|
- After hesitating for a moment, she told me the secret ingredient.
- Bir an tereddüt etmesinin ardından bana tarifteki gizli malzemeyi söyledi.
- If this had happened off our own coasts, we would not have hesitated for one moment to intervene.
- Eğer bu bizim kıyılarımızda gerçekleşmiş olsaydı, müdahale etmekte bir an bile tereddüt etmezdik.
- You must not hesitate in this area, gentlemen.
- Bu konuda tereddüt etmemelisiniz beyler.
- The United States does not wish to make the necessary concessions, and the EU is hesitating.
- ABD gerekli tavizleri vermek istemiyor ve AB tereddüt ediyor.
- If this had happened off our own coasts, we would not have hesitated for one moment to intervene.
- Eğer bu olay kendi kıyılarımızda gerçekleşmiş olsaydı, müdahale etmekte bir an bile tereddüt etmezdik.
- You must not hesitate in this area, gentlemen.
- Bu alanda tereddüt etmemelisiniz, beyler.
- However, we cannot hesitate for much longer; we need to decide.
- Ancak, daha fazla tereddüt edemeyiz; karar vermemiz gerekiyor.
- However we cannot hesitate for much longer, we need to decide.
- Ancak daha fazla tereddüt edemeyiz, karar vermemiz gerekiyor.
- The Commission has not hesitated to take measures whenever this problem has arisen.
- Komisyon, bu sorun ortaya çıktığında önlem almakta tereddüt etmemiştir.
- Let us please, ladies and gentlemen, not hesitate for even a moment.
- Lütfen, bayanlar ve baylar, bir an bile tereddüt etmeyelim.
- I would urge a bit more boldness on those who still hesitate.
- Hâlâ tereddüt edenleri biraz daha cesur olmaya çağırıyorum.
- The mujahids did not fear or hesitate when they saw the enemy army of ten thousand soldiers.
- Mücahitler on bin kişilik düşman askerlerini gördüklerinde korkmaz ve tereddüt etmezlerdi.
- The mujahids did not fear or hesitate when they saw the enemy army of ten thousand soldiers.
- Mücahitler on bin kişilik düşman ordusunu gördüklerinde ne korktular, ne de tereddüt ettiler.
- If I were you, I wouldn't hesitate.
- Ben senin yerinde olsam tereddüt etmem.
- Tom hesitated for a while.
- Tom bir süre tereddüt etti.
- Far from hesitating, she willingly offered to help me.
- Tereddüt etmek bir yana, isteyerek bana yardım etmeyi teklif etti.
- He who hesitates is lost.
- Tereddüt eden, kaybeder.
- He hesitated for a moment.
- O, bir an tereddüt etti.
- The bold knight didn't hesitate to go on the offensive when the time came.
- Cesur şövalye, zamanı geldiğinde saldırıya geçmekte tereddüt etmedi.
- Tom's hesitating.
- Tom tereddüt ediyor.
- If you have any questions, please don't hesitate to ask.
- Bir sorunuz varsa, lütfen sormak için tereddüt etmeyin.
- Tom hesitated for a moment before answering Mary.
- Tom Mary'ye cevap vermeden önce bir an için tereddüt etti.
- If you have any questions, don't hesitate to call.
- Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.
- Tom didn't hesitate to tell Mary the truth.
- Tom, Mary'ye gerçeği söylemekte tereddüt etmedi.
- Don't hesitate to ask if you wish to know something!
- Bir şey öğrenmek istiyorsanız sormak için tereddüt etmeyin!
- I hesitate to ask Tom to help.
- Tom'dan yardım istemekte tereddüt ediyorum.
- She sometimes hesitates before answering.
- O, bazen yanıtlamadan önce tereddüt eder.
- I hesitated to go to the movie with him.
- Onunla sinemaya gitmekte tereddüt ettim.
- He didn't hesitate to tell his wife the truth.
- O, eşine gerçeği anlatmakta tereddüt etmedi.
- Tom hesitated before making the decision.
- Tom karar vermeden önce tereddüt etti.
- Tom is hesitating about buying the house.
- Tom evi satın alma konusunda tereddüt ediyor.
- He hesitated for a while.
- Bir süre tereddüt etti.
- Tom hesitated before answering.
- Tom cevap vermeden önce tereddüt etti.
- Tom hesitated.
- Tom tereddüt etti.
- Tom didn't hesitate.
- Tom tereddüt etmedi.
- Tom hesitated for a moment before answering Mary.
- Tom, Mary'ye cevap vermeden önce bir an tereddüt etti.
- Don't hesitate to ask.
- Sormak için tereddüt etmeyin.
- Tom didn't hesitate a second.
- Tom bir saniye tereddüt etmedi.
- I hesitated about which road to take.
- Hangi yoldan gideceğim konusunda tereddüt ettim.
- I'm not hesitating.
- Tereddüt etmiyorum.
- Tom hesitated a moment before answering.
- Tom cevap vermeden önce bir an tereddüt etti.
- Everyone hesitated.
- Herkes tereddüt etti.
- We won't hesitate to fight back.
- Karşılık vermekte tereddüt etmeyeceğiz.
- Tom won't hesitate to kill you.
- Tom seni öldürmek için tereddüt etmeyecektir.
- If you feel threatened, don't hesitate in coming to my house.
- Kendini tehdit altında hissedersen, evime gelmekte tereddüt etme.
- Tom hesitated to discuss the subject with Mary.
- Tom bu konuyu Mary ile konuşmakta tereddüt etti.
- I hesitate to ask them to help.
- Onlardan yardım istemekte tereddüt ediyorum.
- So don't hesitate.
- Bu yüzden tereddüt etmeyin.
- Tom never hesitated.
- Tom hiç tereddüt etmedi.
- I hesitate a little.
- Biraz tereddüt ediyorum.
- Once you hesitate, you are lost.
- Bir kez tereddüt edersen, kaybolursun.
Show More (48)
|
|
- Europe must not hesitate to deploy all its diplomatic and economic resources to achieve this.
- Avrupa bunu başarmak için tüm diplomatik ve ekonomik kaynaklarını seferber etmekten çekinmemelidir.
- So you know that my praise is genuine because sometimes I do not hesitate to criticise.
- Yani övgülerimin samimi olduğunu biliyorsunuz çünkü bazen eleştirmekten de çekinmiyorum.
- They should not hesitate to exert unilateral pressure either, as France and Spain did so judiciously at Malaga.
- Fransa ve İspanya'nın Malaga'da akıllıca yaptığı gibi tek taraflı baskı uygulamaktan da çekinmemelidirler.
- If you have any more questions, please don't hesitate to call.
- Başka sorunuz olursa, lütfen aramaktan çekinmeyin.
- Tom doesn't hesitate to tell everyone what he thinks.
- Tom herkese ne düşündüğünü söylemekten çekinmiyor.
- If you have questions, don't hesitate to ask them.
- Sorularınız varsa, sormaktan çekinmeyin.
- Fadil doesn't hesitate to kill for money.
- Fadıl para için öldürmekten çekinmez.
- Please don't hesitate to contact me if you have any other questions.
- Başka sorunlarınız olursa benimle temas etmekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask for information.
- Bilgi istemekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to send me an e-mail if you have any questions.
- Eğer herhangi bir sorunuz olursa bana e-posta göndermekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask me questions.
- Bana soru sormaktan çekinmeyin.
- Don't hesitate to tell me if there is anything you would like to eat.
- Eğer yemek istediğin bir şey varsa bana söylemeye çekinme.
- Don't hesitate to ask a question if you don't understand.
- Eğer anlamıyorsan soru sormaya çekinme.
- Don't hesitate to ask if you wish to know something!
- Bir şey öğrenmek istersen sormaktan çekinme!
- Don't hesitate to ask.
- Sormaktan çekinme.
- If you have any questions, please don't hesitate to contact me.
- Herhangi bir sorunuz varsa, lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask me.
- Bana sormaktan çekinme.
- If there is anything you want, don't hesitate to ask me.
- İstediğin bir şey olursa, bana sormaktan çekinme.
- Don't hesitate to give me a call!
- Beni aramaktan çekinmeyin!
- Don't hesitate to ask questions.
- Soru sormaktan çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation.
- Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme.
- I hesitate to ask him to help.
- Ondan yardım istemekten çekiniyorum.
- Don't hesitate to call if you need me.
- Bana ihtiyacın olursa aramaktan çekinme.
- Don't hesitate to ask your teacher a question.
- Öğretmenine soru sormaya çekinme.
- Don't hesitate to speak just because I am elder.
- Ben büyüğüm diye konuşmaktan çekinmeyin.
- Tom doesn't hesitate to tell everyone what he thinks.
- Tom düşündüğünü herkese söylemekten çekinmez.
- Don't hesitate to ask me any questions.
- Bana herhangi bir soru sormaya çekinme.
- Tom hesitated to discuss the subject with Mary.
- Tom konuyu Mary ile tartışmaya çekindi.
- Don't hesitate to ask me for help.
- Benden yardım istemekten çekinme.
- Don't hesitate to ask if you need help.
- Yardıma ihtiyacın olursa sormaktan çekinme.
- If you have any questions, please don't hesitate to ask.
- Herhangi bir sorunuz varsa, lütfen sormaktan çekinmeyin.
- If you get into difficulties, don't hesitate to ask for advice.
- Zor durumda kalırsanız, tavsiye istemekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask if you need help.
- Yardıma ihtiyacınız olursa istemeye çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask for advice.
- Tavsiye istemekten çekinmeyin.
- Please don't hesitate to call.
- Lütfen aramaktan çekinmeyin.
- If you have questions, don't hesitate to ask.
- Sorularınız olursa, sormaktan çekinmeyin.
- Please don't hesitate to contact me if you have any other questions.
- Başka sorularınız olursa lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- If there's anything I can do for you, don't hesitate to let me know.
- Sizin için yapabileceğim bir şey varsa, bana söylemekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to speak just because I am elder.
- Ben büyüğüm diye konuşmaktan çekinme.
- If you have any questions, please don't hesitate to ask.
- Eğer sorunuz varsa, lütfen sormaktan çekinmeyin.
- Don't hesitate to tell me if you need anything.
- Bir şeye ihtiyacın olursa bana söylemekten çekinme.
- Don't hesitate to speak just because I am elder.
- Yaşım büyüm olduğu için konuşmaktan çekinme.
- Don't hesitate to ask your teacher a question.
- Öğretmeninize soru sormaktan çekinmeyin.
- If you have any questions at all, don't hesitate to ask!
- Herhangi bir sorunuz olursa, sormaktan çekinmeyin!
- If you have any questions, please don't hesitate to contact me.
- Herhangi bir sorunuz olursa, lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask a question if you don't understand.
- Anlamadığınız bir şey olursa soru sormaktan çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask me any questions.
- Sorularınızı bana sormaktan çekinmeyin.
- If you have any questions, don't hesitate to call.
- Herhangi bir sorunuz olursa, aramaktan çekinmeyin.
- Don't hesitate to ask questions if you don't understand.
- Anlamıyorsan, soru sormaktan çekinme.
Show More (46)
|
