| 1 |
fantastic |
harika |
adj. |
|
- The Estonian economy has produced fantastic results, and 4.5% growth is anticipated this year.
- Estonya ekonomisi harika sonuçlar elde etmiştir ve bu yıl %4.5 büyüme beklenmektedir.
- The Estonian economy has produced fantastic results, and 4.5% growth is anticipated this year.
- Estonya ekonomisi harika sonuçlar elde etti ve bu yıl %4,5 büyüme bekleniyor.
- You get a fantastic picture of how new materials might be built.
- Yeni materyallerin nasıl inşa edilebileceğine dair harika bir resim elde ettiniz.
- We have now fantastic new tools to be able to do that.
- Bunu yapabilmek için artık elimizde harika yeni araçlar var.
- It would be a fantastic first step on the way to taking action.
- Harekete geçme yolunda harika bir ilk adım olacaktır.
- With deep-bore holes or pipes for transportation, our ability as a donor is quite fantastic.
- Derin sondaj delikleri ya da taşıma için borularla, bir bağışçı olarak kabiliyetimiz oldukça harika.
- That is a fantastic project, and people understand it and support it.
- Bu harika bir proje ve insanlar bunu anlıyor ve destekliyor.
- We saw fantastic new applications which make life for the disabled better.
- Engelliler için hayatı daha iyi hale getiren harika yeni uygulamalar gördük.
- That is one fantastic dog, especially for his age.
- Bu harika bir köpek, özellikle de yaşına göre.
- For those interested in double-exposure photography, check out these fantastic examples of Pictures.
- Çift pozlama fotoğrafçılığı ile ilgilenenler için bu harika resim örneklerine göz atın.
- Also, check out his fantastic pictures taken during his trip.
- Ayrıca, seyahati sırasında çektiği harika fotoğraflara bakın.
- Cloud services, on the whole, offer fantastic security.
- Bulut hizmetleri genel olarak harika bir güvenlik hizmeti sunuyor.
- If yes, then wait no more and check out this fantastic series!
- Cevabınız evet ise, daha fazla beklemeyin ve bu harika diziye göz atın!
- On its own a website is not a fantastic marketing tool.
- Tek başına bir web sitesi harika bir pazarlama aracı değildir.
- On its own a website is not a fantastic marketing tool.
- Bir web sitesi tek başına harika bir pazarlama aracı değildir.
- Tom is doing a fantastic job.
- Tom harika bir iş çıkarıyor.
- I thought that was fantastic.
- Bence harikaydı.
- I know you'll do a fantastic job.
- Harika bir iş çıkaracağını biliyorum.
- This is a fantastic achievement.
- Bu harika bir başarı.
- You look fantastic in that dress.
- O elbisenin içinde harika görünüyorsun.
- You're fantastic.
- Sen harikasın.
- I had a fantastic time at your party.
- Partinizde harika vakit geçirdim.
- It is fantastic.
- O harika.
- The roads are fantastic.
- Yollar harikadır.
- I thought Tom was fantastic.
- Tom'un harika olduğunu düşünmüştüm.
- Tom really did a fantastic job.
- Tom gerçekten harika bir iş yaptı.
- That would be fantastic.
- Bu harika olurdu.
- The pizza was fantastic.
- Pizza harikaydı.
- It was a fantastic night.
- Harika bir geceydi.
- Tom is a fantastic singer.
- Tom harika bir şarkıcı.
- Tom said I looked fantastic.
- Tom harika göründüğümü söyledi.
- You did a fantastic job.
- Harika bir iş çıkardın.
- Tom is in fantastic shape.
- Tom harika durumda.
- I thought what Tom did was fantastic.
- Tom'un yaptığı şeyin harika olduğunu düşündüm.
- It looked fantastic.
- O harika görünüyordu.
- It was a fantastic game.
- Harika bir maçtı.
- It's been fantastic.
- Bu harikaydı.
- You're a fantastic cook.
- Sen harika bir aşçısın.
- We had a fantastic holiday in Australia.
- Avustralya'da harika bir tatil geçirdik.
- I felt fantastic.
- Kendimi harika hissettim.
- The future looks fantastic.
- Gelecek harika görünüyor.
- It looks fantastic.
- O harika görünüyor.
- That would be fantastic.
- O harika olurdu.
- It was fantastic.
- Harikaydı.
- It's a fantastic story.
- Harika bir hikaye.
- You look fantastic.
- Harika görünüyorsun.
- Wasn't that fantastic?
- Harika değil miydi?
- Her makeup and hair are fantastic.
- Onun makyajı ve saçı harika.
- It was really fantastic.
- Gerçekten harikaydı.
- This is a fantastic idea.
- Bu harika bir fikir.
- Isn't that fantastic?
- Harika değil mi?
- It's fantastic.
- Bu harika.
- You did a fantastic job.
- Harika bir iş yaptın.
- I felt fantastic.
- Ben harika hissettim.
- Tom is a fantastic cook.
- Tom harika bir aşçı.
- I thought that what Tom did was fantastic.
- Tom'un yaptığı şeyin harika olduğunu düşündüm.
- His piano playing sounded fantastic.
- Piyano çalışının sesi harikaydı.
- I think that's pretty fantastic.
- Bence bu oldukça harika.
- The film is fantastic.
- Film harika.
- Tom is fantastic.
- Tom harika.
- Your house is fantastic.
- Eviniz harika.
- You're a fantastic kisser.
- Harika öpüşüyorsun.
- Your house is fantastic.
- Evin harika.
- That's a fantastic idea.
- O harika bir fikir.
- It would be fantastic to have a zen garden in front of the house!
- Evin önünde bir zen bahçesi olsa harika olurdu!
- Tom felt fantastic.
- Tom harika hissetti.
- This looks fantastic.
- Bu harika görünüyor.
- Tom looks fantastic.
- Tom harika görünüyor.
- That's fantastic news.
- O harika bir haber.
- Her makeup and hair are fantastic.
- Makyajı ve saçı harika.
- You were fantastic.
- Sen harikaydın.
- That's fantastic news.
- Bu harika bir haber.
- I think that's fantastic.
- Bence bu harika.
- Everybody looked fantastic today.
- Bugün herkes harika görünüyordu.
- The weather was fantastic.
- Hava harikaydı.
- I know you'll do a fantastic job.
- Harika bir iş yapacağını biliyorum.
- I had a fantastic time.
- Harika bir zaman geçirdim.
- That's fantastic, isn't it?
- Bu harika, değil mi?
- Tom was fantastic.
- Tom harikaydı.
- You are fantastic.
- Sen harikasın.
Show More (77)
|
| 2 |
fantastic |
fantastik |
adj. |
|
- For the Commission, the dynamics of this, economically speaking, are not fantastic.
- Komisyon'a göre, ekonomik açıdan bakıldığında bunun dinamikleri fantastik değildir.
- The latter in fact deals wholesale in the most fantastic anti-Israeli and anti-Western stories and/or accusations.
- Sonuncusu aslında en fantastik İsrail ve Batı karşıtı hikayeler ve/veya suçlamalarla toptan ilgilenmektedir.
- We politicians must be able to explain both sides of this fantastic European cooperation.
- Biz politikacılar bu fantastik Avrupa işbirliğinin her iki tarafını da açıklayabilmeliyiz.
- Obviously, they will find it fantastic!
- Belli ki bunu fantastik bulacaklar!
- For the Commission, the dynamics of this, economically speaking, are not fantastic.
- Komisyon açısından bunun dinamikleri, ekonomik açıdan bakıldığında, fantastik değildir.
- The capital city, Alexandria, was widely considered the most fantastic city on Earth.
- Başkent İskenderiye, dünya üzerindeki en fantastik şehir olarak kabul ediliyordu.
- It's a fantastic story.
- Bu fantastik bir hikaye.
- Everyone crowded around the fantastic dancer.
- Herkes fantastik dansçının etrafında toplanmıştı.
- That's fantastic, isn't it?
- Bu fantastik, değil mi?
- It was quite fantastic.
- Oldukça fantastikti.
- The future looks fantastic.
- Gelecek fantastik görünüyor.
- Your house is fantastic.
- Evin fantastik.
Show More (9)
|
| 3 |
fantastic |
şahane |
adj. |
|
- We had a fantastic holiday in Australia.
- Avustralya'da şahane bir tatil geçirdik.
- We thought it was fantastic.
- Biz onun şahane olduğunu düşündük.
- Tom looks fantastic.
- Tom şahane görünüyor.
- Wasn't that fantastic?
- O şahane değil miydi.
Show More (1)
|
| 4 |
fantastic |
olağanüstü |
adj. |
|
- The Danish Presidency has made fantastic efforts, as have the candidate countries.
- Danimarka Dönem Başkanlığı, aday ülkeler gibi olağanüstü çaba sarf etmiştir.
- The Danish Presidency has made fantastic efforts, as have the candidate countries.
- Danimarka Dönem Başkanlığı da aday ülkeler gibi olağanüstü çaba sarf etmiştir.
- Iceland was fantastic.
- İzlanda olağanüstüydü.
Show More (0)
|
| 5 |
fantastic |
inanılmaz |
adj. |
|
- Obviously, they will find it fantastic!
- Belli ki bunu inanılmaz bulacaklar!
Show More (-2)
|
