habitual - English Turkish Sentences
English Turkish
habitual alışılagelmiş adj.
  • I believe we must follow the agenda with the calm habitual during this sitting.
  • Bu oturumda alışılagelmiş sükûnetle gündemi takip etmemiz gerektiğine inanıyorum.
  • Ten per cent of the road network and 20% of the rail network is affected by habitual bottlenecks.
  • Kara yolu ağının %10'u ve demir yolu ağının %20'si alışılagelmiş darboğazlardan etkilenmektedir.
Show More (-1)
habitual her zamanki adj.
  • Grandfather sat in his habitual place near the fire.
  • Büyükbaba, ateşin yanında, her zamanki yerine oturdu.
  • Grandfather sat in his habitual place near the fire.
  • Büyükbabam her zamanki yerine, ateşin yanına oturdu.
Show More (-1)
habitual müzmin adj.
  • From what I see, your daughter is a drug addict and a habitual liar.
  • Gördüğüm kadarıyla kızınız uyuşturucu bağımlısı ve müzmin bir yalancı.
Show More (-2)
habitual sürekli adj.
  • Tom is a habitual liar.
  • Tom sürekli yalan söyler.
Show More (-2)