| 1 |
get into |
girmek |
v. |
|
- I do not know where the honourable Member has got these ideas from, I do not get into these types of issues.
- Sayın Üyenin bu fikirleri nereden edindiğini bilmiyorum, ben bu tür konulara girmiyorum.
- You are not satisfied with it, but let us not get into a debate.
- Siz bundan memnun değilsiniz ama tartışmaya girmeyelim.
- But this is a sterile debate and I do not propose to get into it.
- Ancak bu kısır bir tartışma ve ben bu konuya girmeyi düşünmüyorum.
- The question is, who produces these substances and how can they get into the European Union?
- Soru şu ki, bu maddeleri kim üretiyor ve Avrupa Birliği'ne nasıl girebiliyor?
- FMD-vaccinated animals are not infectious when they get into the food chain.
- Şap aşısı yapılmış hayvanlar gıda zincirine girdiklerinde bulaşıcı değildir.
- I will not get into a theological argument about the definition of such powers.
- Bu tür yetkilerin tanımı hakkında teolojik bir tartışmaya girmeyeceğim.
- We will get into serious difficulties if this principle is not accepted.
- Bu ilke kabul edilmezse ciddi sıkıntılara gireceğiz.
- But we have to do it a manner which gives them confidence to get into dialogue with us.
- Ancak bunu, bizimle diyaloğa girmeleri için onlara güven verecek bir şekilde yapmalıyız.
- England and France were not ready to get into another war.
- İngiltere ve Fransa bir savaşa daha girmeye hazır değildi.
- You had to go through the whole bureaucracy to get into the recording studio.
- Kayıt stüdyosuna girmek için tüm bürokrasiyi aşmanız gerekti.
- England and France were not ready to get into another war.
- İngiltere ve Fransa henüz başka bir savaşa girmeye hazır değillerdi.
- This is about an under-aged kid who needs to get into a shelter.
- Bu, bir sığınma evine girmesi gereken reşit olmayan bir çocukla ilgili.
- The two then got into a verbal argument.
- İkili daha sonra sözlü tartışmaya girdi.
- You had to go through the whole bureaucracy to get into the recording studio.
- Kayıt stüdyosuna girmek için tüm bürokrasiyi aşmanız gerekiyordu.
- England and France were not ready to get into another war.
- İngiltere ve Fransa yeni bir savaşa girmeye hazır değildi.
- You had to go through the whole bureaucracy to get into the recording studio.
- Kayıt stüdyosuna girebilmek için tüm bürokrasiyi aşmanız gerekliydi.
- The two then got into a verbal argument.
- Bunun ardından ikili sözlü tartışmaya girdi.
- The two then got into a verbal argument.
- İkili daha sonra sözlü bir tartışmaya girdi.
- Why don't you get into the water?
- Neden suya girmiyorsun?
- A student from Oslo who falsified his diploma to get into college has been sentenced to prison.
- Üniversiteye girmek için diplomasında tahrifat yapan Oslo'lu bir öğrenci hapse mahkum edildi.
- You have to wait on a long line to get into the Louvre Museum.
- Louvre Müzesi'ne girmek için uzun bir kuyrukta beklemeniz gerekiyor.
- He studied hard in order to get into college.
- Üniversiteye girmek için çok çalıştı.
- Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition.
- Tom, babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girebilmek için yüksek tel örgülere tırmandı.
- Do you think you'll get into Harvard?
- Harvard'a gireceğini düşünüyor musun?
- I have lost my keys so I can't get into my flat.
- Anahtarlarımı kaybettim bu yüzden daireme giremiyorum.
- Many students compete to get into the best universities.
- Birçok öğrenci en iyi üniversitelere girmek için yarışıyor.
- A student from Oslo who falsified his diploma to get into college has been sentenced to prison.
- Üniversiteye girebilmek için diplomasında sahtecilik yapan Oslo'lu bir öğrenci hapis cezasına çarptırıldı.
- Fadil got into Layla's house.
- Fadıl, Leyla'nın evine girdi.
- He doesn't want to get into a relationship now.
- Şu anda bir ilişkiye girmek istemiyor.
- Please, get into the meeting room.
- Lütfen, toplantı odasına girin.
- I was going to try to get into Tokyo University, but I've changed my mind.
- Tokyo Üniversitesi'ne girmeye çalışacaktım ama fikrimi değiştirdim.
- I have got into Hyogo University.
- Hyogo Üniversitesi'ne girdim.
- It's possible that Tom will get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girmesi mümkün.
- I can't believe that you actually got into Harvard.
- Harvard'a gerçekten girdiğine inanamıyorum.
- He studied hard so he could get into college.
- Üniversiteye girebilmek için çok çalıştı.
- I'm almost certain that Tom will get into the university of his choice.
- Tom'un istediği üniversiteye gireceğinden neredeyse eminim.
- Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
- He studied hard in order to get into college.
- Üniversiteye girebilmek için çok çalıştı.
- Tom's parents were disappointed that he couldn't get into Harvard.
- Tom'un ailesi Harvard'a giremediği için hayal kırıklığına uğradı.
- Tom never for one moment imagined that he'd be able to get into Harvard.
- Tom bir an bile Harvard'a girebileceğini hayal etmedi.
- I got into the house through a window.
- Pencereden eve girdim.
- Getting into a hot spring at Norikura is great.
- Norikura'da kaplıcaya girmek harikadır.
- How did you get into that line of work?
- Bu işe nasıl girdin?
- Tom doesn't think he's smart enough to get into Harvard.
- Tom Harvard'a girmek için yeterince zeki olduğunu düşünmüyor.
- What do you think Tom's chances of getting into Harvard are?
- Sizce Tom'un Harvard'a girme şansı nedir?
- How did Tom get into Mary's office?
- Tom Mary'nin ofisine nasıl girdi?
- Hopefully, Tom will get into Harvard.
- Umarım Tom Harvard'a girer.
- Tom got into trouble with the Yakuza in Japan.
- Tom'un başı Japonya'dayken Japon mafyasıyla belaya girdi.
- That's probably how Tom got into the house.
- Muhtemelen Tom evin içine böyle girerdi.
- She used a fake identification card to get into the bar.
- Bara girmek için sahte bir kimlik kartı kullanmış.
- Let's not get into that.
- Bu konuya girmeyelim.
- Tom got into Mary's house through an open window.
- Tom açık bir pencereden Mary'nin evine girdi.
- Dust got into one of my eyes.
- Gözlerimden birine toz girdi.
- How did you get into my house?
- Sen evime nasıl girdin?
- They're studying to get into college.
- Üniversiteye girmek için çalışıyorlar.
- We're not getting into that.
- Bu konuya girmiyoruz.
- Tom keeps getting into trouble.
- Tom'un başı sürekli belaya giriyor.
- Tom lied about his age to get into the club.
- Tom kulübe girebilmek için yaşı hakkında yalan söyledi.
- Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
- Why don't you get into the pool?
- Neden havuza girmiyorsun?
- I'd like to get into journalism in the future.
- Gelecekte gazetecilik işine girmek istiyorum.
- That's probably how Tom got into the house.
- Muhtemelen Tom eve bu şekilde girmiştir.
- Let's not get into that, please.
- Lütfen bu konuya girmeyelim.
- He doesn't want to get into a relationship now.
- O, şimdi bir ilişkiye girmek istemiyor.
- Tom didn't even get into any of his safety schools.
- Tom garanti girerim diye düşündüğü vasat okulların bile hiçbirine giremedi.
- Tom got into trouble with the Bratva in Russia.
- Tom'un başı Rusya'dayken Rus mafyasıyla belaya girdi.
- How did you get into this?
- Bu işe nasıl girdin?
- Tom got into trouble with the Cosa Nostra in Italy.
- Tom'un başı İtalya'dayken Sicilya mafyasıyla belaya girdi.
- Tom says he doesn't want to get into a shouting match.
- Tom bağırış çağırışa girmek istemediğini söyledi.
- I wonder how Tom got into my house.
- Tom'un evime nasıl girdiğini merak ediyorum.
- It's just a matter of time before Tom gets into trouble again.
- Tom'un başının tekrar belaya girmesi an meselesi.
- Did I tell you I got into Harvard?
- Harvard'a girdiğimi söyledim mi?
- How did you get into the house?
- Eve nasıl girdiniz?
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı vardır.
- Tom didn't even get into any of his safety schools.
- Tom her ihtimale karşı yazdığı okullardan birine bile giremedi.
- His parents told him to get into a university.
- Ebeveynleri ona bir üniversiteye girmesini söyledi.
- Tom's parents sent him to Boston because he kept getting into trouble in Chicago.
- Tom'un ailesi onu Boston'a gönderdi çünkü Chicago'da başı sürekli belaya giriyordu.
- Tom was disappointed that he couldn't get into Harvard.
- Tom Harvard'a giremediği için hayal kırıklığına uğradı.
- Tom helped me get into college.
- Tom üniversiteye girmeme yardım etti.
- Soon the bath was cool enough for him to get into.
- Çok geçmeden banyo onun girebileceği kadar serinledi.
- Please get into the bath.
- Lütfen banyoya gir.
- Tom and I got into an argument.
- Tom ve ben münakaşaya girdik.
- How did you get into this business?
- Bu işe nasıl girdin?
- Tom decided to see if he could get into that club.
- Tom o kulübe girip giremeyeceğini görmeye karar verdi.
- Tom doesn't want to get into the water until the lifeguard goes on duty.
- Tom cankurtaran göreve başlayana kadar suya girmek istemiyor.
- Tom studied hard so he could get into college.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.
- I don't think Tom is smart enough to get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girecek kadar zeki olduğunu sanmıyorum.
- Tom got into trouble because of Mary.
- Tom'un başı Mary yüzünden belaya girdi.
- Would you mind telling me how you got into my office?
- Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
- How did you get into the tunnel?
- Tünele nasıl girdin?
- It's only a matter of time before Tom gets into trouble again.
- Tom'un başının yine belaya girmesi an meselesi.
- I had barely got into the house when the phone rang.
- Telefon çaldığında daha eve yeni girmiştim.
- Tom took a gap year after he didn't get into medical school.
- Tom tıp fakültesine giremeyince bir yıl ara verdi.
- Let's not get into that, please.
- Bu konuya girmeyelim, lütfen.
- How on earth did you get into our room?
- Odamızın içine nasıl girdin?
- Tom helped me get into college.
- Tom koleje girmeme yardımcı oldu.
- Mary slipped off her robe and got into the shower.
- Mary bornozunu çıkarıp duşa girdi.
- How did you get into the building?
- Binaya nasıl girdiniz?
- The child was scared to get into the water.
- Çocuk suya girmekten korktu.
- Let's not get into that, please.
- O konuya girmeyelim lütfen.
- Tom was disappointed that he couldn't get into Harvard.
- Tom Harvard'a giremediği için hayal kırıklığına uğramıştı.
- How did you get into that business?
- O işe nasıl girdin?
- Sami got into the club.
- Sami kulübe girdi.
- Awards can help you get into college.
- Ödüller üniversiteye girmene yardımcı olabilir.
- Tom thought Mary wasn't going to get into college.
- Tom, Mary'nin üniversiteye giremeyeceğini düşünüyordu.
- How did you get into my apartment?
- Daireme nasıl girdin?
- I don't want to get into a jam.
- Başımın belaya girmesini istemiyorum.
- He never gets into an argument without losing his temper.
- Asla öfkelenmeden bir tartışmaya girmez.
- The doors wouldn't open, so I had to get into the car through the boot.
- Kapılar açılmadı bu yüzden arabaya bağajdan girmek zorunda kaldım.
- We never got into any trouble.
- Başımız hiç derde girmedi.
- Do you think Tom will get into Harvard?
- Sence Tom Harvard'a girebilecek mi?
- Tom got into the house through a window.
- Tom pencereden eve girdi.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı var.
- Do you think I'll be able to get into Harvard?
- Sence Harvard'a girebilir miyim?
- I cannot get into this office if the manager is not here.
- Müdür burada değilse bu ofise giremem.
- It looks like Tom is going to get into Harvard.
- Görünüşe göre Tom Harvard'a girecek.
- Tom and Mary got into an argument.
- Tom ve Mary tartışmaya girdi.
- Your parents must've been happy when you got into Harvard.
- Harvard'a girdiğinde annenle baban mutlu olmuş olmalı.
- I got into Harvard.
- Harvard'a girdim.
- Tom got into trouble with the Mutri in Bulgaria.
- Tom'un başı Bulgaristan'dayken Bulgar mafyasıyla belaya girdi.
- Tom doesn't know what got into Mary.
- Tom, Mary'nin içine ne girdiğini bilmiyor.
- Tom was shocked to hear that Mary had gotten into Harvard.
- Tom, Mary'nin Harvard'a girdiğini duyunca şok oldu.
- Did Tom really get into Harvard?
- Tom gerçekten Harvard'a girdi mi?
- He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
- The child was scared to get into the water.
- Çocuk suya girmeye korktu.
- I have lost my keys so I can't get into my flat.
- Anahtarlarımı kaybettim, bu yüzden daireme giremiyorum.
- The burglars forced the lock to get into the apartment.
- Hırsızlar daireye girmek için kilidi zorladılar.
- Fadil got into Layla's house.
- Fadıl Leyla'nın evine girdi.
- The fire was so intense that the firemen couldn't get into the house.
- Yangın o kadar şiddetliymiş ki itfaiyeciler eve girememiş.
- I suspect there was an intruder who got into the bedroom.
- Yatak odasına giren davetsiz bir misafir olduğundan şüpheleniyorum.
- Tom got into Mary's house through an open window.
- Tom, Mary'nin evine açık bir pencereden girmiş.
- It's possible that Tom will get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girmesi mümkündür.
- Tom was shocked to hear that Mary had gotten into Harvard.
- Tom Mary'nin Harvard'a girdiğini duyduğunda şok oldu.
- I knew that Tom wouldn't be able to get into the bar.
- Tom'un bara giremeyeceğini biliyordum.
- You’re getting into deep water.
- Derin suya giriyorsun.
- I'll never forget the look on Tom's face when I told him he had gotten into Harvard.
- Harvard'a girdiğini söylediğimde Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- I didn't want to get into the water.
- Suya girmek istemedim.
- Sami didn't get into any trouble at school.
- Sami'nin okulda başı belaya girmemişti.
- Tom gets into trouble from time to time.
- Tom'un başı zaman zaman belaya girer.
- Do you think I'll be able to get into Harvard?
- Sence Harvard'a girebilecek miyim?
- I've decided to get into politics.
- Politikaya girmeye karar verdim.
- It's unlikely that a hacker could get into our website.
- Bir bilgisayar korsanının web sitemize girmesi mümkün değil.
- Does Tom still think he'll get into Harvard?
- Tom hala Harvard'a girebileceğini düşünüyor mu?
- Tom tried to get into the house.
- Tom eve girmeye çalıştı.
- It looks like Tom is going to get into Harvard.
- Tom Harward'a girecek gibi görünüyor.
- We got into our sleeping bags, and then Tom told a story about ghosts.
- Uyku tulumlarımıza girdik ve sonra Tom hayaletler hakkında bir hikaye anlattı.
- Try to avoid getting into a fight.
- Kavgaya girmekten kaçınmaya çalış.
- Please get into the bath.
- Lütfen banyoya girin.
- I got into the house through a window.
- Eve pencereden girdim.
- I didn't want to get into the water.
- Ben suya girmek istemedim.
- Tom got into trouble with the Penose in the Netherlands.
- Tom'un başı Hollanda'dayken Hollanda mafyasıyla belaya girdi.
- You have to wait on a long line to get into the Louvre Museum.
- Sen Louvre Müzesi'ne girmek için uzun bir kuyrukta beklemek zorundasın.
- I'm surprised that you didn't know that Tom got into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girdiğini bilmemene şaşırdım.
- Tom got into trouble with the Camorra in Italy.
- Tom'un başı İtalya'dayken Napoli mafyasıyla belaya girdi.
- We're not getting into that.
- Bu işe girmeyeceğiz.
- Let's not get into an argument.
- Tartışmaya girmeyelim.
- How did you get into that profession?
- O mesleğe nasıl girdin?
- How did you get into Harvard?
- Harvard'a nasıl girdin?
- I can't get into this building.
- Bu binaya giremiyorum.
- How did you get into the building?
- Binaya nasıl girdin?
- You’re getting into deep water.
- Derin sulara giriyorsun.
- How did you get into trouble?
- Başın nasıl belaya girdi?
- I'm surprised that you didn't know that Tom got into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girdiğini bilmediğine şaşırdım.
- Tom told me he was hoping to get into Harvard.
- Tom bana Harvard'a girmeyi umduğunu söyledi.
- Do you think Tom will get into Harvard?
- Sence Tom Harvard'a girecek mi?
- Tom got into the house through a window.
- Tom eve bir pencereden girdi.
- We had trouble getting into the disco.
- Diskoya girmekte zorlandık.
- Tom and I got into an argument.
- Tom ve ben tartışmaya girdik.
- How did you get into my room?
- Odama nasıl girdin?
- Tom didn't even get into any of his safety schools.
- Tom banko gireceğini düşündüğü okullara bile giremedi.
- How on earth did you get into our room?
- Nasıl oldu da odamıza girdin?
- Would you mind telling me how you got into my office?
- Ofisime nasıl girdiğini söyler misin acaba?
- Tom got into trouble with the Milieu in France.
- Tom'un başı Fransa'dayken Fransız mafyasıyla belaya girdi.
- I've decided to get into politics.
- Siyasete girmeye karar verdim.
- I can't believe that you actually got into Harvard.
- Harvard'a girebildiğine inanamıyorum.
- They're studying to get into college.
- Onlar üniversiteye girmek için çalışıyorlar.
- Many students compete to get into the best universities.
- Birçok öğrenci en iyi üniversitelere girmek için yarışır.
- We never got into any trouble.
- Başımız hiç belaya girmedi.
- She used a fake identification card to get into the bar.
- O, bara girmek için bir sahte kimlik kartı kullandı.
- Let's not get into that.
- Bunun içine girmeyelim.
- What do you think Tom's chances of getting into Harvard are?
- Harvard'a girmede Tom'un şansının ne olduğunu düşünüyorsun?
- Tom did not have the grades to get into the program.
- Tom'un programa girecek notları yoktu.
- I have got into Hyogo University.
- Ben Hyogo Üniversitesi'ne girdim.
- Maybe Tom will get into to Harvard in Boston.
- Belki Tom Boston'da Harvard'a girer.
- Which university do you want to get into?
- Hangi üniversiteye girmek istiyorsun?
- How did you get into comedy?
- Komediye nasıl girdin?
- The burglars forced the lock to get into the apartment.
- Hırsızlar daireye girmek için kilidi zorlamışlar.
- Tom never gets into trouble.
- Tom'un başı hiç belaya girmez.
- Tom did not have the grades to get into the program.
- Tom'un notları bölüme girmeye yetmiyordu.
- Did I tell you I got into Harvard?
- Harvard'a girdiğimi sana söyledim mi?
- Layla and Sami got into an argument.
- Leyla ve Sami tartışmaya girdiler.
- Do you think I'll be able to get into Harvard?
- Harvard'a girebileceğimi düşünüyor musun?
- How did you get into coaching?
- Koçluğa nasıl girdin?
- How did you get into coaching?
- Antrenörlük işine nasıl girdiniz?
- I was going to try to get into Tokyo University, but I've changed my mind.
- Tokyo Üniversitesine girmeye çalışıyordum ama düşüncemi değiştirdim.
- Awards can help you get into college.
- Ödüller üniversiteye girmenize yardımcı olabilir.
- I told Tom it wasn't possible for him to get into our club.
- Tom'a kulübümüze girmesinin mümkün olmadığını söyledim.
- How did we get into so much trouble?
- Başımız nasıl bu kadar derde girdi?
- Tom says he doesn't want to get into a shouting match.
- Tom ağız dalaşına girmek istemediğini söylüyor.
- Tom studied hard so he could get into college.
- Tom üniversiteye girebilmek için çok çalıştı.
- I'm almost certain that Tom will get into the university that he wants.
- Tom'un istediği üniversiteye gireceğinden neredeyse eminim.
- Tom got into trouble with the Mob in Boston.
- Tom'un başı Boston'dayken Amerikan mafyasıyla belaya girdi.
- Tom doesn't think he's smart enough to get into Harvard.
- Tom, Harvard'a girecek kadar zeki olduğunu düşünmüyor.
- How did she get into that class?
- O sınıfa nasıl girdi?
- Tom took off his clothes and got into the bathtub.
- Tom kıyafetlerini çıkardı ve küvete girdi.
- Tom isn't likely to get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girme ihtimali yok.
- I thought I was going to get into that bar, but they wouldn't let me in.
- O bara gireceğimi sandım ama beni içeri almadılar.
- His parents told him to get into a university.
- Ailesi ona bir üniversiteye girmesini söyledi.
- Tom usually gets into bar fights.
- Tom genellikle bar kavgasına girer.
- Your parents must've been happy when you got into Harvard.
- Harvard'a girdiğinde ailen mutlu olmalı.
- Tom often gets into trouble.
- Tom'un başı sık sık belaya girer.
- The visitors waited in a long line to get into the museum.
- Ziyaretçiler müzeye girmek için uzun bir kuyrukta beklediler.
- Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition.
- Tom babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girmek için yüksek tel çitin üzerinden tırmandı.
- Tom got into trouble with the cartel in Mexico.
- Tom'un başı Meksika'dayken kartelle belaya girdi.
- Tom never gets into argument without losing his temper.
- Tom öfkelenmeden asla tartışmaya girmez.
- Tom took off his clothes and got into the bathtub.
- Tom elbiselerini çıkardı ve küvete girdi.
- How did you get into my house?
- Evime nasıl girdiniz?
Show More (214)
|
| 2 |
get into |
arabaya binmek |
v. |
|
- Please get into the car.
- Lütfen arabaya bin.
- Tom got into the car and slammed the door.
- Tom arabaya bindi ve kapıyı kapattı.
- Tom got into Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasına bindi.
- I got into the car.
- Arabaya bindim.
- Tom got into his car, started the engine, and drove away.
- Tom arabasına bindi, motoru çalıştırdı ve uzaklaştı.
- Tom got into the car and slammed the door shut.
- Tom arabaya bindi ve kapıyı çarparak kapattı.
- He got into his car in a hurry.
- Aceleyle arabasına bindi.
- Tom got into Mary's car.
- Tom, Mary'nin arabasına bindi.
- Tom got into his car and quickly drove off.
- Tom arabasına bindi ve çabucak uzaklaştı.
- Tom blew Mary a kiss, got into his car and drove away.
- Tom Mary'ye bir öpücük verdi, arabasına bindi ve uzaklaştı.
- We got into the car.
- Biz arabaya bindik.
- I saw Tom get into Mary's car.
- Tom'un Mary'nin arabasına bindiğini gördüm.
- Tom got into his car.
- Tom arabasına bindi.
- We get into the car.
- Arabaya biniyoruz.
- Tom got into his car and drove away.
- Tom arabasına bindi ve uzaklaştı.
- Let me get into the car first.
- Önce arabaya bineyim.
- He got into the car and drove off.
- Arabaya bindi ve uzaklaştı.
- Tom got into the car and slammed the door.
- Tom arabaya bindi ve kapıyı çarptı.
- Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- Tom helped Mary get into to the car and drove her to the hospital.
- Tom, Mary'nin arabaya binmesine yardım etti ve onu hastaneye götürdü.
- Tom got into his car, closed the door and drove away.
- Tom arabasına bindi, kapıyı kapattı ve uzaklaştı.
- They all got into the car.
- Hepsi arabaya bindi.
- Dan got into his car and drove off.
- Dan arabasına bindi ve uzaklaştı.
- The president is getting into the car.
- Başkan arabaya biniyor.
- I saw Tom get into his car.
- Tom'un arabasına bindiğini gördüm.
- We got into a car.
- Bir arabaya bindik.
- I got into Tom's car.
- Tom'un arabasına bindim.
- Tom and Mary quickly got into their car and drove away.
- Tom ve Mary çabucak arabalarına bindiler ve uzaklaştılar.
- They all got into the car.
- Onların hepsi arabaya bindi.
- Tom got into the car.
- Tom arabaya bindi.
- I didn't get into Tom's car.
- Tom'un arabasına binmedim.
- She got into the car and drove off.
- Arabaya bindi ve uzaklaştı.
- Tom was about to get into his car when he was shot.
- Tom vurulduğunda arabasına binmek üzereydi.
- Tom got into the car with Mary.
- Tom Mary ile arabaya bindi.
- Tom took off his top hat and got into his car.
- Tom şapkasını çıkardı ve arabasına bindi.
- Tom kissed Mary on the cheek and then got into his car.
- Tom Mary'yi yanağından öptü ve sonra arabasına bindi.
- We got into a car.
- Arabaya bindik.
- We got into his car and went to the sea.
- Biz onun arabasına bindik ve denize gittik.
- Tom got into the car with Mary and they drove away.
- Tom, Mary ile arabaya bindi ve uzaklaştılar.
- He got into his car in a hurry.
- O, aceleyle arabasına bindi.
- I saw Tom get into Mary's car.
- Tom'u Mary'nin arabasına binerken gördüm.
- Tom got into his car and slammed the door.
- Tom arabasına bindi ve kapıyı çarptı.
- Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapının camını kırdı, içeri uzandı, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- We got into his car and went to the sea.
- Arabasına bindik ve denize gittik.
- I got into my car.
- Arabama bindim.
- Tom took off his top hat and got into his car.
- Tom silindir şapkasını çıkardı ve arabasına bindi.
- He got into the car and drove off.
- Arabaya bindi ve gitti.
- Tom said he saw Mary get into John's car.
- Tom, Mary'nin John'un arabasına bindiğini gördüğünü söyledi.
- Everyone got into the car.
- Herkes arabaya bindi.
- Tom and Mary got into their car.
- Tom ve Mary arabalarına bindi.
- Tom got into the car with Mary.
- Tom, Mary ile birlikte arabaya bindi.
- Tom helped Mary get into the car.
- Tom, Mary'nin arabaya binmesine yardım etti.
- Tom helped Mary get into to the car and drove her to the hospital.
- Tom Mary'nin arabaya binmesine yardım etti ve onu hastaneye götürdü.
- Why did Tom get into that car?
- Tom neden o arabaya bindi?
- Tom got into his car and quickly drove off.
- Tom arabasına bindi ve hızla uzaklaştı.
- Tom quickly got into the car.
- Tom hemen arabaya bindi.
- Tom helped Mary get into the car.
- Tom, Mary'nin araba binmesine yardım etti.
- Tom and Mary got into their car.
- Tom ve Mary arabalarına bindiler.
- Tom and Mary quickly got into their car and drove away.
- Tom ve Mary hemen arabalarına bindiler ve uzaklaştılar.
- Tom got into his car and drove off.
- Tom arabasına bindi ve yola çıktı.
- Tom quickly got into the car.
- Tom çabucak arabaya bindi.
- We got into the car.
- Arabaya bindik.
- We get into the car.
- Arabaya bineriz.
- A man with a gun told Tom to get into the car.
- Silahlı bir adam Tom'a arabaya binmesini söyledi.
- Bob got into his car.
- Bob arabasına bindi.
- Tom blew Mary a kiss, got into his car and drove away.
- Tom Mary'ye bir öpücük yolladı, arabasına bindi ve uzaklaştı.
- Get into the car and wait for me.
- Arabaya bin ve beni bekle.
- Tom got into the car and started the engine.
- Tom arabaya bindi ve motoru çalıştırdı.
- Tom got into the car and drove away.
- Tom arabaya bindi ve uzaklaştı.
- Get into the car.
- Arabaya bin.
- Tom gave Mary a kiss and got into his car.
- Tom Mary'ye bir öpücük verdi ve arabasına bindi.
- I got into the car.
- Ben arabaya bindim.
- I saw Tom get into his car.
- Tom'u arabasına binerken gördüm.
- She got into the car and drove off.
- O, arabaya bindi ve uzaklaştı.
Show More (71)
|
| 3 |
get into |
binmek |
v. |
|
- They got into the boat.
- Onlar tekneye bindiler.
- They were the first to get into the bus.
- Otobüse ilk onlar bindi.
- I got into the elevator and pushed the button for the third floor.
- Asansöre bindim ve üçüncü katın düğmesine bastım.
- Let me get into the car first.
- Arabaya önce ben bineyim.
- I saw Tom getting into a dark blue van.
- Tom'u lacivert bir minibüse binerken gördüm.
- Tom got into the truck and drove off.
- Tom kamyonete bindi ve yola çıktı.
- They all got into the taxi at once.
- Hepsi derhal taksiye bindi.
- The horse did not want to get into the trailer.
- At römorka binmek istemedi.
- Tom got into the cab.
- Tom taksiye bindi.
- Tom got into the wheelchair.
- Tom tekerlekli sandalyeye bindi.
- Tom got into the elevator with Mary.
- Tom, Mary ile asansöre bindi.
- I saw Tom getting into a dark blue van.
- Tom'u koyu mavi bir minibüse binerken gördüm.
- Tom got into the truck and drove off.
- Tom kamyonete bindi ve gitti.
- They got into the train.
- Trene bindiler.
- The doors wouldn't open, so I had to get into the car through the boot.
- Kapılar açılmadı, ben de arabaya bagajdan binmek zorunda kaldım.
- Tom got into the black van and drove away.
- Tom siyah minibüse bindi ve uzaklaştı.
- He caught sight of Nancy getting into a taxi.
- Taksiye binerken Nancy'yi gördü.
- They were the first to get into the bus.
- Otobüse ilk binen onlar oldu.
- I got into the boat.
- Tekneye bindim.
- He caught sight of Nancy getting into a taxi.
- Nancy'nin bir taksiye bindiğini gördü.
- Tom got into the elevator with Mary.
- Tom asansöre Mary ile bindi.
- Tom got into the elevator.
- Tom asansöre bindi.
- They got into the boat.
- Tekneye bindiler.
- They all got into the taxi at once.
- Hepsi birden taksiye bindi.
- I got into the elevator and pushed the button for the third floor.
- Asansöre bindim ve üçüncü kat butonuna bastım.
- Tom helped Mary get into her wheelchair.
- Tom Mary'ye tekerlekli sandalyesine binmesi için yardım etti.
- They got into the train.
- Onlar trene bindiler.
- Tom got into the boat.
- Tom tekneye bindi.
- Tom got into the black van and drove away.
- Tom siyah vana bindi ve uzaklaştı.
- Tom helped Mary get into her wheelchair.
- Tom Mary'nin tekerlekli sandalyesine binmesine yardım etti.
- Get into the boat, please.
- Tekneye binin lütfen.
- I got into the cab.
- Taksiye bindim.
Show More (29)
|
| 4 |
get into |
giymek |
v. |
|
- Get into your pajamas.
- Pijamalarını giy.
- Tom went to his room, changed into his pajamas, and got into bed.
- Tom odasına gitti, pijamasını giydi ve yatağa uzandı.
- Get into your pajamas.
- Pijamanı giy.
Show More (0)
|
| 5 |
get into |
yakından ilgilenmek |
v. |
|
- Keep a close eye on Tom and make sure he doesn't get into any trouble.
- Tom'la yakından ilgilenin ve onun başını derde sokmadığından emin olun.
Show More (-2)
|
| 6 |
get into |
kaçmak |
v. |
|
- Dust got into one of my eyes.
- Gözlerimden birine toz kaçtı.
Show More (-2)
|
