|
- Even rare and exotic breeds or the pet animals of country children were compulsorily killed.
- Nadir ve egzotik ırklar ya da köy çocuklarının evcil hayvanları bile zorunlu olarak öldürüldü.
- The vet is in the front line of surveillance for indigenous and exotic diseases.
- Veteriner hekim, yerli ve egzotik hastalıkların gözetiminde ön saflarda yer almaktadır.
- It is a major issue, along with exotic diseases and imports of diseases and problems.
- Egzotik hastalıklar ve hastalık ve sorunların ithalatı ile birlikte önemli bir sorundur.
- Mary was an exotic Middleastern beauty.
- Mary egzotik bir orta doğu güzeliydi.
- Her exotic perfume has a subtle scent.
- Egzotik parfümünün hafif bir kokusu var.
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
- Gürültüden uzak olarak, gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında oturabilirsin.
- He was obsessed with the idea of travelling to exotic locations.
- O egzotik yerlere seyahat etme fikrine saplantılıydı.
- Linda was a popular exotic dancer in London.
- Linda Londra'da popüler bir egzotik dansçıydı.
- He was obsessed with the idea of travelling to exotic locations.
- Egzotik yerlere seyahat etme fikrine kafayı takmıştı.
- I like exotic foods.
- Egzotik yiyecekleri severim.
- Linda was a popular exotic dancer in London.
- Linda, Londra'da popüler bir egzotik dansçıydı.
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
- Gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında, gürültüden uzakta oturabilirsiniz.
- Her exotic perfume has a subtle scent.
- Onun egzotik parfümünün hoş bir kokusu var.
- I like exotic foods.
- Egzotik gıdaları severim.
- Tom's off on an exotic island somewhere, living the life of Riley.
- Tom egzotik bir adada Riley'nin hayatını yaşıyor.
- Tom's off on an exotic island somewhere, living the life of Riley.
- Tom egzotik bir adada bir yerde Riley'in hayatını yaşıyor.
Show More (13)
|