Tureng - every morning - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	every morning	her sabah	adv.
	In any case, that is what we say every morning. Her halükarda, bizim de her sabah söylediğimiz şey bu. You get an opportunity every morning to reset your life. Her sabah hayatınızı sıfırlama şansınız oluyor. You get an opportunity every morning to reset your life. Her sabah hayatınızı sıfırlamak için bir fırsat yakalıyorsunuz. You get an opportunity every morning to reset your life. Her sabah hayatınıza sil baştan başlamak bir şansınız oluyor. She has a bath every morning. O, her sabah banyo yapar. I drink a glass of milk every morning. Her sabah bir bardak süt içerim. I'm getting pretty tired of driving every morning. Her sabah araba kullanmaktan çok yoruluyorum. She said that she takes a shower every morning. O her sabah duş aldığını söyledi. Every morning she gets up early because she has to cook. Her sabah erkenden kalkıyor çünkü yemek yapmak zorunda. We jog before breakfast every morning. Her sabah kahvaltıdan önce koşu yaparız. Tom didn't have time to go jogging every morning. Tom'un her sabah koşuya çıkacak vakti yoktu. He said that he takes a walk every morning. Her sabah yürüyüşe çıktığını söyledi. Tom goes jogging every morning, rain or shine. Tom her sabah yağmur çamur demeden koşuya çıkar. Tom takes six tablets every morning after breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan sonra altı tablet alır. I found it necessary to get up early every morning. Her sabah erken kalkmayı gerekli buldum. Tom drinks milk every morning. Tom her sabah süt içer. Tom walks through this park every morning on his way to work. Tom her sabah işe giderken bu parktan geçer. I still get up early every morning. Hala her sabah erken kalkıyorum. If you want to change the world, start with the person that you see in the mirror every morning. Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsanız, her sabah aynada gördüğünüz kişiyle başlayın. Would you wake me up every morning? Beni her sabah uyandırır mısın? She reads the newspaper every morning. O, her sabah gazete okur. She goes jogging every morning before breakfast. O her sabah kahvaltıdan önce koşmaya gider. Tom eats breakfast every morning. Tom her sabah kahvaltı ediyor. She makes a point of drinking a glass of milk every morning. Her sabah bir bardak süt içmeyi ihmal etmez. Do you feel yucky every morning? Her sabah kendini iğrenç hissediyor musun? We played chess every morning. Her sabah satranç oynadık. Every morning, the rooster crows. Her sabah horoz ötüyor. In those days, I used to get up at six every morning. O zamanlar her sabah altıda kalkardım. Tom tries to do some light exercises every morning. Tom her sabah hafif egzersizler yapmaya çalışıyor. Tom eats a healthy breakfast every morning. Tom her sabah sağlıklı bir kahvaltı yapıyor. I shave every morning. Her sabah tıraş olurum. We have a homeroom meeting for ten minutes every morning. Her sabah on dakikalık oda toplantısı yaparız. I shave my beard every morning. Ben her sabah sakalımı tıraş ederim. My mother gets up early every morning. Annem her sabah erken kalkar. He reads the newspaper every morning. Her sabah gazete okur. She gets up early every morning. O her sabah erken kalkar. He has a walk every morning. Onun her sabah bir yürüyüşü vardır. Cows give their calves milk every morning. İnekler her sabah buzağılarına süt verir. I'll make an effort to get up early every morning. Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim. I wake him up at 6 every morning. Onu her sabah 6'da uyandırırım. She said that she brushes her teeth every morning. Her sabah dişlerini fırçaladığını söyledi. My older sister takes a shower every morning. Ablam her sabah duş alır. Every morning, I go shopping. Her sabah alışverişe gidiyorum. Do you do that every morning? Bunu her sabah yapıyor musun? Tom swims every morning. Tom her sabah yüzer. Does Tom make his bed every morning? Tom her sabah yatağını toplar mı? His dog stared at him every morning while he had his breakfast. Köpeği her sabah kahvaltısını yaparken ona bakıyordu. He shaves with an electric razor every morning. O her sabah elektrikli tıraş makinesi ile tıraş olur. Tom gets up at the same time every morning. Tom her sabah aynı saatte kalkar. He makes it a rule to get up at six every morning. O her sabah altıda kalkmayı kural olarak benimsemiştir. I go to school every morning. Her sabah okula giderim. I'm Muslim and I get up every morning before sunrise to pray. Ben Müslümanım ve her sabah güneş doğmadan önce dua etmek için kalkarım. Tom does oil pulling every morning before brushing his teeth. Tom her sabah dişlerini fırçalamadan önce yağ çekme işlemi yapıyor. His dog stared at him every morning while he had his breakfast. O kahvaltısını yaparken köpeği her sabah ona bakardı. They wake up at six every morning. Her sabah altıda uyanıyorlar. I'm getting pretty tired of driving every morning. Her sabah araba kullanmaktan çok sıkıldım. Every morning she gets up early because she has to cook. O, yemek yapmak zorunda olduğu için her sabah erken kalkar. He reads the newspaper every morning. Her sabah gazete okuyor. What time do you usually get up every morning? Her sabah genellikle saat kaçta kalkarsın? I grind my own coffee beans every morning. Her sabah kendi kahve çekirdeğimi öğütürüm. He makes it a rule to meditate every morning. Her sabah meditasyon yapmayı kural edinmiştir. I always rise at six every morning. Ben her sabah her zaman altıda kalkarım. He reads the newspaper every morning. Her sabah o gazete okur. Mr Smith made it a rule to take a walk every morning. Bay Smith, her sabah yürüyüşe çıkmayı sürekli hale getirmişti. Tom needs to do that every morning. Tom her sabah bunu yapmalı. My dad goes out for a walk every morning. Babam her sabah yürüyüşe çıkar. He makes it a rule to take a walk every morning. Her sabah yürüyüş yapmayı bir kural haline getirir. Tom crosses the railroad tracks every morning on his way to work. Tom her sabah işe giderken tren yolundan geçiyor. Tom opens the windows every morning as soon as he gets to his office. Tom her sabah ofise varır varmaz pencereleri açar. Tom and I swam together every morning last summer. Tom ve ben geçen yaz her sabah birlikte yüzdük. I swim here every morning. Ben burada her sabah yüzerim. He crosses the railroad tracks every morning. O her sabah tren yolundan geçiyor. My grandfather takes a walk every morning. Büyükbabam her sabah yürüyüşe çıkar. Tom wakes up at six-thirty every morning. Tom her sabah altı buçukta uyanır. Do you really walk to work every morning? Gerçekten her sabah işe yürüyerek mi gidiyorsun? Tom swims with his son every morning. Tom her sabah oğluyla yüzüyor. Tom takes a shower every morning before he goes to school. Tom her sabah okula gitmeden önce duş alır. He takes a walk every morning. Her sabah yürüyüşe çıkar. Do you drink coffee every morning? Her sabah kahve içer misin? I make it a rule to take a walk every morning. Her sabah yürüyüşe çıkmayı bir kural haline getirdim. I always drink a cup of coffee every morning. Her sabah mutlaka bir fincan kahve içerim. Tom and Mary swam together every morning. Tom ve Mary her sabah birlikte yüzdüler. Do you feel yucky every morning? Her sabah berbat hissediyor musun? Tom played Reveille on his bugle every morning. Tom her sabah borazanıyla Reveille çaldı. My father reads the newspaper every morning. Babam her sabah gazete okur. My grandfather does moderate exercise every morning, which is why he is strong and healthy. Büyükbabam her sabah orta düzeyde egzersiz yapıyor, bu yüzden güçlü ve sağlıklı. Tom gets up at the same time every morning. Tom her sabah aynı vakitte kalkar. You can hear her singing every morning. Her sabah şarkı söylediğini duyabilirsiniz. My father makes it a rule to take a walk every morning. Babam prensip olarak her sabah yürüyüş yapar. Tom does that every morning. Tom her sabah bunu yapar. She has a bath every morning. Her sabah banyo yapıyor. I take a bath every morning in the summer. Yazın her sabah banyo yaparım. She makes herself up every morning. Her sabah makyaj yapar. Every morning, I go shopping. Her sabah alışverişe giderim. That's been happening every morning. O her sabah oluyor. Every morning she reads the newspaper. Her sabah gazete okur. I get up at 6 o'clock every morning. Ben her sabah saat 6'da kalkarım. I get up every morning before sunrise to pray. Her sabah güneş doğmadan önce kalkıp dua ederim. My uncle said that he jogs every morning. Dayım her sabah koşu yaptığını söyledi. He makes it a rule to meditate every morning. Her sabah meditasyon yapmayı bir kural haline getirdi. He gets up as early as five every morning. Her sabah beş gibi erken kalkıyor. Tom does oil pulling every morning before brushing his teeth. Tom her sabah dişlerini fırçalamadan ağzını yağ ile çalkalar. Every morning he would go for a walk. Her sabah yürüyüşe çıkardı. Tom does exercises every morning. Tom her sabah egzersiz yapar. Tom makes it a rule to meditate every morning. Tom her sabah meditasyon yapmayı kural haline getirdi. I swim here every morning. Her sabah burada yüzerim. My brother and sister get up about seven-thirty every morning. Erkek kardeşim ve kız kardeşim her sabah yaklaşık yedi otuzda kalkar. Every morning I buy a newspaper at a newsstand. Her sabah gazete bayisinden gazete alırım. Tom reads the newspaper every morning. Tom her sabah gazete okur. She makes it a rule to get up at six every morning. O her sabah altıda kalkmayı kural haline getirmektedir. He does some light exercises every morning. Her sabah hafif egzersizler yapıyor. Tom goes out for a walk every morning. Tom her sabah yürüyüşe çıkıyor. Tom gets up early every morning. Tom her sabah erken kalkıyor. I shave every morning. Her sabah tıraş oluyorum. He takes a shower every morning before breakfast. Her sabah kahvaltıdan önce duş alır. Every morning he leaves to take a walk. Her sabah yürüyüşe çıkar. Tom looks forward to going to work every morning. Tom her sabah işe gitmek için sabırsızlanıyor. Tom got out of bed every morning at 6 am. Tom her sabah 6'da yataktan kalkardı. Tom weighs himself every morning. Tom her sabah tartılır. I go shopping every morning. Her sabah alışverişe giderim. Every morning she reads the newspaper. Her sabah gazeteyi okur. I take a bath every morning in the summer. Yazın her sabah banyo alırım. Tom told me I should go jogging every morning. Tom bana her sabah koşuya çıkmamı söyledi. The Sun smiled through the window every morning. Güneş her sabah pencereden gülümserdi. My sister takes a shower every morning. Kız kardeşim her sabah duş alır. He reads the paper every morning. Her sabah gazete okur. My father takes a walk every morning. Babam her sabah yürüyüşe çıkar. He went for a swim in the lake every morning. O, her sabah göle yüzmeye gitti. I wish the subway wasn't so crowded every morning. Keşke metro her sabah bu kadar kalabalık olmasaydı. I run every morning. Ben her sabah koşarım. Ken makes his own bed every morning. Ken her sabah kendi yatağını yapar. Every morning he would go for a walk. Her sabah yürüyüşe giderdi. I read the newspaper every morning. Her sabah gazete okurum. I get up early every morning. Her sabah erken uyanırım. I've decided to jog every morning. Her sabah koşmaya karar verdim. He does twenty push-ups every morning. Her sabah yirmi şınav çeker. Tom eats breakfast every morning at six o'clock. Tom her sabah altıda kahvaltı yer. The door is opened every morning. Kapı her sabah açılır. Tom wakes up at six-thirty every morning. Tom her sabah 6.30'da kalkar. Tom makes his own bed every morning. Tom her sabah kendi yatağını yapar. Tom makes it a rule to meditate every morning. Tom her sabah meditasyon yapmayı bir kural haline getirdi. I eat sauerkraut every morning. Her sabah lahana turşusu yerim. We can hear the church bell every morning. Her sabah kilise çanını duyabiliyoruz. I'll be calling you every morning. Seni her sabah arayacağım. I go for a jog every morning before breakfast. Her sabah kahvaltıdan önce hafif koşuya giderim. I make it a rule to go jogging every morning. Her sabah koşuya çıkmayı bir kural haline getirdim. Tom tells me you go jogging every morning. Tom bana her sabah koşuya çıktığını söyledi. I cross the railroad tracks every morning. Her sabah tren yolundan geçiyorum. I have a bowl of cereal every morning. Her sabah bir kase mısır gevreği yiyorum. I straighten my hair every morning. Her sabah saçımı düzleştiriyorum. I have congee every morning. Ben her sabah Congee yerim. I don't want you eating donuts every morning. Her sabah çörek yemeni istemiyorum. I grind my own coffee beans every morning. Her sabah kendi kahve çekirdeklerimi ben öğütürüm. He has tea every morning. O her sabah çay içer. Does Tom really walk to work every morning? Tom gerçekten her sabah işe yürüyerek mi gidiyor? You look on top of the world every morning. Her sabah dünyanın zirvesinde görünüyorsun. Tom jogs every morning. Tom her sabah koşar. Do you still go jogging every morning? Hâlâ her sabah koşuyor musun? Tom walks through this park every morning on his way to work. Tom işe giderken her sabah bu parktan geçer. Every morning she helps her mother to prepare breakfast in the kitchen. Her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder. I have to do that every morning. Bunu her sabah yapmak zorundayım. I walk my dog in the park every morning. Her sabah köpeğimi parkta gezdiririm. If you want to change the world, start with the person that you see in the mirror every morning. Dünyayı değiştirmek isterseniz, her sabah aynada gördüğünüz kişiyle başlayın. It is good for your health to take a walk every morning. Her sabah yürümek sağlığın için iyidir. I brush my teeth every morning. Her sabah dişlerimi fırçalıyorum. She makes a point of drinking a glass of milk every morning. Her sabah bir bardak süt içmeye özen gösterir. She goes running every morning. O her sabah koşmaya gider. She makes it a rule to get up at six every morning. Her sabah altıda kalkmayı bir kural haline getirmiştir. He reads the paper every morning. Her sabah gazete okuyor. My mom gets up early every morning. Annem her sabah erken kalkar. He takes a shower every morning before breakfast. Her sabah kahvaltıdan önce duş alıyor. I drop off my children at school every morning before going to work. Her sabah işe gitmeden önce çocuklarımı okula bırakırım. He went for a swim in the lake every morning. Her sabah gölde yüzmeye gider. He said that he goes for a long walk every morning. O, her sabah uzun bir yürüyüşe gittiğini söyledi. He has tea every morning. Her sabah çay içiyor. Tom washes his car every morning. Tom her sabah arabasını yıkar. Tom washes his car every morning. Tom her sabah arabasını yıkıyor. I meet Mihaela every morning at the subway. Mihaela ile her sabah metroda buluşuyoruz. Every morning I read about the weather in the newspaper. Hava durumunu her sabah gazetede okurum. I brush my teeth every morning. Her sabah dişlerimi fırçalarım. Do you shave every morning? Her sabah tıraş olur musunuz? Tom opens the windows every morning as soon as he gets to his office. Tom her sabah ofisine gider gitmez pencereleri açıyor. Every morning I set my watch by the station clock. Her sabah saatimi istasyon saatine göre ayarlıyorum. He said that he takes a walk in the park every morning. O, her sabah parkta yürüdüğünü söyledi. She showers every morning. O her sabah duş alır. She said that she takes a shower every morning. Her sabah duş aldığını söyledi. I used to jog every morning. Her sabah koşardım. She greets him every morning. Her sabah onu selamlıyor. My grandfather does moderate exercise every morning, which is why he is strong and healthy. Büyükbabam her sabah ölçülü egzersiz yapar, güçlü ve sağlıklı olmasının nedeni budur. Tom adds a tablespoon of ground flaxseeds to his oatmeal every morning. Tom her sabah yulaf ezmesine bir çorba kaşığı öğütülmüş keten tohumu ekliyor. I work every morning in Central Park at 6 a.m. Her sabah 6'da Central Park'ta çalışıyorum. She wakes up at six every morning. O her sabah altıda uyanır. I get up at 6 o'clock every morning. Her sabah saat 6'da kalkarım. Tom walked his dogs every morning. Tom her sabah köpeklerini gezdirirdi. Tom takes a bath every morning. Tom her sabah banyo yapar. Tom dreads going to work every morning. Tom her sabah işe gitmekten korkuyor. My father makes it a rule to take a walk every morning. Babam her sabah yürümeyi bir kural haline getirdi. Tom does that every morning. Tom bunu her sabah yapar. I take a shower every morning. Ben her sabah duş alırım. He said that he takes a walk in the park every morning. Her sabah parkta yürüyüşe çıktığını söyledi. He has a walk every morning. Her sabah yürüyüşe çıkıyor. He runs to the station every morning. Her sabah istasyona koşuyor. He was in the habit of taking a walk before breakfast every morning. Her sabah kahvaltıdan önce yürüyüş yapma alışkanlığı vardı. I go for a jog every morning before breakfast. Her sabah kahvaltıdan önce koşuya çıkarım. Tom swims every morning. Tom her sabah yüzüyor. I'll make an effort to get up early every morning. Her sabah erken kalkmak için çaba göstereceğim. I shave my beard every morning. Her sabah sakalımı tıraş ederim. Does Tom make his bed every morning? Tom her sabah yatağını yapar mı? He would sooner die than get up early every morning. Her sabah erken kalkmaktansa ölmeyi tercih eder. He does twenty push-ups every morning. O, her sabah yirmi şınav çeker. Every morning she helps her mother to prepare breakfast in the kitchen. O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder. He does some light exercises every morning. Her sabah biraz hafif egzersiz yapar. They wake up at six every morning. Her sabah altıda uyanırlar. Tom does 100 sit-ups every morning. Tom her sabah 100 mekik çekiyor. I get up at seven every morning. Her sabah saat yedide kalkarım. A secret fan sent her flowers every morning. Gizli bir hayran ona her sabah çiçek gönderdi. Tom takes a walk every morning. Tom her sabah yürüyüşe çıkar. Tom takes a shower every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce duş alır. He doesn’t have tea every morning. Her sabah çay içmiyor. Every morning, she helps her mother make breakfast in the kitchen. O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder. He said that he takes a walk every morning. O her sabah yürüdüğünü söyledi. I don't do that every morning. Bunu her sabah yapmıyorum. I feed my cat every morning and every evening. Ben kedimi her sabah ve her akşam beslerim. I go grocery shopping every morning. Her sabah market alışverişine giderim. You get up at 5 o'clock every morning. Her sabah saat 5'te kalkıyorsun. He walks his dog every morning. O her sabah köpeğini gezdirir. My sister washes her hair every morning. Kız kardeşim her sabah saçını yıkar. Tom takes the children to school every morning. Tom çocukları her sabah okula götürür. We jog before breakfast every morning. Her sabah kahvaltıdan önce koşarız. Do you do that every morning? Bunu her sabah yapar mısın? I take a shower every morning before I go to school. Her sabah okula gitmeden önce duş alırım. He walks in the park every morning. Her sabah parkta yürür. I'm getting pretty bored with driving every morning. Her sabah araba kullanmaktan çok sıkıldım. Do you still go jogging every morning? Hâlâ her sabah koşuya çıkıyor musun? She goes jogging every morning before breakfast. Her sabah kahvaltıdan önce koşuya çıkar. My grandfather goes for a walk every morning. Dedem her sabah yürüyüşe çıkar. Do you kiss your children goodbye every morning? Her sabah çocuklarına veda öpücüğü veriyor musun? He gets up at six every morning. Her sabah altıda kalkıyor. I go shopping every morning. Her sabah alışverişe çıkarım. Tom does shave every morning. Tom her sabah tıraş olur. Tom gets up early every morning and goes out jogging. Tom her sabah erkenden kalkıp koşuya çıkar. Tom gets up early every morning and goes out jogging. Tom her sabah erken kalkar ve tempolu koşu yapar. We have a homeroom meeting for ten minutes every morning. Her sabah on dakika sınıf toplantısı yapıyoruz. I run every morning. Her sabah koşarım. I go for a walk every morning. Her sabah yürüyüşe çıkarım. That's been happening every morning. Bu her sabah oluyor. I leave home before eight o'clock every morning. Her sabah saat sekizden önce evden çıkarım. He gets up at six every morning. Her sabah altıda kalkar. Let us touch base on this issue every morning at the beginning of the day. Her sabah güne başlarken bu konuya değinelim. Tom told me that he does thirty push-ups every morning. Tom bana her sabah otuz şınav çektiğini söyledi. Tom said that he takes a walk every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce yürüyüşe çıktığını söyledi. I take a shower every morning. Her sabah duş alırım. I'm Muslim and I get up every morning before sunrise to pray. Ben müslümanım ve her sabah namaz kılmak için güneş doğmadan önce kalkıyorum. He walks in the park every morning. O, her sabah parkta yürür. My big sister washes her hair every morning. Ablam her sabah saçını yıkar. Tom needs to do that every morning. Tom'un bunu her sabah yapması gerekiyor. In those days, I used to get up at six every morning. O günlerde her sabah altıda kalkardım. He runs to the station every morning. O her sabah istasyona koşar. She said that she gets up at six every morning. Her sabah altıda kalktığını söyledi. My grandfather goes for a walk every morning. Büyükbabam her sabah yürüyüşe çıkar. Tom gets up at six every morning. Tom, her sabah saat altıda kalkar. I run before breakfast every morning. Her sabah kahvaltıdan önce koşarım. Tom told me I should go jogging every morning. Tom bana her sabah koşuya gitmem gerektiğini söyledi. My father goes jogging every morning. Babam her sabah koşuya gider. Every morning I ask myself why. Her sabah kendime neden diye soruyorum. He shaves with an electric razor every morning. Her sabah elektrikli tıraş makinesiyle tıraş olur. I work every morning in Central Park at 6 a.m. Her sabah saat 6'da Central Park'ta çalışırım. He was in the habit of taking a walk before breakfast every morning. Onun her sabah kahvaltıdan önce yürüme alışkanlığı vardı. Do you kiss your children goodbye every morning? Her sabah çocuklarına veda öpücüğü verir misin? I go for a walk every morning. Her sabah yürüyüşe giderim. I depend on the alarm clock to wake up on time every morning. Her sabah zamanında uyanmak için çalar saate güvenirim. It is good for your health to take a walk every morning. Her sabah yürüyüş yapmak sağlığınıza iyi gelir. I take a bath every morning. Ben her sabah banyo yaparım. I take a shower every morning before I go to school. Okula gitmeden önce her sabah duş alıyorum. Tom washes his face every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce yüzünü yıkar. My father takes a walk every morning. Babam her sabah yürüyüş yapar. Tom drinks several cups of coffee every morning before he goes to work. Tom her sabah işe gitmeden önce birkaç fincan kahve içer. He reads the newspaper every morning. O, her sabah gazete okur. He goes running every morning. O her sabah koşmaya gider. Do you really walk to work every morning? Her sabah işe gerçekten yürüyerek mi gidiyorsun? I get up at seven every morning. Her sabah yedide kalkıyorum. I eat breakfast every morning. Her sabah kahvaltı ederim. What does Tom do every morning? Tom her sabah ne yapar? Tom usually wakes up every morning before his alarm clock goes off. Tom genellikle her sabah çalar saati çalmadan önce uyanır. Do you shave every morning? Her sabah tıraş olur musun? My mother gets up at six every morning. Annem her sabah altıda kalkıyor. Tom drinks several cups of coffee every morning before he goes to work. Tom işe gitmeden önceki her sabah birkaç fincan kahve içer. Tom goes for a walk every morning with his dog. Tom her sabah köpeğiyle yürüyüşe çıkıyor. Every morning, it takes her two hours to get to work. İşe gitmek her sabah iki saatini alıyor. What does Tom do every morning? Tom her sabah ne yapıyor? You can hear her singing every morning. Her sabah onun şarkı söyleyişini duyabilirsin. My mother is the first one to get up every morning. Annem her sabah ilk kalkan kişidir. My big sister washes her hair every morning. Büyük kız kardeşim her sabah saçını yıkar. She reads the newspaper every morning. Her sabah gazete okuyor. I feel sick every morning. Kendimi her sabah hasta hissediyorum. My brother and sister get up about seven-thirty every morning. Kardeşlerim her sabah yedi buçuk gibi kalkarlar. Tom goes for a walk every morning with his dog. Tom köpeği ile her sabah yürüyüşe gider. I always rise at six every morning. Ben her sabah altıda kalkarım. Tom goes jogging every morning. Tom her sabah koşuya çıkar. I jog before breakfast every morning. Her sabah kahvaltıdan önce koşarım. A secret fan sent her flowers every morning. Gizli bir hayranı her sabah ona çiçek gönderirdi. Tom takes the children to school every morning. Tom her sabah çocukları okula götürüyor. When I was in high school, I got up at six every morning. Lisedeyken her sabah altıda kalkardım. I don't do that every morning. Bunu her sabah yapmam. You wake up at 5 o'clock every morning. Her sabah saat 5'te uyanıyorsun. My mother bakes bread every morning. Annem her sabah ekmek pişirir. He doesn’t have tea every morning. O her sabah çay içmez. Tom studies French every morning before he goes to work. Tom her sabah işe gitmeden önce Fransızca çalışır. My father drinks a cup of coffee every morning. Babam her sabah bir fincan kahve içer. I eat sauerkraut every morning. Ben her sabah lahana turşusu yerim. He walks his dog every morning. Her sabah köpeğini gezdirir. Cows give their calves milk every morning. İnekler her sabah buzağılarına süt verirler. She said that she brushes her teeth every morning. O her sabah dişlerini fırçaladığını söyledi. I still get up early every morning. Hâlâ her sabah erken kalkıyorum. He gets up as early as five every morning. O her sabah beş kadar erken kalkar. You look on top of the world every morning. Her sabah dünyanın tepesinde görünüyorsun. I do the shopping every morning. Ben her sabah alışveriş yaparım. I go to school every morning. Her sabah okula gidiyorum. I make it a rule to take a walk every morning. Her sabah yürümeyi kural haline getirdim. My brother gets up every morning at 7. Kardeşim her sabah 7'de kalkıyor. Tom takes his dog for a walk every morning. Tom her sabah köpeğini yürüyüşe çıkarır. Tom didn't have time to go jogging every morning. Tom'un her sabah koşuya gitmek için zamanı yoktu. He makes it a rule to take a walk every morning. Her sabah yürüyüş yapmayı prensip edinir. She jogs every morning before breakfast. Her sabah kahvaltıdan önce koşar. My sister Susan gets up early every morning. Kız kardeşim Susan her sabah erkenden kalkar. She goes running every morning. O da her sabah koşuya gidiyor. Tom walks his dog every morning. Tom her sabah köpeğini gezdirir. I used to go for a walk every morning before work. Her sabah işe gitmeden önce yürüyüşe çıkardım. She makes herself up every morning. Her sabah kendine makyaj yapar. My mother gets up at six every morning. Annem her sabah altıda kalkar. My uncle said that he jogs every morning. Amcam her sabah koştuğunu söyledi. My father goes jogging every morning. Babam her sabah koşuya çıkar. He said that he goes for a long walk every morning. Her sabah uzun bir yürüyüşe çıktığını söyledi. Unfortunately, I have to get up early every morning. Maalesef her sabah erken kalkmak zorundayım. Every morning, it takes her two hours to get to work. Her sabah işe gitmesi iki saatini alıyor. He would sooner die than get up early every morning. O, her sabah erken kalkmaktansa ölmeyi tercih ediyor. Tom shaves every morning. Tom her sabah tıraş olur. I feel sick every morning. Her sabah kendimi hasta hissediyorum. Tom does oil pulling every morning before brushing his teeth. Tom her sabah dişlerini fırçalamadan önce yağ çeker. Tom used to meditate every morning. Tom eskiden her sabah meditasyon yapardı. He goes running every morning. Her sabah koşuya gider. At one time, I used to go jogging every morning. Bir zamanlar, her sabah koşardım. Tom takes his dog for a walk every morning. Tom her sabah köpeğini yürüyüşe götürür. Tom goes jogging in the park every morning. Tom her sabah parkta koşuya çıkar. I take a bath every morning. Her sabah banyo yapıyorum. Carol gets up early every morning. Carol her sabah erken kalkıyor. We can hear the church bell every morning. Kilise çanını her sabah duyabiliriz. I make it a rule to go jogging every morning. Her sabah koşuya gitmeyi kural haline getiririm. He reads the paper every morning. O, her sabah gazete okur. She has a bottle of milk every morning. Her sabah bir şişe süt içiyor. Every morning I read about the weather in the newspaper. Her sabah gazetede hava durumunu okurum. Tom eats breakfast every morning. Tom her sabah kahvaltı yapar. I shave every morning. Ben her sabah tıraş olurum. Amy walks to the station every morning. Amy her sabah istasyona yürür. Tom tells me you go jogging every morning. Tom bana senin her sabah koşuya gittiğini söyledi. Tom does 100 sit-ups every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce 100 mekik çeker. I've been spending every morning with Tom. Her sabahı Tom'la geçiriyorum. Tom swims with his son every morning. Tom her sabah oğluyla birlikte yüzer. Tom reads the paper every morning. Tom her sabah gazete okur. Tom kisses Mary goodbye every morning. Tom her sabah Mary'ye veda öpücüğü veriyor. We played chess every morning. Her sabah satranç oynardık. She says she brushes her teeth every morning. Her sabah dişlerini fırçaladığını söylüyor. We cross the railroad tracks every morning. Her sabah tren yolundan geçiyoruz. Tom and I take a walk in the park together every morning. Tom ve ben her sabah birlikte parkta yürüyüşe çıkarız. Tom does take a shower every morning. Tom her sabah duş alır. She greets him every morning as he enters the school building. Her sabah okul binasına girerken onu selamlıyor. Tom takes a shower every morning. Tom her sabah duş alır. Tom didn't have time to go jogging every morning. Tom'un her sabah koşuya gidecek zamanı yoktu. Tom gets up at six every morning. Tom her sabah altıda kalkıyor. She reads a newspaper every morning. Her sabah gazete okuyor. She reads the newspaper every morning. Her sabah gazete okur. He drinks a glass of water every morning. Her sabah bir bardak su içiyor. I take a bath every morning in summer. Yazın her sabah banyo yaparım. When I was in high school, I woke up at 6 every morning. Lisedeyken her sabah 6'da uyanırdım. I get up every morning before sunrise to pray. Her sabah namaz kılmak için güneş doğmadan önce kalkarım. I do the shopping every morning. Her sabah alışveriş yapıyorum. My sister Susan gets up early every morning. Kız kardeşim Susan her sabah erken kalkar. Tom drinks 100% pure orange juice every morning. Tom, her sabah% 100 saf portakal suyu içiyor. I work from 6am every morning in Central Park. Her sabah saat 6'dan itibaren Central Park'ta çalışırım. He reads the newspaper every morning. O her sabah gazete okuyor. What time do you usually get up every morning? Her sabah genellikle kaçta kalkarsınız? He goes to the park every morning. Her sabah parka gider. She takes a walk every morning. Her sabah yürüyüş yapıyor. Tom goes jogging every morning. Tom her sabah jogging'e gider. Mr Smith made it a rule to take a walk every morning. Bay Smith, her sabah yürüyüşü bir kural haline getirdi. I'm getting pretty bored with driving every morning. Her sabah araba sürmekten oldukça canım sıkılıyor. He has a bath every morning. Her sabah banyo yapar. The Sun smiled through the window every morning. Güneş her sabah pencereden gülümsedi. She said that she gets up at six every morning. O her sabah altıda kalktığını söyledi. Tom takes a quick jog around the block every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce mahallede hızlı bir koşu yapar. Every morning I set my watch by the station clock. Saatimi her sabah istasyon saatine göre ayarlarım. Tom said that he takes a walk every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce yürüdüğünü söyledi. He makes it a rule to get up at six every morning. Her sabah altıda kalkmayı bir kural haline getirmiş. Tom goes for a walk every morning. Tom her sabah yürüyüşe çıkar. Tom goes out for a walk every morning. Tom her sabah yürüyüşe çıkar. Tom shaves every morning as soon as he gets out of the shower. Tom her sabah duştan çıkar çıkmaz tıraş olur. She showers every morning. Her sabah duş alıyor. She says she brushes her teeth every morning. O, her sabah dişlerini fırçaladığını söylüyor. I walk my dog in the park every morning. Ben her sabah parkta köpeğimi yürütürüm. The youngest child spent every morning at a nursery. En küçük çocuk her sabahı kreşte geçirirdi. Carol gets up early every morning. Carol, her sabah erken kalkar. She gets up early every morning. Her sabah erken kalkıyor. Every morning, she helps her mother make breakfast in the kitchen. Her sabah annesine mutfakta kahvaltı hazırlarken yardım eder. Tom drinks a glass of water every morning before he eats breakfast. Tom her sabah kahvaltı yapmadan önce bir bardak su içer. I get on the subway every morning at Ginza. Her sabah Ginza'da metroya binerim. He has a bath every morning. O, her sabah banyo yapar. Tom eats breakfast every morning at six o'clock. Tom her sabah saat altıda kahvaltı eder. Tom walked his dogs every morning. Tom her sabah köpeklerini yürütürdü. I wash my face every morning. Her sabah yüzümü yıkarım. She takes a walk every morning. Her sabah yürüyüşe çıkıyor. Tom still goes jogging every morning. Tom hala her sabah koşuya çıkıyor. You wake up at 5 o'clock every morning. Sen her sabah saat 5'te uyanırsın. Every morning I ask myself why. Her sabah kendime nedenini soruyorum. Tom does 100 sit-ups every morning. Tom her sabah 100 mekik çeker. The youngest child spent every morning at a nursery. En küçük çocuk her sabahı kreşte geçirdi. He drinks a glass of water every morning. O her sabah bir bardak su içer. My older sister takes a shower every morning. Büyük kız kardeşim her sabah duş alır. He takes a bath every morning. O her sabah banyo yapar. Tom studies French every morning before he goes to work. Tom her sabah işe gitmeden önce Fransızca çalışıyor. Tom showers every morning before breakfast. Tom her sabah kahvaltıdan önce duş alır. Tom looks forward to going to work every morning. Tom her sabah işe gitmeyi dört gözle bekliyor. I walk across that bridge every morning on the way to school. Her sabah okula giderken o köprüden geçiyorum. He takes a bath every morning. Her sabah banyo yapıyor. Every morning, the rooster crows. Her sabah horoz öter. Tom and Mary swam together every morning. Tom ve Mary her sabah birlikte yüzüyorlardı. Tom gets up early every morning. Tom her sabah erken kalkar. Tom picks me up every morning on his way to work. Tom her sabah işe giderken beni alır. I usually go for a walk every morning. Genelde her sabah yürüyüşe çıkarım. My brother gets up every morning at 7. Erkek kardeşim her sabah saat 7'de kalkar. I wish the subway wasn't so crowded every morning. Keşke metro her sabah çok kalabalık olmasa. Do you drink coffee every morning? Her sabah kahve içiyor musun? I wake him up at 6 every morning. Her sabah 6'da onu uyandırırım. I have to do that every morning. Onu her sabah yapmak zorundayım. I eat breakfast every morning. Ben her sabah kahvaltı yaparım. I get up early every morning. Her sabah erken kalkıyorum. At one time, I used to go jogging every morning. Bir zamanlar her sabah koşuya çıkardım. Tom does oil pulling every morning before brushing his teeth. Tom her sabah dişlerini fırçalamadan önce yağ çekme yapıyor. I work from 6am every morning in Central Park. Her sabah 6'dan itibaren Central Park'ta çalışıyorum. I jog every morning. Ben her sabah koşarım. I've decided to jog every morning. Her sabah koşu yapmaya karar verdim. I wake him at six every morning. Onu her sabah altıda uyandırıyorum. Tom goes for a walk every morning. Tom her sabah yürüyüşe gider. Every morning he leaves to take a walk. Her sabah yürüyüşe gitmek için evden ayrılır. When I was in high school, I woke up at 6 every morning. Ben lisedeyken, her sabah 6'da uyandım. Tom adds a tablespoon of ground flaxseeds to his oatmeal every morning. Tom her sabah yulaf ezmesine bir yemek kaşığı keten tohumu ekler. Eat a live frog every morning, and nothing worse will happen to you the rest of the day. Her sabah canlı bir kurbağa yerseniz, günün geri kalanında başınıza daha kötü bir şey gelmez. Tom drinks 100% pure orange juice every morning. Tom her sabah %100 saf portakal suyu içer. Show More (444)
2	every morning	sabahları	adv.
	I wake him at six every morning. Her gün sabah saat altıda onu uyandırırım. I always drink a cup of coffee every morning. Sabahları her zaman bir fincan kahve içerim. Show More (-1)