o'clock I will be ready for work.
- Saat sekizde iş için hazır olacağım.
- The team left at eight.
- Ekip sekizde ayrıldı.
- She came down for breakfast at eight.
- Saat sekizde kahvaltıya indi.
- In New York, the dollar was worth eight shillings.
- New York'ta, dolar sekiz şiline değerdi.
- Tom sits at his computer eight hours a day.
- Tom günde sekiz saat bilgisayar başında oturuyor.
- Mother divided the cake into eight pieces.
- Anne pastayı sekiz parçaya böldü.
- He has been studying French for eight years.
- Sekiz yıldır Fransızca eğitimi alıyor.
- I'll stay in Tokyo for eight days.
- Sekiz gün Tokyo'da kalacağım.
- She blew out all eight of her birthday candles.
- Sekiz doğum günü mumunun hepsini üfledi.
- In one night, the prophet Zechariah received eight visions from the Lord.
- Bir gecede Zekeriya peygamber, RAB'dan sekiz görüm aldı.
- I usually take size eight shoes.
- Ben genellikle sekiz numara ayakkabı alırım.
- It was eight meters long.
- Sekiz metre uzunluğundaydı.
- My father goes to work at eight every day.
- Babam her gün saat sekizde işe gider.
- Tom works eight hours a day, five days a week.
- Tom haftanın beş günü, günde sekiz saat çalışıyor.
- It's eight o'clock.
- Saat sekiz.
- I ate breakfast at eight.
- Sabah kahvaltısını sekizde yedim.
- She started dancing when she was eight.
- O, sekiz yaşındayken dans etmeye başladı.
- She's eight years old.
- O sekiz yaşında.
- Eight squared is sixty-four.
- Sekizin karesi altmış dörttür.
- The car has three rows of seats and is capable of carrying eight passengers.
- Arabanın üç sıra koltuğu var ve sekiz yolcu taşıyabiliyor.
- She is eight.
- O sekiz yaşında.
- They work eight hours a day.
- Onlar günde sekiz saat çalışırlar.
- He works eight hours a day.
- Günde sekiz saat çalışıyor.
- Tom cut the pie into eight pieces.
- Tom turtayı sekiz parçaya böldü.
- This store is opened at eight.
- Bu mağaza sekizde açılır.
- I married eight years ago.
- Sekiz yıl önce evlendim.
- My brother is eight years older than me.
- Erkek kardeşim benden sekiz yaş büyük.
- After whose birth he lived eight hundred and fifteen years, and begot sons and daughters.
- Doğumundan sonra sekiz yüz on beş yıl yaşadı, oğulları ve kızları oldu.
- My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
- Benim bebeğim de sekiz aylık, sağlıklı ve hızla büyüyor.
- Tom works eight hours a day.
- Tom günde sekiz saat çalışıyor.
- We expect to arrive at Heathrow Airport at eight.
- Heathrow Havaalanı'na sekizde varmayı umuyoruz.
- I usually sleep eight hours a day.
- Genelde günde sekiz saat uyurum.
- It's eight miles from here to London.
- Buradan Londra'ya sekiz mil var.
- We're taking the train at eight.
- Saat sekizde trene bineceğiz.
- Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri, işe bağlı olarak genellikle beş ile sekiz saat arasında sürer.
- I will have finished the work by eight o'clock.
- Saat sekize kadar işi bitirmiş olacağım.
- My mother is slicing the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya bölüyor.
- They fly about 35,000 km in eight months.
- Onlar sekiz ayda yaklaşık 35,000 km uçarlar.
- Tatoeba has reached eight hundred thousand sentences!
- Tatoeba sekiz yüz bin cümleye ulaştı!
- Father seldom comes home before eight.
- Babam nadiren sekizden önce eve gelir.
- Let's meet at the station at eight tomorrow morning.
- Yarın sabah sekizde istasyonda buluşalım.
- Eight divided by two is four.
- Sekiz ikiye bölünürse dörttür.
- I enrolled in an art school when I was eight.
- Sekiz yaşındayken bir sanat okuluna yazıldım.
- The meeting broke up at eight.
- Toplantı sekizde dağıldı.
- Dan and Linda got married eight days later.
- Dan ve Linda sekiz gün sonra evlendiler.
- He goes to bed at eight o'clock.
- Saat sekizde yatıyor.
- Carol will have left for London by eight tomorrow.
- Carol, yarın sekize kadar Londra'ya doğru yola çıkmış olacak.
- I go to school at eight o'clock.
- Saat sekizde okula gidiyorum.
- One of the committees is composed of eight members.
- Komitelerden biri sekiz üyeden oluşuyor.
- The plane gets in at eight o'clock.
- Uçak saat sekizde gelir.
- After driving for eight hours, Tom just couldn't drive any longer.
- Sekiz saat araba kullandıktan sonra, Tom daha fazla araba kullanamadı.
- Is it possible that it's already eight o'clock?
- Saatin çoktan sekiz olması mümkün mü?
- Do you work from six until eight?
- Altıdan sekize kadar çalışıyor musun?
- We must sleep at least eight hours a day.
- Bir günde en az sekiz saat uyumalıyız.
- My husband comes home at about eight.
- Kocam eve sekiz gibi gelir.
- She's eight years old.
- Sekiz yaşında.
- Sami raped a woman who was eight months pregnant.
- Sami sekiz aylık hamile olan bir kadına tecavüz etti.
- The gate is closed at eight.
- Kapı sekizde kapanır.
- He has been studying French for eight years.
- Sekiz yıldır Fransızca çalışıyor.
- I worked more than eight hours yesterday.
- Dün sekiz saatten fazla çalıştım.
- Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine.
- Tom Mary'nin sabah sekizde onun bir şişe şarap açmasının çok erken olduğunu düşünüp düşünmediğini merak etti.
- Since he started at eight, he ought to be there by now.
- O, saat sekizde başladığı için, şimdiye kadar orada olmalı.
- Yesterday Mary was sentenced to two years eight months in jail for investment fraud.
- Dün Mary, yatırım dolandırıcılığı nedeniyle iki yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı.
- I'm going to check out at eight.
- Sekizde check-out yapacağım.
- School begins at half past eight.
- Okul sekiz buçukta başlar.
- The boy slept eight hours.
- Çocuk sekiz saat uyudu.
- We'll leave at eight o'clock.
- Saat sekizde gideceğiz.
- The child will be circumcised when he reaches the age of eight.
- Çocuk sekiz yaşına geldiğinde sünnet olacak.
- We'll leave at eight o'clock.
- Saat sekizde yola çıkacağız.
- The actress made her debut when she was eight.
- Aktris ilk çıkışını sekiz yaşındayken yaptı.
- Sami and Layla have been together eight years.
- Sami ve Layla sekiz yıldır birlikteler.
- Tom works eight hours a day.
- Tom günde sekiz saat çalışır.
- I have dinner between seven and eight o'clock.
- Ben akşam yemeğini saat yedi ve sekiz arasında yerim.
- And Seth lived after he begot Enos, eight hundred and seven years, and begot sons and daughters.
- Şit Enos'u doğurduktan sonra sekiz yüz yedi yıl yaşadı, başka oğulları ve kızları oldu.
- Eight guys have eyes.
- Sekiz adamın gözü var.
- He works eight hours a day.
- O, günde sekiz saat çalışır.
- She blew out all eight of her birthday candles.
- Doğum günü mumlarının sekizinin tamamını söndürdü.
- Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
- Tom Japonya'ya sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte geldi.
- I am usually able to read eight books in a month.
- Genellikle ayda sekiz kitap okuyabilirim.
- The hike will take no less than eight hours.
- Yürüyüş sekiz saatten az sürmeyecek.
- I leave the house at eight fifteen, and arrive at school at eight forty‐five.
- Evden sekiz on beşte çıkıyorum ve okula sekiz kırk beşte varıyorum.
- Tom usually sleeps for eight hours.
- Tom genellikle sekiz saat uyur.
- In one night, the prophet Zechariah received eight visions from the Lord.
- Zekeriya peygamber bir gecede Tanrı'dan sekiz görü aldı.
- I eat breakfast at eight o'clock.
- Kahvaltıyı saat sekizde yaparım.
- I saw all eight of them about an hour ago.
- Bir saat kadar önce sekizini de gördüm.
- While I was standing there hesitating, a group of soldiers entered the restaurant, maybe eight or nine young men.
- Ben orada tereddütlü bir şekilde dikilirken bir grup asker restorana girdi, belki de sekiz ya da dokuz genç adam.
- At the moment, the time difference between Japan and Italy is eight hours.
- Şu anda, Japonya ve İtalya arasındaki zaman farkı sekiz saattir.
- This book has gone through eight editions.
- Bu kitap sekiz baskıyı geçti.
- My mother divided the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya böldü.
- I study from eight to eleven.
- Sekizden on bire kadar ders çalışıyorum.
- And Jared lived after he begot Henoch, eight hundred years, and begot sons and daughters.
- Jared Henoh'u doğurduktan sonra sekiz yüz yıl yaşadı, oğulları ve kızları oldu.
- He came back home before eight.
- O, sekizden önce eve geri geldi.
- She came down to breakfast at eight.
- Kahvaltıya sekizde indi.
- Ten minus two is eight.
- On eksi iki sekiz eder.
- It doesn't start until eight thirty.
- Sekiz buçuğa kadar başlamayacak.
- I went to Ecuador when I was eight years old.
- Sekiz yaşındayken Ekvador'a gittim.
- It is dangerous for us to be out after eight o'clock.
- Saat sekizden sonra dışarıda olmak bizim için tehlikeli.
- We're taking the train at eight.
- Saat sekizde trene biniyoruz.
- I go to school at eight in the morning.
- Sabah sekizde okula gidiyorum.
- This store is opened at eight.
- Bu mağaza saat sekizde açılır.
- I'll be back by seven or eight o'clock.
- Yedi ya da sekize kadar döneceğim.
- All eight prisoners were found guilty.
- Sekiz mahkumun hepsi suçlu bulundu.
- He got up at eight in the morning.
- O, sabah sekizde kalktı.
- I usually get up at eight.
- Genellikle sekizde kalkarım.
- We will have breakfast at eight o'clock.
- Saat sekizde kahvaltı yapacağız.
- The bank stays open from eight until two.
- Banka sekizden ikiye kadar açık kalır.
- The actress made her debut when she was eight.
- Aktrist, sekiz yaşındayken ilk kez sahneye çıktı.
- Two, four, six and eight are even numbers.
- İki, dört, altı ve sekiz çift sayılardır.
- Subtract three from eight and you get five.
- Sekizden üç çıkarsa beş kalır.
- It doesn't start until eight thirty.
- O sekiz otuza kadar başlamaz.
- He needs at least eight hours of sleep every night or he can't function.
- Her gece en az sekiz saat uyuması gerekiyor yoksa işlevini yerine getiremez.
- We study from six to eight hours a week.
- Bir haftada altı ile sekiz saat arası çalışırız.
- It's half past eight.
- Saat sekiz buçuk.
- I get up in the morning at eight thirty.
- Sabah sekiz buçukta kalkıyorum.
- School begins at half past eight in the morning.
- Okul sabah sekiz buçukta başlıyor.
- He has been studying French for eight years.
- Sekiz yıldır Fransızca öğreniyor.
- He will arrive by eight at the latest.
- En geç sekize kadar gelecek.
- My brother is eight years older than me.
- Kardeşim benden sekiz yaş büyük.
- I would like my breakfast in my room at eight o'clock sharp.
- Kahvaltımı saat tam sekizde odamda istiyorum.
- As a rule, I go to school before eight o'clock.
- Kural olarak, okula saat sekizden önce giderim.
- Sami raped a woman who was eight months pregnant.
- Sami sekiz aylık hamile bir kadına tecavüz etti.
- I work eight hours a day.
- Günde sekiz saat çalışıyorum.
- She came back before eight.
- O, sekizden önce geri geldi.
- The top eight players survived the ninth day of the tournament.
- Zirvedeki sekiz oyuncu turnuvanın dokuzuncu gününe kadar dayandı.
- It's eight miles from here to London.
- Buradan Londra'ya sekiz mil.
- She is eight months pregnant.
- Sekiz aylık gebe.
- You should arrive at school before eight.
- Okula sekizden önce varmalısın.
- The hike will take at least eight hours.
- Yürüyüş en az sekiz saat sürecek.
- It's half past eight.
- Sekiz buçuk.
- I'll call you up around eight this evening.
- Bu akşam sekiz gibi seni ararım.
- Tom got eight hours of uninterrupted sleep.
- Tom sekiz saat kesintisiz uyudu.
- I wake up at eight.
- Sekizde uyanıyorum.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
- Yaşayan dil sayısı sıkça tartışma konusu olur ve tahmini sayı beş bin ile sekiz bin arasında değişegelmiştir.
- Eight squared is sixty-four.
- Sekizin karesi altmış dört eder.
- Tom divided the cake into eight pieces.
- Tom pastayı sekiz parçaya böldü.
- Father usually comes home at eight.
- Babam genellikle sekizde eve gelir.
- Two from ten leaves eight.
- Ondan iki çıkarsa sekiz kalır.
- She came back before eight.
- Sekizden önce geri geldi.
- I'll stay in Tokyo for eight days.
- Tokyo'da sekiz gün kalacağım.
- He left the house at eight o'clock.
- Evden saat sekizde ayrıldı.
- I always wake up before eight o'clock, but I never get up immediately.
- Ben her zaman sekizden önce uyanırım ama asla hemen kalkmam.
- We have dinner every day at eight o'clock.
- Biz her gün akşam sekizde akşam yemeği yeriz.
- She began writing a report at eight, finishing it at twelve.
- Sekizde rapor yazmaya başladı, on ikide bitirdi.
- We must sleep at least eight hours a day.
- Günde en az sekiz saat uyumalıyız.
- Classes start at eight in the morning.
- Dersler sabah saat sekizde başlar.
- The train leaves Rome at eight.
- Tren Roma'dan sekizde kalkıyor.
- Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine.
- Tom, Mary'nin sabah sekizin bir şişe şarap açmak için çok erken olduğunu düşünüp düşünmeyeceğini merak etti.
- In Russia and Germany, people work eight hours a day.
- Rusya ve Almanya'da insanlar günde sekiz saat çalışırlar.
- That bell rings at eight.
- Zil sekizde çalıyor.
- Our school begins at eight in the morning.
- Okulumuz sabah sekizde başlar.
- School begins at half past eight except on Wednesdays and Saturdays.
- Okul çarşamba ve cumartesi günleri hariç sekiz buçukta başlar.
- Call me at eight.
- Beni sekizde ara.
- Hey, are you really going to work at eight tomorrow?
- Hey, yarın sekizde gerçekten işe gidecek misin?
- Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years.
- Vücut ağırlığının yüzde onunu kaybeden her on diyetisyenden sekizi beş yıl içinde tekrar kilo alıyor.
- The gates of the school open at eight.
- Okulun kapıları saat sekizde açılır.
- The trip will take at least eight hours.
- Gezi en az sekiz saat sürecek.
- Tom quite often sleeps more than eight hours.
- Tom genellikle sekiz saatten fazla uyur.
- I get up in the morning at eight thirty.
- Sabah saat sekiz buçukta kalkarım.
- Sami comes at eight o'clock every night.
- Sami her gece saat sekizde gelir.
- It's exactly half-past eight.
- Saat tam olarak sekiz buçuk.
- Fadil killed eight different people.
- Fadil sekiz farklı kişiyi öldürdü.
- His son is eight years old.
- Onun oğlu sekiz yaşında.
- Mercury is the smallest of the eight planets in the Solar System.
- Merkür, Güneş Sistemi'ndeki sekiz gezegenin en küçüğüdür.
- His eights looked like lowercase Gs.
- Sekizleri küçük G harfine benziyordu.
- Tom got eight hours of uninterrupted sleep.
- Tom kesintisiz sekiz saat uyudu.
- I usually take size eight shoes.
- Genellikle sekiz numara ayakkabı alırım.
- After eight months passed and his broken heart healed, George eventually started dating girls again.
- Sekiz ay geçtikten ve kırık kalbi iyileştikten sonra, George sonunda tekrar kızlarla çıkmaya başladı.
- I'll be back by seven or eight o'clock.
- Saat yedi ya da sekiz gibi dönerim.
- They work eight hours a day.
- Günde sekiz saat çalışıyorlar.
- Eight hobbits form one hobbyte.
- Sekiz hobbit bir hobit oluşturur.
- They are having breakfast at eight this week.
- Bu hafta sekizde kahvaltı yapacaklar.
- In Russia and Germany, people work eight hours a day.
- Rusya ve Almanya'da insanlar günde sekiz saat çalışıyor.
- Our school begins at eight in the morning.
- Okulumuz sabah sekizde başlıyor.
- Eight hobbits form one hobbyte.
- Sekiz tane hobbit bir hobbyte oluşturur.
- Of the eight, only one was found guilty.
- Sekizinden, sadece bir tanesi suçlu bulundu.
- And Cainan lived after he begot Malaleel, eight hundred and forty years, and begot sons and daughters.
- Mahalalel'in doğumundan sonra Kenan sekiz yüz kırk yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
- He is eight.
- O sekiz yaşında.
- One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- It happened between eight and ten.
- Sekiz ile on arasında oldu.
- My mom bought me this toy when I was eight years old.
- Annem bu oyuncağı bana sekiz yaşımdayken aldı.
- I'll pick you up at eight.
- Seni sekizde alırım.
- Tanaka has said that he got up this morning around eight o'clock.
- Tanaka bu sabah saat sekiz civarında kalktığını söyledi.
- You should arrive at school before eight.
- Sekizden önce okula varmalısın.
- And Jared lived after he begot Henoch, eight hundred years, and begot sons and daughters.
- Hanok'un doğumundan sonra Yeret sekiz yüz yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
- I start work at eight in the morning.
- Çalışmaya sabah saat sekizde başlıyorum.
- And all the days of Malaleel were eight hundred and ninety-five years, and he died.
- Malaleel'in bütün günleri sekiz yüz doksan beş yıl sürdü ve öldü.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
- Yaşayan dillerin sayısı sıklıkla tartışılmaktadır ve tahminler beş bin ila sekiz bin arasında değişmektedir.
- Please be here by eight at the latest.
- Lütfen en geç sekizde burada olun.
- This boy slept for eight hours.
- Bu oğlan sekiz saat uyudu.
- My son is eight years old.
- Oğlum sekiz yaşında.
- The bell rings at eight.
- Zil sekizde çalıyor.
- Do you work from six until eight?
- Altıdan sekize kadar çalışır mısın?
- The trip will take at least eight hours.
- Yolculuk en az sekiz saat sürecek.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
- Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- Five plus three is eight.
- Beş artı üç sekiz eder.
- The boy has been absent from school for eight days.
- Çocuk sekiz gündür okula gelmiyor.
- I usually get up at eight o'clock.
- Genellikle saat sekizde kalkarım.
- He's eight years old.
- Sekiz yaşında.
- I will have finished the work by eight o'clock.
- Saat sekizde işimi bitirmiş olacağım.
- My father goes to work at eight every day.
- Babam her gün sekizde çalışmaya gider.
- Every day he did the same thing for eight hours and then he went home.
- Her gün sekiz saat boyunca aynı şeyi yaptı ve sonra eve gitti.
- I have dinner between seven and eight o'clock.
- Saat yedi ile sekiz arasında yemek yerim.
- He's eight as of yesterday.
- Dün itibariyle sekiz yaşında.
- The hearse was drawn by eight black horses.
- Cenaze arabası sekiz siyah at tarafından çekiliyordu.
- He is older than you by eight years.
- Senden sekiz yaş büyük.
- I usually get up at eight o'clock.
- Genelde saat sekizde kalkarım.
- His son is eight years old.
- Oğlu sekiz yaşında.
- When I was eight, my mom bought toys for me.
- Sekiz yaşımdayken annem bana oyuncak almıştı.
- In New York, the dollar was worth eight shillings.
- New York'ta bir dolar sekiz şilin değerindeydi.
- The train leaves Rome at eight.
- Tren saat sekizde Roma'dan kalkıyor.
- Great bait, mate, I rate eight out of eight.
- Harika yem, dostum, sekiz üzerinden sekiz veriyorum.
- They're open till eight.
- Sekize kadar açıklar.
- This book has gone through eight editions.
- Bu kitap sekiz baskı yaptı.
- He leaves at eight.
- Sekizde gidiyor.
- It's quarter to eight now.
- Sekize çeyrek var.
- Wake me up at eight o'clock.
- Beni saat sekizde uyandır.
- Get me up at eight.
- Beni sekizde kaldır.
- We will take the train at eight.
- Biz saat sekizde trene bineceğiz.
- And Malaleel lived after he begot Jared, eight hundred and thirty years, and begot sons and daughters.
- Yeret'in doğumundan sonra Mahalalel sekiz yüz otuz yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
- It is about eight kilometers.
- Yaklaşık sekiz kilometredir.
- The gates of the school open at eight.
- Okulun kapıları sekizde açılıyor.
- It took the doctor eight hours to do the operation.
- Doktorun ameliyatı yapması sekiz saat sürdü.
- She is eight months pregnant.
- O, sekiz aylık hamile.
- The team left at eight.
- Ekip sekizde gitti.
- He died about eight hours later.
- Yaklaşık sekiz saat sonra öldü.
- Every day he did the same thing for eight hours and then he went home.
- Her gün sekiz saat boyunca aynı şeyi yapar ve sonra eve giderdi.
- We'll have breakfast at eight o'clock.
- Saat sekizde kahvaltı yapacağız.
- I have dinner between seven and eight.
- Saat yedi ile sekiz arasında akşam yemeği yerim.
- I would like my breakfast in my room at eight o'clock sharp.
- Kahvaltımı saat tam sekizde odamda yapmak istiyorum.
- This store always closes at eight.
- Bu mağaza her zaman sekizde kapanır.
- Wake me up at eight.
- Sekizde beni uyandır.
- I generally get home at eight.
- Genelde eve sekizde gelirim.
Show More (463)
|
