1 |
hit |
vurmak |
v. |
|
- He tried to hit the piñata with a stick.
- Pinyata'ya sopayla vurmaya çalıştı.
- Clearly we have not yet hit the regime where it hurts.
- Belli ki rejimi henüz can evinden vuramadık.
- The first, which, relatively speaking, was the mildest, hit my own house.
- İlki, ki bu göreceli olarak en hafifiydi, benim kendi evimi vurmuştur.
- Clearly, we have not yet hit the regime where it hurts.
- Açıkçası, rejimi henüz can evinden vurmadık.
- To make matters worse, floods have hit Madagascar in recent days.
- Daha da kötüsü, son günlerde Madagaskar'ı sel vurdu.
- MaThe floods that hit Central Europe this August reached alarming proportions.
- Ağustos ayında Orta Avrupa'yı vuran seller endişe verici boyutlara ulaştı.
- Economic decline hits poor countries hardest.
- Ekonomik gerileme en çok yoksul ülkeleri vurur.
- We are calling for smart sanctions that would directly hit Mugabe, his family and his cronies.
- Mugabe, ailesi ve yandaşlarını doğrudan vuracak akıllı yaptırımlar için çağrıda bulunuyoruz.
- The consequences of the ban will hit both fatteners and consumers.
- Yasağın sonuçları hem besicileri hem de tüketicileri vuracaktır.
- The first, which, relatively speaking, was the mildest, hit my own house.
- İlki, ki göreceli olarak en hafifiydi, kendi evimi vurdu.
- The Russian financial crisis hit the Turkish economy primarily through its negative effects on the financial markets.
- Rusya'daki mali kriz, Türk ekonomisini öncelikle mali piyasalar üzerindeki olumsuz etkileriyle vurmuştur.
- This will hit those groups of people in China which have little in the way of wealth.
- Bu, Çin'de çok az servete sahip olan insan gruplarını vuracaktır.
- This blight could have appeared in any European country and could still hit at any time in the future.
- Bu yanıklık herhangi bir Avrupa ülkesinde ortaya çıkabilirdi ve gelecekte de herhangi bir zamanda vurabilirdi.
- By using them, we can hit Iraq and its leadership harder and help the population at the same time.
- Bunları kullanarak Irak'a ve liderliğine daha sert bir darbe vurabilir ve aynı zamanda halka yardım edebiliriz.
- Information poverty' hits the same people as social poverty.
- Bilgi yoksulluğu' sosyal yoksullukla aynı insanları vurmaktadır.
- To make matters worse, floods have hit Madagascar in recent days.
- Daha da kötüsü, son günlerde Madagaskar'ı sel felaketi vurdu.
- If we do not move in this direction, our credibility will hit rock-bottom.
- Eğer bu yönde hareket etmezsek, güvenilirliğimiz dibe vuracaktır.
- The red tape of restrictions and regulations hits them full force.
- Kısıtlamalar ve yönetmeliklerden oluşan bürokrasi onları tüm gücüyle vuruyor.
- This is the first time that floods have hit our département.
- İlk kez sel felaketi bizim bölgemizi vurdu.
- Get inside, hit him hard, get out fast.
- İçeri gir, ona sertçe vur ve hemen dışarı çık.
- I hit it so hard I brought the whole tribe with me.
- O kadar sert vurdum ki tüm kabileyi yanımda getirdim.
- And this medicine man kept hitting you.
- Ve bu büyücü doktor sana vurmaya devam etti.
- Dude, I hit my head so hard, it honestly saved my life.
- Dostum, kafamı o kadar sert vurdum ki hakikaten hayatımı kurtardı.
- I hit it so hard I brought the whole tribe with me.
- O kadar sert vurdum ki bütün kabileyi yanımda getirdim.
- Dude, I hit my head so hard, it honestly saved my life.
- Dostum, kafamı öyle kötü vurdum ki gerçekten hayatımı kurtardı.
- I hit it so hard I brought the whole tribe with me.
- O kadar sert vurdum ki bütün kabile benimle geldi.
- Get inside, hit him hard, get out fast.
- İçeri girin, ona sert bir şekilde vurun ve hızla dışarı çıkın.
- This attack hit the country's tourism sector hard.
- Bu saldırı ülkenin turizm sektörüne ağır bir darbe vurdu.
- Earthquakes frequently hit Japan.
- Depremler sık sık Japonya'yı vurur.
- Dan hit Matt and forced him to apologize to Linda.
- Dan, Matt'e vurdu ve onu Linda'dan özür dilemeye zorladı.
- Why did you hit him?
- Neden ona vurdun?
- In Russia women hit you, and not vice versa.
- Rusya'da kadınlar sana vurur, tersi olmaz.
- Quite a few people were killed on the cold wave that hit this area.
- Birçok kişi bu alana vuran soğuk hava dalgasında öldü.
- Fadil is gonna hit me.
- Fadıl bana vuracak.
- He hit me in the face.
- O, yüzüme vurdu.
- Tom wouldn't hit anyone.
- Tom kimseye vurmadı.
- Are you going to hit me?
- Bana vuracak mısınız?
- Typhoons hit Japan every year.
- Japonya'yı her yıl tayfunlar vurur.
- Someone hit me on the back.
- Biri sırtıma vurdu.
- How long ago did you hit your head?
- Kafanı ne zaman vurdun?
- Who hit Tom?
- Tom'a kim vurdu?
- She hit the ball hard.
- Topa sert vurdu.
- Sami hit Layla with both fists.
- Sami iki yumruğuyla Layla'ya vurdu.
- A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
- Tom hit me back.
- Tom bana vurdu.
- It looked like you were about to hit Tom.
- Tom'a vurmak üzereymişsin gibi görünüyordu.
- You hit the center of the target.
- Hedefin tam ortasını vurdun.
- I was really scared Tom was going to hit me.
- Gerçekten Tom'un bana vuracağından korktum.
- Is that the guy that hit you?
- Sana vuran adam o mu?
- Stop hitting the cat!
- Kediye vurmayı kes!
- Did Tom hit you?
- Tom sana vurdu mu?
- I wish I hadn't hit Tom so hard.
- Keşke Tom'a o kadar sert vurmasaydım.
- If I was you, I think I'd probably hit her.
- Senin yerinde olsaydım, sanırım ona vururdum.
- Why did he hit you?
- O sana neden vurdu?
- I'd never hit Tom.
- Tom'a vurmam kesinlikle.
- Tom wanted to hit Mary, but John stopped him.
- Tom Mary'ye vurmak istedi fakat John onu durdurdu.
- You cannot hit your brother.
- Erkek kardeşine vuramazsın.
- Tom was the one who hit me.
- Bana vuran Tom'du.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
- I wish I hadn't hit you.
- Keşke sana vurmasaydım.
- He hit me twice.
- O bana iki kez vurdu.
- Tom hit the vibraphone with his mallet.
- Tom tokmağıyla vibrafona vurdu.
- Did you hit anyone else?
- Başka birine vurdun mu?
- Tom isn't the one who hit me.
- Bana vuran Tom değildi.
- Typhoons hit Japan every year.
- Tayfunlar Japonya'yı her yıl vurur.
- I felt someone hit me from behind.
- Birinin bana arkamdan vurduğunu hissettim.
- Tom never once hit me.
- Tom bana hiç vurmadı.
- Because there are a lot of volcanoes, it is easy for Japan to be hit by earthquakes.
- Çok sayıda yanardağ olduğu için Japonya'yı depremlerin vurması kolaydır.
- Tom says he didn't hit Mary.
- Tom Mary'ye vurmadığını söylüyor.
- Tom hit Mary with a bottle.
- Tom Mary'ye bir şişeyle vurdu.
- Tom isn't the one who hit me.
- Bana vuran Tom değil.
- It suddenly hit me.
- Aniden bana vurdu.
- Tom lost his patience and hit Mary.
- Tom sabrını kaybetti ve Mary'ye vurdu.
- Tom grabbed a piece of wood and hit Mary with it.
- Tom bir tahta parçası kaptı ve onunla Mary'ye vurdu.
- He was going to hit me!
- O bana vuracaktı!
- I thought Tom was going to hit me.
- Tom bana vuracak sandım.
- He hit me by mistake.
- O bana yanlışlıkla vurdu.
- Tom promised never to hit me again.
- Tom bana bir daha asla vurmayacağına söz verdi.
- Once it hits two o'clock, I'll go to bed.
- Saat ikiyi vurduğunda yatacağım.
- I hit them.
- Onlara vurdum.
- Tom never hit Mary.
- Tom asla Mary'ye vurmadı.
- I never hit her.
- Ona asla vurmadım.
- It suddenly hit me.
- Birden vurdu.
- I can't believe Tom would ever hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vurduğuna inanamıyorum.
- He hit the nail on the head.
- Tam on ikiden vurdu.
- She hit him again and again.
- Ona tekrar tekrar vurdu.
- Don't hit me.
- Bana vurma.
- Tom said Mary hit him.
- Tom, Mary'nin ona vurduğunu söyledi.
- I saw Tom hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüm.
- Tom wouldn't hit anyone, would he?
- Tom kimseye vurmazdı, değil mi?
- You hit Tom first, didn't you?
- Tom'a ilk sen vurdun, değil mi?
- I forgot to shutter the windows before the storm hit.
- Fırtına vurmadan önce pencereleri kapatmayı unuttum.
- Tom would never hit Mary.
- Tom asla Mary'e vurmazdı.
- Sami hit Layla with a floor lamp.
- Sami, Layla'ya lambaderle vurdu.
- Don't hit me, I'm a translator!
- Bana vurmayın, ben bir çevirmenim!
- I didn't mean to hit Tom.
- Tom'a vurmak istemedim.
- What happens when an unstoppable force hits an unmovable object?
- Durdurulamayan bir güç sabit bir cismi vurursa ne olur?
- Don't you want to know why I hit Tom?
- Tom'a neden vurduğumu bilmek istemiyor musun?
- Tom hit Mary with his umbrella.
- Tom şemsiyesiyle Mary'ye vurdu.
- Tom began to hit me for no reason.
- Tom bana sebepsiz yere vurmaya başladı.
- You cannot hit your brother.
- Kardeşine vuramazsın.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Yıkıcı bir deprem eyalet başkentini vurdu.
- Tom saw Mary hitting one of her children.
- Tom, Mary'nin çocuklarından birine vurduğunu gördü.
- I'll tell you everything, just don't hit me!
- Sana her şeyi anlatacağım, sadece bana vurma!
- He accidentally hit his thumb with the hammer.
- Kazara çekiçle başparmağına vurdu.
- Tom was the one who hit me.
- Bana vuran kişi Tom'du.
- You cannot hit your sister.
- Kız kardeşine vuramazsın.
- Tom said Mary hit him.
- Tom Mary'nin ona vurduğunu söyledi.
- Did somebody hit Tom?
- Biri Tom'a mı vurdu?
- You've hit the nail on the head!
- Tam on ikiden vurdun!
- Have I hit the nail on the head?
- Tam on ikiden vurdum mu?
- Tom didn't hit Mary.
- Tom Mary'e vurmadı.
- Tom hit Mary with a baseball bat.
- Tom bir beyzbol sopasıyla Mary'ye vurdu.
- The Great Depression hit Sami's family hard.
- Büyük Depresyon, Sami'nin ailesini sert vurdu.
- The newspaper says that the typhoon hit Kyushu.
- Gazeteye göre tayfun Kyushu'yu vurdu.
- Tom hit me back.
- Tom bana tekrar vurdu.
- I really need to hit somebody.
- Ben gerçekten birine vurmalıyım.
- Did you just hit Tom?
- Az önce Tom'a vurdun mu?
- George hit him in the stomach.
- George onun karnına vurdu.
- I didn't hit Tom.
- Tom'a vurmadım.
- If I were you, I'd hit Tom.
- Senin yerinde olsaydım Tom'a vururdum.
- He lost his patience and hit the boy.
- Sabrını kaybetti ve çocuğa vurdu.
- Have you ever hit Tom?
- Hiç Tom'a vurdun mu?
- What did they hit you with?
- Onlar size ne ile vurdu?
- I've never hit anyone before.
- Daha önce hiç kimseye vurmadım.
- Tom hit Mary.
- Tom Mary'ye vurdu.
- I felt someone hit me from behind.
- Arkamdan birinin bana vurduğunu hissettim.
- You knew exactly where to hit me.
- Nereme vuracağını çok iyi biliyordun.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem Japonya'yı vurdu ve büyük bir tsunamiye neden oldu.
- I was really scared Tom was going to hit me.
- Tom bana vuracak diye çok korktum.
- She hit him hard.
- Ona çok sert vurdu.
- Layla hit Sami.
- Layla Sami'ye vurdu.
- Tom tried to hit me last night.
- Tom dün gece bana vurmaya çalıştı.
- Why did you hit Tom?
- Tom'a neden vurdun?
- Unable to do this well, he started hitting himself.
- Bunu iyi yapamayınca kendine vurmaya başladı.
- Who did Tom hit?
- Tom kime vurdu?
- I hit my knee against the door.
- Dizimi kapıya vurdum.
- Tom hit the nail on the head.
- Tom tam on ikiden vurdu.
- I hit him in the belly.
- Karnına vurdum.
- Tom has never hit me before.
- Tom daha önce bana hiç vurmadı.
- He hit me, not her.
- Bana vurdu, ona değil.
- I'd like to know why Tom hit Mary.
- Tom'un Mary'ye neden vurduğunu bilmek istiyorum.
- Where did you hit Tom?
- Tom'un neresine vurdun?
- Tom kept hitting me.
- Tom bana vurmaya devam etti.
- I didn't mean to hit Tom.
- Ben Tom'a vurmak istemedim.
- Tom told us you hit Mary.
- Tom bize Mary'ye vurduğunu söyledi.
- Why did you hit me?
- Bana neden vurdun?
- Stop hitting Tom.
- Tom'a vurmayı kes.
- Earthquakes frequently hit Japan.
- Depremler Japonya'yı sık sık vurur.
- You knew exactly where to hit me.
- Beni tam olarak nereden vuracağını biliyordun.
- Stop hitting Tom.
- Tom'a vurmayı bırak.
- Stop hitting me!
- Bana vurmayı kes!
- Fadil picked up a candlestick and hit Dania to death.
- Fadıl bir şamdan aldı ve öldürmek için Dania'ya vurdu.
- You hit the center of the target.
- Hedefin ortasından vurdun.
- Tom hit Mary on the head with a skillet.
- Tom bir tava ile Mary'nin başına vurdu.
- Don't hit me so hard.
- Bana çok sert vurma.
- Have you ever hit Tom?
- Tom'a hiç vurdun mu?
- He hit the ball with his racket.
- Raketiyle topa vurdu.
- A great earthquake hit Mexico this fall.
- Bu sonbaharda Meksika'yı büyük bir deprem vurdu.
- I'll hit Tom if I have to.
- Gerekirse Tom'a vururum.
- I really need to hit somebody.
- Gerçekten birine vurmam lazım.
- Don't let him hit his sister.
- Onun, kız kardeşine vurmasına izin vermeyin.
- Mary hit Tom with her purse.
- Mary çantasıyla Tom'a vurdu.
- Tom couldn't possibly have hit Mary.
- Tom, Mary'ye vurmuş olamazdı.
- I hit Tom again.
- Tom'a tekrar vurdum.
- I tried to hit Tom.
- Tom'a vurmaya çalıştım.
- I never for a moment imagined we wouldn't get home before the storm hit.
- Fırtına vurmadan önce eve varamayacağımızı bir an bile hayal etmemiştim.
- Tom made it home just before the storm hit.
- Tom fırtına vurmadan hemen önce eve gitti.
- Why did Tom hit you?
- Tom sana neden vurdu?
- I'd never hit Tom.
- Ben Tom'a asla vurmazdım.
- Tom wouldn't hit anyone.
- Tom kimseye vurmaz.
- Tom said that Mary hit him.
- Tom, Mary'nin ona vurduğunu söyledi.
- Tom hit Mary with an aluminum bat.
- Tom alüminyum bir sopayla Mary'ye vurdu.
- I felt like hitting him when he tried to cheat me.
- O beni aldatmaya çalıştığında canım ona vurmak istedi.
- I want to find out why Tom hit Mary.
- Tom'un Mary'ye neden vurduğunu öğrenmek istiyorum.
- Don't hit me with the umbrella!
- Bana şemsiye ile vurmayın!
- Tom is hitting Mary.
- Tom Mary'ye vuruyor.
- Did somebody hit her?
- Biri ona vurdu mu?
- I didn't mean to hit him.
- Ona vurmak istemedim.
- I didn't hit anybody.
- Kimseye vurmadım.
- I can't remember my parents ever hitting me.
- Annemle babamın bana vurduğunu hiç hatırlamıyorum.
- That's why Tom hit you.
- Tom bu yüzden sana vurdu.
- Tom said he wished he hadn't hit Mary.
- Tom, Mary'ye vurmamış olmayı dilediğini söyledi.
- Don't make me hit you.
- Beni sana vurmaya zorlama.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Tom, Mary ona vurmadığı için şanslıydı.
- I didn't plan to hit him.
- Ona vurmayı planlamadım.
- Tom wasn't the one who hit me.
- Bana vuran Tom değildi.
- You hit Tom first, didn't you?
- Önce Tom'a vurdun, değil mi?
- Tom wanted to hit Mary, but John stopped him.
- Tom Mary'ye vurmak istedi ama John onu durdurdu.
- George hit him in the stomach.
- George onun midesine vurdu.
- He got angry and hit her.
- Kızdı ve ona vurdu.
- I thought Tom was going to hit me.
- Tom'un bana vuracağını düşündüm.
- Tom hit the vibraphone with his mallet.
- Tom vibrafona tokmakla vurdu.
- What did you hit?
- Neye vurdun?
- I didn't plan to hit Tom.
- Tom'a vurmayı planlamamıştım.
- Don't hit me with the umbrella!
- Bana şemsiyeyle vurma!
- Tom admitted that he had hit Mary.
- Tom, Mary'ye vurduğunu itiraf etti.
- She hit her boyfriend and broke his nose.
- O, erkek arkadaşına vurdu ve onun burnunu kırdı.
- I hit it really hard.
- Çok sert vurdum.
- He hit me twice.
- Bana iki kez vurdu.
- I saw Tom hitting Mary.
- Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüm.
- Tom hit the ball so hard he split the bat.
- Tom topa o kadar sert vurdu ki sopası kırıldı.
- Tom tried to hit Mary.
- Tom Mary'e vurmaya çalıştı.
- Sami started to hit Layla.
- Sami, Layla'ya vurmaya başladı.
- Tom hit Mary on the head with a skillet.
- Tom, Mary'nin kafasına bir tavayla vurdu.
- I hit Tom back.
- Tom'a geri vurdum.
- Hit it with a stick.
- Bir sopayla vur.
- I almost hit Tom.
- Neredeyse Tom'a vuruyordum.
- Tom knew why Mary hit John.
- Tom, Mary'nin John'a neden vurduğunu biliyordu.
- I didn't mean to hit her.
- Ona vurmak istemedim.
- Billy often hits his face against windows.
- Billy sık sık yüzünü pencerelere vurur.
- Why don't you just hit Tom?
- Neden Tom'a vurmuyorsun ki?
- Tom began to hit me for no reason.
- Tom durduk yerde bana vurmaya başladı.
- He hit two birds with one stone.
- Bir taşla iki kuş vurdu.
- You hit the bullseye.
- Tam 12'den vurdun.
- He hit me in the eye.
- Gözüme vurdu.
- She hit her elbow during a fall.
- Düşme sırasında dirseğini vurdu.
- Tom hit the wall with his fist.
- Tom yumruğunu duvara vurdu.
- She hit her sister.
- Kız kardeşine vurdu.
- I saw Tom hitting Mary.
- Tom'u Mary'ye vururken gördüm.
- I wish that I hadn't hit Tom.
- Keşke Tom'a vurmasaydım.
- You almost hit me.
- Neredeyse bana vuruyordun.
- Tom tried to hit Mary.
- Tom Mary'ye vurmaya çalıştı.
- We know that Tom sometimes hits Mary.
- Tom'un bazen Mary'ye vurduğunu biliyoruz.
- He hit me in the eye.
- O benim gözüme vurdu.
- Why would somebody hit Tom?
- Neden biri Tom'a vurur ki?
- Did somebody hit Tom?
- Biri Tom'a vurdu mu?
- Tom accidentally hit his thumb with a hammer.
- Tom kazara bir çekiçle parmağına vurdu.
- I didn't plan to hit him.
- Ona vurmayı planlamamıştım.
- A severe ocean storm hit the West Indies.
- Şiddetli bir okyanus fırtınası Batı Hint Adaları'nı vurdu.
- Be more careful with the hammer - don't hit my finger!
- Çekiçle daha dikkatli ol - parmağıma vurma!
- Someone hit me on the back.
- Birisi sırtıma vurdu.
- Tom hit me.
- Tom bana vurdu.
- If I were you, I'd hit Tom.
- Senin yerinde olsam, Tom'a vururdum.
- Sami started hitting Layla in the face.
- Sami, Layla'nın yüzüne vurmaya başladı.
- Why did he hit you?
- Sana neden vurdu?
- It was Tom who hit me.
- Bana vuran Tom'du.
- Stop hitting your brother.
- Kardeşine vurmayı bırak.
- I never thought Tom would hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vuracağını hiç düşünmemiştim.
- I hit him in the stomach.
- Karnına vurdum.
- Did we hit something?
- Bir şey mi vurduk?
- I thought Tom and Mary were both going to hit me.
- Tom ve Mary'nin ikisinin de bana vuracağını düşündüm.
- He got angry and hit her.
- Sinirlendi ve ona vurdu.
- Tom hit me hard.
- Tom bana sert vurdu.
- They hit the mark three times.
- Hedefi üç kez vurdular.
- One of them hit me in the back.
- Biri sırtıma vurdu.
- Tom grabbed a piece of wood and hit Mary with it.
- Tom bir tahta parçası aldı ve onunla Mary'ye vurdu.
- Are you going to hit me?
- Bana vuracak mısın?
- I wonder why Tom hit Mary.
- Tom neden Mary'ye vurduğunu merak ediyorum.
- Tom promised never to hit me again.
- Tom bana bir daha vurmayacağına söz verdi.
- Tom is the one who hit me.
- Bana vuran kişi Tom.
- Don't hit me, I'm a translator!
- Bana vurma, ben bir çevirmenim!
- Did you hit your head?
- Kafanı mı vurdun?
- Exactly how many times did you hit Tom?
- Tom'a tam olarak kaç kez vurdun?
- I hit it really hard.
- Gerçekten sert vurdum.
- If you hit the coffin, you'll wake up the dead person.
- Eğer tabuta vurursan, ölüyü uyandırırsın.
- On September 26, 1959, the strongest typhoon in Japan's recorded history hit Nagoya.
- 26 Eylül 1959'da Japonya'nın kayıtlı tarihindeki en güçlü tayfun Nagoya'yı vurmuştur.
- Don't let Tom hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vurmasına izin verme.
- If I was you, I think I'd probably hit her.
- Yerinde olsam, ben muhtemelen ona vururdum.
- He hit the ball with his racket.
- O, raketi ile topa vurdu.
- He lost his temper and hit the boy.
- Kendini kaybetti ve çocuğa vurdu.
- Tom hit the nail right on the head.
- Tom tam on ikiden vurdu.
- I'm not the one who hit Tom.
- Tom'a vuran ben değilim.
- I didn't mean to hit you.
- Sana vurmak istemedim.
- Did you hit her?
- Ona vurdun mu?
- I've never hit a woman.
- Ben bir kadına hiç vurmadım.
- Tom told us you hit him.
- Tom bize, ona vurduğunu söyledi.
- Tom is the guy who hit Mary.
- Mary'ye vuran adam Tom'dur.
- Hurricane Katrina hit New Orleans ten years ago.
- Katrina Kasırgası on yıl önce New Orleans'ı vurdu.
- Tom can't hit the ball straight.
- Tom topa düz vuramaz.
- Dan hit Matt and forced him to apologize to Linda.
- Dan Matt'e vurdu ve onu Linda'dan özür dilemeye zorladı.
- I didn't hit anybody.
- Ben kimseye vurmadım.
- I'd like to know why Tom hit Mary.
- Tom'un neden Mary'ye vurduğunu bilmek istiyorum.
- Mary hit Tom with a pillow.
- Mary Tom'a bir yastıkla vurdu.
- I was surprised when I saw Tom hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüğümde şaşırdım.
- Mary hit Tom with a pillow.
- Mary Tom'a yastıkla vurdu.
- He hit me, not her.
- Ona değil, bana vurdu.
- Has Tom ever hit you?
- Tom sana hiç vurdu mu?
- She hit the ball hard.
- O, topa sert vurdu.
- I didn't mean to hit her.
- Ona vurmak istememiştim.
- He hit me by mistake.
- Kazara bana vurdu.
- Tom looked like he was going to hit Mary.
- Tom, Mary'ye vuracakmış gibi görünüyordu.
- I can't believe Tom would ever hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vuracağına inanamıyorum.
- He fell and hit his head on the floor.
- Düştü ve kafasını yere vurdu.
- Sami thought that all Muslims hit ladies.
- Sami tüm Müslümanların kadınlara vurduğunu düşünüyordu.
- I've never hit anyone.
- Asla kimseye vurmadım.
- They used their guns to hit each other.
- Birbirlerini vurmak için silahlarını kullandılar.
- Hit the ball after the bounce.
- Zıpladıktan sonra topa vur.
- We couldn't stop him from hitting her.
- Ona vurmasını engelleyemedik.
- Mary begged Tom not to hit her anymore.
- Mary, daha fazla ona vurmaması için Tom'a yalvardı.
- Tom hit Mary with a baseball bat.
- Tom, Mary'ye beyzbol sopasıyla vurdu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- Oy, why do you hit me?
- Oy, neden bana vuruyorsun?
- I hit the man on the belly.
- Adama karnından vurdum.
- I never hit Tom.
- Tom'a hiç vurmadım.
- Do you hit your children?
- Çocuklarınıza vurur musunuz?
- Did you actually see Tom hitting Mary?
- Tom'un Mary'ye vurduğunu gerçekten gördün mü?
- I've hit the jackpot.
- Büyük ikramiye bana vurdu.
- Is that the guy who hit you?
- Sana vuran adam bu mu?
- Tom told me you hit Mary.
- Tom bana Mary'ye vurduğunu söyledi.
- I've never hit anyone.
- Ben kimseye vurmadım.
- Tom knew why Mary hit John.
- Tom Mary'nin neden John'a vurduğunu biliyordu.
- What did they hit you with?
- Sana neyle vurdular?
- Did you just hit Tom?
- Sen demin Tom'a mı vurdun?
- She hit her boyfriend and broke his nose.
- Erkek arkadaşına vurdu ve burnunu kırdı.
- A cold wave hit this district.
- Bir soğuk hava dalgası bu bölgeyi vurdu.
- I've never hit anyone in my life.
- Hayatımda hiç kimseye vurmadım.
- He accidentally hit his thumb with the hammer.
- Çekiçle yanlışlıkla başparmağına vurdu.
- Tom never hit Mary.
- Tom, Mary'e hiç vurmadı.
- I hit Tom again.
- Tom'a yine vurdum.
- You hit the nail on the head there.
- Tam on ikiden vurdun.
- She argued with him and then hit him.
- Onunla tartıştı ve sonra ona vurdu.
- Don't let him hit his sister.
- Kız kardeşine vurmasına izin verme.
- He's never hit me before.
- Bana daha önce hiç vurmamıştı.
- We hit a deer.
- Bir geyik vurduk.
- That's why Tom hit you.
- Tom'un sana vurma nedeni bu.
- Everyone knows that you hit Tom.
- Tom'a vurduğunu herkes biliyor.
- Tom saw Mary hitting one of her children.
- Tom Mary'yi çocuklarından birine vururken gördü.
- I'll never forgive myself for hitting Tom.
- Tom'a vurduğum için kendimi asla affetmeyeceğim.
- Don't let him hit you.
- Sana vurmasına izin verme.
- He accidentally hit his thumb with the hammer.
- Yanlışlıkla çekiçle başparmağına vurdu.
- Stop hitting your brother.
- Erkek kardeşine vurmayı bırak.
- Tom never once hit me.
- Tom bana bir kez bile vurmadı.
- Tom began to hit me for no reason.
- Tom sebepsiz yere bana vurmaya başladı.
- Tom promised he'd never hit me again.
- Tom bana bir daha vurmayacağına söz verdi.
- Tom swore he'd never hit Mary again.
- Tom, Mary'ye bir daha vurmayacağına yemin etti.
- Stop hitting your sister.
- Kardeşine vurmayı kes.
- Sami hit Layla with a lamp.
- Sami, Layla'ya lambayla vurdu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- Did you hit Tom?
- Tom'a vurdun mu?
- I didn't want to hit Tom.
- Tom'a vurmak istemedim.
- Tom told us you hit him.
- Tom bize ona vurduğunu söyledi.
- Tom hit Mary with a crowbar.
- Tom, Mary'ye levye ile vurdu.
- Never hit a man who can fight back.
- Karşılık verebilecek bir adama asla vurma.
- Tom never hit me.
- Tom bana hiç vurmadı.
- I promise I won't hit anyone.
- Kimseye vurmayacağıma söz veriyorum.
- Tom is the one who hit me.
- Bana vuran Tom'du.
- Tom thought Mary was going to hit him.
- Tom, Mary'nin ona vuracağını sandı.
- Sami never hit Layla.
- Sami, Layla'ya hiç vurmadı.
- Don't let Tom hit you.
- Tom'un sana vurmasına izin verme.
- Exactly how many times did you hit Tom?
- Tam olarak Tom'a kaç kez vurdun?
- She hit me, not him.
- Bana vurdu, ona değil.
- He accidentally hit his thumb with the hammer.
- O, kazara çekiçle parmağına vurdu.
- Tom promised he'd never hit me again.
- Tom bana bir daha asla vurmayacağına söz verdi.
- I've never hit anyone before.
- Daha önce hiç kimseye vurmamıştım.
- Tom had never hit me before.
- Tom bana daha önce hiç vurmamıştı.
- A cold wave hit this district.
- Soğuk hava dalgası bu bölgeyi vurdu.
- Tom told me you hit him.
- Tom bana senin ona vurduğunu söyledi.
- I thought both Tom and Mary were going to hit me.
- Hem Tom'un hem de Mary'nin bana vuracaklarını düşünmüştüm.
- Tom lost his temper and hit Mary.
- Tom öfkesine yenildi ve Mary'ye vurdu.
- The thief hit me and gave me a black eye and then ran off.
- Hırsız bana vurdu ve gözümü morarttı ve daha sonra kaçtı.
- Why did you hit me?
- Neden bana vurdun?
- Why did you hit Tom?
- Neden Tom'a vurdun?
- I'd never hit a woman.
- Ben asla bir kadına vurmam.
- I'm the one who hit Tom.
- Tom'a vuran benim.
- I didn't hit you.
- Ben sana vurmadım.
- I'm sorry I hit you.
- Sana vurduğum için özür dilerim.
- Tom hit me twice.
- Tom bana iki kez vurdu.
- I'm the one who hit Tom.
- Tom'a vuran kişi benim.
- Tom hit the wall with his fist.
- Tom yumruğuyla duvara vurdu.
- Did you just hit him?
- Az önce ona vurdun mu?
- I hit Tom back.
- Ben de Tom'a vurdum.
- Tom began to hit me for no reason.
- Tom ortada bir neden yokken bana vurmaya başlamıştı.
- Mom, Tom's hitting me!
- Anne, Tom bana vuruyor!
- Why did Tom hit me?
- Tom bana neden vurdu?
- Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself.
- Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.
- You've hit me.
- Bana vurdun.
- Did somebody hit you?
- Biri sana vurdu mu?
- Has Tom ever hit you?
- Hiç Tom sana vurdu mu?
- Tom hit me by mistake.
- Tom bana yanlışlıkla vurdu.
- Tom hit me first.
- İlk Tom bana vurdu.
- Why would somebody hit Tom?
- Neden biri Tom'a vurdu.
- Earthquakes frequently hit Japan.
- Depremler sıklıkla Japonya'yı vurur.
- Tom didn't actually hit me.
- Tom aslında bana vurmadı.
- He hit me, not her.
- O bana vurdu, ona değil.
- He failed to see the stop sign at the intersection and hit an oncoming car.
- Kavşaktaki dur işaretini göremedi ve gelen bir arabaya vurdu.
- We've hit something.
- Bir şeye vurduk.
- Tom didn't actually hit me.
- Tom gerçekten bana vurmadı.
- I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'a vurmalıydım.
- She may have argued with him, but I don't think she could have hit him.
- Onunla tartışmış olabilir, ama ona vurabileceğini sanmıyorum.
- Stop hitting me.
- Bana vurmayı bırak.
- Tom said that Mary hit him.
- Tom Mary'nin ona vurduğunu söyledi.
- What did you hit?
- Ne vurdun?
- That could've hit me.
- Bu beni vurabilirdi.
- A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- Bugün Japon adalarını 8.8 büyüklüğünde büyük bir deprem vurdu.
- I thought Tom was going to hit me.
- Tom'un bana vuracağını sanıyordum.
- Raindrops are hitting the glass.
- Yağmur damlaları cama vuruyor.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Çarşamba günü Tokyo'yu vuran tayfun, şiddetli rüzgârlar ve sağanak yağışlar nedeniyle toplu taşımayı felç etti.
- Tom tried to hit Mary in the head with a chair!
- Tom, Mary'nin kafasına sandalyeyle vurmaya çalıştı!
- Why did Tom hit me?
- Tom neden bana vurdu?
- I never thought Tom would hit Mary.
- Tom'un Mary'ye vuracağını hiç düşünmedim.
- Tom got angry and hit Mary.
- Tom sinirlendi ve Mary'ye vurdu.
- I hit him by chance.
- Ona şans eseri vurdum.
- Tom made it back to Boston just before the storm hit.
- Tom tam fırtına vurmadan önce Boston'a geri gitti.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Yıkıcı bir deprem eyalet başkenti vurdu.
- It looked like you were about to hit Tom.
- Tom'a vurmak üzereydin gibi görünüyordu.
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Yıkıcı bir deprem eyaletin başkentini vurdu.
- You can't hit Tom and expect him not to hit you back.
- Tom'a vuramazsın ve onun da sana vurmamasını bekleyemezsin.
- The Great Depression hit Sami's family hard.
- Büyük Buhran Sami'nin ailesini çok kötü vurdu.
- Who hit you?
- Sana kim vurdu?
- I'll never forgive myself for hitting Tom.
- Tom'a vurduğum için asla kendimi affetmeyeceğim.
- Do you want to know why I hit Tom?
- Neden Tom'a vurduğumu bilmek ister misin?
- He's never hit me before.
- O daha önce bana hiç vurmadı.
- I never hit her.
- Ona hiç vurmadım.
- Did somebody hit him?
- Biri ona vurdu mu?
- I wish I hadn't hit her.
- Keşke ona vurmasaydım.
- A great earthquake hit Mexico this fall.
- Bu sonbahar büyük bir deprem Meksika'yı vurdu.
- Stop hitting your sister.
- Kız kardeşine vurmayı bırak.
- I tried to hit Tom, but he ducked.
- Tom'a vurmaya çalıştım ama eğildi.
- I wish I hadn't hit him.
- Keşke ona vurmasaydım.
- I didn't plan to hit Tom.
- Tom'a vurmayı planlamadım.
- I've hit the lottery.
- Piyango bana vurdu.
- I'm the one who hit Tom.
- Tom'u vuran benim.
- Who did Tom say hit him?
- Tom ona kimin vurduğunu söyledi?
- Would you like to know why I hit Tom?
- Tom'a neden vurduğumu bilmek ister misin?
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey sallanmaya başladı.
- Did Tom hit you?
- Tom mu vurdu?
- I hit a curve ball.
- Falsolu bir topa vurdum.
- The thief hit me and gave me a black eye and then ran off.
- Hırsız bana vurdu ve gözümü morarttı, sonra da kaçtı.
- He hit me in the face.
- Yüzüme vurdu.
- I don't want to hit you, Tom.
- Sana vurmak istemiyorum, Tom.
- Fadil picked up a candlestick and hit Dania to death.
- Fadıl eline bir şamdan aldı ve Dania'ya vurarak öldürdü.
- I tried to hit Tom, but he ducked.
- Tom'a vurmaya çalıştım ama o eğildi.
- Don't hit me so hard.
- Bana çok sert vurmayın.
- Tom lost his temper and hit Mary.
- Tom kendini kaybetti ve Mary'ye vurdu.
- I didn't hit him.
- Ben ona vurmadım.
- Tom tried to hit me.
- Tom bana vurmaya çalıştı.
- I'm going to hit Tom.
- Tom'a vuracağım.
- Tom told me you hit Mary.
- Tom bana senin Mary'ye vurduğunu söyledi.
- Were you drunk when you hit Tom?
- Tom'a vurduğun zaman sarhoş muydun?
- Tom told me you hit him.
- Tom ona vurduğunu söyledi.
- Tom hit Mary, not me.
- Tom Mary'ye vurdu, bana değil.
- Would you like to know why I hit Tom?
- Tom'a niye vurduğumu öğrenmek ister misin?
- Please tell me you didn't hit somebody.
- Lütfen bana birine vurmadığını söyle.
- I felt like hitting him when he tried to cheat me.
- Beni kandırmaya çalıştığında ona vurmak istedim.
- He hit me back.
- O da bana vurdu.
- One of them hit me in the back.
- Bunlardan biri bana arkadan vurdu.
- Is that the guy that hit you?
- Sana vuran adam bu mu?
- The light hit Tom's eyes.
- Işık Tom'un gözlerine vurdu.
- The nurse hit a blood vessel.
- Hemşire bir damara vurmuş.
- Tom is the guy who hit Mary.
- Tom, Mary'ye vuran adam.
- The typhoon hit Tokyo.
- Tayfun Tokyo'yu vurdu.
- I wish I hadn't hit Tom.
- Keşke Tom'a vurmasaydım.
- Tom says he didn't hit Mary.
- Tom, Mary'ye vurmadığını söylüyor.
- He lost his temper and hit the boy.
- Sinirlendi ve çocuğa vurdu.
- Why did you hit him?
- Ona neden vurdun?
- Mary begged Tom not to hit her anymore.
- Mary Tom'a artık ona vurmaması için yalvardı.
- I wonder why Tom hit Mary.
- Tom'un Mary'ye neden vurduğunu merak ediyorum.
- I didn't mean to hit Tom so hard.
- Tom'a o kadar sert vurmak istememiştim.
- Tom swore he'd never hit Mary again.
- Tom, Mary'ye bir daha asla vurmayacağına yemin etti.
- Tom has never hit me before.
- Tom bana daha önce hiç vurmadı.
- I want to find out why Tom hit Mary.
- Tom'un neden Mary'ye vurduğunu öğrenmek istiyorum.
- Is that the guy who hit you?
- Sana vuran adam o mu?
- Who hit him?
- Ona kim vurdu?
- You're lucky Tom didn't hit you.
- Tom sana vurmadığı için şanslısın.
- I hit the jackpot.
- Büyük ikramiyeyi vurdum.
- Did he hit you?
- O mu vurdu?
- A devastating earthquake hit the state capital.
- Eyalet başkentini yıkıcı bir deprem vurdu.
- Tom hit the bull's-eye.
- Tom boğanın gözüne vurdu.
- He hit me, not her.
- O bana vurdu, kıza değil.
- Hit it with a stick.
- Ona bir sopayla vur.
- You cannot hit your sister.
- Kardeşine vuramazsın.
- Did Tom really hit Mary?
- Tom gerçekten Mary'ye vurdu mu?
- I wasn't the one who hit Tom.
- Tom'a vuran ben değildim.
- The newspaper says that the typhoon hit Kyushu.
- Gazete tayfunun Kyushu'yu vurduğunu söylüyor.
- Tom lost his temper and hit Mary.
- Tom'un gözü karardı ve Mary'ye vurdu.
- Tom didn't hit Mary.
- Tom Mary'ye vurmadı.
- Tom told us you hit Mary.
- Tom bize senin Mary'ye vurduğunu söyledi.
- Tom swore he'd never hit me again.
- Tom bana bir daha vurmayacağına yemin etti.
- Tom had never hit me before.
- Tom daha önce bana hiç vurmamıştı.
- She hit her elbow when she fell.
- Düştüğü zaman dirseğini vurdu.
- I never hit you.
- Ben sana hiç vurmadım.
- The guy who hit you is at the front door.
- Sana vuran adam ön kapıda.
- Quite a few people were killed on the cold wave that hit this area.
- Bu bölgeyi vuran soğuk hava dalgasında pek çok insan öldü.
- I've never hit a woman.
- Ben asla bir kadına vurmadım.
- Earthquakes frequently hit Japan.
- Japonya'yı sık sık depremler vurur.
- Tom wouldn't hit anyone, would he?
- Tom kimseye vurmadı, değil mi?
- Were you drunk when you hit Tom?
- Tom'a vurduğunda sarhoş muydun?
- I thought both Tom and Mary were going to hit me.
- Tom'un da Mary'nin de bana vuracağını sanıyordum.
- I hit the man on the belly.
- Adamın karnına vurdum.
- Tom hit me first.
- Önce Tom bana vurdu.
- Mom, Mary's hitting me!
- Anne, Mary bana vuruyor!
- He was provoked into hitting her.
- Ona vurması için kışkırtıldı.
- I don't blame you for hitting him.
- Ona vurduğun için seni suçlamıyorum.
- Hurricane Katrina hit New Orleans ten years ago.
- Katrina Kasırgası 10 yıl önce New Orleans'ı vurdu.
- Where did you hit them?
- Onlara nerede vurdun?
- Tom can't hit the ball straight.
- Tom topa düz vuramıyor.
- Did he hit you?
- O sana vurdu mu?
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- I didn't mean to hit Tom so hard.
- Tom'a bu kadar sert vurmak istemedim.
- I'd never hit a woman.
- Asla bir kadına vurmadım.
- Where did you hit Tom?
- Tom'u nerede vurdun?
- Tom lost his temper and hit Konrad in the face.
- Tom kendini kaybetti ve Konrad'ın yüzüne vurdu.
- Do you want to know why I hit Tom?
- Tom'a neden vurduğumu bilmek ister misin?
- Did Tom hit Mary?
- Tom Mary'ye vurdu mu?
- Tom didn't blame Mary for hitting John.
- Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.
- I fell down the stairs and hit my head.
- Basamaklardan düşüp başımı vurdum.
- He went so far as to hit her.
- Ona vuracak kadar ileri gitti.
- She hit the nail on the head.
- Tam on ikiden vurdu.
- You need to hit the clay pigeon.
- Toprak güvercini vurmalısın.
Show More (501)
|
2 |
hit |
çarpmak |
v. |
|
- I lost my balance and hit my head against the wall.
- Dengemi kaybettim ve kafamı duvara çarptım.
- I almost got hit by a truck!
- Bana neredeyse kamyon çarpıyordu!
- Dude, I hit my head so hard, it honestly saved my life.
- Dostum, kafamı o kadar sert çarptım ki, gerçekten hayatımı kurtardı.
- Paramedics said she hit the steering wheel pretty hard.
- Sağlık görevlileri direksiyona çok sert çarptığını söyledi.
- Paramedics said she hit the steering wheel pretty hard.
- Sağlık görevlileri direksiyona oldukça fena çarptığını söyledi.
- Paramedics said she hit the steering wheel pretty hard.
- İlkyardım görevlisi direksiyona çok kötü çarptığını söyledi.
- Tom fell and hit his elbow.
- Tom düştü ve dirseğini çarptı.
- She was almost hit by a car.
- Neredeyse ona araba çarpıyordu.
- I caught a glimpse of the other car right before he hit me.
- Bana çarpmadan hemen önce diğer arabayı bir anlığına gördüm.
- Sami was hit by a car.
- Sami'ye bir araba çarptı.
- I saw the car hit a man.
- Arabanın bir adama çarptığını gördüm.
- Can you give us a description of the car that hit Tom?
- Tom'a çarpan arabanın tarifini verebilir misiniz?
- Tom was hit by a truck and died instantly.
- Tom'a bir kamyon çarptı ve anında öldü.
- Tom almost hit me.
- Tom neredeyse bana çarpıyordu.
- Have you ever been hit by a car?
- Sana hiç araba çarptı mı?
- The Titanic hit an iceberg.
- Titanik bir buzdağına çarptı.
- Tom came close to being hit by a car.
- Tom bir arabanın çarpmasına ramak kalmıştı.
- He hit his forehead against the branch of a tree.
- Alnını bir ağacın dalına çarptı.
- I was hit by a car in Boston last month.
- Geçen ay Boston'da bana bir araba çarptı.
- Tom was hit by a car.
- Tom'a bir araba çarptı.
- They won't know what hit them.
- Onlara neyin çarptığını bilmeyecekler.
- Tom was almost hit by a car.
- Tom'a neredeyse bir araba çarpıyordu.
- I came close to being hit by a car.
- Araba çarpmasına çok yaklaştım.
- The car hit the fence and turned over.
- Araba çitlere çarptı ve ters döndü.
- The ball hit her in the eye.
- Top, onun gözüne çarptı.
- She hit her elbow when she fell.
- Düşerken dirseğini çarptı.
- Tom never knew what hit him.
- Tom ona neyin çarptığını hiç bilmiyordu.
- He was hit by a car.
- Ona bir araba çarptı.
- The ship was hit by a big wave.
- Gemiye büyük bir dalga çarptı.
- Tom fell down the stairs and hit his head.
- Tom merdivenlerden düştü ve kafasını çarptı.
- Something hit me.
- Bir şey bana çarptı.
- I barely escaped being hit by the truck.
- Kamyonun çarpmasından zor kurtuldum.
- He fell and hit his head on the floor.
- Düştü ve başını yere çarptı.
- He didn't see the stop sign and almost hit the child crossing the street.
- Dur işaretini görmedi ve neredeyse karşıdan karşıya geçen çocuğa çarpıyordu.
- Sami fell in the bathroom and hit his head.
- Sami banyoda düştü ve başını çarptı.
- Yesterday a truck hit this wall.
- Dün bir kamyon bu duvara çarptı.
- A truck hit the dog.
- Bir kamyon, köpeğe çarptı.
- Tom was nearly hit by a car.
- Tom'a neredeyse bir araba çarpıyordu.
- He failed to see the stop sign at the intersection and hit an oncoming car.
- Kavşaktaki dur işaretini göremedi ve karşıdan gelen bir arabaya çarptı.
- I didn't see where the ball went after it hit the tree.
- Topun ağaca çarptıktan sonra nereye gittiğini görmedim.
- Tom slipped and hit his head.
- Tom kaydı ve başını çarptı.
- The passengers were asleep in their cabins when the ship hit a huge iceberg.
- Gemi büyük bir buzdağına çarptığında yolcular kamaralarında uyuyorlardı.
- I was hit by a car.
- Bana bir araba çarptı.
- Layla was hit by a car.
- Leyla'ya bir araba çarptı.
- A car nearly hit Tom.
- Tom'a neredeyse bir araba çarpıyordu.
- I was hit by a golf ball.
- Bana golf topu çarptı.
- The asteroids capable of causing a global disaster if they hit the Earth are extremely rare.
- Eğer Dünyaya çarparlarsa küresel felakete sebep olabilecek asteroidler son derece nadirdir.
- Tom probably never knew what hit him.
- Tom muhtemelen ona neyin çarptığını asla bilemedi.
- Tom didn't know what hit him.
- Tom ona neyin çarptığını bilmiyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
- Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- She didn't know what hit her.
- Ona neyin çarptığını bilmiyordu.
- Crossing the street, I was nearly hit by a car.
- Karşıdan karşıya geçerken neredeyse bir araba bana çarpıyordu.
- That car could've hit me.
- O araba bana çarpabilirdi.
- Tom hit a deer on the highway.
- Tom otoyolda bir geyiğe çarptı.
- A ball hit the back of my head while I was playing soccer.
- Ben futbol oynarken bir top kafamın arkasına çarptı.
- I happened along when the car hit the boy.
- Araba oğlana çarptığında tasadüfen oradaydım.
- Tom swerved off the road to avoid hitting a dog.
- Tom bir köpeğe çarpmaktan kaçınmak için yoldan çıktı.
- Tom must've hit his head.
- Tom kafasını çarpmış olmalı.
- A car nearly hit Tom.
- Bir araba neredeyse Tom'a çarpıyordu.
- I hit my funny bone on the edge of the table.
- Dirseğimi masanın köşesine çarptım.
- Sami has just been hit by a drunk driver.
- Sami'ye sarhoş bir sürücü çarptı.
- I saw the plane hit the building.
- Uçağın binaya çarptığını gördüm.
- The ball hit the fence.
- Top çite çarptı.
- A ball hit me in the back of the head while I was playing soccer.
- Futbol oynarken kafamın arkasına bir top çarptı.
- Sami's heart hit the floor.
- Sami'nin kalbi yere çarptı.
- The motorcycle hit the telegraph pole.
- Motosiklet telgraf direğine çarptı.
- He came near being hit by a car.
- Neredeyse araba çarpıyordu.
- I swerved to avoid hitting a skunk.
- Bir kokarcaya çarpmamak için direksiyonu kırdım.
- Tom was hit by a golf ball.
- Tom'a bir golf topu çarptı.
- That red car hit the blue van.
- Kırmızı araba mavi minibüse çarptı.
- Where did you hit them?
- Nerede onlara çarptın?
- The dog was hit by a truck.
- Köpeğe bir kamyon çarptı.
- Crossing the street, I was nearly hit by a car.
- Caddeden karşıya geçerken neredeyse bana bir araba çarpıyordu.
- I saw the plane hit the building.
- Ben uçağın binaya çarptığını gördüm.
- They didn't know what hit them.
- Onlara neyin çarptığını bilmiyorlardı.
- Layla was hit by a car.
- Layla'ya bir araba çarptı.
- Tom hit a dog yesterday.
- Tom dün bir köpeğe çarptı.
- A ball hit the back of my head while I was playing soccer.
- Futbol oynarken bir top kafamın arkasına çarptı.
- Tom's car hit a tree.
- Tom'un arabası bir ağaca çarptı.
- We hit a bump.
- Bir tümseğe çarptık.
- He hit his head against a rock.
- Kafasını bir kayaya çarptı.
- That could've hit me.
- O bana çarpabilirdi.
- Tom was hit by lightning.
- Tom'a yıldırım çarptı.
- The dog was hit by a car.
- Köpeğe araba çarptı.
- Tom probably never knew what hit him.
- Tom ona neyin çarptığını muhtemelen hiç bilmiyordu.
- I narrowly escaped being hit by a car.
- Bir arabanın çarpmasından kıl payı kurtuldum.
- Tom felt like he'd been hit by a truck.
- Tom bir kamyon çarpmış gibi hissetti.
- A ball hit her right leg.
- Onun sağ bacağına bir top çarptı.
- The truck hit a car.
- Kamyon bir arabaya çarptı.
- The asteroids capable of causing a global disaster if they hit the Earth are extremely rare.
- Dünya'ya çarpmaları halinde küresel bir felakete yol açabilecek asteroitler son derece nadirdir.
- She won't know what hit her.
- Ona neyin çarptığını bilmeyecek.
- He was hit by lightning.
- Ona yıldırım çarptı.
- He fell and hit his head on a rock.
- Düştü ve kafasını bir kayaya çarptı.
- Tom hit one of the boys and knocked him to the ground.
- Tom çocuklardan birine çarptı ve onu yere düşürdü.
- Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it.
- Tom şişeye bir taş fırlattı, şişeye çarptı ve kırdı.
- I was nearly hit by a car.
- Neredeyse bir araba çarpıyordu.
- She hit her elbow during a fall.
- Düşerken dirseğini çarpmış.
- The car hit a tree.
- Araba bir ağaca çarptı.
- The climber died after he was hit by rocks.
- Dağcı kayalıklara çarptıktan sonra yok oldu.
- Tom hit his head on the roof of the car.
- Tom kafasını arabanın tavanına çarptı.
- The boy whose dog was hit by a car has not been to school for 3 days.
- Köpeğine araba çarpan çocuk 3 gündür okula gelmedi.
- Tom was hit by a truck.
- Tom'a kamyon çarptı.
- I hit my head and saw stars.
- Kafamı çarptım, gözümde şimşekler çaktı.
- That ball could've hit you.
- O top sana çarpabilirdi.
- Please tell me you didn't hit somebody.
- Lütfen bana birine çarpmadığını söyle.
- The car hit a wall.
- Araba duvara çarptı.
- He was going to hit me!
- Bana çarpacaktı!
- A car nearly hit Tom.
- Tom'a az daha araba çarpıyordu.
- Tom was hit by a car.
- Tom'a araba çarptı.
- A car hit them.
- Bir araba onlara çarptı.
- The arrow missed him and hit a tree.
- Ok onu ıska geçti ve bir ağaca çarptı.
- I was almost hit by a car.
- Bana neredeyse bir araba çarpıyordu.
- The motorcycle hit the telegraph pole.
- Motosiklet, telgraf direğine çarptı.
- Tom threw a pillow at Mary and the pillow hit her squarely in the face.
- Tom Mary'ye bir yastık attı ve yastık doğrudan onun yüzüne çarptı.
- The ball hit him on the left side of the head.
- Top ona başının sol tarafından çarptı.
- She was nearly hit by a bicycle.
- Neredeyse ona bir bisiklet çarpıyordu.
- He hit his head on the shelf.
- Kafasını rafa çarptı.
- The old man was almost hit by a car.
- Yaşlı adama neredeyse araba çarpıyordu.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araç bir su birikintisine çarptı ve üstüme su sıçrattı.
- Tom was crossing the street when he got hit by a truck.
- Tom ona bir kamyon çarptığı zaman caddeyi geçiyordu.
- He was hit by a car and died right away.
- Ona bir araba çarptı ve hemen öldü.
- He barely escaped being hit and killed by a car.
- Bir arabanın çarpıp öldürmesinden zor kurtuldu.
- Booth broke his leg when he hit the stage floor.
- Booth sahne zeminine çarptığında bacağını kırdı.
- Sami has just been hit by a drunk driver.
- Sami'ye sarhoş bir şoför çarptı.
- Tom fell down the stairs and hit his head.
- Tom merdivenlerden düştü ve başını çarptı.
- I caught a glimpse of the other car right before he hit me.
- O bana çarpmadan hemen önce diğer arabayı bir an için gördüm.
- Billy often hits his face against windows.
- Billy sık sık kafasını pencereye çarpar.
- He fell and hit his head on a rock.
- Düştü ve bir kayaya başını çarptı.
- The climber died after he was hit by rocks.
- Dağcı kayalara çarptıktan sonra öldü.
- The ball hit her in the eye.
- Top gözüne çarptı.
- My dog was hit by a car.
- Köpeğime bir araba çarptı.
- A car hit him.
- Bir araba ona çarptı.
- He hit his head against a rock.
- O, kafasını bir kayaya çarptı.
- The old man was hit by a car and was immediately taken to the hospital.
- Yaşlı adama bir araba çarptı ve hemen hastaneye kaldırıldı.
- Tom hit his head on the shelf.
- Tom kafasını rafa çarptı.
- Tom came very near being hit by a car.
- Tom araba çarpmasına çok yaklaştı.
- What can I do to avoid being hit by a meteor?
- Meteor çarpmasına uğramamak için ne yapabilirim?
- He was hit by a car and died instantly.
- Ona bir araba çarptı ve anında öldü.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araba bir su birikintisine çarptı ve üzerime su sıçrattı.
- Tom came pretty close to getting hit by a truck.
- Tom bir kamyonun çarpmasına çok yaklaştı.
- He didn't know what hit him.
- Ona neyin çarptığını bilmiyordu.
- Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.
- Tom, büyük bir buz parçasının çatıdan kayarak ona çarpması sonucu yaralandı.
- By lack of attention, she hit the post with her car.
- Dikkat eksikliği yüzünden arabasıyla direğe çarptı.
- Have you ever been hit by a car?
- Size hiç araba çarptı mı?
- Tom hit one of the boys and knocked him to the ground.
- Tom oğlanlardan birine çarptı ve onu yere düşürdü.
- He won't know what hit him.
- Ona neyin çarptığını bilmeyecek.
- Did you hit your head?
- Kafanı mı çarptın?
- A stone hit him on the head.
- Kafasına bir taş çarptı.
- I hit him by chance.
- Ona şans eseri çarptım.
- Tom's car was hit by a truck.
- Tom'un arabasına bir kamyon çarptı.
- Tom was hit by a car in Boston last month.
- Tom'a geçen ay Boston'da bir araba çarptı.
- Tom died after his car hit a tree.
- Tom, arabası bir ağaca çarptıktan sonra öldü.
- Tom won't know what hit him.
- Tom ona neyin çarptığını bilmeyecek.
- Tom slipped and hit his head.
- Tom'un ayağı kaydı ve başını çarptı.
- She was nearly hit by a bicycle.
- Neredeyse bir bisiklet çarpıyordu.
- We hit a deer.
- Bir geyiğe çarptık.
- I had to swerve to avoid hitting the dog.
- Köpeğe çarpmamak için direksiyonu kırmak zorunda kaldım.
- That ball could've hit me.
- O top bana çarpabilirdi.
- I almost hit a telephone pole.
- Neredeyse bir telefon direğine çarpıyordum.
- I hit my knee against the door.
- Ben dizimi kapıya çarptım.
- Tom swerved off the road to avoid hitting a dog.
- Tom bir köpeğe çarpmamak için yoldan çıktı.
- A car hit her.
- Bir araba ona çarptı.
- I fell down the stairs and hit my head.
- Merdivenlerden düştüm ve başımı çarptım.
- Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.
- Büyük bir buz yığını çatıdan kaydığında ve ona çarptığında Tom yaralandı.
- I hit my funny bone on the edge of the table.
- Dirsek sinirimi masanın kenarına çarptım.
- The car hit a wall.
- Araba bir duvara çarptı.
- The car hit a telephone pole.
- Araba bir telefon direğine çarptı.
- A ball hit her right leg.
- Bir top sağ bacağına çarptı.
- He was hit by a falling rock and died instantly.
- Düşen bir kaya ona çarptı ve anında öldü.
- Tom was crossing the street when he got hit by a truck.
- Tom karşıdan karşıya geçerken ona bir kamyon çarptı.
- The boy whose dog was hit by a car has not been to school for 3 days.
- Köpeğine araba çarpan çocuk 3 gündür okula gitmiyor.
- I happened along when the car hit the boy.
- Arabanın çocuğa çarptığını tesadüfen gördüm.
- She was hit by a car.
- Ona bir araba çarptı.
- Tom thought Mary was going to hit him.
- Tom, Mary'nin ona çarpacağını düşündü.
- Tom was almost hit by a bicycle.
- Tom'a neredeyse bir bisiklet çarpıyordu.
- He was almost hit by a car.
- Neredeyse ona araba çarpıyordu.
- She hit her elbow when she fell.
- Düştüğü zaman dirseğini çarptı.
- A car hit Tom.
- Bir araba Tom'a çarptı.
- What happens when an unstoppable force hits an unmovable object?
- Durdurulamaz bir güç, hareket ettirilemez bir cisme çarparsa ne olur?
- Try not to hit the curb.
- Kaldırıma çarpmamaya çalış.
- Tom hit me by mistake.
- Tom bana yanlışlıkla çarptı.
- Tom was almost hit by a truck.
- Tom'a neredeyse bir kamyon çarpıyordu.
- The car hit the fence and turned over.
- Araba çite çarptı ve devrildi.
- She was hit by a car while she was crossing the street.
- Karşıdan karşıya geçerken ona bir araba çarptı.
- She hit her sister.
- O, kız kardeşine çarptı.
- Tom got hit by a car while crossing the street.
- Tom karşıdan karşıya geçerken bir araba çarptı.
- Sami was hit by a car.
- Sami'ye araba çarptı.
- Did we hit something?
- Bir şeye çarptık mı?
- The lorry hit a car.
- Kamyon bir arabaya çarptı.
- When I had the symptoms of the flu, it felt as if I had been hit by a truck.
- Grip belirtileri ortaya çıktığında ise sanki bir kamyon çarpmış gibi hissediyordum.
- Tom fell asleep at the wheel and hit a street lamp.
- Tom direksiyon başında uyuyakaldı ve bir sokak lambasına çarptı.
- That red car hit the blue van.
- O kırmızı araba mavi kamyonete çarptı.
- You almost hit me.
- Neredeyse bana çarpıyordun.
- He hit his head on the shelf.
- O, kafasını rafa çarptı.
- Tom was hit by a golf ball.
- Tom'a golf topu çarptı.
- The old man was hit by a car and was immediately taken to the hospital.
- Yaşlı adama bir araba çarptı ve derhal hastaneye götürüldü.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
- Karşıdan karşıya geçerken neredeyse araba çarpıyordu.
- The plane has hit several air pockets.
- Uçak birkaç hava boşluğuna çarptı.
Show More (195)
|
3 |
hit |
bulmak |
v. |
|
- He finally hit upon a solution to his problem.
- Sonunda kendi sorununa bir çözüm buldu.
- Tom hit on a good idea.
- Tom iyi bir fikir buldu.
- His expectations hit the mark exactly.
- Onun beklentileri tam olarak hedefi buldu.
- I hit upon a good idea.
- İyi bir fikir buldum.
- While we were discussing the problem, I hit upon a good idea.
- Biz sorunu tartışırken, iyi bir fikir buldum.
- He has hit upon a good idea.
- İyi bir fikir buldu.
- He finally hit upon a solution to his problem.
- Sonunda sorununa bir çözüm buldu.
- I hit upon a good idea then.
- O zaman iyi bir fikir buldum.
- Ken hit on a good idea.
- Ken iyi bir fikir buldu.
- Tom hit on a good idea.
- Tom tesadüfen iyi bir fikir buldu.
- She hit upon a good idea.
- İyi bir fikir buldu.
- I hit on an idea.
- Bir fikir buldum.
- Yesterday I hit on a good idea.
- Dün iyi bir fikir buldum.
- Mary hit on a marvelous idea.
- Mary, harika bir fikir buldu.
- We've hit something.
- Bir şey bulduk.
Show More (12)
|
4 |
hit |
isabet etmek |
v. |
|
- The bullet hit her in the arm.
- Kurşun koluna isabet etmişti.
- It is believed his vehicle was hit by an improvised explosive device.
- Aracına el yapımı patlayıcının isabet ettiği sanılıyor.
- A stone hit him on the head.
- Bir taş kafasına isabet etti.
- Tom threw a rock at Mary, but it didn't hit her.
- Tom, Mary'ye bir taş fırlattı ama ona isabet etmedi.
- Fortunately, the shark bite didn't hit any major arteries.
- Neyse ki köpekbalığı ısırığı ana arterlere isabet etmemiş.
- The tree branch broke when a bullet hit it.
- Kurşun isabet edince ağaç dalı kırılmış.
- The ball hit him on the left side of the head.
- Top kafasının sol tarafına isabet etti.
- That ball could've hit me.
- O top bana isabet edebilirdi.
- He was going to hit me!
- Bana isabet edecekti!
- Tom threw a pillow at Mary and the pillow hit her squarely in the face.
- Tom Mary'ye bir yastık fırlattı ve yastık Mary'nin yüzüne tam isabet etti.
- The arrow missed him and hit a tree.
- Ok onu ıskaladı ve bir ağaca isabet etti.
- The plane has hit several air pockets.
- Uçak birkaç hava boşluğuna isabet etti.
Show More (9)
|
5 |
hit |
ulaşmak |
v. |
|
- Our profits hit an all-time high over the last year.
- Kârımız geçen yıl tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
- Attendance has hit record levels.
- Katılım rekor seviyeye ulaştı.
- The United Nations says more than 820 million people around the world are hungry, while at same time, obesity is hitting record levels.
- Birleşmiş Milletler, dünya genelinde 820 milyondan fazla insanın aç olduğunu, aynı zamanda obezitenin rekor seviyelere ulaştığını söylüyor.
- Italian youth unemployment hit a record-high at 44.2 percent in June 2015.
- İtalya'da genç işsizliği Haziran 2015'te yüzde 44,2 ile rekor seviyeye ulaştı.
- The price index hit an all-time high.
- Fiyat endeksi tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
- The US unemployment rate hit a record high in 2009.
- ABD'de işsizlik oranı 2009 yılında rekor seviyeye ulaşmıştı.
- Attendance has hit record levels.
- Katılım rekor seviyelere ulaştı.
- Stocks hit a new high.
- Hisse senetleri yeni bir zirveye ulaştı.
- The price index hit an all-time high.
- Fiyat endeksi tüm zamanların en yükseğine ulaştı.
- The United Nations says more than 820 million people around the world are hungry, while at same time, obesity is hitting record levels.
- Birleşmiş Milletler, dünya çapında 820 milyondan fazla insanın aç olduğunu ve aynı zamanda obezitenin rekor seviyelere ulaştığını söylüyor.
- Temperatures at the North Pole have hit a record high.
- Kuzey Kutbu'ndaki sıcaklıklar rekor seviyeye ulaştı.
Show More (8)
|
6 |
hit |
darbe |
n. |
|
- We took a hit on the left wing and began to lose altitude.
- Sol kanattan bir darbe aldık ve irtifa kaybetmeye başladık.
- Indeed, in addition to aviation, there are all kinds of related industries, including tourism, that have been hit hard.
- Aslında, havacılığın yanı sıra, turizm de dahil olmak üzere her türlü ilgili sektör de ağır darbe almıştır.
- The tourism industry in Europe was extremely hard hit in the past year following 11 September.
- Avrupa'da turizm sektörü 11 Eylül'ün ardından geçtiğimiz yıl büyük bir darbe aldı.
- More specifically, Greek shipping is being hard hit, harming the workers in the shipping industry.
- Özellikle de Yunan denizciliği ağır bir darbe almakta ve denizcilik sektöründe çalışanlara zarar vermektedir.
- This attack hit the country's tourism sector hard.
- Bu durum ülkenin turizm sektörüne ağır darbeler vurdu.
- You got hit hard.
- Sert darbe aldın.
- Tom took a hard hit.
- Tom sert bir darbe aldı.
- Sami was hit on the head.
- Sami kafasına darbe aldı.
Show More (5)
|
7 |
hit |
vurulmak |
v. |
|
- In summary, the Union is being hit by unjust and unfounded measures.
- Özetle, Birlik haksız ve temelsiz tedbirlerle vurulmaktadır.
- It is believed his vehicle was hit by an improvised explosive device.
- Aracının el yapımı bir patlayıcı ile vurulduğu düşünülmektedir.
- Tom got hit by a girl.
- Tom'a bir kız tarafından vuruldu.
- Stay down or you might get hit by a stray bullet.
- Yerde kal yoksa serseri bir kurşunla vurulabilirsin.
- Stay down or you might get hit by a stray bullet.
- Yerde kalın yoksa bir serseri kurşunla vurulabilirsiniz.
Show More (5)
|
8 |
hit |
sayı yapmak |
v. |
|
- Tom swung the bat and hit a home run.
- Tom sopayı salladı ve sayı yaptı.
- The last time I played baseball, I hit a homerun.
- Son beyzbol oynayışımda bir sayı yaptım.
- He hit a home run in the first inning.
- İlk atışta sayı yaptı.
- Tom hit a home run.
- Tom sayı yaptı.
- If our last batter had not hit a home run, team would have lost the game.
- Eğer son vurucumuz sayı yapmasaydı, takımımız maçı kaybedecekti.
- I want to see Tom hit a home run.
- Tom'un sayı yaptığını görmek istiyorum.
Show More (3)
|
9 |
hit |
hedefi vurmak |
v. |
|
- Tom hit the target.
- Tom hedefi vurdu.
- Eventually, he hit the target.
- Sonunda hedefi vurdu.
- Kunihiko hit the target with his first shot.
- Kunihiko ilk atışında hedefi vurdu.
- The arrow hit the target.
- Ok hedefi vurdu.
- They hit the target.
- Hedefi vurdular.
- I hit the target.
- Hedefi vurdum.
Show More (3)
|
10 |
hit |
vuruş |
n. |
|
- How many homers has Tom hit?
- Tom kaç sayı vuruşu yaptı?
- If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
- Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.
- If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
- Eğer onun zamanında vuruşu olmasaydı, takımımız maçı kaybedecekti.
- The last time I played baseball, I hit a homerun.
- En son beyzbol oynadığımda, bir sayı vuruşu yapmıştım.
- How many home runs did Tom hit?
- Tom kaç tane sayı vuruşu yaptı?
Show More (2)
|
11 |
hit |
yola koyulmak |
v. |
|
- Can we hit the road, please?
- Yola koyulabilir miyiz, lütfen?
- We're about to hit the road.
- Yola koyulmak üzereyiz.
- Let's hit the road.
- Yola koyulalım.
- I want to hit the road.
- Yola koyulmak istiyorum.
Show More (1)
|
12 |
hit |
kötü etkilenmek |
v. |
|
- I am thinking in particular here of fish and shellfish companies, which have been particularly badly hit.
- Burada özellikle kötü etkilenen balık ve kabuklu deniz ürünleri şirketlerini düşünüyorum.
- My greatest sympathy at this time is with the families badly hit or otherwise affected in the disaster-struck areas.
- Şu anda en büyük sempatim, felaketten etkilenen bölgelerde kötü etkilenen veya başka şekilde etkilenen ailelerledir.
Show More (-1)
|
13 |
hit |
başarı |
n. |
|
- His last play was a big hit.
- Onun son oyunu büyük bir başarıydı.
- Their concert was a big hit.
- Onların konseri büyük bir başarıydı.
Show More (-1)
|
14 |
hit |
suya düşmek |
v. |
|
- Their plans to go fishing hit a snag when the car broke down.
- Araba bozulunca balığa çıkma planları da suya düştü.
Show More (-2)
|
15 |
hit |
ses getiren |
n. |
|
- We went to see the massive hit musical Hamilton.
- Büyük ses getiren Hamilton müzikalini izlemeye gittik.
Show More (-2)
|
16 |
hit |
topa vurmak |
v. |
|
- You can hit any ball from your suit.
- Takımın içerisinden istediğin topa vurabilirsin.
Show More (-2)
|
17 |
hit |
hasar vermek |
v. |
|
- Our village was severely hit by a typhoon.
- Köyümüz bir tayfun nedeniyle ciddi şekilde hasar gördü.
Show More (-2)
|
18 |
hit |
suikast |
n. |
|
- No one was brave enough to execute the hit.
- Kimsede suikastı gerçekleştirecek cesaret yoktu.
Show More (-2)
|
19 |
hit |
(koku vb.) çarpmak |
v. |
|
- The smell of garlic and basil hit me as I entered the pizzeria.
- Pizzacıya girdiğimde sarımsak ve fesleğen kokusu beni çarptı.
Show More (-2)
|
20 |
hit |
gelmek |
v. |
|
- When does that Oscar-winning movie hit the town?
- Şu Oscar ödüllü film ne zaman şehre geliyor?
Show More (-2)
|
21 |
hit |
sonuç |
n. |
|
- I searched for that article, but only a couple of hits came up.
- Bu makaleyi aradım ama yalnızca birkaç sonuç bulabildim.
Show More (-2)
|
22 |
hit |
izlenme |
n. |
|
- The band's video reached 1 million hits in a single day!
- Grubun videosu bir günde 1 milyon kez izlendi!
Show More (-2)
|
23 |
hit |
fark etmek |
v. |
|
- I was driving downtown when it hit me that I was going the wrong way.
- Şehir merkezinde araba kullanırken yanlış yöne gittiğimi fark ettim.
Show More (-2)
|
24 |
hit |
basmak |
v. |
|
- I hear a strange noise every time I hit the brakes.
- Her frene bastığımda garip bir ses duyuyorum.
Show More (-2)
|
25 |
hit |
saldırmak |
v. |
|
- It looks like someone deliberately hit us with an infected flash drive.
- Görünüşe göre birisi kasıtlı olarak virüslü bir flash sürücü ile bize saldırdı.
Show More (-2)
|
26 |
hit |
sarsmak |
v. |
|
- Honey, I know it's been a year since Jeff was abducted, and that's hitting you pretty hard.
- Tatlım, Jeff'in kaçırılmasının ardından bir yıl geçti, biliyorum ve bu seni bayağı bir sarsıyor.
Show More (-2)
|
27 |
hit |
çok popüler (film, kayıt) |
adj. |
|
- That movie was a hit.
- O film çok popülerdi.
Show More (-2)
|
28 |
hit |
olmak |
v. |
|
- An economic crisis will hit at the end of the year.
- Yıl sonunda ekonomik kriz olacak.
Show More (-2)
|
29 |
hit |
koyulmak |
v. |
|
- Hit the ground running.
- Hemen işe koyul.
Show More (-2)
|
30 |
hit |
düğmeye basmak |
v. |
|
- Don't hit the wrong button.
- Yanlış düğmeye basma.
Show More (-2)
|
31 |
hit |
(piyangoyu) kazanmak |
v. |
|
- I've hit the jackpot.
- Büyük bir ikramiye kazandım.
Show More (-2)
|
32 |
hit |
denk gelmek |
v. |
|
- That hit the spot.
- Tam yerine denk geldi.
Show More (-2)
|
33 |
hit |
(birine başka bir şey) vermek |
v. |
|
- I see that your Windows laptop was hit by the blue screen of death.
- Windows yüklü laptopun mavi ekran verdi sanırım.
Show More (-2)
|
34 |
hit |
aklına gelmek |
v. |
|
- I hit upon a good idea then.
- O zaman güzel bir fikir aklıma geldi.
Show More (-2)
|
35 |
hit |
çok sevilen |
n. |
|
- Our showroom made a hit with young ladies.
- Sergileme alanımız genç hanımlarca çok sevildi.
Show More (-2)
|
36 |
hit |
piyango kazanmak |
v. |
|
- I've hit the lottery.
- Piyangoyu kazandım.
Show More (-2)
|
37 |
hit |
elde etmek |
v. |
|
- The new movie was a big hit.
- Yeni film büyük bir başarı elde etti.
Show More (-2)
|