1 |
get around |
dolaşmak |
v. |
|
- Tom does get around, doesn't he?
- Tom etrafta dolaşıyor, değil mi?
- What's your favorite way to get around?
- Etrafta dolaşmak için en sevdiğiniz yol nedir?
- Tom has been using crutches to get around.
- Tom etrafta dolaşmak için koltuk değnekleri kullanıyor.
- I don't get around as well as I used to.
- Eskisi kadar iyi dolaşamıyorum.
- Lots of people get around by bike in Peking.
- Pekin'de birçok insan bisikletle dolaşıyor.
- The state of Israel is not a big desert where people get around on camels.
- İsrail devleti, insanların develerle dolaştığı büyük bir çöl değil.
- He gets around a lot.
- Çok dolaşıyor.
- Tom was wondering how he was supposed to get around without a car.
- Tom arabası olmadan nasıl dolaşacağını merak ediyordu.
- It was almost impossible to get around on that street.
- O sokakta dolaşmak neredeyse imkansızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
- O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- Tom used crutches to get around.
- Tom etrafta dolaşmak için koltuk değnekleri kullanıyordu.
- Lots of people get around by bike in Peking.
- Birçok kişi Pekin'de bisikletle dolaşır.
- Tom can't get around without a wheelchair.
- Tom tekerlekli sandalye olmadan dolaşamıyor.
Show More (10)
|
2 |
get around |
yayılmak (haber) |
v. |
|
- What a pity so few Members were here, but perhaps more will turn up in the Chamber when word gets around.
- Ne yazık ki bu kadar az Üye buradaydı, ama belki de haber yayıldığında daha fazlası Meclise gelecektir.
- The news of Mary's pregnancy will soon get around.
- Yakında Mary'nin hamilelik haberi yayılır.
- That news got around.
- O haber yayıldı.
- That news got around.
- Bu haber etrafa yayıldı.
- The story will get around in a few hours.
- Hikaye birkaç saat içinde etrafa yayılacak.
- The news of Mary's pregnancy will soon get around.
- Mary'nin hamilelik haberi yakında yayılacaktır.
Show More (3)
|
3 |
get around |
fırsat bulmak |
v. |
|
- There were many things that we wanted to do, but we never got around to doing many of them.
- Yapmak istediğimiz pek çok şey vardı ama çoğunu yapmaya fırsat bulamadık.
- I thought about writing you a message, but never got around to it.
- Sana bir mesaj yazmayı düşündüm ama bir türlü fırsat bulamadım.
- I guess Tom didn't get around to painting the barn last summer.
- Sanırım Tom geçen yaz ahırı boyamaya fırsat bulamadı.
- I don't know when I'll get around to visiting you.
- Seni ziyarete gelmeye ne zaman fırsat bulacağımı bilmiyorum.
Show More (1)
|
4 |
get around |
gezinmek |
v. |
|
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
- Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- Tom can't get around without a wheelchair.
- Tom tekerlekli sandalye olmadan gezinemiyor.
Show More (-1)
|
5 |
get around |
etrafından dolaşmak |
v. |
|
- She's good at getting around rules.
- Kuralların etrafından dolanmakta iyidir.
Show More (-2)
|
6 |
get around |
yürümek |
v. |
|
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
- Sonunda hastalığı nedeniyle yürüyemez hale geldi ve etrafta dolaşmak için motorlu bir tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
Show More (-2)
|
7 |
get around |
çok gezmek |
v. |
|
- He gets around a lot.
- O çok gezer.
Show More (-2)
|