1 |
erect |
inşa etmek |
v. |
|
- The Roadmap also calls for the immediate dismantling of settlement outposts erected since March 2001.
- Yol Haritası ayrıca Mart 2001'den bu yana inşa edilen yerleşim karakollarının derhal sökülmesi çağrısında bulunmaktadır.
- However, this process must not result in new barriers being erected just when we are trying to break down the old ones.
- Ancak bu süreç, tam da eski bariyerleri yıkmaya çalışırken yeni bariyerlerin inşa edilmesiyle sonuçlanmamalıdır.
- We must not erect further new barriers.
- Daha fazla yeni bariyer inşa etmemeliyiz.
- Churches were erected all over the island.
- Adanın her yerinde kiliseler inşa edildi.
- Churches were erected all over the island.
- Kiliseler tüm ada üzerine inşa edilmiştir.
- The Berlin wall was erected in 1961.
- Berlin duvarı 1961 yılında inşa edildi.
Show More (3)
|
2 |
erect |
dikmek (heykel/direk vb'ni) |
v. |
|
- He has built lavish palaces; he has erected statues of himself while his people remain impoverished.
- Halkı yoksullaşmaya devam ederken o lüks saraylar inşa etti; kendi heykellerini dikti.
- They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
- Caesar erected a golden statue of Cleopatra.
- Sezar, Kleopatra'nın altın bir heykelini dikti.
- They erected a statue in memory of Gandhi.
- Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
Show More (1)
|
3 |
erect |
dikilmek |
v. |
|
- Sergeant Dan Anderson ordered a barricade erected around the police station.
- Çavuş Dan Anderson polis karakolunun etrafına barikat dikilmesini emretti.
Show More (-2)
|