greed - English Turkish Sentences
English Turkish
greed açgözlülük n.
  • We therefore face the sort of problem that results from greed.
  • Bu nedenle açgözlülükten kaynaklanan bir tür sorunla karşı karşıyayız.
  • We therefore face the sort of problem that results from greed.
  • Dolayısıyla açgözlülükten kaynaklanan bir tür sorunla karşı karşıyayız.
  • To satisfy the greed of large companies in Europe, this place turns a blind eye to a humanitarian disaster.
  • Avrupa'daki büyük şirketlerin açgözlülüğünü tatmin etmek için burası insani bir felaketi görmezden geliyor.
Show More (34)
greed hırs n.
  • He let his greed get the better of him.
  • Hırsının onu alt etmesine izin verdi.
  • The earth can satisfy our needs but not our greed.
  • Dünya ihtiyaçlarımızı tatmin edebilir ancak hırsımızı değil.
  • Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
  • Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
Show More (0)