| 1 |
interfere with |
karışmak |
v. |
|
- Don't let a boy interfere with your studies.
- Bir oğlanın derslerine karışmasına izin verme.
- I won't interfere with your work again.
- Bir daha işine karışmayacağım.
- I cannot allow my emotions to interfere with my actions.
- Duygularımın eylemlerime karışmasına izin veremem.
- Please don't interfere with my plan.
- Lütfen planıma karışma.
- I don't want to interfere with your personal life.
- Özel hayatına karışmak istemiyorum.
- Don't interfere with my studying.
- Ders çalışmama karışma.
- Don't interfere with it.
- Sen karışma.
- Don't interfere with matters that do not concern you!
- Seni ilgilendirmeyen konulara karışma!
- Large countries shouldn't interfere with smaller countries.
- Büyük ülkeler küçük ülkelere karışmamalıdır.
- I won't interfere with your work again.
- Bir daha senin işine karışmayacağım.
- Large countries shouldn't interfere with smaller countries.
- Büyük ülkeler küçük ülkelere karışmamalı.
- Tom won't interfere with you.
- Tom sana karışmaz.
- He has no intention to interfere with your business.
- İşinize karışmak gibi bir niyeti yok.
- Don't interfere with him while he is reading.
- Okurken ona karışmayın.
- He has no intention to interfere with your business.
- Onun senin işine karışmaya niyeti yok.
- Don't let that girl interfere with your studies.
- O kızın derslerine karışmasına izin verme.
- Don't interfere with Tom while he is reading.
- Okurken Tom'a karışmayın.
- Do not interfere with Tom while he is reading.
- Tom okurken ona karışma.
- The big nations should not interfere with the smaller nations.
- Büyük milletler küçük milletlerin işlerine karışmamalıdır.
- Don't interfere with him if you want him to like you.
- Senden hoşlanmasını istiyorsan ona karışma.
- Don't interfere with them.
- Onlara karışma.
- Don't interfere with my work.
- İşime karışmayın.
- Don't interfere with my work.
- Benim işime karışmayın.
Show More (20)
|
| 2 |
interfere with |
engel olmak |
v. |
|
- Don't let relationships interfere with your studies.
- İlişkilerin çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let sports interfere with your studies.
- Sporun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let that girl interfere with your studies.
- O kızın çalışmalarınıza engel olmasına izin verme.
- Don't interfere with my studying.
- Çalışmama engel olmayın.
- Tom won't interfere with you.
- Tom sana engel olmayacak.
- Don't let this interfere with your studies.
- Bunun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let relationships interfere with your studies.
- İlişkilerin derslerine engel olmasına izin verme.
- Don't let this interfere with your studies.
- Bunun derslerine engel olmasına izin verme.
- Don't let a boy interfere with your studies.
- Bir çocuğun çalışmalarınıza engel olmasına izin verme.
- Don't let sports interfere with your studies.
- Sporun derslerine engel olmasına izin verme.
- As far as I'm concerned, what you do in your free time is your own business, as long as it doesn't interfere with your work.
- Bana kalırsa, işinize engel olmadığı sürece boş zamanlarınızda ne yaptığınız sizi ilgilendirir.
Show More (8)
|
| 3 |
interfere with |
engellemek |
v. |
|
- Nor should there be any extra levels of decision-making that could interfere with operational effectiveness.
- Operasyonel etkinliği engelleyebilecek herhangi bir ekstra karar alma seviyesi de olmamalıdır.
- Amendment No 6 would interfere with the proper implementation of the programme.
- Değişiklik No 6, programın düzgün bir şekilde uygulanmasını engelleyecektir.
- Examinations interfere with the real purpose of education.
- Sınavlar eğitimin gerçek amacını engeller.
- Flies and mosquitoes interfered with his meditation.
- Sinekler ve sivrisinekler meditasyonunu engelledi.
- The freedom of the press should not be interfered with.
- Basın özgürlüğü engellenmemeli.
- A tight belt will interfere with circulation of the blood.
- Sıkı bir kemer kan dolaşımını engeller.
- You're interfering with my reading.
- Okumamı engelliyorsun.
- Don't interfere with Tom while he is reading.
- Tom kitap okuyorken, onu engelleme.
- His sneezing interfered with our conversation.
- Hapşırması konuşmamızı engelledi.
- Noises interfered with my studying.
- Gürültü çalışmamı engelledi.
Show More (7)
|
