|
- My second point is uncontentious but not, for that reason, insignificant.
- İkinci düşüncem tartışmaya açık değildir ancak bu nedenle önemsiz de değildir.
- These total costs are quite insignificant.
- Bu toplam maliyetler oldukça önemsizdir.
- As you can see, this sentence was not insignificant.
- Gördüğünüz gibi, bu cümle önemsiz değildi.
- My second point is uncontentious but not, for that reason, insignificant.
- Değindiğim ikinci husus tartışmaya açık değildir ancak bu nedenle önemsiz de değildir.
- The issue of the Legislative Council is not insignificant.
- Yasama Konseyi meselesi önemsiz değildir.
- This is not insignificant for a Kyoto-sensitive sector.
- Kyoto'ya duyarlı bir sektör için bu önemsiz değildir.
- My second point is uncontentious but not, for that reason, insignificant.
- Değineceğim ikinci husus çekişme içermeyen bir konu fakat bu onu önemsiz kılmıyor.
- This is certainly not insignificant from an electoral viewpoint.
- Bu durum seçim açısından kesinlikle önemsiz değildir.
- That is not an insignificant number.
- Bu önemsiz bir sayı değildir.
- We're quite insignificant, but awesome nevertheless.
- Oldukça önemsiziz ama yine de harikayız.
- Tom felt insignificant when he looked up at the night sky.
- Tom gece gökyüzüne baktığında kendini önemsiz hissetti.
- Tom felt insignificant when he looked up at the night sky.
- Tom gece gökyüzüne bakarken önemsiz hissetti.
- Almost everything you do will seem insignificant, but it is important that you do it.
- Yaptığınız neredeyse her şey önemsiz görünecektir ancak yapmanız önemlidir.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
- Bazen küçümseyerek gürültü diyoruz, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik.
- The money involved isn't insignificant.
- İşin içindeki para önemsiz değil.
- The amount of money we collected was insignificant.
- Topladığımız paranın miktarı önemsizdi.
Show More (13)
|
