fodder - English Turkish Sentences
English Turkish
fodder yem n.
  • I will turn now, if I may, to the common organisation of the market in dried fodder.
  • Şimdi, izin verirseniz, kuru yem piyasasının ortak organizasyonuna döneceğim.
  • On one side of the planet, we have to sell livestock due to a lack of water and fodder.
  • Gezegenin bir tarafında su ve yem eksikliği nedeniyle hayvanları satmak zorunda kalıyoruz.
  • The soldiers were regarded as cannon fodder.
  • Askerler top yemi olarak görülüyordu.
Show More (0)
fodder hayvan yemi (saman/ot gibi) n.
  • Worst of all is the loss of animal fodder, mainly as the result of the grain lost.
  • En kötüsü de kaybedilen tahılın bir sonucu olarak hayvan yemi kaybıdır.
  • As you have already heard, set-aside areas have been provided, together with cheap grain for animal fodder.
  • Daha önce de duyduğunuz gibi, hayvan yemi için ucuz tahıl ile birlikte ekim alanları sağlanmıştır.
Show More (-1)