1 |
iron |
demir |
n., adj. |
|
- The Iron Rhine project meets all these conditions, that are listed in the report and in the Commission's White Paper.
- Demir Ren projesi, raporda ve Komisyon'un Beyaz Kitabında sıralanan tüm bu koşulları karşılamaktadır.
- I do not know what you mean by fifty-one cases and an iron hand.
- Elli bir dava ve demir bir el derken neyi kastettiğinizi bilmiyorum.
- Excessive in comparison with what iron rule, what criteria of efficiency?
- Hangi demir kurala, hangi verimlilik kriterine kıyasla aşırı?
- That is the iron law that I have had to learn, whatever my occasional political reservations.
- Zaman zaman siyasi çekincelerim olsa da öğrenmek zorunda kaldığım demir kanun budur.
- The Iron Rhine is one such case.
- Demir Ren böyle bir örnektir.
- Iron and magnesium deficiency may cause this problem.
- Demir veya magnezyum eksikliği de buna sebebiyet verebiliyor.
- Iron and magnesium deficiency may cause this problem.
- Demir ve magnezyum eksikliği bu soruna sebep olabilir.
- Inadequate iron levels can cause damage throughout the body.
- Yetersiz demir seviyeleri tüm vücuda zarar verebilir.
- I'll bet that iron guy's strong and could knock down a whole building.
- Bahse girerim o demir adam çok güçlüdür ve bütün bir binayı yıkabilir.
- Inadequate iron levels can cause damage throughout the body.
- Yetersiz demir seviyeleri vücutta hasara neden olabilir.
- I'll bet that iron guy's strong and could knock down a whole building.
- Bahse girerim o demir adam güçlüdür ve koca bir binayı yıkabilir.
- Iron and magnesium deficiency may cause this problem.
- Demir ve magnezyum eksikliği bu soruna neden olabilir.
- Iron is a metal with many uses.
- Demir birçok kullanım alanı olan bir metaldir.
- Iron is a useful metal.
- Demir yararlı bir metaldir.
- Iron is more useful than gold.
- Demir altından daha faydalıdır.
- Rust eats iron; worries eat man.
- Pas demiri yer; endişeler insanı yer.
- You must strike while the iron is hot.
- Demir sıcakken dövülmeli.
- Rust eats away the iron.
- Pas demiri içten kemiriyor.
- I walked along the river until I got to the iron bridge.
- Demir köprüye varana kadar nehir boyunca yürüdüm.
- Strike while the iron is hot.
- Demir tavında dövülür.
- Gold's heavier than iron.
- Altın, demirden daha ağırdır.
- Iron directs heat well enough.
- Demir ısıyı yeterince iyi iletir.
- Gold weighs more than iron.
- Altın demirden daha ağırdır.
- The old iron pipe was full of rust.
- Eski demir boru pasla doluydu.
- Iron is used in building ships.
- Demir, gemi inşasında kullanılır.
- Spinach is a rich source of iron and calcium.
- Ispanak zengin bir demir ve kalsiyum kaynağıdır.
- Gold's heavier than iron.
- Altın demirden daha ağırdır.
- They mined iron in this town for 350 years.
- Bu kasabada 350 yıl boyunca demir madenciliği yaptılar.
- Rust eats away the iron.
- Pas demiri kemirip bitirir.
- The dictator rules the country with an iron grip.
- Diktatör demir yumrukla ülkeyi yönetiyor.
- You have to strike the iron while it's hot.
- Demir tavında dövülür.
- Give me that iron ball.
- Şu demir topu bana ver.
- Gold is heavier than iron.
- Altın demirden daha ağırdır.
- Men fight for gold with iron.
- İnsanlar altın için demirle savaşır.
- Mary was killed with a tyre iron.
- Mary demir levye ile öldürüldü.
- Tom ruled Tatoeba with an iron fist in a velvet glove for many years.
- Tom, Tatoeba'yı yıllarca kadife eldiven içinde demir bir yumrukla yönetti.
- Rust eats iron; worries eat man.
- Demiri pas, insanı kaygı kemirir.
- The dictator rules the country with an iron grip.
- Diktatör ülkeyi demir bir pençeyle yönetiyor.
- Iron is much more useful than gold.
- Demir altından çok daha kullanışlıdır.
- I carried iron, but didn't find anything heavier than debt.
- Demir taşıdım ama borçtan daha ağır bir şey bulamadım.
- Give me that iron ball.
- Bana o demir topu ver.
- Beans have a lot of iron.
- Fasulyede çok demir var.
- They knew how to make iron.
- Nasıl demir yapılacağını biliyorlardı.
- Iron is a very useful metal.
- Demir çok yararlı bir metaldir.
- Iron transmits heat well.
- Demir ısıyı iyi iletir.
- The body is weakened by laziness just as iron is weakened by rust.
- Demirin pasla zayıfladığı gibi, beden de tembellikle zayıflar.
- Rust eats away the iron.
- Pas, demiri yok ediyor.
- The atomic number of iron is 26.
- Demirin atom numarası 26'dır.
- He can bend an iron rod with his hands.
- Demir bir çubuğu elleriyle bükebilir.
- Gold is more valuable than iron.
- Altın demirden daha değerlidir.
- Beans have a lot of iron.
- Fasulye yüksek miktarda demir içerir.
- Gold is more precious than iron.
- Altın demirden daha kıymetlidir.
- Iron Arm Atom protected the country from danger.
- Demir Kol Atom ülkeyi tehlikelerden korudu.
- Lead and iron must feed the coppersmith.
- Kurşun ve demir bakırcıyı beslemelidir.
- I carried iron, but didn't find anything heavier than debt.
- Demir taşıdım ama borçtan daha ağır bir şey bulmadım.
- Men fight with iron for gold.
- İnsanlar altın için demirle savaşır.
- Iron is a very useful metal.
- Demir çok kullanışlı bir metaldir.
- Iron is a very useful metal.
- Demir çok faydalı bir metaldir.
- Iron is a metal with many uses.
- Demir, birçok kullanımı olan bir metaldir.
- You have to strike the iron while it's hot.
- Demir tavında dövülmeli.
- Iron is much more useful than gold.
- Demir altından çok daha faydalıdır.
- Iron is hard.
- Demir serttir.
- Iron is used in building ships.
- Demir gemi yapımında kullanılır.
- Men fight for gold with iron.
- Erkekler altın için demirle savaşır.
- Iron is harder than gold.
- Demir altından daha serttir.
- Rust eats away the iron.
- Pas demiri yiyip bitiriyor.
- The textile factory's windows are fitted with iron bars so when a fire broke out inside the factory, most of the workers died.
- Tekstil fabrikasının pencereleri demir parmaklıklarla donatılmıştı, bu nedenle fabrikanın içinde yangın çıktığında işçilerin çoğu öldü.
- You must strike while the iron is hot.
- Demiri sıcakken dövmelisin.
- Iron is more useful than gold.
- Demir altından daha kullanışlıdır.
- Mary was killed with a tyre iron.
- Mary bir lastik demiriyle öldürüldü.
- Iron is used in building ships.
- Demir, gemi yapmada kullanılır.
- Galileo dropped two iron balls from the top of the tower.
- Galileo kulenin tepesinden iki demir top attı.
- I walked along the river until I got to the iron bridge.
- Demir köprüye varıncaya kadar nehir boyunca yürüdüm.
- Does iron react with sodium?
- Demir sodyum ile reaksiyona girer mi?
- Iron is the most widely used metal.
- Demir en yaygın kullanılan metaldir.
- Gold is heavier than iron.
- Altın, demirden daha ağırdır.
- Strike while the iron is hot.
- Demir sıcakken dövülür.
- A magnet attracts iron.
- Mıknatıs demiri çeker.
Show More (75)
|
2 |
iron |
ütülemek |
v. |
|
- Did he iron his pants?
- Pantolonunu ütüledi mi?
- I ironed the handkerchief.
- Mendili ütüledim.
- Tom is ironing his shirt.
- Tom gömleğini ütülüyor.
- She ironed her shirt.
- Gömleğini ütüledi.
- Have you ever ironed your clothes by yourself?
- Hiç kıyafetlerinizi kendiniz ütülediniz mi?
- It took me several hours to iron all your shirts.
- Gömleklerini ütülemek saatlerimi aldı.
- When was the last time you ironed your clothes?
- Giysilerinizi en son ne zaman ütülediniz?
- Let me iron your shirt for you.
- Senin için gömleğini ütüleyeyim.
- Their job is to iron clothes.
- Onların işi giysileri ütülemek.
- Let me iron your shirt for you.
- Gömleğini senin için ütülüyeyim.
- She ironed his shirts.
- Onun gömleklerini ütüledi.
- Please iron these shirts.
- Lütfen bu gömlekleri ütüle.
- Could I have these clothes ironed?
- Bu kıyafetleri ütületebilir miyim?
- Would you mind ironing this shirt for me?
- Bu gömleği benim için ütüler misin?
- Did you iron all the shirts?
- Bütün gömlekleri ütüledin mi?
- I ironed my handkerchiefs.
- Mendillerimi ütüledim.
- She was ironing her dress.
- O, elbisesini ütülüyordu.
- Mary ironed Tom's shirts.
- Mary, Tom'un gömleklerini ütüledi.
- He knows how to iron his shirts.
- Gömleklerini nasıl ütüleyeceğini biliyor.
- I have to iron this dress before putting it on.
- Bu elbiseyi giymeden önce ütülemem gerekiyor.
- She ironed a skirt.
- Bir etek ütüledi.
- It took me several hours to iron all your shirts.
- Tüm gömleklerinizi ütülemek birkaç saatimi aldı.
- Thanks for ironing my clothes for me.
- Elbiselerimi benim için ütülediğiniz için teşekkürler.
- Please iron this.
- Lütfen bunu ütüleyin.
- He ironed his pants.
- O pantolonunu ütüledi.
- Tom didn't like the way Mary ironed his clothes.
- Tom Mary'nin giysilerini ütüleme şeklini beğenmedi.
- Please iron these shirts.
- Lütfen bu gömlekleri ütüleyin.
- I am ironing my dress.
- Elbisemi ütülüyorum.
- She had her blouse ironed by her sister.
- Kız kardeşine bluzünü ütületti.
- He ironed his shirt.
- Gömleğini ütüledi.
- Tom ironed his white shirt.
- Tom beyaz gömleğini ütüledi.
- I‘m ironing my handkerchiefs.
- Ben mendillerimi ütülüyorum.
- Can you iron these clothes for me?
- Bu kıyafetleri benim için ütüleyebilir misin?
- Please iron this shirt.
- Lütfen bu gömleği ütüle.
- He knows how to iron his shirts.
- O, gömleklerini nasıl ütüleyeceğini biliyor.
- Tom ironed his trousers.
- Tom pantolonunu ütüledi.
- Mary ironed her blouse.
- Mary bluzunu ütüledi.
- Mary ironed her skirt.
- Mary eteğini ütüledi.
- This cloth irons well.
- Bu kumaş iyi ütülenir.
- I‘m ironing my handkerchiefs.
- Mendillerimi ütülüyorum.
- Please iron the shirt.
- Lütfen gömleğini ütüle.
- I don't iron my clothes.
- Giysilerimi ütülemem.
- I have to iron my shirt.
- Gömleğimi ütülemem lazım.
- She had her blouse ironed by her sister.
- Bluzunu kız kardeşine ütületti.
- Tom didn't like the way Mary ironed his clothes.
- Tom, Mary'nin kıyafetlerini ütüleme şeklinden hoşlanmıyordu.
- I don't iron my clothes.
- Elbiselerimi ütülemem.
- He ironed his pants.
- Pantolonunu ütüledi.
- Tom is ironing his shirts.
- Tom gömleklerini ütülüyor.
- Tom ironed his clothes.
- Tom elbiselerini ütüledi.
- I have to iron my shirt.
- Gömleğimi ütülemek zorundayım.
- Have you ever ironed your clothes by yourself?
- Hiç giysilerini kendin ütüledin mi?
- Did he iron his pants?
- O, pantolonunu ütüledi mi?
- Please iron this shirt.
- Lütfen bu gömleği ütüleyin.
- Tom ironed his pants.
- Tom pantolonunu ütüledi.
- Iron these shirts first.
- Önce bu gömlekleri ütüle.
- I have to iron this dress before putting it on.
- Bunu üzerine takmadan önce bu elbiseyi ütülemek zorundayım.
- This cloth irons well.
- Bu kumaş iyi ütüleniyor.
- Iron these shirts first.
- Önce bu gömlekleri ütüleyin.
- I'm ironing my dress.
- Elbisemi ütülüyorum.
- Could I have these clothes ironed?
- Bu giysileri ütülettirebilir miyim?
- She ironed her shirt.
- O kendi gömleğini ütüledi.
- Flat ironing my hair takes forever.
- Saçımı düz ütülemek sonsuza kadar sürüyor.
- Tom ironed his shirt.
- Tom gömleğini ütüledi.
- Tom is ironing shirts.
- Tom gömlekleri ütülüyor.
- When was the last time you ironed your clothes?
- En son ne zaman kıyafetlerini ütüledin?
- Please iron the shirt.
- Lütfen gömleği ütüle.
- I ironed the handkerchief.
- Ben mendili ütüledim.
- This shirt needs to be ironed.
- Bu gömleğin ütülenmesi gerekiyor.
- Tom ironed his shirts.
- Tom gömleklerini ütüledi.
- Their job is to iron clothes.
- Onların işi kıyafetleri ütülemek.
- Thanks for ironing my clothes for me.
- Kıyafetlerimi benim için ütülediğin için teşekkürler.
- She was ironing her dress.
- Elbisesini ütülemekteydi.
Show More (69)
|
3 |
iron |
ütü |
n. |
|
- Sami left the iron on in his bedroom.
- Sami ütüyü yatak odasında bıraktı.
- I iron my clothes almost every day.
- Neredeyse her gün kıyafetlerimi ütülerim.
- I unplugged the iron.
- Ütünün fişini çektim.
- Don't use the iron, electric kettle, and electric stove at the same time.
- Ütüyü, elektrikli su ısıtıcısını ve elektrikli ocağı aynı anda kullanmayın.
- You left the iron on.
- Sen ütüyü açık bıraktın.
- I iron my clothes almost every day.
- Ben hemen hemen her gün elbiselerimi ütülerim.
- Do you have an iron I can borrow?
- Ödünç alabileceğim bir ütünüz var mı?
- The iron exploded.
- Ütü patladı.
- The iron uses a lot of electricity.
- Ütü çok fazla elektrik kullanıyor.
- Please fix the iron.
- Lütfen ütüyü tamir et.
- The iron uses a lot of electricity.
- Ütü çok elektrik harcar.
- You left the iron on.
- Ütüyü açık bırakmışsın.
- Tom unplugged the iron.
- Tom ütünün fişini çekti.
- I burned my hand with an iron.
- Elimi ütüyle yaktım.
- Sami left the iron on in his bedroom.
- Sami ütüyü yatak odasında açık bırakmış.
- Do you have an iron I can borrow?
- Ödünç alabileceğim bir ütün var mı?
- I burned my hand with an iron.
- Bir ütüyle elimi yaktım.
- Mary ironed the shirts and forgot to turn off the iron.
- Mary gömlekleri ütüledi ve ütüyü kapatmayı unuttu.
- The iron uses a lot of electricity.
- Ütü çok fazla elektrik harcıyor.
- Please fix the iron.
- Lütfen ütüyü tamir edin.
- Iron directs heat well enough.
- Ütü ısıyı yeterince iyi yönlendirir.
- If you ironed Switzerland, it would be bigger than Germany.
- İsviçre'yi ütüyle düzleştirsen Almanya'dan daha büyük olurdu.
Show More (19)
|
4 |
iron |
ütü yapmak |
v. |
|
- I hate ironing.
- Ütü yapmaktan nefret ediyorum.
- I detest ironing.
- Ütü yapmaktan nefret ederim.
- I hate ironing.
- Ütü yapmaktan nefret ederim.
Show More (0)
|
5 |
iron |
demir gibi |
adj. |
|
- He's a man with an iron will.
- Demir gibi iradesi olan bir adam.
- He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
- Dışarıdan yumuşak biri gibi görünüyor ama özünde onu son derece sert bir müzakereci yapan demir gibi bir iradesi var.
Show More (-1)
|
6 |
iron |
levye |
n. |
|
- Tom was beaten to death with a tire iron.
- Tom bir levye ile öldüresiye dövüldü.
Show More (-2)
|
7 |
iron |
demirden yapılmış |
adj. |
|
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
- Bu tekne yüksek dereceli alüminyum ve yüksek mukavemetli demirden yapılmıştır.
Show More (-2)
|