|
- It is on the last two that the elderly, in particular, depend.
- Özellikle yaşlılar bu son iki maddeye bağlıdır.
- What have the elderly and pensioners to do with this document?
- Yaşlıların ve emeklilerin bu belge ile ne ilgisi var?
- Many children and elderly people are already dying of starvation.
- Pek çok çocuk ve yaşlı insan halihazırda açlıktan ölmektedir.
- This will ensure that responsibility for healthcare and care for the elderly remains with the national governments.
- Bu, sağlık ve yaşlı bakımı sorumluluğunun ulusal hükümetlerde kalmasını sağlayacaktır.
- Care of the elderly is a yardstick of a civilised society.
- Yaşlıların bakımı medeni bir toplumun ölçütüdür.
- Is it a violation of human rights to allow an elderly, sick, retired person to live on a mere EUR 500 per month?
- Yaşlı, hasta, emekli bir kişinin ayda sadece 500 avro ile yaşamasına izin vermek insan hakları ihlali midir?
- The elderly play a very valuable role in our society.
- Yaşlılar toplumumuzda çok değerli bir rol oynamaktadır.
- How often do widows and elderly people receive the correct allowance?
- Dullar ve yaşlılar ne sıklıkla doğru ödeneği alıyor?
- It concerns the accessibility of government websites, especially to citizens with disabilities and to elderly people.
- Hükümet web sitelerinin, özellikle engelli vatandaşlar ve yaşlılar için erişilebilirliği ile ilgilidir.
- This means that the elderly are not able to benefit from progress.
- Bu da yaşlıların ilerlemeden faydalanamadığı anlamına gelmektedir.
- There are many organisations that want to work in assisting the elderly.
- Yaşlılara yardımcı olmak için çalışmak isteyen birçok kuruluş var.
- Europe must take effective, practical action to uphold the rights of the most incapacitated elderly people too.
- Avrupa, en aciz durumdaki yaşlıların da haklarını korumak için etkili ve pratik adımlar atmalıdır.
- This will ensure that responsibility for healthcare and care for the elderly remains with the national governments.
- Bu da sağlık ve yaşlı bakımı sorumluluğunun ulusal hükümetlerde kalmasını sağlayacaktır.
- There are many organisations that want to work in assisting the elderly.
- Yaşlılara yardımcı olmak için çalışmak isteyen pek çok kuruluş var.
- Elderly people and patients are more than just an item of expense to society.
- Yaşlılar ve hastalar toplum için bir gider kaleminden daha fazlasıdır.
- Health care and care for the elderly are issues that have traditionally occupied prominent places on our Liberal agenda.
- Sağlık ve yaşlı bakımı, geleneksel olarak Liberal gündemimizde önemli bir yer işgal eden konulardır.
- This will give us more power to defend the interests of the elderly throughout Europe.
- Bu da bize Avrupa genelinde yaşlıların çıkarlarını savunmak için daha fazla güç verecektir.
- Of course, there are different systems of provision for the elderly.
- Elbette yaşlılar için farklı hizmet sistemleri bulunmaktadır.
- Health care and care for the elderly are examples of areas in which the EU should only have limited competence.
- Sağlık bakımı ve yaşlı bakımı, AB'nin sadece sınırlı yetkiye sahip olması gereken alanlara örnektir.
- We are not just talking about nurseries, we are talking about care for the elderly and the sick.
- Sadece kreşlerden bahsetmiyoruz, yaşlı ve hasta bakımından da bahsediyoruz.
- This distinction is not based on biological age but rather on the degree of self-sufficiency of an elderly person.
- Bu ayrım biyolojik yaşa değil, yaşlı bir kişinin kendi kendine yeterlilik derecesine dayanmaktadır.
- Such devices also include lift platforms for the disabled or elderly.
- Bu tür cihazlar ayrıca engelli veya yaşlılar için asansör platformlarını da içerir.
- Therefore, priority must be given to the diseases affecting the elderly.
- Bu nedenle, yaşlıları etkileyen hastalıklara öncelik verilmelidir.
- Health care, childcare and care of the elderly are clear examples of areas that are not directly cross-border.
- Sağlık hizmetleri, çocuk bakımı ve yaşlıların bakımı doğrudan sınır ötesi olmayan alanların açık örnekleridir.
- It concerns the accessibility of government websites, especially to citizens with disabilities and to elderly people.
- Özellikle engelli vatandaşlar ve yaşlılar için devlet web sitelerinin erişilebilirliği ile ilgilidir.
- What have the elderly and pensioners to do with this document?
- Yaşlıların ve emeklilerin bu belgeyle ne ilgisi var?
- The elderly are ultimately a resource and must therefore be considered in positive terms.
- Yaşlılar nihayetinde bir kaynaktır ve bu nedenle olumlu terimlerle değerlendirilmelidir.
- In my own country, projections are that more and more elderly people are moving to rural areas to retire.
- Kendi ülkemde giderek daha fazla sayıda yaşlı insanın emekli olmak için kırsal bölgelere taşınacağı tahmin ediliyor.
- Pensioners and elderly people fought in the last war and their wives and daughters suffered the consequences of this.
- Emekliler ve yaşlılar son savaşta savaştı ve eşleri ve kızları bunun sonuçlarına katlandı.
- There are many elderly people who suffer from disabilities as well.
- Engelli birçok yaşlı insan da var.
- For objects that might be used by pensioners or the elderly?
- Emekliler veya yaşlılar tarafından kullanılabilecek nesneler için mi?
- We must also be aware that not all elderly people fall into the same category.
- Ayrıca tüm yaşlıların aynı kategoriye girmediğinin de farkında olmalıyız.
- Elderly people do not make up an homogenous group and their needs therefore also vary.
- Yaşlılar homojen bir grup oluşturmamaktadır ve bu nedenle ihtiyaçları da farklılık göstermektedir.
- The issue of health care and care for the elderly is an important one and of concern to us all.
- Yaşlılar için sağlık ve bakım konusu önemli ve hepimizi ilgilendiren bir konudur.
- I wish to speak about pensioners and elderly people who are not self-sufficient, who have disabilities.
- Kendi kendine yetemeyen, engelli olan emekliler ve yaşlılar hakkında konuşmak istiyorum.
- To resolve the problems of pensioners and elderly people in Europe.
- Avrupa'daki emeklilerin ve yaşlıların sorunlarını çözmek.
- This is the reason why some elderly easily have broken bones.
- Bazı yaşlıların kemiklerinin kolayca kırılmasının nedeni budur.
- This is the reason why some elderly easily have broken bones.
- Bazı yaşlıların kemiklerinin kolayca kırılmasının nedeni bu.
- This is the reason why some elderly easily have broken bones.
- Bundan dolayı bazı yaşlıların kemikleri kolay kırılır.
- An elderly man was sitting alone on a dark path.
- Yaşlı bir adam karanlık bir yolda yalnız oturuyordu.
- The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- This is a problem for elderly people.
- Bu, yaşlı insanlar için bir sorundur.
- If you have symptoms of the cold, don't have any contact with the elderly and the chronically ill and don't go out without wearing a mask.
- Soğuk algınlığı belirtileriniz varsa, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın.
- That's why elderly people love you.
- Yaşlı insanlar seni bu yüzden seviyor.
- We must take care of the elderly.
- Yaşlılarla ilgilenmeliyiz.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ayrıca yaşlıların birbiriyle kaynaşabilmeleri ve Amerikan yaşamında aktif katılımcılar olarak kalabilmeleri için çok sayıda gruplar kurulmuştur.
- In America elderly people are not given the same degree of respect they receive in many other countries.
- Amerika'da yaşlılara diğer birçok ülkede gösterildiği kadar saygı gösterilmez.
- Sami highjacked a car from an elderly man.
- Sami yaşlı bir adamın arabasını çaldı.
- There is a preferential price for unemployed people and the elderly.
- İşsizler ve yaşlılar için ayrıcalıklı bir fiyat var.
- She lived with her elderly grandmother.
- O, yaşlı büyükannesiyle birlikte yaşıyordu.
- The elderly people are ready to sacrifice for their grandchildren, if they have to.
- Yaşlılar torunları için gerekirse fedakârlık yapmaya hazırlar.
- She lived with her elderly grandmother.
- Yaşlı büyükannesiyle yaşıyordu.
- Tom gave his seat to an elderly lady.
- Tom koltuğunu yaşlı bir hanımefendiye verdi.
- It's popular among the elderly.
- Bu, yaşlılar arasında popülerdir.
- The elderly man was almost run over by a car.
- Yaşlı adam neredeyse bir araba tarafından eziliyordu.
- A change of opinions is almost unknown in an elderly military man.
- Yaşlı bir askerde fikir değişikliği neredeyse bilinmez.
- I don't look like I'm elderly.
- Yaşlı gibi görünmüyorum.
- To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
- Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak üzere, bakım faaliyetlerimiz sırasında müşterilerimizi eğitmek ve kollamak için çalışıyoruz.
- Inhospitality against the elderly is an unfortunate thing.
- Yaşlılara karşı misafirperver olmamak talihsiz bir şey.
- It's popular among the elderly.
- Yaşlılar arasında popüler.
- My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve teyzem oldukça dar görüşlüdürler.
- The elderly woman was frail but feisty.
- Yaşlı kadın zayıf ama alıngandı.
- If you have symptoms of the cold, don't have any contact with the elderly and the chronically ill and don't go out without wearing a mask.
- Soğuk algınlığı belirtiniz varsa yaşlılarla ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ayrıca, yaşlıların birbirleriyle sosyalleşebilmeleri ve Amerikan yaşamında aktif katılımcılar olarak kalabilmeleri için birçok grup oluşturulmuştur.
- She gave her seat to an elderly person.
- O, koltuğunu yaşlı birine verdi.
- We must take care of the elderly.
- Yaşlılara göz kulak olmamız gerek.
- The organist was elderly.
- Orgçu yaşlıydı.
- Let's warn our elderly.
- Yaşlılarımızı uyaralım.
- An elderly man was sitting alone on a dark path.
- Yaşlı bir adam karanlık bir yolda tek başına oturuyordu.
- He was a short, elderly man with thick glasses.
- Kalın gözlüklü, kısa boylu, yaşlı bir adamdı.
- Sami highjacked a car from an elderly man.
- Sami yaşlı bir adamdan bir araba çaldı.
- He is very concerned about his elderly parent's health.
- Yaşlı ebeveyninin sağlığı konusunda çok endişeli.
- My parents told me we should respect the elderly.
- Annem ve babam bana, yaşlılara saygı göstermemiz gerektiğini söyledi.
- You need to respect the elderly.
- Yaşlılara saygı duymalısınız.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Buna ek olarak, yaşlıların birbirleriyle sosyalleşebilmeleri ve Amerikan yaşamında aktif katılımcılar olarak kalabilmeleri için birçok grup oluşturulmuştur.
- I don't look like I'm elderly.
- Yaşlı gözükmüyorum.
- He is very concerned about his elderly parent's health.
- O, yaşlı ebeveynlerinin sağlığı hakkında çok endişeli.
- She helped the elderly man cross the road.
- Yaşlı adamın yolun karşısına geçmesine yardım etti.
- My parents told me that we should respect the elderly.
- Ailem bana yaşlılara saygı göstermemiz gerektiğini söyledi.
- My parents told me we should respect the elderly.
- Ailem bana yaşlılara saygı göstermemiz gerektiğini söyledi.
- You need to respect the elderly.
- Yaşlılara saygı göstermelisiniz.
- A very elderly couple is having an elegant dinner to celebrate their 75th wedding anniversary.
- Çok yaşlı bir çift 75.evlilik yıldönümünü kutlamak için şık bir akşam yemeğine çıkıyor.
- Tom was elderly.
- Tom yaşlıydı.
- That's why elderly people love you.
- Bu yüzden yaşlılar sizi seviyor.
- She gave her seat to an elderly person.
- Koltuğunu yaşlı birine verdi.
- The elderly woman was frail but feisty.
- Yaşlı kadın narin ama alıngandı.
- Tom's elderly.
- Tom yaşlı.
- The organist was elderly.
- Orgcu yaşlıydı.
- This is a problem for elderly people.
- Bu yaşlı insanlar için bir sorun.
- Dan and Linda met an elderly couple at the park.
- Dan ve Linda parkta yaşlı bir çiftle tanıştılar.
- I don't look like I'm elderly.
- Yaşlı gibi gözükmüyorum.
- Elderly people are more likely to die from the coronavirus.
- Yaşlı insanların koronavirüsten ölme olasılığı daha yüksektir.
Show More (90)
|